Zulmün yeni adı, Mahsa Emini

Hergünlü/Mali Müşavir

 

Geçtiğimiz günler de İran’da 22 yaşında bir genç kız, başörtüsünü “kurallara uygun” takmadığı için öldürüldü.

Basında çıkan haberlere göre Mahsa Emini adlı genç kız, başörtüsünü “uygunsuz” bir şekilde taktığı gerekçesiyle İran’ın “ahlâk polisi” tarafından tutuklanmış ve ardından da komaya girerek ölmüştü. İran polisinin suçlamaları reddederek, genç kızın diğer tutuklu kadınlarla birlikte beklerken fenalaştığını iddia etmesi karşılığında genç kızın hastanedeki görüntüleri gerçeğin böyle olmadığını gösteriyor. Ayrıca aile, kızlarının herhangi bir sağlık sorunu olmadığını iddia ediyor.

Dünyanın pek çok yerinde bu menfur olaya protestolar sürerken İran’da kadınlar saçlarını keserek ve başörtülerini yakarak çok çarpıcı bir tepki ortaya koymaya başladılar.

Bir kadının sözde “ahlâk” polisi tarafından başörtüsü nedeniyle öldürülmesi insan haklarına aykırıdır ancak biz burada olayı Kur’an’a arz etmek istiyoruz. 

Kur’an müfessirleri tarafından başörtüsü konusunun Nur Suresi’nin 31. ayetinde yer aldığı iddia edilir. Bazı meallerden örnekler verelim:

Abdulbaki Gölpınarlı: “Örtülerini, göğüslerini örtecek bir tarzda omuzlarından aşağıya doğru salsınlar.”

Elmalılı Hamdi Yazır: “Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.”

Muhammed Esed: “…ve bunun için, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar.”

Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı: “Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar.”

Diyanet (yeni): “(Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer) lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar.” (parantez içinde kendi yorumları var)

Edip Yüksel: “Örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar.”

Prof. Dr. Mehmet Okuyan: “Başörtülerini, yakalarının üzerine vurup (salsın)lar!” (parantez var)

Mustafa İslamoğlu: “…bunun için de başörtülerini yakalarının üzerine sıkıca tuttursunlar.”

Prof. Dr. Süleyman Ateş: “Başörtülerini (göğüs) yırtmaçlarının üstüne koysunlar.” (parantez içinde kendi yorumunu eklemiş)

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk: “Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar.”

İhsan Eliaçık: “Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar.”

Prof. Dr. Hüseyin Atay: “Başörtülerini göğüslerine salsınlar.”

Hakkı Yılmaz: “Örtülerini de göğüs yırtmaçlarının üzerine sarkıtsınlar.”

Prof. Dr. Gazi Özdemir: “…görünmesi sakıncalı olmayacaklar dışındaki ziynetlerini/ mücevherlerini ve şehvet yerlerinden olan memelerini / göğüslerini / koyunlarını / cüyuplarını, geleneksel olan örtülerinin/şallarının bir ucu ile kapatsınlar/ drubuhunna / örtsünler.”

İsmail Dinçer: “Taşıdıkları değerleri açığa vurmasınlar, ancak hakikatlerden bilinen şeyler başka. Bir darbeye maruz kalmamaları için içlerinde taşıdıkları değerleri örtsünler ve değerleri açığa vurmasınlar.”

Dikkat edilirse Prof. Dr. Gazi Özdemir’e kadar olan tüm çeviriler âdeta birbirlerinin kopyası gibi. Hepsinde de ortak cümle şöyle: “Başörtülerini yakalarının/ göğüslerinin üstüne salsınlar.” Prof. Özdemir’in mealindeki ana fikir ise kadınların en dikkat çekici yerleri olan göğüslerinin “geleneksel örtüleri ile kapatılması” üzerine…

Tüm meallerden çok farklı başka bir meal ise İsmail Dinçer’e ait. Dinçer Nur suresi 31. ayetin çevirisinde “başörtüsü” kelimesine yer vermiyor. Yani, İsmail Dinçer’e göre bu ayet kadınların başörtüsü ile ilgili değil.

