• BIST 9367.77
  • Altın 2955.021
  • Dolar 34.4743
  • Euro 36.41
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 16 °C

Monarşi

Emin Varol

 

Cumhuriyet halk egemenliğine dayalı bir yönetim şeklidir. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesi  cumhuriyetin temelidir. Kuvvetler ayrılığı, yani yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığı, cumhuriyetin olmazsa olmazıdır. Türkiye Cumhuriyetini kuranlar egemenliği saraydan alıp halka verdiler. Bizde egemenliği halktan alıp saraya verdik. Birde bu garabeti daha güçlü demokrasiye geçmek adına sergiledik. Yasama, yürütme ve yargı gücünü tek adama verdik. Bu güçlerin tek adamda toplandığı yönetimin adı monarşidir. Bugün ülke katıksız bir monarşiyle yönetilmektedir. Her şey tek bir adamın iki dudağı arasındadır. Bu adam çağdaş düşünce biçimini de kavrayamamışsa demokrat olması mümkün değildir. Devletin, milletin malı olduğunu kabul etmez. Devlet sanki babasının çiftliğidir. Kendisine kayıtsız şartsız itaat edilmesi gerektiğine inanır. Kendisine itaat etmeyenleri devletin gücünü kullanarak sindirir. Devleti kendisinin görür. Devletin bütün imkanlarını har vurup harman savurur. Amacı din kurallarına dayalı çağdışı bir yönetim oluşturmaktır. Referansı dindir. Ortaçağ karanlıklarından çıkamamış, çağdaş düşünce düzeyine ulaşamamış olanlardan, günün sorunlarına sağlıklı çözüm beklemek, beyhudedir. Kendisi gibi düşünmeyenlerin fikirlerini ifade etme özgürlüğü yoktur. Yargı bağımsızlığı ortadan kalkmış, yargı iktidarın sopası haline gelmiştir. Anayasanın yapılması hakkını kendinde görür. Bu yönetimin ülkeyi getirdiği durum içler acısıdır.

Anayasa toplumsal uzlaşı metnidir. Yapılması veya değiştirilmesi bir kişinin kararıyla olmaz. AKP'li Cumhurbaşkanının adalet akanına talimat vererek, anayasa değişikliği istemesi ancak monarşilerde olur. Anayasada yapılacak değişiklilere sadece yönetimin başı değil, sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, üniversiteler velhasıl bütün demokratik kurumlar birlikte karar verir. Adalet Bakanlığının hazırladığı anayasa değişikliğini diğer siyasi partilere kabul ettirmekle yapılan anayasa değişikliği toplumda karşılık bulmaz. Yapılmak istenen anayasa değişikliğiyle kadınların kıyafeti anayasal güvence altına alınmak istenmektedir. Anayasa bu kadar küçük detay içermez. Bu kafalar anayasayı da anayasa olmaktan çıkarıp kıyafet yönetmeliğine mi dönüştürecekler? Muhalefetin sesine kulak vermeyen iktidardan ülkeye hayır gelmez.

Varlık barışı adı altında çıkarılan yasaya göre; yurt dışında getirilecek olan paranın menşei sorulmayacak. Uyuşturucu baronları kara paralarını aklamak için bu fırsatı değerlendirdiler. Paralarını getirdiler ve paraları ile birlikte kendileri de geldiler ve Türkiye'de uyuşturucu salgını başladı. Şimdi büyük bir bela ile karşı karşıyayız. Bu sorununun çözümü devlete bırakılamayacak kadar önemlidir. Bu salgın sadece polisiye önlemlerle önlenemez. Bu salgının önüne geçmek için seferberlik anlayışı içinde halkın devreye girmesi gerekir. Uyuşturucuyla mücadele bilgileri halka verilmelidir. Medya bu konuda yapıcı bir görev üstlenmelidir. İktidar ve muhalefet bu konuda yek vücut olmalıdır. Çünkü sorun ulusal bir sorundur. Ülke geleceğinin güvencesi olan gençlerin sağlıklı yetişmesi sadece toplumun bir kesiminin değil bütün bir ulusun görevidir.

 

Bu yazı toplam 226 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Özgür İstanbul | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.