23 Kasım 2024
  • İstanbul3°C
  • Ankara16°C

SEÇİM

Emin Varol

17 Mayıs 2023 Çarşamba 15:32

 

Emperyalizme karşı kazandığımız Kurtuluş Savaşı, sadece bağımsızlığımızı elde etmemizi değil çağdaş bir toplum olmamıza da zemin hazırlamıştır. Savaşın hemen akabinde yapılan devrimler çağdaş toplum olmaya giden yolun kilometre taşlarıdır. Her devrim karşıtını doğurur kuralı yapılan devrimler içinde geçerlidir. Aydınlanma devrimi olarak adlandırılan bu devrimler, cahil, yoksul ve hasta bir toplumu karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve çağdaş bir toplum haline getirmek amacıyla yapılmıştır. Osmanlının yıkımına din devleti olmasının neden olduğunu görenler yeni Türkiye Cumhuriyetinin din devleti olmasını kabul etmemişlerdir. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, devlet işleriyle din işlerini birbirinden ayıran laiklik ilkesi benimsenmiştir. Bu devrimin karşıtları devletin gücüyle etkisizleştirilmiş fakat varlıklarını sinsi sinsi devam ettirebilmişlerdir. Çok partili hayata geçilmesi ve siyasi çıkarını milletin yararının önünde tutan çapsız siyasilerin türemesi bu karşı devrimcilerin palazlanmasına neden olmuştur. Siyasi rant uğruna çapsız siyasiler karanlık heveslilerine akıl almaz ödünler vererek ülke yönetiminde söz sahibi olmalarını sağlamışlardır. 1950 de Demokrat Parti ile başlayan bu hareket 2002 de AKP iktidarıyla zirve yapmıştır. AKP iktidarı döneminde Türkiye Cumhuriyeti din devleti olma yönünde hatırı sayılır bir ilerleme kaydetmiştir. Bugün din devleti olma yolunda hızla yol alınmaktadır. Ortaçağ karanlığına gömülmeye, geri kalmış bir Ortadoğu ülkesi olmaya adayız.

Kurtuluş Savaşında canlarını gözünün kırpmadan verenler bizim geri kalmış bir toplum olmamız için vermediler. Bugünkü gidişe dur demek o şehitlerin torunları olmanın omuzlarımıza yüklediği bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu yerine getirebilmek için 28 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi bir fırsattır. Bu seçim bir yol ayrımıdır. Ya aydınlığı seçeceğiz veya karanlığa gömülmeği kabul edeceğiz. Ya ekonomik kalkınmanın olmazsa olmazı olan demokratik sistemi tercih edeceğiz veya antidemokratik tek adam rejimine devam diyeceğiz. Ya kaderimizi kendimiz belirleyeceğiz veya kaderimizi bir kişinin iki dudağı arasına terk edeceğiz. Ya “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesinin gereğini yapacağız veya bir adama köleliğe devam edeceğiz.

Bugün devlet tarikat ve cemaatlerin işgalinde ise, hukuk tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybetmiş ise, ekonomi dibe vurmuş ise, enflasyon yaşamı zehir etmiş ise, dış politikada herkesle papaz olunmuş ise, eğitim sistemi bilimsellikten dinselliğe dönüşmüş ise, yolsuzluk ve israfla devlet iflas konumuna getirilmiş ise.. bütün bunların en önemli nedeni bu “Tek Adam” rejimi denen ucube sistemdir. Bu rejimi değiştirmek, karanlığa gidişe dur demek, kaynağını Kuvayi Milliye ruhundan alan bir anlayışla ülkeye sarılmak bu toprakların çocuğu olmanın gereğidir. 28 Mayıs’ta sandığa gideceğiz, gitmek istemeyenleri ikna edeceğiz ve mümkün olduğu kadar karanlığa oy vermiş olanları aydınlığa çevireceğiz.