Yaşarken İnsan Olabilmektir Esas Mesele...

ANALİZ/ ODABAŞ

İnsanoğlu hiç ölmeyecekmiş gibi hayatta iken gerek ikili, gerekse ticari ilişkilerde yalan dolana ihanete vurdumduymazlığa hep açık olarak yaşamını sürdürmeye kalkar. Oysa ki öte taraftan yaptığının bir bir köşeye yazıldığını ve bir gün gün hesaba çekileceği gerçeğini hep unutmaya koyulur. Yaşarken insanın değerinin bilinmesi en başta olmak üzere; Doğruluktan, yalandan, riyadan ihanetten ayrılmadan özünde insan olarak kalmaktır esas mesele… Yaşarken insan olabilmek bir erdemdir aslında; Kalben kendini köreltmeden yüreğinde insan sevgisiyle dolup taşmak  ve doğruluk içinde yer almak varken... İnsanoğlu kendince bir yalanın arkasına sığınarak neden sevdiklerini budayıp gönül kapısını parçalar ve  gözünün içine baka baka nasıl da yalana on gömlek giydirerek okkalı bir imza atar böyle… Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanın esas kuralı oysa ki ;Özünün gerektiği gibi iyi  bir insan olmakla birlikte; Yaşarken topluma ve çevresine örnek alınacak davranışları yapabilmek, çoğu insan için özellikle günümüzde pek gereklilik arz etmese de, son durağın ölüm olduğu gerçeği hiç kimsenin pek aklından geçmez, yada öleceği gerçeğini nedense hep ertelemeye koyulur. Yaşarken hep bir kazanım umuduyla yola çıkan insanoğlu; Kendini tartıp biçmeden önce; Karun gibi zengin olmayı düşleyerek  nasılda gelecekle ilgili pembe hayaller kurar ölüm yanıbaşında sessizce uzanmış dururken... Oysa insan dediğin, fani olan muhteşem zenginliğin ve aç gözlülüğün pençesine bir kez düşmeye görsün,ilk önce ahlakının perdelerini yırtarak ar damarını patlatır, daha sonra da  dönülmeyecek karanlıkları kendine amaç edinmeye başlar. Kazandıkça insanlığından  ve özünden  uzaklaşarak daha fazla  yalana ve türlü ahlaksızlığa başvurarak  kalan son güzellikleri de kendisiyle birlikte süpürerek göçer gider... İnsan dediğin bir kez bozulmaya görsün  para hırsıyla zirveye doğru yol aldığında egosu da bir o kadar törpülenip ne oldum delisi olup çıkar… Ölüm burnumuzun taa dibinde iken, insanoğlu tüm bunları yaparken, aslında ne kadar boş ve anlamsız işlerle uğraştığını son nefeste anlaması neyi geri getirebilir ki! Ölüm soğuk bedeninizi  sarp sarmaladığında, söyleyecek çok sözünüz varken, diliniz tutulduğunda son pişmanlıklarla baş başa kaldığınızda eyvahlar olsun! demeniz  ne kadar da tuhaftır! Yağma ve istifçilikle birlikte, hak yemek, kul hakkına girmek, yürek yakmak, insanın onuruna dokunacak hal ve davranışlarda bulunmak şimdiye kadar özellikle ölü bedenlere çok fazla bir şey kazandırmadığı hepimizin malumudur. İnsan yaşarken, erdemli ve dürüst olabilmeyi başardığında, ölüm sonrası dahi o insanın iyi olarak hatırlanıp geride güzel hatıralar bırakması ne güzel faziletlerdir. İnsan yaşarken, cani henüz bedende iken, güzel ahlaka ve insanı insan yapan o üstün donanımlarla kendisini taçlandırmaya hep açık olmalıdır. İyiliklerden uzakta sadece kendi çıkarı için insanların hak ve hukukunu talan etmek, mal varlığıyla böbürlenerek toplumda salınarak yürümenin sadece nefsinin doygunluğunu elde etmenin ötesinde bir işe yaramayacağı açık bir gerçek iken, neden hala insan olabilmenin para şan şöhret olmadığını bir türlü kavrayamaz kul dediğin? Kainatın en üstün niteliklerine sahip olarak yaratılan insanın kendine yaptığı bunca sahtelikler ne yazık ki ölüm karşısında ne kadarda çaresizlik içerdiği biliniyor iken... İnsanın nefes aldığı süre içinde kendi iç dünyasına eğilip' te kulak vererek seslenmesi ve ‘’Bana böyle neler oluyor  ben bu insan değilim yolum bu değildi’’ diye sorması beklenirken, neden  hala olanca gücüyle kalp kırması, can yakması, maske takarak başka türlü bir canavara dönüşmesi seyredilir? Yaşarken ölümsüz kalabilmenin tek koşulu;  Sevgiyle donatımlı bir yüreğe sahip olmanızın yanı sıra; Güzel ahlakla birlikte affedici olmak, alçak gönüllüğü kaybetmeden yalandan uzak kalbini kire çamura bulaştırmadan insanca yaşayabilmekten geçer… Ölüm sizin kapınızı çalmadan önce kara kaplı kalp defterinizi  son bir kez açıp kendinize bir şans daha verin ve kime yanlış, kime haksızlık, kimin canını yaktığınızı iyi düşünerek kırdıgınız nice canları telafi edip af dileyin... Bunun ötesinde sizi ölüm sonrası dahi kurtaramaz...