“SÖYLESEK TESİRİ YOK, SUSSAK GÖNÜL RAZI DEĞİL” -2-

Hergünlü/Mali Müşavir
24 Şubat 2025 Pazartesi 09:59
Yeni çözüm sürecine gelmeden önce PKK terör örgütü ve önceki “çözüm süreci” konusunda hafıza tazelemeye devam ediyoruz.
21 Mart 2013 Nevruz günü Diyarbakır meydanında “silahları susturma çağrısı” yapan Öcalan’ın mektubu önce Kürtçe sonra da Türkçe olarak okutuldu. (Sonrasında birkaç mektup daha gelecekti.) Ardından, halkı “sürece” ikna etmek için “Akil İnsanlar Heyeti” belirlendi ve bu heyet Türkiye’yi dolaşmaya başladı. TBMM’de “toplumsal barış yollarının araştırılması ve çözüm sürecinin değerlendirilmesi” amacıyla bir araştırma komisyonu kuruldu. CHP ve MHP komisyona tepki göstererek üye vermediler. Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) davalarındaki tutuklular serbest bırakıldı. PKK mensuplarının Türkiye sınırlarından sözde çekilme süreci başladı. Türk güvenlik güçlerinin örgüte yönelik herhangi bir operasyon yapmadığı gözlemlendi. BDP milletvekili Pervin Buldan PKK üyelerinin dağdan inip siyaset yapmaları gerektiği açıklamasında bulundu.
Zaman içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kısa ifadesi olan T.C ibaresi resmi kurumlardan silinmeye başladı. Ziraat Bankasının T.C ifadesi, logosunda yer alan buğday başağının üstüne gizlendi. Üniversiteler, web sitelerindeki Atatürk fotoğraflarını kaldırmak için birbirleriyle yarışır oldular. Yıllar içinde İstanbul ve Ankara’dan sonra Antalya, Afyon, Konya, Bursa, Sakarya, Antakya, Kayseri, Rize Giresun, Eskişehir, Elazığ gibi illerde bulunan tarihi statlardan Atatürk adı silindi. Beşiktaş ve Kocaeli statlarından İnönü ismi kaldırıldı. Bazı büyük statlar yıkılarak yenisi yapıldı ve adları değiştirildi. Yılların Atatürk Hava Limanı’nın pistleri kırılarak kullanılamaz hale getirildi. Yerine İstanbul’un kuzeyinde yeni bir Hava Limanı İnşa edildi, adı “İstanbul Hava Limanı” oldu.
AKP Ordu Milletvekili İdris Naim Şahin, “Bölücü terör örgütünün unsurlarıyla yürütülen ancak millî vicdan ve haysiyeti inciten ve mevzu hukuku zorlayan sürecin çözüm özelliği -belki istenmeden- çözülme hayalcilerine fırsat ve olanak sağlar duruma evrilmiştir,” açıklaması ile milletvekilliğinden istifa etti. Belli ki bazı olaylar Şahin’i fazlasıyla rahatsız etmişti.
2014 başında “Kürdistan” adıyla bir siyasi parti kuruldu. PKK’nın ilk kurucularından birinin adına dikilen heykel, mahkeme kararıyla 3-4 gün sonra kaldırıldı. Kürt kökenli şahıslar/isyancılar vb. isimleri ve Kürtçe, ülkenin dört bir yanda yer almaya devam ediyordu. Zaten, demokratikleşme paketiyle “x, w, q” harflerinin kullanılabilmesinin de yolu açılmıştı. Kısaca artık ortam çok müsaitti...
