UZLAŞMA
Emin Varol
22 Nisan 2017 Cumartesi 09:52
Anayasalar sıradan yasalar değildir. Onun için sıradan yasalar için geçerli olan kabuller, kurallar anayasalar için geçerli değildir. Örneğin; bir yasa yeterli sayıda milletvekillerinin katıldığı oylamada yarıdan bir fazla oy alırsa kabul edilmiş sayılır. Yüzde elli artı bir mantığı anayasalar için geçerli değildir. Anayasalar toplumsal uzlaşma metinleridir. Toplumsal uzlaşma, uzlaşmanın toplumun büyük bir kısmı tarafından kabul edilmesi halinde, söz konusu olabilir. Bunun alt sınırı, toplumun yüzde elli artı biri değildir ve olamaz. Alt sınır nitelikli çoğunluk olan üçte ikidir. Anayasa değişikliğinin uzlaşma mantığına uygun olması için meclisin üçte ikisini oluşturan 367 milletvekili tarafından kabulü gerekir. Değişiklik önerisinin 330-367 aralığında oy alması durumunda halk oylamasına gidilir. 330'un altında oy alan değişiklik önerileri ret edilmiş sayılır. Bütün bu kurallar, anayasaların uzlaşma metinleri olduğu mantığına dayanır. Anayasaların uzlaşma metinleri olmaktan çıkarılmaları halinde, yani nitelikli çoğunlukla değil de yüzde elli artı birle kabul edilmeleri halinde, uygulanmaları mümkün olmaz. Uygulamaya kalkılması halinde, toplumda büyük gerilimlere neden olur, bedelini toplum ağır öder. Bu sakıncaları ortadan kaldırmak için, anayasayı yapanlar, nasıl değiştirilmesi gerektiğinin de, yukarıdaki gibi, bir sürü kuralla bağladılar. Anayasaların meclis tarafından değiştirilmesi ancak uzlaşma mantığı ile olur. Mecliste uzlaşma sağlanamaması halinde halk oylamasına baş vurulur. Zurnanın zırt dediği delik buradadır. Anayasa değişikliklerinin halk oylamasında kabulünde, anayasaların bir uzlaşma metni olduğu gerçeği nedense dikkate alınmaz. Yarıdan bir fazla kabulü geçerlidir. Bu kabul uzlaşmayı ortadan kaldırır. Mecliste; üçte iki nitelikli çoğunluk aranırken, halk oylamasında yüzde elli artı bir kabul edilmiştir. Bu anayasaların uzlaşma niteliklerini güvence altına almaz. Anayasaların veya anayasa değişikliklerinin halk oylaması ile kabulünde, meclisteki gibi, nitelikli çoğunluk aranması gerekir. Toplumun büyük bir kesiminin içine sinmemiş anayasaların çok sıkıntılar yaratacağı çok aşikardır. Kabul kriterlerinin mecliste başka, halk oylamasında başka olmasının hiçbir mantıklı izahı yoktur. Böyle bir garabetin kabulü mümkün değildir. Nerede hukuk fakülteleri, nerede profesörler, niçin kamuoyunu aydınlatmazlar? Aydınları susmuş olan bir millet karanlıkta kalmış bir gariptir. Kişisel çıkar sağlamak kaygısıyla susanlara yazıklar olsun. 16 Nisan'da anayasa değişikliğini değil Türkiye'nin geleceğini oyladık. Değişikliğin yürürlüğe girmesi halinde, ülkenin geleceğini karanlık görenler, değişikliğe hayır dedi. Fakat kurulan kumpaslarla evet oyları yüzde 51.4 olarak belirlendi. Halkın "evet" demesi için, yapılan propaganda çalışmaları sırasında devletin bütün imkanları seferber edildi. OHAL durumunda halk oylaması yapıldı. "Hayır" propagandası son derece kısıtlı imkanlarla yürütüldü. Nerede ise "hayır" demek yasaklandı. Neticede; Yüksek Seçim Kurulu'nun akıl almaz tutumuyla, evet yüzde 51.4, hayır yüzde 48.6 oldu. Evet diyenlerin yüzde 80'i neye evet dediğini bilmiyor. Bu koşullarda yürürlüğe sokulmaya çalışılan anayasanın bir uzlaşma metni olamayacağı çok açıktır. Bu korkunç yanlıştan geri dönülmelidir. Yoksa çok ağır bedeller ödemek zorunda kalacağız.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2016 Özgür İstanbul