AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte, ülkeyi Ortaçağ karanlıklarından çıkarıp çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma yoluna sokan, Aydınlanma Devrimine karşı bir hareket başlamıştır. İktidarın amacı, başlatılan bu Kara Devrimin ülkeye egemen hale gelmesi ve Aydınlanma Devriminin izlerinin silinmesidir. Bunun doğal sonucu olarak, iktidar Aydınlanma Devrimini savunanları karşısına almış ve devletin gücünü de kullanarak bunları sindirme politikasını uygulamaya koymuştur. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğini, demokrasiyi bütün kurum ve kuralları ile hayata geçireceğini vaat ederek iktidar olan AKP vaadini unutup yolsuzluğu, yoksulluğu, yasakları daha büyük boyutlara taşımış, demokrasiyi de ortadan kaldırmıştır. Yasama, yürütme ve yargı gücünün birbirinden bağımsız olması, laiklik ilkesi ve hukukun üstünlüğü demokrasinin olmazsa olmazıdır. Yapılan anayasa değişikliğiyle kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılmış bunun yerine kuvvetler birliği oluşturulmuş ve bütün yetki tek bir adamda toplanarak demokrasinin ana damarı kesilmiştir. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi, egemenlik tek bir adamındır haline sokulmuştur. Egemenliğin tek bir adamın olduğu yönetime demokratik yönetim demenin mümkün olmadığını bilmeyen yoktur. Bu tek adam laiklik karşıtıdır. Bir konuşmasında; "İslam'ı kendimize uyduramayız biz İslam'a uymak zorundayız" diyerek yaşamımızı İslam'a göre belirlememiz gerektiğine vurgu yapmıştır. Tek adama göre insan din içindir. İşin gerçeği din insan içindir. AKP iktidarı döneminde laiklik ilkesi çok güçlü erozyona uğratılarak adeta yok edilmiştir. Milli Eğitim laik bir eğitim olmaktan, nerde ise tamamen çıkarılmış, imam hatip eğitimine dönüştürülmüştür. Laikliğin tamamen etkisiz hale getirilmesi için, laikliği savunanları iyice sindirmek gerekmektedir. Bunu başarmak içinde devletin gücü kullanılıyor. "Efendiler ve ey millet biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz" sözünü kendilerine rehber edinenleri, hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü paspas yaparak, sindirmek bu iktidarın politikasıdır. Yargı tek adamın güdümündedir. Yargı bağımsız olmadıkça devlette hukuk devleti olamaz. Millet, devletin gücünü kullanarak hukukla aldatılmaktadır. Aydınlanma Devrimini savunanlar laiklik ilkesine bağlı insanlardır. Laikliği savunanların dinci kuruluşlara yardım ve yataklık etmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Yargı, iktidarın istediği gibi karar vererek, laiklik ilkesinin savunucularına, FETÖ ya yardım ve yataklık suçlamasıyla hapis cezası veriyor. FETÖ için; "Ne istediniz de vermedik" diyen bir adamın yönetiminde bulunan bir ülkede, FETÖ ya yardım ve yataklık suçlamasıyla insanlara hapis cezası verilmesinin mantıkla izahı mümkün değildir.
Haber ve yazıları yüzünden yargılanan 8 Sözcü Gazetesi çalışanı, FETÖ'ya destek iddiasıyla 3 yıl 6 ay ile 2 yıl 1 ay arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı. FETÖ'ya parsel parsel arsa verenler, Türkçe Olimpiyat'ında konuşma yapanlar, ağlayıp FETO'ya dön gel diyenler, FETO'nun okullarında okuyanlar, Bank Asya'nın açılışını yapanlar, FETÖ için himmet toplayanlar.. dışarıda dolaşırken, yazdığı yazılarla FETÖ karşıtı olduğunu kanıtlayanların "FETÖ'ya yardım" suçlamasıyla hapis cezasına çarptırılmalarının tek izahı, laikliğe ve Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkanların sindirilmek istenmesidir. Bu alçakça uygulamalar Atatürkçüleri asla sindiremeyecektir.