SORUMLULUK
Emin Varol
01 Nisan 2021 Perşembe 09:54
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" kuralı, halk idaresi olan demokrasinin ana gövdesini oluşturur. Egemenlik sahiplenmeyi gerektirir. Ülke yönetimine egemen olmak, ülkeye sahip çıkmak sonucunu doğurur. Ülkeye sahip çıkma bilincine ulaşmış olanlar, ülke sorunlarının çözümünden kendilerini de sorumlu tutarlar. Ülkeye sahip çıkmakta ülke sorunlarının çözümüne katkı sunmakla gerçekleşir. İşte demokrasi, ülke sorunlarının çözümünde ortak aklı kullanma olanağını sağlar. Orta aklı ülke sorunlarının çözümüne ulaştıracak kanallar, demokratik yönetim sisteminde, sürekli açık tutulur. Bu kanallar sivil toplum örgütleridir. İleri demokrasinin uygulandığı ülkelerde sivil toplum kuruluşlarının üye sayısı ülke nüfusundan daha fazladır. Bir kişi bir kaç sivil toplum kuruluşunun üyesidir.
Ülkeye sahip çıkma bilinci toplumun ortak paydasıdır. Bu ortak payda güçlü bir dayanışma kültürüne zemin hazırlar. Bu dayanışma kültürü ülke bütünlüğünün güvencesidir. Aynı davanın insanları olmak insanları birbirine daha fazla yaklaştırır. Tasa ve kıvanç hakça paylaşılır. Demokrasilerde halk tribünlerde seyirci değil sahada oyuncudur. Ülkedeki olumlu veya olumsuz her gelişmede halkın sorumluluğu vardır. Hiç kimsenin ülkede olan olaylara televizyonda filim seyir eder gibi veya roman okur gibi bir duyarsızlık gösterme lüksü yoktur. Olumsuz olayların bir daha tekrarlanmaması için "bana ne görev düşer" sorusunu, aşağı yukarı, herkes kendine sorar. Her sorunun çözümü devletten beklenmez. Halkın kendi gücüyle çözebileceği sorunları halk çözer. Buda ancak güçlü bir dayanışmayla gerçekleşir. Ekonomik bakımdan gelişmiş olan ülkelerin demokratik sistemle yönetilmeleri bir tesadüf değildir. Halkın sorunların çözümüne katkı sağlaması sorunların sağlıklı çözümünün nedenidir. Bunun sonucu da kalkınmış ve gelişmiş olmaktır. Ekonomisi güçlü olan ülkeler ekonomileri güçlendikten sonra demokrasiyi benimsemiş değildir. Demokrasiyi benimsedikten sonra ekonomik kalkınmayı sağlamışlardır. Seçimlerde siyasetçileri iş başına getirdikten sonra, sorunların çözümünü sadece siyasetçilerden beklemek, sorunları çözümsüz bırakmak sonucunu doğurur.
26 Mart tarihli gazetelerde şöyle bir haber vardı. İzmir'de yaşayan, kahvehane işleten bir vatandaş, salgını önleme kapsamında alınan önlemlerden dolayı, kahvehanesini kapamak zorunda kalmış. Neticede parasal sıkıntıya düştü. Borcu vardı fakat parası yoktu. "Artık yeter" diye mesaj attı. Fakat sesini duyuramadı. Daha fazla dayanamadı. Canına kıydı.
Toplumda demokrasinin oluşturduğu dayanışma ruhu olsaydı. Bu vahim olay gerçekleşmezdi. Demokrasinin olmazsa olmazı olan sivil toplum kuruluşlarını gerçekleştirebilmiş olsaydık, bu hayat kaybedilmezdi. Buna benzer olaylar ülkemizde her gün gerçekleşiyor. Bu vahim olaylardan toplum olarak sorumluyuz. İnsan gibi yaşamak istiyorsak ülkeyi demokrasiyle taçlandırmak zorundayız. Bu aynı zamanda Cumhuriyeti sağlam temeller üzerinde yükseltmek olacaktır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2016 Özgür İstanbul