24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Ankara0°C

TORNİSTAN

Emin Varol

15 Mart 2021 Pazartesi 09:25

 

 

Anlayış, insan hayatının akışını belirler. İnsanın eylem ve söylemlerinde en belirleyici unsur o insanın anlayışıdır. AKP Genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da bu bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. Erdoğan, hayata din penceresinden bakan, siyasi İslam'ı gerçekleştirmeği amaç edinmiş olan Müslüman Kardeşler anlayışındadır. Onun bu anlayışının bedelini Mehmetçik, yabancı ülke topraklarında, kanı ve canı ile, millette yoksulluk ve yokluk çekerek ödüyor. Siyasi İslam'ı gerçekleştirmek, yani devleti şeriat devleti haline getirmek, ancak laikliği ortadan kaldırmakla mümkün olabilir. Laikliği ortadan kaldırmak içinde laikliği koruyup kollayan güçleri etkisizleştirmek gerekir. Türkiye'de laikliği koruyup kollayan en etkili güç Türk Silahlı Kuvvetleriydi. Orduyu etkisizleştirmek, itibarsızlaştırmak siyasi İslam'ın gerçekleştirilmesi için ön koşuldu. Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Amirallere Suikast, Poyrazköy, Bülent Arınç'a Suikast kumpasları FETÖ ve AKP işbirliğiyle gerçekleştirildi. Bu kumpasların yargıda görüşülmeleri sırasında zamanın başbakanı Erdoğan "Ben bu davaların savcısıyım" diyerek, bu işbirliğini itiraf etti. Ordunun gelecek vadeden en parlak subayları Silivri zindanlarında çürütüldü. Ordunun kolu kanadı kırıldı. Hele 15 Temmuz kalkışmasının akabinde ordunun yapısı tamamen değiştirildi ve yapılan kadrolaşma sonucunda, ordu laikliği koruyup kollamak gücünü büyük ölçüde kaybetti.

Müslüman Kardeşler uzun yıllar Mısır'da terör estirdikten sonra siyasi yelpazede yerini aldı. Çok az bir katılımla gerçekleştirilen Mısır cumhurbaşkanlığı seçimini Müslüman Kardeşlerin önderlerinden Muhammet Mursi kazandı. Ancak Mursi'nin siyasi İslam'ı Mısır'da gerçekleştirip Mısır'ı şeriatla yönetmek girişimi tepkiyle karşılandı. Mısır Genel Kurmay Başkanı Sisi'nin önderliğinde yapılan bir askeri hareketle Mursi görevden uzaklaştırıldı. Erdoğan Mursi'yi demokrasi düşmanı ve katil ilan etti. Aslında olan Mısır'ın iç işiydi. Bize bu işe bu boyutta karışmak düşmezdi. Çünkü böyle bir davranış Mısır'ın egemenlik hakkını çiğnemek olurdu. Erdoğan'ın Müslüman Kardeşler anlayışında oluşu, Mısır'la diplomatik ilişkilerimizin, neredeyse, ortadan kalkmasına zemin hazırladı. Tarihi ve kültürel bağlarımızın kuvvetli olduğu dost bir ülkeyi düşman ilan ettik. Netice olarak Mısır'ı İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle işbirliğine ittik. Bu diplomatik bir skandaldı. Şimdi sanki bir şeylerin farkına varılmış gibi, Mısır'la diplomatik görüşmelerin başlamasından söz ediliyor.

8 yıllık bir aradan sonra AKP'li Cumhurbaşkanı tornistan yapıyor. Sağlıklı bir güven ortamı oluşturularak Mısır'la diplomatik ilişkilerimizin geliştirilmesi hem Türkiye'nin hem de Mısır'ın yararına olacaktır.

Ülkenin Cumhurbaşkanının ülkenin yararını sağlaması bir zorunluluktur. Cumhurbaşkanının Müslüman Kardeşler anlayışında oluşu Suriye ve Libya sorunlarını da yaratmıştır. Ülkenin yararı için AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Müslüman Kardeşler anlayışını terk etmesi gerekir. Kendi yola gelmezse, seçimlerde onu yola getirmek bu milletin boynunun borcudur.