Başkanlık tartışması, yersiz ve zamansız olarak, ülkenin gündeminde yerini aldı. Bir televizyon programında, gazetecilerin sorusu üzerine, Başbakan; Başkanlık Sisteminin Yarı Başkanlık veya Partili Başkanlık olmayacağını, Doğrudan Başkanlık olacağını söyledi. Bunun yararının, bakanlar meclis dışından atanacağı için, seçim kaygısı taşımadan, çalışma olanağına sahip olacakları dolaysıyla daha verimli çalışacakları, olarak belirtti. Ancak, bakanların verimli çalışabilmeleri için gerekli yasaları meclis çıkaracağı ve milletvekilleri seçim kaygısı taşıdığı için bu tez sanıldığı kadar doğru değildir. Tarihin akışına bakarsak, şunu görürüz; derebeyliklerinden, krallıklardan, otoriter sistemlerden Demokratik Parlamenter Sistemlere geçiş olmuştur. Bunun tersi tarihte var mıdır? Hiçbir toplum, kendi serbest iradesiyle, kendi egemenlik hakkını bir kişiye vermemiştir. Tarihin akışını değiştirmeye çalışmak boş iştir. Bizim gibi biat kültürü yüksek olan toplumlarda, başkanlığın diktatörlüğü dönüşme olanağı oldukça yüksektir. Çünkü bizim inancımıza göre ulü'i emre, yani emir sahibine, itaat etmek farzdır. Genel olarak biz oy verdiğimiz partiye de, seçtiğimiz adaylara da körü körüne bağlanma eğilimdeyiz. Onların yaptıklarına tarafsız bir gözle bakıp, yapılanın doğru mu, eğri mi olduğunu belirleme eğilimimiz, hiç yok denecek kadar, azdır. Başkanlık Sistemine geçip başkanı seçtiğimiz zaman bu tutum değişmeyecek, başkanı seçenler başkana biat edecek, çoğunlukta oldukları için de diktatörlük yolunun açılma olasılığı yüksek olacaktır. Başkanlık Sisteminde başkanın ve hükümetin çalışmaları için gerekli yasaları yine meclis çıkaracaktır. Başkanın seçiminde başkanın siyasi görüşünün yanında, kişiliği belirleyici olacaktır. Bu durumda, başkan muhafazakar, mecliste çoğunluğu oluşturan parti ilerici veya başkan ilerici, mecliste çoğunluğu oluşturan parti muhafazakar olabilir.Seçimle gelen ve mecliste çoğunluğu oluşturan partinin başkanla aynı görüşte olmaması durumunda, yürütme ile yasama karşı karşıya gelecek bu da sistemin tıkanmasına yol açacaktır. Bu durumda diktatörlüğün çıkış yolu olduğu kabul ettirilmeğe çalışılacaktır. Başkanlık Sisteminde, yönetimde istikrarın sağlanacağı doğrudur. Fakat yönetimde istikrarın Demokratik Parlamenter Sistemle de sağlandığını yaşayarak gördük. Bugünkü Demokratik Parlamenter Sistem sorunların ortak akılla çözülmesini sağlar. Başkanlık sisteminde ülkenin kaderi bir kişinin aklına bağlanır. Sorunların çözümü için ortak aklın olanaklarının yerine, bir kişinin aklının olanaklarını koymaya çalışmak garabet değil de nedir? Aşağı yukarı 14 yıldan bu yana, ülkede, yasal olmayan Başkanlık Sistemi uygulanıyor. Geldiğimiz konum; terör belası, Cumhuriyet Tarihinde hiç yaşanmamış boyutlara ulaşmış, bir terör grubuyla değil, PKK, FETÖ, IŞİD gibi, birkaç terör grubuyla uğraşmak zorunda kalmışız, ciğeri beş para etmez salyalı, sümüklü bir yobazın darbe girişimde bulunabileceği kadar aciz duruma düşmüşüz,Ordu Suriye'de ve Irak'ta sıcak savaşın içinde, Meclis devre dışı ülkede OHAL ilan edilmiş, Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetiliyoruz. Tablo hiçte iç açıcı değil. Bu tablo yasal olmayan tek adam yönetiminin ürünüdür. Birde tek adam yönetimini yasal hale getirirsek, daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kalmamız olanağı yüksektir. Eğer yarın sandık önümüze konursa, oyumuzu duygusallıkla değil, gelecek kuşakları düşünerek kullanmamız hu toprakların çocuğu olmanın gereğidir. 23.Ekim.2016 Pendik Emin Varol