Mustafa Kemal Atatürk: “Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir. Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar. Vatan sevgisi, ruhları kurtaran en kuvvetli rüzgârdır. Yurt toprağı, sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin.”
ABD’nin Türkiye üzerindeki emperyalist planının, henüz Osmanlı imparatorluğu tarih sahnesindeyken ortaya çıktığını, önceki yazımızda belirtmiştik. 1900’lere gelindiğinde Batı’da en yaygın düşünce, Türkleri Avrupa’dan atmaktır. Batılı emperyalistler bir yandan kendi halklarına Türk düşmanlığı aşılayan yayınları ulaştırırken, bir yandan da gizli anlaşmalara imza atmaktadır. Türk düşmanlığı ile ilgili yayın yapan Avrupa basınından bazı başlıklara kısaca bir göz atalım;
Stanboul gazetesi : “Türkün artık Avrupa’da hüküm sürmesine daha fazla hoşgörü gösteremeyiz. Türklere her şeyden önce yüzünü doğuya çevirip boğazların batısını tümüyle terk etmesi gerektiği anlatılmalıdır. Türkler, Avrupa’dan hemen çıkarılmalı, Avrupa’dan hemen yok olmalıdır.” (8 Aralık 1876)
Daily News : “Türk yönetiminin üstün ırklar üzerindeki hâkimiyeti kaldırılmalıdır.” (19 Eylül 1878)
Fransız Le Figaro gazetesi : “Türklerin Avrupa’daki günleri sayılıdır. Türkler geldikleri yere Asya’ya yerleşmelidirler.” (18 Ekim 1888)
İtalyan başbakanlarından Francesco Crispi : “Türkün Avrupa’daki varlığı insan haklarına sürekli bir hakarettir. Türkler dört buçuk yüzyıldır ne Avrupalılaşabildiler ne de üzerlerinde gaddar bir egemenlik sürdürdükleri ırkları bir ulusal potada eritebildiler. Türkiye’de ırklar soylarına göre değil dinlerine göre ayrılırlar.” (3 Mart 1897) *
İşte bu sömürgeci ülkelerin Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları üzerindeki emellerine Mustafa Kemal Atatürk, Türk İstiklal Savaşı’nda gereken cevabı verdi; Lozan ile de sözde “Kürdistan ve Ermenistan” dayatmaları tarihin çöplüğüne atıldı. Ama şer odakları asla vazgeçmediler. Atatürk’ün vefatının hemen ardından çalışmalara kaldıkları yerden devam ettiler. ABD, 1945’ten itibaren Türkiye’ye; önce ekonomi, eğitim ve askerî yönden olmak üzere hemen her konuda yerleşmeye başladı. Ne yazık ki ABD’ye o yılların hükûmetleri “küçük Amerika olacağız” hezeyanlarıyla destek verdiler.
Mustafa Kemal Atatürk, ikili anlaşmalara şiddetle karşı çıkmasına rağmen vefatının hemen ardından İngiltere ve Fransa ile anlaşma yaptılar. Eğitimi ABD’li komisyonun eline bıraktılar. Köy Enstitüleri kapatıldı. Atatürk, denk bir bütçe ve borçsuz bir Türkiye bırakmıştı. Osmanlı’dan sonra Genç Türkiye Cumhuriyeti, ilk kez iflas etti ve Moratoryum ilan etmek zorunda kaldı. (1958) Atatürk’ün vefatının üzerinden henüz yirmi yıl geçmişti…
ABD ve Batılı ülkelerin desteğiyle Ermeni, Asala ve Kürt PKK terör örgütleri kuruldu. Bugün ABD ve İsrail zulmü altında ezilen, topraklarını kaybeden Suriye ve Filistin, o yıllarda Türkiye düşmanı PKK ve elebaşına destek verdi; teröristlerini eğitti. Bugün yine ABD ve İsrail saldırısı ile karşı karşıya olan İran, Hizbullah örgütünü Türkiye’de örgütleyerek kanlı suikastlara ve cinayetlere neden oldu. İnsanlar domuz bağıyla öldürülüp, cesetleri, evlerin bodrumlarına gömüldü.
