Başında "Milli" sıfatı olan iki bakanlığımız var. Biri Milli Savunma Bakanlığı diğeri Milli Eğitim Bakanlığı. AKP döneminde her ikisi de tahribata uğradı. Atatürk orduyu; "Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesi" olarak tanımlar. Milletin bağrından çıkan, ülke bağımsızlığının güvencesi olan ordu, bu dönemde çevrilen entrikalarla yıpratıldı, geleceğin güçlü bir ordusu olmasının önüne geçilmeye çalışıldı. Bu ihaneti, siyasi iktidarla birlikte, siyasi iktidarın ortağı olan, bugün FETÖ denilen çete yaptı. AKP ve bir meczubun başını çektiği Gülen cemaatinin "Aynı menzile farklı yollardan giden" iki kurum olduğunu bizzat Erdoğan söyledi. O menzil, laikliği ortadan kaldırmak ve Türkiye Cumhuriyetini Sünni mezhebi devleti yapmaktır. Türkiye bu karanlığa sürüklenmektedir. Bu sürüklenmeyi engelleyecek en önemli kurum orduydu. Bunun için önce ordunun, bağrından çıktığı milletin nazarındaki saygınlığını, hukuku ayaklar altına alarak, yıprattılar. Sahte olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış delilerle yürütülen, hukukun yüz karası olan, davaların savcısı olduğunu devrin başbakanı söyledi. İktidar ve FETÖ, iki ortak, bu vatana ihanet suçunu birlikte işlediler. İktidar, bilerek ve isteyerek, Cemaatin, devletin bütün kurumlarına sızmasına, yerleşmesine göz yumdu. Çünkü aynı menzile gidiyorlardı. Yolsuzluk ve rüşvet ortaklığın bozulmasına neden olduktan sonra, at kaçtı, heybe düştü. Bu iki ortak, ne olduğu belirsiz 15 Temmuzda ordunun bir kısmının halka ve halkın ordunun bir kısmına saldırmasına neden oldu. "Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatan severliğinin çelikleşmiş bir ifadesi" olan ordu, bu hale getirildi. Böyle hazin bir olay Cumhuriyet tarihinde ilk defa yaşandı. Bu olay iktidarın basiretsizliği ve liyakatsizliğinin somut bir kanıtıdır. AKP Türkiye'yi yönetemiyor. 15 Temmuzdan sonra, demokraside, TBMM'de, bağımsız yargıda hepsi rafa kalktı ve ülke tek adamla yönetilmeye başladı. Yoksa 15 Temmuz bu neticeye ulaşmak için mi düzenlendi? Akla gelmiyor değil. Bugün Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıkları imama hatip mezunlarına bağlı. Ortalık toz duman. Milli eğitimin yerini dini eğitim almış durumda. Bu iktidar döneminde eğitim sisteminin yaz boz tahtasına döndürülmesi yetmiyormuş gibi, birde eğitim bilimsellikten çıkarılıp, dinselleştiriliyor. Müfredattan evrim teorisini çıkarıp, müfredata, dinsel bir kavram cihat-ı koymanın başka izahı yoktur. Geleceğin yıkım olması, bu uygulamanın ürünü olacaktır. Yobazların güdümünde olan din bilimle devamlı kavgalı olmuştur. Çünkü din, teslim olmuş, sorgulamayan, şüphelenmeyen, düşünmeyen, nakleden kul ister. Bilim, düşünen, şüphelenen, sorgulayan, araştıran özgür insan ister. Demokrasi ile yönetilen ülkelerin tümünde bilimsel bir eğitim sistemi var. Bilimsel hiçbir değeri olmayan eğitimden geçmiş olanlarla, bilimsel eğitim almış olanların rekabeti söz konusu olabilir mi? Kafası hurafelerle doldurulmuş olanlardan, ülkenin çağdaş bir ülke olmasını beklemek, eski tabirle, abesle iştigaldir. Yani akıldışı şeylerle uğraşmaktır. Halbuki, çağdaşlaşmak cumhuriyetin temel amacıdır. Kafasında ümmetçilikten başka bir şey olmayanlar ülkenin geleceğini karartıyor ve ülkeyi bir felakete sürüklüyorlar. Mezhebi ön plana çıkarmak, toplumlar için, bir tarih boyunca, yıkım olmuştur. Tarihten ders alınmazsa, tarih tekerrür eder. Bu ülkede farklı inanç ve mezhepten milyonlarca insan var. Mezhep egemen bir yönetim sisteminin bu insanları bir arada tutması düşünülemez. Ülke paramparça olur, gelecek yıkılır. Onun için laiklik, birlikte yaşamanın olmazsa olmazıdır. Bu badireden kurtulmanın yolu sandıktan geçer. 2019'da sandığa giderken akıl ve vicdanımızın sesini dinlemeliyiz. Biat edenlerin ne kendine, nede ülkesine bir yararı vardır. 22.Eylül.2017 Çınarlı Emin Varol