İnsan kendini arar yaşamı boyunca, kendini bir başkasında tamamlama ihtiyacı duyar şiddetli bir şekilde… Ve arayışları tamamlanan kişinin bulunmasıyla sona ermez. Duygular, gelir geçer davranışlar aynı kalıbın içinde hapsolduktan sonra bir başka ruhta kendinde eksilen yanlarının aranmasına tekrar başlanır… Her insan kendini arar bir başkasında, bundan dolayıdır ki hiçbir zaman mutlu olamaz. Kendini tamamlamak istediği kişi aslında kendi suretinin bir yansımasından ibarettir. Kendi suretinde bir kişiyle karşılaşan kişi duygularını olabildiğince rahat paylaşma fırsatı elde eder… Kendisinin yansımasını gören insan, bir müddet sonra kişiyi tam anlamıyla tanır ve döngü bir başka kişinin ruhunda tekrar devam eder durur. İnsan doğası gereği değişim içinde kendini tamamlamak ister. Bu bazen insan bedenlerini aramakla tezahür etse de, devinim hep insanın kendini aramakla ilgilidir. Kendimize benzer olanımızı ararız, bulduğumuzda ise, inişli çıkışlı bir ilişki yaşadıktan sonra bir zamanlar size yeter gibi gelen kişinin duyguları kalıcılığını yitirir. Kişi onun eyleminden, konuşmalarından artık onu tanımış ve karşısındaki kişinin vereceği bir şey kalmamıştır. O kişi hakkında her şey öğrenilmiştir . Gizliliğin kalktığı bir ilişkide heyecanın yitimi çoğu kez cinsellik üzerinden devam ettirilse de bu duygularda geçiciliğin olduğu hep bilinir. İnsan sevme eyleminde sadece kendine benzerle bir hayat paylaşabileceğini düşünerek yola çıkar. Fakat, sevme duygusunun kalıcılığı belirsizliğini hep korur. Bundan dolayıdır ki; kişi sevme eylemi içerisinde olduğu kişiye ‘’beni hiç bırakmayacaksın değilmi? diye sorma gereği duymuştur. Seven kişinin sevme eyleminde beklentisi sonsuza kadar sürecek olan bir sevgi ilişkisinin devamlılığını istemesi bir gün o sevginin biteceği düşüncesinin gerçek olduğu ile ilgilidir. İnsanın kendisini aramasıyla başlayan yolculukların içinde, bazen kendinden olan bir canın meydana gelmesi aile kurması, çevreyle ilişkilerinin mükemmel olması, hedeflerine ulaşması, kariyer hayatının en parlak dönemine çıkması kişinin kendini aramasına bir engel teşkil edemez. Kimi insan bu arayışların içinde yönünü farklı düşünce gruplarına çevirerek ;siyasete veya herhangi bir partinin üyesi olmak gibi girişimlerin içinde kendini gösterir. Burada süre yine insanın lehine işler girdiği guruplarda tam alarak aradığını bulamama ile karşı karşıya kalır. İnsanın kendisini aramasından doğan yaşam sürecinde, günahlarla sürekli içli dışlı olabilmesi hep bir başkasında tam olarak kendisini bulabilme isteğinden doğmuştur. Yetinmemenin verdiği huzursuzluk çoğu zaman o insanın neden bu zararlı eylemlerin içinde yer aldığını kendine sormasını gerektirmiştir. Tam olma eylemi gerçekleştiğinde perde ortadan kalkmış ve çıplaklıktan öteye başka bir şey kalmamıştır. Kişinin karanlık ve aydınlık yanlarının ortaya saçılmasıyla bir olma döngüsü de elde edilmiş olup kişinin beklentisini kapatamamıştır. İnsanların birbirine benzerlerini aramakla geçirilen bir ömür de imkansızın elde edilememiş olmasından doğan arzu duygusal coşkuların çok derin olmasının sebebi; onun elde edilemeyecek bir nesne olmasından doğmuştur. Kavuşamayan sevgililer buna en iyi örnektir. İnsan kavuşamadığı kişiye yıllarca aşkla bağlı kalmış, farklı kişilerle ilişki içinde olmasına rağmen, bir türlü mutluluğu bulamaması aslında, o insana olan ulaşamama nedeniyle ilintilidir. Kavuşma hali elde edilince kişinin ona duyduğu ve ''asla vazgeçemem'' dediği sevgisi de bir zaman sonra kaybolup gider. İnsanın doğumunda itibaren sürdürdüğü arama eylemi kendi içsel sorunundan kaynaklı olmayıp, yaradılış gereğinin tam olarak yerine getirilmesidir. Yoğun duygu selinin kısa süre içinde sıradan bir sevgi davranışına dönüşmesi, insanda kendinin eksik olduğu hissini yaratsa da, kendini bulabilme yaşam süresi bitene dek sürer…