Kur’an âlimi bazı kişilerin Kur’an’da bir başörtüsü yasağı olmadığı yönünde açıklamaları mevcut. Nitekim Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, yıllar önce bu yasağın başı ve saçı kapsamadığını, göğüsleri kapsadığını ilk kez söyleyen ilahiyatçıdır. (Kur’an’daki İslam, s. 431, 2018) Günümüz ilahiyatçı yazarlarından İhsan Eliaçık’ın da şöyle bir açıklaması bulunuyor: “Bu tam bir dini diktatörlük.  Kur'an’da başörtüsü takmamaya dair bir ceza olmadığı gibi başörtünün kendisi bile tartışmalı. Sapkın bir uygulama.” *

Kur’an’da başörtüsü yasağı olmadığını savunan bir başka ilahiyat profesörü ise Prof. Dr. Zekeriya Beyaz. “Başörtüsü Sorununa Dinî Çözüm” başlıklı kitabında; “Hımar, sadece kadınların değil, erkeklerin başlarını örten şeyi de ifade etmektedir. Kadınların başörtüsü için özel olarak kullanılan kelimeler ‘mikna’ ve ‘nasif’ kelimeleridir.” diyen Zekeriya Beyaz şöyle devam ediyor: “Nur 31. ayetten, başın örtülmesi konusunda vücup ifade eden bir emir çıkmaz… Ayetteki emir, başın örtülmesi değil, göğse takılan süs eşyalarının ulu orta teşhirinin engellenmesidir. Bunun başa takılan bir örtüyle veya başka bir örtüyle yapılması kişinin tercihine bağlıdır. Gerçek olan şu ki, ayette başlarınızı örtüp kapatın diye bir emir yoktur.” (s.280-282)

Benim okuduğum tüm meallerde kesinlik ifade eden şu ifade yok: “Başlarını/saçlarını örtsünler!”  Çünkü neredeyse tüm meallerde, çöl sıcağının da etkisi ile zaten var olan geleneksel bir örtü üzerinden yakaların/göğüslerin kapatılması yönünde erkek müfessirlerin kendi görüşlerini de barındıran meallendirme çalışmaları yapıldığı açıkça görünüyor. Yani ben uzun zamandır mealleri incelemeye çalışan bir Müslüman kadın olarak geleneksel meallerden bir başörtüsü yasağı çıkartamıyorum. İslam dininin salt kadınların başörtüsüne indirgenmesini de anlayamıyorum. Saf bir inançla başını örten kadınlara da saygı duyuyorum. Elbette herkes tercihlerinde özgürdür.

Benim anladığım Kur’an, insanın tüm fillerini özgür irade üzerine inşa etmiş. İnsanı sürekli olarak aklını işletmeye ve düşünmeye çağıran Yüce Allah, bir ayetinde şöyle buyuruyor: “Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı yüzündendir.” (Şûra/Danışma, 30) Bunun anlamı, iyi ya da kötü adına her ne yaparsanız özgürsünüz ve bedelini ödersinizdir.

Özgür irade üzerinden gidersek; bir kadın isterse saf bir inançla başını örter, istemezse de örtmez; ister şöyle örter, ister böyle örter, ister şu şekilde giyinir, ister bu şekilde giyinir; bu onun özgür iradesiyle alacağı bir karardır ve hiç kimseyi ilgilendirmez.

