Dünyada en kârlı yatırım vergidir. Devlet vergi gelirleriyle, büyük projeleri hayata geçirir. Yapılan tesisler vergi verenlerin hizmetine sunulur. Hiçbir vergi mükellefinin tek başına yapamayacağı yatırım toplanan vergilerle yapılır. Yapılan yatırıma vergi mükellefinin katkısı ödediği vergi kadardır. Fakat toplanan vergilerle yapılan büyük yatırımdan yaralanma olanağını elde eder. Yani; bir kuruş ödeyerek bin kuruşluk bir yatırımın olanaklarından yararlanır. İşte bunun için, vergi dünyanın en kârlı yatırımıdır. Vergi mükelleflerinin büyük bir çoğunluğu tek başına bir hastane, bir köprü, bir otoyol veya bir tünel yapamaz. Ama ödediği vergilerle bu tesislerin yapılmasına olanak sağlar ve bunlardan yararlanır.Toplanan vergilerin yerinde harcanması ülke ekonomisinin gelişmesini sağlar, buda sosyal hayat düzeyinin yükselmesine zemin hazırlar. Böyle bir sonuç doğuracağı içinde vergi vermek bir erdemdir. Yurttaş olmanın en büyük sorumluluğu vergi ödemektir.
Vergisini ödeyerek yurttaşlık görevini yerine getiren vergi mükellefinin, ödediği verginin nasıl ve nerelere harcandığını bilmesi, hakkıdır. Devletin vergi harcamalarını denetleyen organlarının tam bağımsız bir konumda olması gerekir. Harcamayı yapan siyasilerin bu organların çalışmasına engel olması veya bu organları etkilemesi asla söz konusu olamaz.
Bu demokrasinin olmazsa olmazıdır. Vergi mükellefinin ödediği vergilerin harcanmasını denetleme hakkının elinden alınmış olması veya bu hakkın kısıtlanmış olması demokratik sistemle ters düşer. Bu hakkın olmadığı veya sınırlandırıldığı yerde demokrasi yoktur.
Sağlıklı demokratik bir sistem kurmak vaadiyle iktidara gelen AKP var olan aksak demokrasiyi de ortadan kaldırdı. Bunun kanıtlarından biride; otoyol, köprü, tünel ve şehir hastaneleri için yapılan harcamaların öğrenilmesinin yasaklanması olmuştur. Bu yasayla demokrasi tamamen rafa kaldırılmış, keyfi yönetimin önü tamamen açılmıştır. AKP döneminde yapılan ve normal mal oluş değerinin çok üstünde masraflara yol açan bu yatırımların kaça mal olduğunu bilen yok. Bu yatırımların borcunu vergi mükellefleri ödeyecek. Vergi mükellefi ne kadar borç ödeyeceğini ve bu borç yükünün altına nasıl girildiğini bilmeyecek. Böyle bir uygulamanın olduğu yerde demokrasi söz konusu olabilir mi? Totaliter rejimlerde bile eşine az rastlanır bir uygulama.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası devletin "demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir" der. Türkiye Cumhuriyetinin demokratik bir devlet olması anayasa gereğidir. Anayasa bu ülkede yaşayan herkesi bağlar. Yani devletin "demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti" olmasından herkes sorumludur. Anayasanın korunması anayasal bir haktır. Anayasanın çiğnenmesi veya geçersiz kılınması halinde, yurttaşlar için, anayasal direnme hakkı doğar.
Egemenlik hakkının milletten alınıp bir kişiye verilmiş olması, meclisin tamamen işlevsiz hale getirilmiş olması, ülkenin kararnamelerle yönetilmesi demokrasiyi ortadan kaldırmıştır. Milletin anayasal direnme hakkı doğmuştur.