Günümüze dönecek olursak. “Halkların Eşit ve Özgür Yaşamı Yolunda Çözüm Barışta” başlıklı sözde konferansta konuşan bir başka DEM’li şahıs, “Kürt halkı her zulme rağmen ayakta kalmaya devam etti,” dedi. Asıl gerçek neymiş kısaca hatırlatmadan geçmeyelim; PKK terör örgütü, ilk katliamını yaptığı 1984’ten günümüze kadar; asker, polis, jandarma, bebek, çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden, 40 binin üzerinde insanı katletti. Canlı bombalarla, evlere bombalı tuzaklar hazırlayarak, yollara mayınlar döşeyerek, vahşice katliamlar yaptı. Köylerini yakarak, yıkarak insanları göçe zorladı. Köyler boşaltıldı. Karakol baskınlarında yüzlerce Mehmetçik şehit edildi. Ve tüm bunları ABD ve AB ülkelerini arkasına alarak yaptı. Özellikle ABD, silah, askeri ve gıda malzemesi takviyesini, Türkiye sınırına konuşlandırdığı sözde barış gücü adı verilen Çekiç Güç’ün desteğiyle Türk Devleti’nin ve Türk milletinin gözünün içine baka baka gerçekleştirdi.
Aynı konferansta bir başka DEM’li isim de şunları söylüyor: “Kürt sorunu dediğimiz sorun, öz itibarıyla Kürtlerin ve Kürdistan’ın hak ve hukukunun tanınması sorunudur. Bu da demek oluyor ki günümüze kadar gelen süreçte Kürtler ve Kürdistan’ın hak ve hukuku tanınmamış, görmezden gelinmiş, teslim edilmemiş ya da gasp edilmiştir.”**
Tarih boyunca tek bir devlet bile kuramamış Kürtler, Türk topraklarının üzerinde hak iddia ediyor. Neye dayanarak? ABD, İngiltere ve diğer Batılı devletlerin asla vazgeçmediği Sevr haritasına dayanarak… İşte, yeniden başlatılan çözüm sürecinde ısıtılıp ısıtılıp ortaya sürülen “Kürt sorunu” öyle masum bir ana dil, hak, hukuk sorunu filan değildir. Onlar, Öcalan’ın her defasında söylediği gibi “ortak vatan” peşindedir. Yani, Türk yurduna ortak olmak istiyorlar.
Bu konuda, Cumhuriyet’in mihenk taşı CHP’nin lideri Özgür Özel’e de birkaç sözümüz ve uyarımız olacak. Öncelikle Özel’in, Dem’liler ile gerçekleştirdiği ortak basın açıklamasında yaptığı talihsiz konuşmanın birkaç satırını verelim: “… Biz bu ülkeyi düşman işgalinden kurtaran, Cumhuriyeti kuran, çok partili rejime geçilen ve sürekli demokratikleşme için adımlar atan bir siyasetin mensupları olarak bundan sonra Kürt sorununun ki varlığını hiç inkâr etmedik. Bu konuda tarihsel bir tutarlılık ve son derece yapıcı bir tutum içindeyiz. Bu sorunun çözülmesi için gayret sarf edeceğiz.”
Ne diyordu Dem’li şahıs: “Kürt sorunu dediğimiz sorun, öz itibarıyla Kürtlerin ve Kürdistan’ın hak ve hukukunun tanınması sorunudur. Bu da demek oluyor ki günümüze kadar gelen süreçte Kürtler ve Kürdistan’ın hak ve hukuku tanınmamış, görmezden gelinmiş, teslim edilmemiş ya da gasp edilmiştir.”
CHP lideri bu sözleri duymuyor mu? Meclis’te neyi çözeceksiniz? Anayasa’dan Türklük tanımını çıkartarak, Kürt nüfusa “özerklik” tanınmasını mı?
