Tarih 15 Nisan 2013. Tekirdağ’ın Saray ilçesinde yaşayan ve Trakya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü öğrencisi lenf kanseri hastası Dilek Özçelik, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Trakya gezisinde uğradığı Edirne’de yanına yaklaşır ve eczanelerde bulamadığı kanser ilaçlarını, yurt dışından da getirtemediğini anlatıp, bu konuda yardım ister. Ancak derdini tam anlatamadan Bakan Bayraktar, genç kızın cebine para koyar ve “sakın düşürme orada epey bir para var!“ sözleriyle bir de uyarıda bulunur. Devletin Bakanı tarafından kendisine dilenci muamelesi yapılmasına çok kırılan Dilek Özçelik, Bakan’ın camiden çıkmasını bekler ve parayı iade ederek; "Sadece yanlış anlaşıldım. Ben dilenci değilim. İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradım. Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda” diyerek gözyaşları içinde hızla uzaklaşır. Dilek, kendisi ile konuşmak isteyenlere, “Ben ilaç dedim, o para dedi. Bakan Bayraktar’ın yardımını istemiyorum” sözleriyle kanser hastalarının ilaç sıkıntısı ile ilgili sorunlarına dikkat çekmeye çalışır. Bu olay Türkiye’de gündeme oturur. Basında yer alan haberlerin ardından Dilek’in bulamadığı ilaçlar temin edilir ve hastaneye yatırılarak tedavi altına alınır. Kanser ilaçlarında dönen dolaplar ve istendiği zaman bu ilaçların bulunabileceği Dilek olayında bir kez daha gözler önüne serilir. O tarihte bu olayı şahsen tanıdığım ve hayatını kaybeden başka bir kanser hastası Ahmet Siraç Fakirullahoğlu’ nun durumu ile birlikte “Bu millet, dilenci muamelesi görmeyi hak etmiyor!” başlığı ile bir yazı haline getirmiştim. Aradan zaman geçti ve Dilek unutuldu, ta ki öldüğü haberi duyulana kadar. Aradan geçen 5 yılda kanseri ilerlemiş ve tedavi sonuç vermemiş. O gururlu kızcağız hayata ancak 5 yıl daha tutunabilmiş… Geçtiğimiz gün ne yazık ki Dilek’in vefat ettiğini basından öğrendik. Dilek’in cebine para koyan Bakan Erdoğan Bayraktar ise 2013 yılında 17/25 Aralık yolsuzluk iddialarına adı karışır, daha sonra da bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa eder. Şimdilerde ise memleketi Trabzon’da VIP cami yaptırmakla meşgul olduğu biliniyor. Bakan’ın, “dilenci muamelesi” yapmak suretiyle incittiği genç kız kalbini, yaptırdığı camiden elde edeceği sevap onarır mı bilemeyiz… Ama Dilek artık yok! Dilekleri de… 27 yıllık hayatına nice acılar sığdıran genç kız ne yazık ki pek çok kanser hastası gibi, sevdiklerinin avuçlarının arasından kayıp gitti... Kırgın bir kalple… Türkiye Dilek’i unutmaz diyeceğim ama bundan pek de emin değilim. Dileğim o ki başka Dilek’lerin kalpleri kırılmasın. Ölüm Allah’ın emri, bu menhus hastalığın ciddi bir çaresi de bulunamadı ancak en azından hastalıkları süresince bu insanlar ilaçlarının peşinde koşmasın, devlet gereken kolaylığı sağlasın. İlaçlarını bulmak için geçen zamanlar ölümlerine neden olmasın. Moral çöküntüsü hastalığın seyrini hızlandırmasın. Kanser hastaları için ciddi bir devlet politikası oluşturulsun ve başka Dilek’ler, kırılmış kalpleriyle aramızdan ayrılmasın. Gülümseyerek aramızda yaşamaya devam etsinler… Sevgi ve ilgi Dilek’leri yaşatabilir… Dilek’e Allah’tan rahmet, sevenlerine sabır diliyorum.