Çözüm sürecinin koordinasyonunu yürüten Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “görüşmelerin artık genişlemesi ve Avrupa ile Kandil’e uzanmasını arzu ettiklerini,” söyledi. AKP Genel Başkan Danışmanı Yalçın Akdoğan da “sürecin sahibinin Beşir Atalay olduğunu ve istediği örgüt ve kişiyle görüşebileceği,” açıklamasında bulundu. Beşir Atalay ayrıca, “Kandil’le direkt görüşülmesini arzu ediyorum,” sözleriyle görüşme talebini bir adım ileriye taşıdı. KCK Eşbaşkanı ve Kandil sorumlusu Cemil Bayık’tan yanıt gecikmedi; “Biz her zaman açığız. Bu basın olabilir, heyetler, uluslararası kurumlar olabilir.”
Gelişmeler sonucunda Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, “Hükûmet yol haritasını bize vermedi, basından öğreniyoruz. Keşke görüşümüz sorulsaydı. Hükûmet silahsız çözüleceğini söyledi, analar ağlamasın isteriz. Çözüm sürecinde kırmızı çizgiler aşılırsa gerekli cevabı veririz,” dedi. (CNNTürk, “Genelkurmay Başkanı Özel’den çözüm süreci mesajı” başlıklı yazı. 30 Ağustos 2014)
Eylül 2014’te, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü, Kobani’ye karşı bir harekât başlattı. Türkiye’nin farklı kentlerinde “Kobani’ye destek” eylemleri patlak verdi. HDP Genel Merkezi, sokak protestosu çağrısında bulundu. Doğu ve Güneydoğu kentleri başta olmak üzere Türkiye genelinde büyük çapta sokak eylemleri düzenlendi. ABD başkanı Obama telefon etti. Başka bir gün yokmuş gibi tam 29 Ekim günü peşmerge silahlı kuvvetleri resmigeçit yaparak Türk topraklarından Kobani’ye geçti. Gazeteci Yılmaz Özdil, olayı Sözcü gazetesindeki köşesine taşıyarak şöyle yazdı: “Cumhuriyet bayramı, AKP hükûmeti sayesinde, tarihimizde ilk kez Kürdistan bayramı olarak kutlandı. Peşmerge silahlı kuvvetleri, takvimde başka gün yokmuş gibi, inadına, tam 29 Ekim’de Türkiye’den resmigeçit yaptı. Erbil’den yola çıkan ağır silahlı peşmerge konvoyu Habur sınır kapımızdan girdi, Silopi, Cizre, Nusaybin, Kızıltepe, Suruç güzergâhını katedip, Mürşitpınar sınır kapımızdan Suriye’ye, Kobani’ye geçti. Bir bölümü de THY’nın uçaklarıyla geldi. Şanlıurfa GAP Havalimanı’na indiler, karayoluyla gelenlere katıldılar. Türkiye topraklarında Kürdistan bayraklarıyla, alkışlarla karşılandılar. Kurbanlar kesildi. Yüzlerce otomobil, konvoya eşlik etti. Kornalar çalınıyor, havai fişekler fırlatılıyor, halaylar çekiliyordu. Bazı peşmergelerin üniformasında ABD bayrağı vardı. Karşılayanlar ‘biji serok Obama’ sloganları attı. PYD’ye yardım etmek üzere, katyuşa füzeleri, doçka uçaksavarları, havan toplarıyla güle oynaya Kobani’ye giden peşmerge konvoyu, Mardin-Urfa yolunda acıktı, bir benzin istasyonunun dinlenme tesislerinde mola verdiler. Lahmacun yediler. 979 lira hesap geldi. E para ödeyecek değillerdi herhalde... Şanlıurfa Valiliği ödedi. Elden nakit, tiko para ödendi. Faturası, Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı’na kesildi.”(“Lahmacun”, Sözcü gazetesi, 11 Şubat 2016)
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Çözüm sürecine mecbur ve mahkûm değiliz, çözüm süreci biterse İmralı da altında kalır,” sözlerine (HDP) İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’den tehdit dolu bir açıklama geldi: “Sayın Öcalan’a saygısızlık etmeyi bir daha aklınıza getirmeyiniz. ... Biz barışa mecburuz ve mahkûmuz. Yakın tarihimizde ibretlik direnişler var birini daha yaparız. Ama ülkemiz can kaybetmesin istiyoruz.” Önder’in “direniş” dediği PKK katliamları çok yazılıp çizildiği için burada sıralamaya gerek duymuyoruz.
