Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, sonsuzluğa yürüyüşünün 84. yılında rahmet, saygı, şükran ve minnetle anıyoruz ve sonsuza kadar da yolunda olacağız…
“… Dün ve bugün olduğu gibi yarın da memleket ve millet için yegâne kudret, mutluluk ve refah kaynağı, inkılâp ilkeleri ve Cumhuriyet rejimidir.” demiştir Atatürk 15 Ekim 1938’de; âdeta son vasiyeti, son uyarışıdır. Ertesi gün ilk ağır komaya girer ve bu durum 19 Ekim’e kadar sürer. 20 Ekim’de tamamen kendine gelen Atatürk, ertesi gün Başbakan Celal Bayar’la 6 dakika görüşür. 25 Ekim’de, Cumhuriyet’in 15. yıl dönümü nedeniyle orduya göndereceği mesajı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a dikte ettirir. 27 Ekim’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına okunacak 1 Kasım söylevi için Başbakan’la görüşür, metin üzerinde düzeltme ve ilaveler yapar. 28 Ekim’de ise Sabiha Gökçen’i kabul eder ve şöyle der: “… Beni Cumhuriyet Bayramı’nda halkımdan uzak tutan bu hastalığa lanet ediyorum.” 29 Ekim töreni dönüşünde Kuleli Askerî Lisesi öğrencileri Dolmabahçe Sarayı önünden geçerken İstiklâl Marşı’nı söyleyerek Atatürk’ü selamlayacak ve sevgi gösterisinde bulunacaklardır. Atatürk; İstanbul’a gelerek kendisini görmek istediğini belirten İsmet İnönü’nün mektubuna cevaben de eski Özel Kalem Müdürü Vedit Uzgören’e, İnönü’ye iletmesi için şunu söyleyecektir: “Yakında ben Ankara’ya geleceğim, orada görüşürüz…” Danışman hekimler toplu halde Atatürk’ü ziyaret ve muayene etmekte, konsültasyon yapmaktadırlar ve bu durum 1 Kasım itibariyle süreklilik kazanmaya başlar. 7 Kasım’da ve üçüncü kez karın ponksiyonu yapılarak toplanan sıvı boşaltılır.
8 Kasım 1938: Atatürk, ikinci defa ve daha ağır komaya girer. Saat 19.00 sıralarında başlayan koma, gittikçe ağırlaşacak ve vefat anına kadar devam edecektir.
9 Kasım 1938: Ağır koma hali devam eder. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Atatürk’ün sağlığı ile ilgili olarak saat; 10.00, 20.00 ve 24.00’da üç bildiri yayımlar. Saat 24.00’da “Umumî durumun tehlikeli bir hal aldığı” bildirilir.
10 Kasım 1938: Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumar.
Atatürk’ün Ölümü Üzerine Hükümet Bildirisi: “…Ebedi Türk milleti, onun eserlerini ebediyete kadar yaşatacaktır. Türk gençliği, onun kıymetli emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir. Kemal Atatürk, Türk’ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır.”
11 Kasım 1938: Atatürk’ün naaşı, öğleden evvel, Gülhane Hastanesi Patolojik Anatomi hocası Prof. Dr. Lütfi Aksu tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda tahnit edilir.
16 Kasım 1938: Atatürk’ün Türk bayrağına sarılı tabutu, Dolmabahçe Sarayı’nın büyük tören salonunda bir katafalk üzerine yerleştirilir ve 18 Kasım akşamına kadar milletin ziyaretine bırakılır.
19 Kasım 1938: Sabah, Dolmabahçe Sarayı tören salonunda Atatürk’ün cenaze namazı kılınır. Cenaze namazını İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya kıldırmıştır. Atatürk’ün tabutu saat 8.21’de Dolmabahçe Sarayı’ndan top arabasına konularak törenle Kabataş, Tophane, Karaköy ve Gülhane Parkı yolu üzerinden Sarayburnu rıhtımına, buradan Zafer torpidosu aracılığıyla Yavuz zırhlısına nakledilir, daha sonra bu gemiyle İzmit’e getirilir, yine Zafer torpidosuna nakledilerek karaya çıkarılır. Cenaze saat 20.30’da özel trenle İzmit’ten Ankara’ya gönderilir.
