Kanal...

Emin Varol

İstanbul Boğazı'ndan geçen petrol tankerlerinin İstanbul için tehlike oluşturduğu gerekçesiyle, Küçükçekmece-Sazlıdere-Durusu güzergahından geçen 45 km uzunluğunda ve 63 milyar dolara mal olacağı hesaplanan, Marmara'yı Karadeniz'e bağlayacak olan bir kanal yapılmak isteniyor. Bu proje çılgın proje olarak adlandırıldı. Bu çılgın proje değil, dört dörtlük bir manyak projedir. Tam bir deli saçması. İstanbul Boğazı'ndan geçerken tehlike oluşturan petrol tankerleri, Boğaz'a göre daha dar olan, kanaldan geçerken tehlike oluşturmayacak mı? Milyarlarca ton ağırlığın yer değiştirmesi fay kırılmalarını tetiklemeyecek mi? Bu deprem riskini artırmayacak mı? Bir sorunu çözmeye çalışırken daha büyük boyutta başka sorunlar yaratmak kafa sağlığı yerinde olanların yapacağı iş değildir. Petrolun boru hatları ile nakledilmesi daha ucuz ve güvenli olduğu için, her tarafa petrol boru hatları döşeniyor. İleride Karadeniz havzası da Avrupa'ya ve Akdeniz havzasına petrol boru hatları ile bağlanacaktır. O zaman bu manyak kanalın hiçbir işlevi kalmayacaktır. Karadeniz'in İğne Ada sahilinden Ege'nin Saroz Körfezi'ne döşenecek petrol boru hattı sorunu çözer. Bu çözüm hem daha ucuz, hem daha güvenli, hem de doğayı, geri dönüşü olmayan bir biçimde, tahrip etmez. Bu çılgın projenin gerçekleşmesi durumunda, İstanbul'un Avrupa yakası bir ada haline dönüşecek, bu adada yaşamakta olan hayvanların yaşam alanı çok küçülecek ve soyları  tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır. Dünya toprakları insanlığın ortak malıdır. Her devletin bulunduğu toprakları kullanma hakkı vardır. Devletler bulundukları toprakların mutlak sahibi değildir. Tarih, toprakların el değiştirme olaylarını yazan bir bilim dalıdır. Onun için topraklarda geri dönülmez bir biçimde tahribat yapma hakkına da devletler sahip değillerdir. Doğanın çocukları olan Kızılderililer "Topraklar bize atalarımızın mirası değil, torunlarımızın emanetidir" derler. Doğru olan dünyanın her tarafında geçerlidir. Bu topraklar bize torunlarımızın emanetidir. Bu emanete ihanet etmek, geleceğimizi karartmaktır. İhanet etmeyeceğimiz gibi ihanet etmeğe kalkanlara da engel olmak insan olmanın gereğidir. Bu ülke iktidarda bulunanların babasının malı değildir. İktidar,topraklar üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunamaz. Ben yaptım oldu mantığı ancak diktatörlüklerde geçerlidir. Bir doğa cinayeti olan ve hiçbir değeri olmayan bu projenin hayata geçirilmesini engellemek gerekir. Bu topraklarda yaşayan hiç kimsenin "adam sende, bana ne" deme lüksü yoktur. Başta iktidar partisinin helal süt emmiş, biat etmemiş olanları olmak üzere, muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, barolar, iktidarın uşaklığını yapmayan medya kuruluşları bu projenin hayata geçirilmesini engellemelidir. Bu konuda en büyük görev Diyanet İşlerine düşmektedir. Çünkü, İslamiyet'te mülkün sahibi Allah'tır. İnsan bu mülkün sadece kullanma hakkına sahiptir. Bu mülk insana Allah'ın bir emanetidir. Emanete ihanet etmek hem ahlaksızlıktır hem de büyük günahtır. Din dendi mi mangalda kül bırakmayanların, Allah'ın emanetine ihanet etmek de bir beis görmemeleri de ibret vericidir.