Ahmak

Emin Varol

Kılıçdaroğlu, Erdoğan'nın oğlunun, kardeşinin, eniştesinin, dünürünün, özel kalem müdürünün, Man Adasında kurulan bir şirkete 15 milyon dolar gönderdiklerini kanıtlayan belgeleri ve banka dekontlarını, 28 Kasım'da yapılan grup toplantısında açıkladı. Neredeyse daha kürsüden inmeden, AKP Genel Başkanının avukatı "iddialar yalan, kanıtlar sahte. Savcılığa gitmeli", parti sözcüsü Mahir Ünal "Kendi iftirasında boğulacaktır" açıklamasında bulundu. AKP Genel Başkanının bu konuyla ilgili döktürdüğü inciler ne akla uyar nede hayatın doğal akışına. "Bu zat dün gurup toplantısında çıktı, yurt dışındaki bir şirkete 'Şu kişi, şu kadar milyon dolar gönderdi' diye birtakım sözler söyledi. Elindeki bir tomar kağıdı sallayarak, 'İşte dekontlar bunlar' dedi. Dekont dediği kağıtları, ne gazetecilere, ne adli makamlara verdi. Aynı zatın elinde bilgi, belge olmadan ilk iftira atışı değil. Bir ara şahsınla alakalı İsviçre'de hesaplarım olduğunu söyleyip durdu, ispata davet ettiğimde belge gösteremedi, rezil kepaze oldu. Ben bunun peşinden gidenlere şaşıyorum. 'İspat et' dedim. İspat yok. Aynısını söylüyorum. İspat ettiğin anda cumhurbaşkanlığını bırakacağım. Siyaseti bırakacağım dedim.....Bu beş isim, asla o şirkete ve yere para göndermiş değil. Mevcut şirketlerini satmaları sebebiyle onlara para geldi. Yurtdışına giden tek kuruş yok. Bu zatın söylediği yalan......" Bu sözler Erdoğan'ın. Bu belgelerin gazetecilere verilmemesi sahte olduklarını kanıtlamaz. Gazeteler bilirkişi makamı değildir. Savcılığa verilmeyişlerinin nedeni, bu makamın iktidarın bir kurumu haline getirilmiş ve güvenilirliğini yitirmiş olması olabilir. Deniz Feneri davasında, Rıza Sarraf olayında bunu yaşadık. Bu belgelerin sahte olduğunu iddia edenler, niçin savcılığa suç duyurusunda bulunup, bu yalan ve iftira odaklarının cezalandırılmasını sağlamıyorlar? Bu belgelerin sahte olup olmadığının ispatı için bir meclis araştırma komisyonu kurulmalı, komisyon çalışmaları halkın gözü önünde olmalı ve komisyon çalışmalarına, unvanı ne olursa olsun hiç kimsenin karışmaması sağlanmalı. Ana muhalefet partisinin genel başkanı, sahte belgelerle iktidar partisine kumpas kuracak kadar ahmak olamaz. Bu belgelerin sahte olması halinde CHP biter. Kılıçdaroğlu'nun bu konularda ne kadar titiz ve deneyimli olduğu kamu oyunun malumudur. Kendisinin ve partisinin geleceğini tehlikeye atacak kadar ahmak değildir. Kumpas kurmak konusunda AKP'nin geniş bir deneyimi vardır. Bir kişinin İsviçre bankalarında parası olup olmadığını başka birisinin kanıtlaması mümkün değildir. Kişi ancak kendisi bu bankalarda parası olup olmadığını kanıtlar. Bir ara Deniz Baykal için böyle bir iddia ortaya atıldı. Baykal İsviçre'den bankalarda parası olmadığını gösteren bir belge getirdi, iddianın yersiz ve iftira olduğu kanıtlandı. Bunu Erdoğan'da yapıp muhaliflerini müfteri durumuna düşürüp, büyük bir siyasi kazanım elde edebilirdi. Bunu niçin yapmadı? Herhalde aptesinden şüphesi vardı. Hiç bir araştırma yapmadan belgelerin sahte olduğunu söylemek ve bu söyleme kamuoyunun inanmasını beklemek, kamuoyunu ahmak yerine koymaktır. Buda ahmaklığın ta kendisidir.