20 Kasım 1938: Atatürk’ün tabutu saat 10.00’da, başta Cumhurbaşkanı İsmet İnönü olmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Genelkurmay Başkanı, Bakanlar, Milletvekilleri, diğer devlet ve ordu ileri gelenleri tarafından Ankara istasyonunda karşılanır. Atatürk’ün tabutu, trenden alınarak top arabasına konur ve büyük törenle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne getirilerek Meclis önünde hazırlanan katafalka yerleştirilir.
21 Kasım 1938: Atatürk’ün tabutu Türkiye Büyük Millet Meclisi önündeki katafalktan alınarak büyük törenle geçici kabir olarak ayrılan Etnografya Müzesi’ne getirilir ve hazırlanan mermer lâhdin üzerine konur.
28 Kasım 1938: Atatürk’ün vasiyeti, Ankara Üçüncü Sulh Hukuk hakimliği tarafından açılır.
9 Ekim 1944: Rasattepe’de Anıtkabir inşaatı başlar; ilk harcı Başbakan Şükrü Saraçoğlu koyar.
9 Kasım 1953: Atatürk’ün tabutu sabah, görevli heyet huzurunda açılarak rapor düzenlenir. Tahnit edilmiş naaşı hiç bozulmamıştır. Düzenlenen raporda, Atatürk’ün naaşının kurşun tabuttan ceviz tabuta alınma işlemi o gün yapılmış gibi yazılır ancak bu işlem, tahnit durumunu tespit ile görevli tıp profesörü Kâmile Şevki Mutlu’nun önerisi ile 10 Kasım 1953 sabahına bırakılır. Mermer lahit sökülür, sonra betonlar kırılır ve tabutu kaldıracak olan makaralar, lahit salonunun tavanına yerleştirilir…
Atatürk araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk’ün, Prof. Dr. Kâmile Şevki Mutlu ile yaptığı sohbetten aktardıklarına göre, Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu şöyle anlatır: “Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca, Atatürk’ün heykel gibi duran yüzü ile karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz kapağının üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’ndaki yatağında uyuyor gibiydi.” Mutlu şöyle devam eder; “Menderes çok heyecanlandı. Rengi sapsarı oldu. Bir de baktım ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk’ün yüzüne bakamadı. Tahmin ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı… En sona Abdülhalik Renda kalmıştı. O da Ata’yla karşı karşıya gelir gelmez, tabutun yanına yığılıverdi.”
10 Kasım 1953: Atatürk’ün naaşı, sabah 7.30’da kurşun tabuttan çıkarılarak ceviz ağacından yapılan tabuta alınır. Atatürk’ün tabutu katafalka konulduktan sonra Öğretmen Okulu öğretmen ve öğrencileri Türk Bayrağını katafalkın üstüne özenle sererler. Atatürk’ün tabutu, saat 9.05’te Etnografya Müzesi’nden alınır, büyük bir törenle Anıtkabir’e nakledilir ve fâni vücudu vatan topraklarına verilir.
10 Kasım 1953: Atatürk Anıtkabir’de…
3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar törende çok duygulu bir konuşma yapar. Töreni milyonlarca insan radyodan yapılan naklen yayından dinler. “ATATÜRK! Sen, bizdendin! Seni Halife yapmak, Padişah yapmak isteyenler oldu. İltifat etmedin. Milli irade yolunu seçtin! Hayat ve şahsiyetini, milletin hizmetine vakfettin!.. Türk’ün gıpta ettiği, övündüğü vasıflara maliktin! Bütün meziyetlerinle Türk milletinin ta kendisisin!.. Şimdi seni, kurtardığın vatanın her köşesinden gönderilen mukaddes topraklara veriyoruz. Bil ki, hakiki yerin daima inandığın ve bağlandığın Türk Milleti’nin minnet dolu sinesidir!.. Nur içinde yat!..”
Saygı, minnet ve şükranla…
Hazırlayan: Canan Murtezaoğlu
Yararlanılan Kaynaklar: Prof. Dr. Utkan Kocatürk; Kaynakçalı Atatürk Günlüğü; isteataturk.com, http://www.sacitaslan.com/iste-ataturkun-son-bir-yili-fotogaleri