İptal

Emin Varol

Almanya, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin 'Evet' toplantısına izin vermedi. Diplomatik kriz çıktı. Ülke saygınlığını küçük düşüren bu davranış hepimizi üzdü. Bakanlarımızın toplantının yapılmasını güvence altına almadan, böyle kabulü mümkün olmayan olaylara zemin hazırlamaları, tipik bir sorumsuzluk örneğidir. Bunların, eşek yükü ile, maaş alan danışmanları var. Bunlar ne iş yaparlar? Bakanlık koltuğuna oturan o koltuğun hakkını vermek zorundadır. Bu beyler, isimlerinden önce makamlarının geldiğini bilmelidir. Bakanların, ülkenin saygınlığını küçük düşürecek olaylara neden olmaları, istifa etmelerini gerektirir. İstifa etmemeleri halinde, meydana gelen skandalı, planlı bir şekilde, bir amaca dönük olarak yaptıklarını akla getiriyor. Mağdur durumuna düşüp, mağdur edebiyatı yaparak 'evet' oylarını artırmak mı istiyorlar? Yabancı bir ülkenin, 'Evet' kampanyasını engellemesi, 'evet'tin ülke yararına olacağının bir göstergesi olarak değerlendirilecektir. Kamuoyuna, bakın Almanlar 'evet' denmesini istemiyorlar, o halde 'evet' demeliyiz, aldatmacasını mı piyasaya sürecekler? Birkaç 'evet' oyu için ülkenin saygınlığını küçük düşürmeyi içlerine sindirebilenlerden bu ülkeye hayır gelmez. Zamanla gerçeği öğreneceğiz. Gelelim kitabın öbür yüzüne. Bugüne kadar onlarca siyasetçi Almanya'da onlarca toplantı yaptı. Bunlara bir engel çıkarılmadı. Peki, şimdi böyle bir durumla niçin karşılaşıldı? Hollanda'da bu tip toplantıların Hollanda'da yapılmasına izin vermeyeceğini açıkladı. Bizim siyasiler bu durumu, bir demokratik hak, ihlali olarak değerlendiriyor. Halbuki, Avrupa ülkelerinde, demokrasi büyük harflerle yazılıyor. Demokratik hakların savunulması, Avrupalıların vazgeçilmezidir. Demokrasi, her şeyin bir değer ölçüsüdür. Demokrasini gelişmesi, daha fazla işlerlik kazanması için büyük caba sarf edilmektedir. Demokratik haklardan yararlanarak demokrasinin arkadan hançerlenmesine de izin verilmemektedir. Demokrasi koruma altındadır.Bunun için demokrasi düşmanı siyasi hareketler yasaklanmıştır. Örneğin; Almanya'da Nazi Partisi yasaktır. 16 Nisan'da halk oylamasına sunulacak Anayasa Değişikliği de, Avrupa kamuoyu tarafından demokratik açıdan değerlendirilmektedir. Bu ucube değişikliğin demokrasiyi ortadan kaldıracak karakterde olduğunu, demokrasiye inanan herkes gibi, Avrupalılarda biliyor. Cumhuriyet rejiminin, bütün güçlerin tek kişide toplandığı 'Tek Adam' rejimine dönüşeceği aşikardır. Bütün kuvvetlerin tek elde toplandığı rejimler, diktatörlük rejimleridir. Bu tip rejimlerde demokrasi söz konusu değildir. Yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olması gerekir. Kuvvetler ayrılığını olmadığı bir ülkede anayasa olsa da, o ülke anayasal bir ülke olamaz. Anayasa Değişikliği gerçekleşirse, ülkemizde anayasası olan, fakat anayasal olmayan bir ülke olacaktır. Demokrasinin ortadan kaldırılmasına katkı sağlayacak çalışmaları engellemek, demokrasiye inananların inançları gereğidir. Avrupalılarda inançlarının gereğini yapmaktadır. İnsanları kandırarak, demokrasinin yok edilmesine yardımcı olmak istemiyorlar. Bu onlar için ağır bir vicdani sorumluluk olur. Kabahat onların değil, onların bu tip davranışlarına neden olanlarındır.