Prof. Dr. Nursal: Hiçbir kadın kanser nedeniyle memesini kaybetmek zorunda değil
Meme kanseri olan kadınların yarısında memeyi korumanın mümkün olduğunu söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Tarık Zafer Nursal, “Artık memenin tamamen alınması gibi bir yöntem yok. Meme koruyucu cerrahi yapmak mümkün ama tümörün çok büyük ve çok odaklı olması gibi çeşitli teknik nedenlerle memenin tamamen alınması gerekebilir. Böyle bir durumda bile artık günümüzde hiçbir kadın kanser nedeniyle memesini kaybetmek zorunda değil. Onkoplastik cerrahi ile aynı seansta yerine yeni meme yapmak mümkün” dedi.
Emsey Hospital hastanesinden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Tarık Zafer Nursal, 1-31 Ekim Meme Kanseri farkındalık Ayı sebebiyle açıklamalarda bulundu. “Hiçbir kadın kanser nedeniyle memesini kaybetmek zorunda değil” sloganıyla onkoplastik cerrahi ile ameliyat esnasında yeni meme yapmanın mümkün olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nursal, meme kanserinin belirtilerini, risk faktörlerini, kanserin evrelerini ve uygulanabilir tedavi yöntemini anlattı.
“BEKLENTİMİZ HASTALIĞI ERKEN YAKALAYABİLMEK”
Meme kanserindeki en önemli belirtinin ele gelen kitle olduğunu söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Tarık Zafer Nursal, “Bizim amacımız hastalığı bu aşamada değil çok daha erken aşamada yakalamaktır. Çünkü ele gelen bir kitle olduğu zaman hastalığın bir miktar ilerlemiş olduğunu varsayıyoruz. Bu nedenle erken yakalamak için taramalar çok önemli. Meme kanserini erken yakalayabilirsek başarı şansımız yüzde 95’in üzerinde olur. Peki tarama nasıl yapılır; bir kere öncelikle her kadının kendi kendine muayeneyi öğrenmesi lazım. Adet kanaması bittikten 3 ila 5 gün sonra kadınlar kendi kendine muayene yapmayı bilmeli. 20 yaşından itibaren ilk doktor muayenesini olmalı ondan sonra belirli aralıklarla da 1 ila 2 senede bir doktor kontrolüne gidilmeli. 40 yaşından sonra da mamografi bu doktor kontrolüne eklenmek durumunda ta ki 70 yaşına kadar. Beklentimiz hastalığı erken yakalayabilmek” dedi.
Bireylere ilk muayenesini doktorla birlikte yapmasını öneren Prof. Dr. Nursal, şunları söyledi:
“Her ne kadar internette çeşitli şekillerle kendi kendine muayeneyi gösteren yöntemler varsa da kadın ilk muayeneyi doktor eşliğinde yaptıktan sonra o muayeneyi daha iyi öğrenecektir ve kendi kendine yaptığı muayeneyi de her ay yapacağı için herhangi bir değişikliği fark edecektir. Bu değişiklik ele gelen yeni bir kitle olabilir, renk değişikliği, asimetri, deride kalınlaşma, meme başında veya derisinde çökme ve çekilme olabilir. Bunlar erken belirtiler kabul edebilir. Hep söylenen şey şu; ‘ağrılıysa kanser değildir’ ama bu yaygın kanı bazen yanlış olabiliyor. Çünkü maalesef ağrılı meme kanserleri de görüyoruz.”
“HER 8 KADINDAN 1’İ MEME KANSERİNE YAKALANIYOR”
Meme kanserinin risk faktörlerini anlatan Prof. Dr. Nursal, “Bir kere kadın olmak tek başına bir risk faktörü. Maalesef her 8 kadından 1’i meme kanserine yakalanıyor. Bu oranı değiştirebilecek hiçbir tedavi yöntemimiz yok. 8 de 1 riski aşağıya çekemediğimiz için amacımız hastalığı erken yakalamak. 8 de 1 riski çok daha fazla artıran başka risk faktörleri var. Bunların en önemlisi ailede başka bir kadın bireyde meme kanseri olması. Annesinde teyzesinde, teyzesinin kızında, kız kardeşinde, kızında meme kanseri olan bir kadın bireyde, risk artık 8 de 1 yani yüzde 10-12 değildir. Bunun 3-4 katına, yüzde 30’lara çıkar. Bunun yanı sıra çok emzirmemek veya hiç emzirmemek risk faktörlerini artıran etkenlerden biridir” diye konuştu. Beslenmenin de risk faktörlerine ufak bir etkisi olduğunu söyleyen Prof.Dr. Nursal, “Özellikle kilolu kişilerde, obez bireylerde meme kanseri biraz daha fazla görülüyor. Ama zayıf kalmak da meme kanseri riskini düşürmüyor” diye konuştu.
