SİNSİCE
Emin Varol
25 Ocak 2021 Pazartesi 09:31
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, Ortaçağ karanlıklarından çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için Aydınlanma Devrimini yaptık. Her devrim karşıtını yaratır. Karşı devrim 1950 de Demokrat Partinin iktidara gelmesiyle birlikte palazlanmaya başladı. 2002 de AKP'nin iktidara gelmesiyle Aydınlanma Devrimini etkisizleştirme süreci başladı. AKP'nin amacının ülke yönetimini siyasi İslam'ın güdümüne sokmak olduğunu, iktidara geldiklerinden bugüne kadar yapmış oldukları kanıtlıyor. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu "sindire sindire kabul ettireceğiz " diyerek ifade ediyor. Karşı devrimi egemen kılmak için Aydınlanma Devrimini koruyan ve kollayan güçlerin etkisizleştirilmesi gerekliydi. Aydınlanma Devrimini savunan en önemli güç orduydu. FETÖ çetesiyle işbirliği içinde AKP iktidarının hazırladığı kumpaslarla orduyu yıprattılar. Bununla yetinilmedi ordunun AKP militanı olması için gerekli çalışmalar yapıldı. Bu kapsamda ordudan birçok subay ve astsubay ihraç edildi. Genel Kurmay Başkanı Milli Savunma Bakanı yapıldı.
Atama usulüyle üniversitelere rektör atamak suretiyle üniversite gençliği kontrol altına alındı. Bunun son örneğini Boğaziçi Üniversitesinde yaşadık. Boğaziçililer bu sindirme girişimine direniyorlar. Milli eğitim bilimsel olmaktan çıkarılıp dinsel bir eğitim haline dönüştürüldü. Kindar ve dindar bir nesil yetiştirmek yolunda uzun mesafeler alındı. Siyasi İslam'ın egemenliği için gerekli elemanları yetiştirme işini Milli Eğitim Bakanlığı üstlendi.
Amaca ulaşmak için devleti işgal etmek, devlet kurumlarını siyasetin güdümüne sokmak gerekliydi. Devleti ayakta tutan en önemli direk devletin yargı sistemidir. Devleti parti devleti yapabilmek için yargı kurumlarını siyasetin güdümüne sokmak zorunludur. Yargıyı siyasallaştırmak bir ülkeye yapılabilecek olan en büyük ihanetlerden biridir. Siyasi İslam faşizmini hayata geçirmek için bu ihanetin yapıldığına tanık oluyoruz.
İstanbul Çağlayan Adliye'sinde FETÖ davalarının beyin takımından olan, Sözcü'den Cumhuriyet'e, Enes Berberoğlu'ndan, Osman Kavala davalarına varıncaya dek tartışmalı siyasi yargılamaların arkasında olduğu iddia edilen, eski İstanbul Başsavcısı Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeliğine atandı. Bu atama usulü bütün teamülleri paspas yaptı. Önce Yargıtay'ın AYM üye adaylarını belirleyeceği seçim ertelendi ve eski İstanbul Başsavcısı Erdoğan tarafından Yargıtay üyeliğine atandı. Bu uygulama
siyasi otoritenin talimatıyla yapıldı. 27 Kasım 2020 de Hakim ve Savcılar Kurulunun AYM üyeliği için yapmış olduğu seçimi İrfan Fidan en çok oyu alarak kazandı. Yargıtay'a yeni atanmış bir üyenin, daha makamına oturmadan, Yargıtay üyeleri tarafından kafi derecede tanınmadan, yapılan seçimi en fazla oyu alarak kazanmış olması, Yargıtay üyelerinin bu seçimi talimatla yaptığının somut bir kanıtıdır. Buda Yargıtay'ın siyasetin güdümünde olduğunu gösterir. Erdoğan, İrfan Fidanı, Yargıtay üyeliğine seçildikten 57 gün sonra AYM'si üyeliğine atadı. İslam devletine giden yolun kilometre taşları sinsice döşeniyor.
24.Ocak.2021
Pendik
Emin Varol
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2016 Özgür İstanbul