Gelişmiş insan yetiştirmenin adıdır eğitim. Son zamanlarda ülkemizde eğitim alanında olanlara bakarsak, eğitimin alanının gelişmiş insan yetiştirmek için değil de dindar insan yetiştirmek için kullanıldığını görüyoruz. Eğitim geleceğe yapılan bir yatırım olduğuna göre, geleceğimizin karanlık olduğunu görmek için kahin olmağa gerek yok. Okullardan Andımızı kaldırdık. Çünkü Andımız ulus devlet bilincini pekiştiriyordu. Onun yerine "İslam Yemini" denen ve "Elimizde Kuran, kalbimizde iman, Müslüman'ız Müslüman, yaşasın İslam" sözcükleriyle başlayan bir metin kondu. Buda ümmetçiliği pekiştiriyor. Ulusalcılığın yerini ümmetçiliğe bırakıyoruz. Dünya tarihi ümmetçilikle gelişmiş ve çağdaş olmuş tek bir toplumu yazmaz. Bugün gelişmiş ulusların tümünde ulus olma bilincinin egemen olduğunu görüyoruz. Dinler bütünleştirici ve birleştirici, hiç bir zaman, olamamıştır. Bırakın farklı dinler arasındaki savaşları, aynı dinin mensupları arasındaki mezhep savaşlarında sel gibi kan akmıştır. Binlerce yıllık insanlık tarihinde olmayan bir şeyi bugün yapmaya kalkmak, boş şeyle uğraşmaktır. Dinler müspet bilim gibi deneylerle doğruluğu kanıtlanacak olgular değildir. Dinler arasındaki farklılıklar bir yana, aynı dinin mezhepleri arasında bile büyük farklılıklar vardır. "Ne kadar dindar varsa o kadar da din vardır" dense abartı olmaz. Herkesin inancı kendine göre doğrudur. Gözden uzak tutulmaması gereken bir gerçekte, inancın fertlerin yaşam tarzını belirleyen, en önemli unsurlardan biri olmasıdır. Henüz doğru muhakeme yapabilme yaşına ulaşmamış çocuklara dini eğitim vermek onları şartlandırır. Çocuk sıvı gibidir, hangi kapa koyarsan onun şeklini alır. Dincilerin, çok küçük yaşta olanlara dini eğitim vermek istemelerinin nedeni de budur. Muhakeme yapma düzeyine gelmemiş çocuklar sorgulamaz, ne söylenirse doğru kabul eder ve inanır. Şartlanmış insan için inancını sorgulamak tabudur. Şartlanmış insan hayata genelde din penceresinden bakacaktır. Tıpkı bugün ülkeyi yönetenlerin yaptığı gibi. Esin kaynağı hayatın gerçekleri değil de, inancı olanların başarıya ulaşması, çağa ayak uydurması, kendini ve toplumu refah düzeyi yüksek bir konuma taşıması artık mümkün değildir. Hayatta, tarihte bunun canlı şahididir. Dinle şartlandırılmış konumda olanlar bir engellinin yaşamına mahkum edilmişlerdir. Bir insanı küçük yaşta sakat bırakıp engelli bir yaşama mahkum etmekle, insanı inançla şartlandırmanın arasında bir fark yoktur. Düşünemeyen ve sorgulayamayan çocuklara din eğitimi vermek onları şartlandırır. Bu bir insanlık suçu oluşturur. İnanç farklılıkların dolayı insanlık çok ıstırap çekmiştir ve bunun kaynağını, inançta şarlandırılmış olmak, oluşturmuştur. Düşünme ve sorgulama olgunluğuna ulaşmış olanlara dini eğitim vermek onların şartlanmasına yol açmaz. Çünkü onlar, söylenenleri sorgulayarak, serbest iradeleriyle, kabul ederler. Hayatın gerçekleriyle karşılaştıklarında inançlarında esnek davranabilirler. Çocuk yaşta dini eğitim vermek, çocuğun geleceğini karartmaktır. Bütün dünyada çocuk yaşta olanlara dini eğitim vermeyi, dünyanın geleceği için, ortadan kaldırmak gerekir. Dini eğitim, birey düşünüp sorgulama düzeyine geldikten sonra verilmelidir. İnsanları şartlandırmak insanlık suçudur.