Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların kamu haklarını bildiren, toplumsal bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin geçerli olduğu devletin bütün kurum ve kuruluşları, bu devletin bütün yurttaşları bu sözleşmeye uymak zorundadır. Bu uygulamanın olduğu devlet anayasal bir devlettir. Anayasanın kağıt üzerinde kaldığı bir devletse anayasası olan bir devlettir. Anayasal bir devlette herkes, bütün kurum ve kuruluşlar anayasal düzeni korumak ve kollamak zorundadır. Devletin güvenlik güçlerinin ilk görevi anayasal düzeni korumaktır. Güvenlik güçlerini anayasal hakların kullanılmasını engellemek için kullanmak, anayasal bir düzende, anayasal bir suçtur. Güvenlik güçleri kendilerine verilen, anayasal hakların kullanılmasını engelleyecek, emir ve talimatları yerine getirmek zorunda değildir. Bunu yaptıkları taktirde anayasal suç işlemiş duruma düşerler. Anayasal hakların kullanılmasına engel olacak her türlü girişime karşı, anayasal direnme hakkı doğar. Anayasal direnme hakkı herkes, bütün kurum ve kuruluşlar için geçerlidir. Bunlar demokratik anayasal devletler için geçerlidir.
Hukuk anlayışının hiçbir kalıbına oturmayan bir biçimde, Cumhurbaşkanına üniversitelere rektör atama yetkisi veriyor bizim yasalar. Akademik hayattan habersiz, üniversitelerin önemini kavramamış, rektörün, üniversitelerin sorumluluğunu yerine getirebilmesi için, hangi yeteneklere sahip olması gerektiğini bilmeyen, üniversite cahili, birine rektör atama yetkisinin verilmiş olması, eşyanın tabiatına aykırıdır. AKP'li Cumhurbaşkanı bu garabeti yıllardan beri sergiliyor. Son olarak ta, Türkiye'nin önemli üniversitelerinden biri olan, Boğaziçi Üniversitesine, AKP'de siyasi ikbal arayıp ta bulamayan profesör etiketli, birini atadı. Bu şahsın akademik kariyeri çok tartışılıyor. İntihal yaptığıda söz konusu. Bu şahsı ne öğrenciler ve nede akademisyenler rektör olarak görmek istemiyor. Kendisine bu kadar çok muhalif varken, akademisyenler arasında kendine bir yardımcı bile bulamamışken, hala görevden ayrılmamış olması onur düzeyinin bir göstergesidir. Bu rektör sorumluluğunu taşıyacak bir şahısta bulunmaması gereken bir eksikliktir. Üniversite camiası, çok haklı olarak,bu atamayı protesto ediyor. Rektörün seçimle gelmesinin, daha sağlıklı bir uygulama olacağını, haklı olarak, savunuyor. Bunu gerçekleştirmek için, anayasal bir hak olan protesto hakkını kullanıyor. Filim burada kopuyor.
"Anayasa Madde 34: Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı gösteri ve yürüyüş düzenleme hakkına sahiptir" der. Anayasanın, çok açık bir şekilde, tanıdığı bu hakkı kullanmayı devlet polis gücüyle engelliyor. Göstericilere karşı plastik mermi, biber gazı kullanılarak çok sert müdahalede bulunuluyor. Anayasal suç işleniyor. Polisi göstericilerin üstüne sürenler gibi, göstericilere sert müdahalede bulunan polislerde anayasa suçu işliyor. AKP'li Cumhurbaşkanı yeni anayasadan söz ediyor. Anayasası rafta olan bir devlette yenisini yazsan ne olur, yazmasan ne olur?