“KANSERİ 1.EVREDE YAKALARSAK TEDAVİ BAŞARI ŞANSIMIZ YÜZDE 95’İN ÜZERİNDE OLUR”
Her türlü kanser sıralamasında 4 evre olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nursal, “Bu tüm vücuttaki kanserler için geçerlidir. Meme kanseri için de 4 evreden bahsedilir. 1. evre, erken evre dediğimiz tümörün 2 santimetreden küçük tek odaklı olduğu durumlardır. 2. evre, 2 santimetreden büyük meme içirişinde çok odaklı olduğu durumlardır. 3. evre, bölgesel lenf düğümlerine yani koltuk altı bezlerine sıçrama yapmış tipidir. 4. evre ise artık uzak organlara sıçramış demektir. Bu evreler tedavi planımızı çok etkiliyor. Örneğin hastalığı 1. evre de saptadığımız zaman doğrudan ameliyat edebiliriz. 3. evrede saptadığımız zaman önce kemoterapi ilaç tedavisi başlatıp hastalığı küçültüp ondan sonra ameliyat planlarız. 4. evrede ise zaten ameliyatın pek bir faydası olmaz. Tedavi edici etkisi yoktur orada doğrudan kemoterapi planlanabilir. Kanseri 1.evrede yakalarsak tedavi başarı şansımız yüzde 95’in üzerinde olur. Ama bu hastalık 4. evrede yakalanırsa maalesef yüzde 50’nin altında bir 5 yıllık sağ kalım verebiliriz” ifadelerini kullandı.
“ARTIK MEMENİN TAMAMEN ALINMASI GİBİ BİR YÖNTEM YOK”
Meme kanseri olan kadınların yarısında memeyi korumanın mümkün olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nursal, “Artık memenin tamamen alınması gibi bir yöntem yok. Meme koruyucu cerrahi yapmak mümkün ama tümörün çok büyük olması çok odaklı olması gibi çeşitli teknik nedenlerle memenin tamamen alınması gerekebilir. Böyle bir durumda bile artık günümüzde hiçbir kadın kanser nedeniyle memesini kaybetmek zorunda değil. Aynı seansta yerine yeni meme yapmak mümkün. Bunu silikon protezle de yapabiliyoruz veya sırttan doku, karın bölgesinden kas ve yağ çevirerek de ameliyat sırasında yapabiliyoruz” dedi.
“SON 15 SENEDE ÇOK CİDDİ GELİŞMELER YAŞANDI”
Onkoplastinin çok önemli bir gelişme olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nursal, “Onkoplasti özellikle ilgilendiğim alanlardan biri. Bundan 10-15 sene öncesine kadar bize gelen bir meme kanseri hastasında cerrahi anlamda tek bir tedavi vardı o da memenin alınması koltuk altı bezlerinin temizlenmesiydi bundan başka bir cerrahi tedavi yöntemi yoktu. Fakat son 15 senede çok ciddi gelişmeler yaşandı. Bununla ilintili olarak tabi ki bizim kanser kontrolümüz çok önemli. Zaten onko dediğimiz kısım kanser kısmı ama kadınların da dilek ve istekleri organ kaybından kaçınılması. Cerrahlarında bu konuda eğilimli ve istekli olması neticesinde işin plasti kısmı yani rekonstrüksiyon yeniden yapılandırma kısmı girdi. Onkoplastik terimi buradan ortaya çıkmıştır” diye konuştu.
“TANIDA GECİKME YAŞANDIĞI ZAMAN HASTANIN HAYATI DAHA BÜYÜK BİR TEHLİKE ALTINA GİRER “
Halk arasında bazı yanlış inançlar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nursal, “Tanının gecikme nedenlerinden bir tanesi şudur; biyopsinin kanser yayılımına neden olduğu veya biyopsi yapılmasının herhangi iyi bir kitleyi kötüye çevirdiği konusunda hala yıkamadığımız yanlış bir inanç var bu kesinlikle doğru değil. Böyle bir korku nedeniyle tanıda gecikme yaşandığı zaman hastanın hayatı daha büyük bir tehlike altına girer” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.