Geçtiğimiz gün, Gaziantep’in Şahinbey ilçesinde bir işsiz kendini yaktı. Gazetede çıkan haberde Eyüp Dal isimli şahıs beş yıldır işsizmiş. Çalmadığı kapı kalmamış. Son olarak Şahinbey belediyesinin “hükümlü kadrosu” için müracaat etmiş ancak buradan da olumsuz cevap almış. Ailesine yük olduğu için bunalıma giren genç adam kendisini yakarak bu acımasız dünyadan gitmeyi tercih etmiş. Eyüp Dal’ın kendisini yaktığı yer Şahinbey belediyesinin önüydü ve belediyenin tabelasının altında kaderin bir cilvesi olsa gerek şu cümleler yer alıyordu: “ Ramazan-ı Şerifiniz Mübarek Olsun” (…) Birkaç yıl önce İstanbul’un Esenyurt ilçesinde işsiz bir genç kendini yakmıştı. Gencin kendini yaktığı yer bir cami önüydü. Ramazan ayında bir işsiz kendini yakıyorsa o Ramazan’da bir sorun var demektir. Cami önünde bir işsiz kendini yakıyorsa o camilerde bir sorun var demektir. İslam dinini beş vakit namaza, oruca, hac’ca, türbana indirgeyen geleneksel İslamcılar, yüzyıllardır İslam dininde asıl omurganın “infak” yani paylaşmak olduğunu gizliyorlar. İftar sofralarında eşini, dostunu, zengin çevresini ağırlayanlar, o sofralarda yoksulun, işsizin hakkı olduğunu görmek istemiyorlar. Her Cuma camiye giden Müslümanlar, birlikte saf tuttuğu insanın durumundan bihaber sağına soluna selam veriyor ve Allah’ın emrini yerine getirmenin (!) verdiği gönül rahatlığıyla çıkıp gidiyor. Cebinde beş parası olmayanla, cebi para dolu olan aynı camide namaza duruyorlar ama birbirlerinden habersizler. Oysaki Cuma’nın anlamı, salt camide namaz kılmak ve hutbe dinlemek değildir. Cuma’nın asıl anlamı, borçlunun borcunu ödemek, bankaların faiz zulmünden kurtarıp özgürlüğüne kavuşmasına yardım etmek ki borçlu insan köle demektir- evsize ev, işsize iş bulmak, bekârı evlendirmek kısaca bir müslümanın ne derdi varsa onu gidermek için bir araya gelmektir. Allah’ın hoşnut olacağı takvayı gözetmektir. Namaz bunlar için bir vesiledir. Yoksa Allah’ın kılınan namazlara ihtiyacı yoktur. Benim, İslam dininden anladığım budur… Ramazan ayının kutsallığı oruç tutmakla sınırlı değildir. Oruç, aç insanların düştükleri durumu anlayabilmek için duygudaşlık (empati) yapmanın aracıdır. Aç bir insanın neler hissettiğini anlamadan, iftar vakti tıka basa yemek değildir Nefsi terbiye ederken, elindekini paylaşmaktır. “Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyaç fazlasını…” Ramazan ayında, bir işsizin kendisini yakmasını engelleyemiyorsak bir şeyler yanlış gidiyor demektir. Kur’ân ayında, Kur’ân’ı hiç anlamamış, emirleri yerine getirmemişiz demektir. Eyüp Dal ve daha önce yine işsizlik nedeniyle kendini yakanların vebali toplumun yani Müslümanların boynundadır. Bunun kaçışı yoktur. Kur’ân bizden ve bizi yönetenlerden şikâyetçi olacaktır… Tülay Hergünlü İstanbul, 22 Mayıs 2019