Birbirimizle kavgalarımız hiç bitmedi, Acıları kinle yoğurup saldırgan tutumlarımızla önümüze gelen kim varsa yok edercesine savaşıyoruz. Ölüleri parçalama telaşımız var, sağ kalanlara inat… Kaskatı kesilmiş, canı çekilmiş bedenlerin kendilerini savunamadığını bilmemiz ,işimizi kolaylaştırdığı için tüm iğrençliğimizle çullanıyoruz dillerini susturduklarımıza … Dirilere söylemediğimiz ne varsa, ölülere söyleyebilme konusunda çağdaş bir donatıya sahip olmamızla gurur duyarak,varoluşumuzla iftifar etmenin hazzını yaşamaya çalışıyoruz..Kırıyor, lağv ediyor, yok etmek üzerine inşaa ediyoruz yaşamlarımızı... Tüyü bitmemiş yetimlerin hakları kursaklarımzda takılı kalırken, masumların kanına girmenin er geç bize geri döneceği gerçeğini unutarak,nefretin kalkanları ile vuruşuyoruz kahpelik meydanlarında… Güneşin doğuşuna sırtımızı döneli yıllar olmuştur,birbirini tekrarlayan günlerin sarmalında kendi böbürlenmelerimizi taç yaparak, koşar adımlarla uzaklaşıyoruz her şeyden ve herkesten. ... Acılara karşı duyumsama hissini kaybetmeye başlayan insanoğlu kalbinin katılaştığını görmezden gelerek evrildiğini ve geliştiğini sanmanın aldatmacaları içinde boğulup gitmektedir. Umuda dair yol alımını çoktan ertelemiş olup,gövdesinin bir bölümünü kopartarak ruhsuz yaşamların sahteliği içinde kendi yörüngesinde dönmekte ısrar eden
insan; kalan organların ağırlığı altında kendince bir dünya yarattığını düşünerek yarım ağızla gülümseyebilmenin sanrısına kapılmıştır. Ruhsal açılığını bastırmak için kendini aramaktan öte; çürümüş ahlaki yoksunluğun peşine koşarak paslı ve kokuşmuş et yamyamlığına tamah eden
insanoğlu; kendine düşen bir payı almanın zafer sarhoşluğu içinde ... Kadavradan farksız yaşam biçimi ile adeta yürüyen ruhsuzlar ordusuna kumandanlık eden insan topluluğu; gerçek mutluluğa giden yolların yürekte değil,farklı inanç katmanlarından geçmek olduğunu kavrayarak, içsel mutluluğun farkındalığını unutmuş ve kendi olma dışında bir türe dönüşmenin bedelini de yolun sonuna geldiğinde anlayabilmiştir. Maskelerin arkasında gizlenen gülümsemelerin yapaylığı çoğu zaman çene kaslarımızı zorlasa da gün bitip, karanlık çökene dek,kemiklerimizin çıtırtısına katlanarak acı ve kan kokan ağzımızla devam ediyoruz kaldığımız yerden hayata ... Varolduğumuz günden bu yana içinde kaç yaşamı kökünden söküp,kaç yüreği parçalara böldüğümüzü avurtlarımızın ardındaki çizgiler bizlere hatırlatmış olsa da; Kılıçların gölgesinde kelle avcılığı yaparak toplu katliamlarımızla onur duyuyor, insanlık adına kan gölü içinde kendimize övgüler düzüyoruz… .