2015’te AKP Başbakan Yardımcısı ve HDP’nin İmralı heyetinin Dolmabahçe’de toplanıp 10 maddelik bir mutabakat metnine imza attıkları haberleri basında yer aldı. Söz konusu metinde “Özyönetim Modeli” ve “Eşit Yurttaşlık” başlıkları öne çıkarken, asıl vurucu talep son maddede yer almaktaydı: “Demokratik vatandaşı ve toplulukları ulus-devlete karşı korumayı esas alan toplumsal konsensüsle oluşmuş bir anayasa talebi.” Ulus-Devlet dedikleri neydi? Elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti... Anayasa ise, Türk Anayasası... Tıpkı bugün olduğu gibi o gün de iki kimlikli, iki dilli, iki bayraklı bir yönetim istiyorlardı... PKK elebaşı ne diyordu; “ortak vatan” Hakları varmış gibi son Türk yurduna ortak olmak istiyorlardı...
Neyse ki Başbakan Erdoğan, “Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim?” diyerek Dolmabahçe mutabakat metnini reddetti de herkes rahat bir nefes aldı. Ne zamana kadar; Bahçeli’nin 2024’te başlattığı yeni çözüm sürecine kadar...
Çözüm süreci son sürat devam ederken, ABD’de konuşan AKP’nin ağır toplarından Bülent Arınç, şunları söyledi: “Artık Sayın Öcalan demek suç olmaktan çıktı. PKK’nın kendine ait bayrağını elinde taşımak, Öcalan posterini elinde taşımak suç olmaktan çıktı. Hatta ‘Türkiye’nin sistemi böyle olmalıdır, eyaletler, demokratik özerklik...’ demek, bunların hiç biri artık suç değil. Geçmişte bu suçlamalarla cezaevinde yatanların hepsi çıktı. Düşüncelerini açıklamaktan dolayı ceza alan kim varsa cezalarını erteledik. Artık bundan dolayı da dava açılmayacak.”
HDP, bağımsız olarak girdiği Milletvekili seçimlerinde 80 milletvekili kazanarak Gazi Meclis’e girdi. PKK saldırıları, çatışmalar ve askeri operasyonlar yoğunlaşarak devam etti. Suriye’de IŞİD saldırıları arttı. Erdoğan, “Bunlar ne yazık ki çözüm sürecini anlamadılar, anlamak istemediler. Şu anda bu buzdolabındadır,” diyerek sürece son noktayı koydu.
Türkiye’nin Suriye’deki IŞİD, Kuzey Irak’taki PKK hedeflerine karşı başlattığı operasyon ve hava saldırısı Hakkâri’nin Yüksekova İlçesinde protesto edildi. HDP’nin Hakkâri vekili Abdullah Zeydan’dan küstah bir açıklama geldi: “PKK, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu güller bahçesine çevirmek için ortaya çıkmış barış ve halk hareketidir. Eğer PKK Türkiye’yi güller bahçesine çevirmek istemeseydi, PKK’nın öyle bir gücü var ki, sizi tükürüğüyle boğar,” dedi. Aynı şahıs, 2024 yerel seçimlerinde Van Belediye Başkanı seçilecek ancak hükûmet tarafından görevden alınarak yerine Kayyım atanacaktır. Türk milletine hakaret eden bu şahsın nasıl olup da temiz kâğıdı alarak seçimlere katılıp, belediye başkanı seçilmesine göz yumulduğu ise soru işareti olarak kalacaktır.
Devam edecek...
Tülay Hergünlü
İstanbul, 22 Şubat 2025
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2016 Özgür İstanbul
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.