1919 günleri… Samsun’a çıkar çıkmaz harekete geçen Mustafa Kemal Paşa, Havza’dan ayrılıp Amasya’ya geldiğinde Hükûmet Konağında bir konuşma yapar ve vatanın kurtarılması, bağımsızlığın elde edilebilmesi için çok çalışılması gerektiğini belirtir. Ortada “memleket meselesi vardır!”
18 Haziran 1919’da, “Anadolu ve Rumeli’nin ulusal örgütlerini birleştirerek bir merkezden temsil etmek ve yönetmek üzere, Sivas’ta genel bir ulusal kongre toplamak” düşüncesini Trakya’ya bir direktif olarak veren Mustafa Kemal Paşa, bu amacın sağlanması için 21/22 Haziran gecesi Amasya’da emir subayı Cevat Abbas Bey’e 8 madde dikte ettirecektir.
Amasya Tamimi’nin yazıldığı o geceyi Cevat Abbas şöyle anlatır: “Saat 9’da kumandanımın ‘kalem kâğıt alsın gelsin’ emriyle çağırıldım. Ben aldığım emri yerine getirmiş, uğurlu odanın büyükçe yuvarlak orta masasına yerleşmiştim.” Az sonra, “bu derin anlamlı sessizlik içinde kuvvetle çektiği sigarasının bol dumanı” dağılan Mustafa Kemal Paşa’nın “çelik iradeli emri” duyulacaktır: “Yaz bakalım!”
Mustafa Kemal Paşanın yazdırdığı 8 maddeyi hatırlatalım:
1) Vatanın bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. 2) İstanbul Hükûmeti üstlendiği sorumluluğun gereğini yapamamaktadır. Bu durum ulusumuzu yok olmuş gibi göstermektedir. 3) Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. 4) Ulusun içinde bulunduğu durum ve şartlara göre harekete geçmek ve haklarını yüksek sesle dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden uzak bir ulusal heyetin varlığı gereklidir. 5) Anadolu’nun, her yönden en güvenli yeri olan Sivas’ta ulusal bir kongrenin tezelden toplanması kararlaştırılmıştır. 6) Bunun için tüm illerin her sancağından milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin olabildiğince çabuk yetişmek üzere hemen yola çıkarılması gerekmektedir. 7) Her olasılığa karşı bunun bir ulusal sır halinde tutulması ve temsilcilerin lüzum görülen yerlerde yolculuklarını kendilerini tanıtmadan yapmaları gereklidir. 8) Doğu illeri adına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. O tarihe kadar öbür illerin delegeleri de Sivas’a varabilirlerse, Erzurum Kongresinin üyeleri Sivas genel toplantısına katılmak üzere yola çıkarlar.
Atatürk Nutuk’ta şöyle der: “Bu maddeler; dört gün evvel Trakya’ya bildirmiş olduğum bir kararın Anadolu’ya da genelge ile bildirilmesinden başka bir şey değildir. Bu kararın 21/22 Haziran 1919 gecesi, karanlık bir odada alınmış korkunç ve esrarengiz yeni bir karar olmadığı, sanırım kolay anlaşılır.”
Ardından Meclise seslenir:
“Efendiler, o müsvedde işte aynen şu kâğıtlardır, (göstererek) dört maddedir, içeriğini söyledim. Altında benim imzam vardır. Bir de görevi dolayısı ile kurmay başkanım olan Albay Kâzım Bey’in, kurmaylarımdan, bildiri işleriyle görevli Hüsrev Bey’in, askerî makamlara şifre eden emir subayım Muzaffer Bey’in ve sivil makamlara şifre eden bir memur efendinin imzaları vardır. Bundan başka daha bazı imzalar vardır.”
Aynı gün Ali Fuat Paşa, Rauf Bey ve Refet Bey de Amasya’dadır. Mustafa Kemal Paşa, taslağın yeni gelen arkadaşlar tarafından da imzalanmasını ister. Rauf Bey, misafir olduğunu söyleyerek itiraz etse de Mustafa Kemal Paşa’nın, bunun tarihsel bir anı olduğunu ifade etmesi üzerine imzalar. Refet Bey imzadan kaçınır; Kongre yapılmasındaki amacı ve yararı anlayamadığını söyler.
Atatürk şöyle der Nutuk’ta: “İstanbul’dan beri beraber getirdiğim bu arkadaşın, tuttuğumuz yola göre,
pek basit olan bir konuda, düşünce ve duyguları bana acı geldi. Fuat Paşa’yı çağırttım. Paşa, düşüncemi anlayınca derhal imza etti. Fuat Paşa’ya, Refet Bey’in çekinmesi nedenini anlayamadığımı söyledim. Fuat Paşa, Refet Bey’den biraz ciddi biçimde bir açıklama isteyince, Refet Bey müsveddeyi eline alarak kendine özgü bir işaret koydu. Öyle bir işaret ki bunu, bu müsveddede bulmak biraz zordur. Buyurun, merak eden inceleyebilir.”
Atatürk, düşüncesini de şöyle belirtir: “Efendiler, gereksiz gibi görülebilen bu açıklamalar, ileriki senelere ve olaylara ilişkin birtakım karanlık noktaları aydınlatmaya yarayabilir diye yapılmıştır.” Belli-belirsiz bir nokta bile olsa onu tarihe açıklıkla not düşmek, gerçek bir sorumluluk örneğidir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yol ve yöntemidir.
Bugün ise yapılan görüşmelerin içeriğini öğrenemiyor, yabancı devlet başkanlarının: “Ne konuştuğumuzu ben açıklamam, onu Türklere sorun.” alaycı ifadeleriyle yetinmek zorunda kalıyoruz. Bu bağlamda Gazeteci Yalçın Doğan’ın “Erdoğan’ın sırları: ‘Devletin devamlılığı’ bitti” başlıklı yazısından şu cümleleri verelim:
“Türkiye Cumhuriyeti adına, yani hepimizin adına, başka devletlerin liderleriyle yaptığı ikili görüşmelerin hiçbirinin devlette kaydı yok! Bırakın yüz yaşına gelmekte olan Türkiye Cumhuriyeti arşivini, böyle bir gizlilik, böyle bir sır Osmanlı Devleti’nde bile yok. 600 yıllık İmparatorluğun, arkasından yüz yıllık Cumhuriyet’in bütün arşivi ortada iken, liderler ve devletler arasında gerçekleşen bütün görüşmelerin devlette kaydı varken, yaklaşık on yıldır, Tayyip Erdoğan’ın yaptığı ikili görüşmelerin hiçbirinin devlette kaydı yok! Ne bellek var ne devlette devamlılık!” (18.06.2021)
Amasya Tamimi’nin 105. yılı kutlu olsun. Yüzyıl önce bu kararları yazdıran ve hepsini uygulayarak bize bir “Devlet” armağan eden dâhi Liderimize, silah arkadaşlarına ve tüm şehitlerimize selam olsun.
Canan Murtezaoğlu
(Yararlanılan Kaynak: Canan Murtezaoğlu; Neden Ulu Türk Ulu Kağan)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.