Son Söz: Gençlik Susarsa, Siyaset Tekrara Düşer

Hasan Ali Çölük

Bugün Türkiye’de en çok konuşulan, ama belki de en az dinlenen toplumsal kesim gençler. Siyaset meydanlarında, kürsülerde, reklam kampanyalarında gençliğe dair pek çok şey söyleniyor; ama bu söylemlerin ne kadarı samimi, ne kadarı seçime endeksli bir propaganda aracı, tartışılır. Gençler uzun süredir siyasetin vitrininde var; ama mutfağında, karar mekanizmalarında ya da yol haritalarında nadiren yer alıyorlar. Bu durumun faturasını ise sadece gençler değil, tüm toplum ödüyor.

Gençliğin Gözünden Siyaset: Umutsuzluk ve Uzaklık

Birçok anket ve saha çalışması, gençlerin önemli bir kısmının siyasetle arasına mesafe koyduğunu ortaya koyuyor. Bu mesafenin en temel sebebi ise güvensizlik. Gençler, siyaset kurumuna güvenmiyor çünkü verilen sözlerin tutulmadığını, sorunlarının sadece seçim dönemlerinde gündeme geldiğini, kendilerine mikrofon uzatıldığında bile söylediklerinin “PR malzemesi” olarak kullanıldığını düşünüyor.

Üniversite mezunu gençler işsizlikle boğuşurken, KYK borcu ödemekte zorlanırken, barınma krizinin gölgesinde geçim mücadelesi verirken; siyaset sahnesinde bunlara dair derinlemesine tartışmaların yapılmaması, gençliği edilgen bir konumda tutuyor. Genç olmak, artık çoğu için bir özgürlük alanı değil, tam tersine bir belirsizlik, kaygı ve gelecek korkusunun adresi.

Gençleri Kutuplaşmanın Nesnesi Haline Getirmek

Türkiye’de siyaset uzun süredir kutuplaşma üzerinden işliyor. İktidar ve muhalefet arasında oluşan bu derin ayrışma, toplumun diğer kesimlerini olduğu gibi gençleri de etkiliyor. Gençler, çoğu zaman kendi düşüncelerini özgürce ifade etmek yerine bir “taraf” seçmeye zorlanıyor. Oysa gençlik, ideolojik kalıpların dışında düşünmeyi, ezber bozmayı, yeni yollar önermeyi başarabilecek en dinamik toplumsal güçtür.

Ne var ki, bu dinamizm bastırılıyor. Eleştiren genç “tehlikeli” bulunuyor, sorgulayan genç “nankör” ilan ediliyor. Halbuki gençlerin eleştirisi, bir toplumu ileriye taşıyabilecek en değerli enerjidir. Eleştiriyi susturmak değil, anlamaya çalışmak gerekir.

Katılımın Yolu: Oy Vermek Yeterli mi?

Siyasete katılım denince akla gelen ilk şey oy kullanmak. Elbette bu temel bir yurttaşlık hakkıdır ve gençlerin oy kullanması önemlidir. Ancak asıl soru şu: Seçimden seçime sandığa gitmek, gençliğin politik kimliğini inşa etmeye yeter mi?

Yanıt açık: Hayır. Oy vermek bir araçtır; ama gençlerin karar alma süreçlerine etkisi çok daha geniş alanlarda olmalı. Üniversitelerdeki yönetim kurullarından belediyelerin gençlik meclislerine, sivil toplumdan medya üretimine kadar gençler, söz sahibi olmalı. Gençlerin sadece hedef kitle değil, aktif özne olduğu bir siyasal kültür kurulmalı. Çünkü pasif kalmak, yalnızca bugünün değil, yarının da kararlarını başkalarına bırakmak demektir.

Gençlik ve Alternatif Siyaset Arayışı

Bugünün gençliği artık klasik siyaset diline mesafeli. Büyük sloganlar, soyut vaatler ve klişe konuşmalar gençlerde karşılık bulmuyor. Daha somut, yerel, katılımcı ve şeffaf bir siyaset dili talep ediliyor. Bu yüzden son yıllarda gençler, alternatif platformlar kurarak kendi sözlerini söylemenin yollarını arıyor. Dijital mecralarda oluşturulan kampanyalar, bağımsız adaylar, yerel inisiyatifler gençliğin alternatif siyaset üretme arzusunu gösteriyor.

Ancak bu çabaların sürdürülebilir olması için desteklenmeleri şart. Gençlerin sadece sosyal medya fenomeni gibi görülmesi, politik potansiyellerinin küçümsenmesine neden oluyor. Oysa dijitalde yaratılan farkındalık, sahada dönüşüme evrildiğinde gerçek bir toplumsal etki yaratabilir.

Son Söz: Gençlik Susarsa, Siyaset Tekrara Düşer

Gençlerin siyasetten uzak kalması, sadece onların değil, tüm toplumun geleceğini riske atar. Çünkü yenilenmeyen, dönüşmeyen, sorgulanmayan bir siyaset; halktan, hayattan ve gerçeklikten kopar. Gençlerin sesine kulak vermek, onları dinlemek ve daha önemlisi birlikte üretmek zorundayız.

Gençlik siyasetten değil, siyasetsizlikten uzak durmalı. Çünkü değişim, katılanların elinde mümkün olur. Siyaset yalnızca bir yaş grubunun değil, bir vizyonun işidir. Ve bu vizyonun en güçlü taşıyıcısı, geleceği değil, bugünü inşa etmeye aday gençlerdir.