Cezalar kulu ile Allah’ın arasındadır. “O istediğini de affeder.” diyor Kur’an. Size ne oluyor?  Kadınların ahlâkını sorgulamak, ahlâk polisliği yapmak size mi düşüyor? Hem de “Sen sadece bir uyarıcısın! Şu bir gerçek ki, biz seni hak ile bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Fâtır/Yaratan, 23-24) ya da “Sen onların üzerlerinde musallat/baskıcı/zorba değilsin.” (Gâşiye/Kaplayan,22) ayetleri ortadayken.  Bir başka ayetinde ise şöyle buyuruyor: “Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla, en güzel olan neyse o yolla mücadele et.” (Nahl/Balarısı, 125)

İnsanlar üzerinde baskıyı, zorbalığı, despotluğu ve de İran’da olduğu gibi din polisliğini elçisine yani Hz. Muhammed’e bile yasaklayan Allah, bu görevi sizlere mi verdi? Bu arada İran benzeri başörtüsü polislerinin Türkiye’de -şimdilik büyük camilerde- görev yaptığını da belirtmeden geçmeyelim. Ufak, ufak yol alıyorlar.

Hz. Musa’yı Firavun’a gönderen ve “Ona yumuşak ve tatlı bir sözle hitap edin; belki öğüt alır yahut ürperir.” (Tâ-Hâ, 44) diyerek baskı ve zorbalık yapmayı, kötü sözle uyarmayı yasaklayan Allah, Kur’an’ın hangi ayetinde başörtüsünü takmayan ya da belli bir şekle göre bağlamayan kadınları dövün, taşlayın, öldürün diye emir veriyor?

Kadınları öldüren sizler, Allah’ın “öldürmeyin” emrine de karşı çıkıyorsunuz! Şu ayeti hiç mi okumadınız: “Kim bir kişiyi, bir kişiye karşılık yahut yeryüzünde bir fesat sebebiyle olmaksızın öldürürse, insanları toptan öldürmüş gibidir.” (Mâide/Sofra, 32)

Yedi yaşındaki kız çocuklarını bile türbana dolayan sözde İslam profesörlerine göre başörtüsü “farz” ise (!) bununla ilgili bir cezadan bahsediyor mu Kur’an? Buna cevabınız var mı? Yok, elbette ama biz yine Kur’an’a müracaat edelim: “Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz?” (Kalem, 37)

Evet, sizlere göklerden faklı bir kitap mı indirildi de biz bilmiyoruz?

0 muazzam kâinatı yaratan Yüce Yaratıcı, işi yok da yarattığı kadının saçıyla mı uğraşacak?

Ahlâkı sadece türban ya da başörtüsüne indirgeyenlere, yolsuzluklarını türbanlarıyla örtmeye çalışanlara ve onlara destek olanlara da bir çift sözümüz var. İlâhi huzurda mazeretimiz olması için soralım: Hırsızlıklarla, yolsuzluklarla, adaletsizliklerle, hukuksuzluklarla, yalancılarla, iftira atanlarla, yetim hakkı/ kul hakkı yiyenlerle; devletin hazinesinden (beytülmal) çalanlarla yani asıl ahlâksızlarla mücadele edin, kadınların yaşam tarzından ellerinizi çekin!

Hem size ne kardeşim! Kimse kimsenin günahını yüklenemeyeceğine göre size mi kaldı din bekçiliği yapmak! Siz kendinizi kurtardınız mı? Âhiretinizden emin misiniz? İslam’ın o güzel Peygamberi bile -selam olsun- “…ben de, bana ve size ne olacağını bilemem.” (Ahkâf/Kum Tepeleri,9) derken siz kimsiniz?

Çekin ellerinizi kadınların üzerinden!  

Bu zulüm de bir gün bitecek, bitmek zorunda Allah’ın izniyle. Yeter ki kadınlar dik durmayı ve insanca yaşamak hakkına sahip çıkmayı bilsinler. Gerisi kendiliğinden gelecektir.

Mahsa Emini’ye ve onun şahsında zulüm gören, öldürülen tüm kadınlara rahmet diliyorum.

 

Tülay Hergünlü - SMMM

 

 *https://twitter.com/rihsaneliacik/status/1105903643100876800