Laf

Emin Varol

 

 

Söz ağızdan çıkmadan beynin süzgecinden geçirilmeli ve hedefi belirlenmeli. Özellikle yönetici konumundaki siyasiler bu kuralı dikkate alarak söz söylemek zorundadır. Çünkü onların konuşmasının sonuçları herkesi etkiler. "Laf olsun, torba dolsun" diye konuşma sorumluluk taşıyan bir siyasinin yapacağı iş değildir. Özelliklede, milletin kaderini etkileyecek konumda olan siyasinin, bin düşünüp bir söylemesi gerekir. Söylemlerinde ülke yararı olmayan siyasiden başarı beklemek boşunadır.

Bir süre önce, Paris'te, sınıfta Hz. Muhammed'in karikatürünü öğrencilere gösteren bir öğretmen başı kesilerek infaz edildi. Bu vahşetten dolayı Fransa Cumhurbaşkanı Macron, "Radikal İslam'a karşı daha sert bir siyaset" uygulanacağını beyan etti. Bu cinayetin Müslüman bir terörist tarafından işlendiği aşikardı. Buna karşı önlem almak yöneticilerin görevidir.

Radikal İslam'a karşı daha sert bir siyasetin uygulanmasını, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tepkiyle karşıladı. 24 Ekim'de partisinin Kayseri Kadir Has Stadyumu'nda düzenlenen 7'inci Olağan İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u hedef aldı. "Bu Macron denilen zatın Müslümanlarla derdi nedir? Macron'un zihinsel noktada tedaviye İhtiyacı var" dedi. Bunun üzerine Fransa, Türkiye Büyükelçisini istişarelerde bulunmak için geri çağırdı. Elysee Sarayı tarafından yapılan açıklamada, diplomasinin hiddet ve hakaretle yapılamayacağı, Türkiye ile polemiğe girilmeyeceği ve yapılan hakaretlerin ret edildiği, bildirildi. Türkiye'yle polemiğe girilmeyeceği Türkiye'nin muhatap kabul edilmediği anlamına gelen diplomatik bir ifadedir. Bu ülkenin saygınlığına vurulmuş bir darbedir. Bu darbeyi vurandan önce vurduranı sorgulamak gerekir. Öğretmenin katledilmesini kınayan bir mesaj yayınlaması gereken Erdoğan'ın, teröre karşı önlem almaya çalışanlara tepki göstermesi Türkiye'nin yararına olmamıştır. Olayları radikal İslâm penceresinden bakarak değerlendirme Türkiye'nin yalnızlaşmasına zemin hazırlamaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır'la olan bağların kopmasına Erdoğan'ın Müslüman Kardeş (İHVAN) sempatizanı olması neden olmuştur.

Yaptığı konuşmada "Almanya'da bir camiye polislerle yapılan baskının bir izahı olamaz. Bunu adı İslâm düşmanlığıdır. Avrupa'da her İslâm düşmanlığının Türk düşmanlığı olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Avrupa faşizmi yeni bir safhaya geçmiştir" dedi. Bu cümleler Avrupa ile olan köprülerin atılması demektir. Türklükle İslâmlığın özdeşleştirilmesi de hayatın gerçekleri ile bağdaşmamaktadır. Dünyada İslâm olmayan birçok Türk yaşamaktadır. Onun için İslâm düşmanlığı Türk düşmanlığıdır ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır. Bütün bu konuşmaların Türkiye'nin yararına olan bir yanı yoktur. Dinci kafalar bu çağda ülke yönetmekten acizdir. Hayata din penceresinden değil, hayatın gerçekleri, bilim ve akıl penceresinden bakan sorumlulara gereksinim vardır.