Devam ediyor Özgür Özel: “Biz Kürt sorununu inkâr etmeyen, Kürt sorununu dışlamayan aksine Kürt sorununu da kapsayan ve çözecek olan bir demokratikleşme paketinin üzerinde çalışıyoruz. Ve parlamento zeminine davet edildiğimizde, parlamentoda bu sorunla ilgili çalışmalar başladığında biz kendi görevimizi yerine getirmiş, milletin bize verdiği görevi yerine getirmiş bir biçimde orada olacağız.”
Yani bu konuşmanın neresinden tutsak elimizde kalıyor.
Ya arkadaş, adamlar “Kürdistan” diyorlar, öz itibarıyla Kürtlerin ve Kürdistan’ın hak ve hukukunun tanınması,” diyorlar. Daha ne desinler! İki dilli, iki bayraklı federasyon talepleri var. “Ortak vatan” diyorlar. Güneydoğu’da kendi kendilerini yönetmek yani özerklik istiyorlar. “Kürt sorunu” denilen emperyalist planın, Türkiye’nin Güneydoğusunda önce özerklik sonra da üç parça ile birleşip, “devlet kurmak” olduğunu görmüyor musunuz? PKK’nın Meclis uzantılarının, Türk Anayasasına ortak olmak istediklerini hâlâ anlamadınız mı? ABD, İran’a saldırma derdinde. Uzmanlar “sırada Türkiye var” diyorlar. Siz bunları görmüyor musunuz? Yakın zamanda yaptığınız, “Kürtleri, Türkiye’nin sahibi olmaya davet ediyorum,” açıklamanızı da düşünecek olursak, gerçekten de siz neyin peşindesiniz?
Ülkedeki milyonlarca Arap mülteciyi de ekleyecek olursak; Türkiye, Hatay’ın da içinde yer aldığı üç özerk bölgeye mi bölünecek yoksa Anayasa’da üç dile mi yer verilecek? Ne dersiniz?
Dem’liler ile demlenirken hiç mi İstiklal Savaşı’nın, Çanakkale’nin şehitlerini düşünmüyorsunuz? Teröre kurban verdiğimiz asker, sivil, çocuk, bebek binlerce şehidimiz aklınıza gelmiyor mu? Hâlâ Ortadoğu’dan Memed’in tabutu geliyor…
CHP, ne zaman yumruğunu masaya vurarak, “bizim kimseye verecek bir karış toprağımız yoktur! Milyonlarca mülteci bir an evvel ülkelerine gönderilmelidir,” diyecek? Millet bunun hesabını sormaz mı sanıyorsunuz? Bu konuşmanın tamamı son derece talihsiz ve ulus devlet bilincinden yoksun; vatan sevgisinden uzak bir konuşmadır. O sıktığınız elin temsil ettiği bölücü zihniyet, sizin de sonunuzu getirebilir. Uyarmış olalım…
Sonuç: “PKK silah bıraksın, teslim olsun. Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun, umut affından yararlansın,” çağrısı, Suriye YPG/PYD’sini de kapsamadığı sürece hiçbir karşılığı yoktur. Görünen o ki PKK’nın görevini YPG/PYD üstlenmiş durumdadır. Ayrıca, çok üzerinde durulmadı ama Cumhurbaşkanı’nın, “2028’de bambaşka bir İstanbul ve Türkiye göreceksiniz” cümlesini bir kenara yazalım ve bekleyelim… Umarız, Cumhuriyet Türkiyesinin bekası için ciddi adımlar atılacağının işaretidir bu sözler… Aksini düşünmek bile istemiyoruz…
Bu yazı dizisini Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözüyle bitirelim:
“Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret ve aşağılığı kabul etmez. Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.”
Bitti.
Tülay Hergünlü
İstanbul, 11 Mart 2025
Yararlanılan Kaynaklar
*Tülay Hergünlü; İngiliz Sicimi’nden Amerikan Bezi’ne, Türkiye’nin Hafızası -1914-1980)-Klaros Yay.
**https://www.gazeteduvar.com.tr/sebahat-tuncel-ikili-yonetim-olacak-bu-cozum-projesidir-haber-1755542
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.