22 Aralık 2024
  • İstanbul6°C
  • Ankara3°C

ORADAN BURADAN GÜNDEMDEN..

Meltem Kaynas

18 Ocak 2020 Cumartesi 12:19

 

Gündem öyle hızlı değişiyor ki; birini yazamadan, başka biri geliyor bombardıman halinde. Son dönemde öyle çok olay oldu ki yazılmaya değer, hepsini yazsam külliyat olacak... Şöyle dikkati çeken bir iki konuya, kalemimin pardon klavyemin ucuyla dokunasım var bugün.

Sibel Ünli adında bir genç kız geçti bu dünyadan; ölümüyle koskoca İstanbul Üniversitesi’ne geri adım attıran... Her yemek yiyişimizde, “Yemek kartımda 1TL 40 kuruş kalmış” dediği mesajı boğazlarımızı düğümleyecek, vicdanlarımızı yakacak eminim.

Sibeller, Aliler, Cerenler öledursun, biz bıraktık her şeyi, İstanbul’a kanal yapmanın derdine düştük!

Birileri İstanbul’u karpuz gibi yarıp “sükse” yapacağım diye tuttururken, millet yağmur çamur imza kuyruklarında seferber oldu soğuk moğuk demeden. İşin komik tarafı, kanalı destekleyenlerin bir kısmı da “Kanal İstanbul” dan beleş maç yayını bekler durumda!

İmamoğlu kanal işine itiraz ediyor... E adam haklı! İçmeye ayran bulamasak da her tahtırevanla gidişin, bir “kanal”izasyonel dönüşü olacağını biliyor tabi. Sonra “hurmaların” yan etkisini gidermek başta ona, sonra da topumuza düşecek malûm!

Bilim adamları bas bas bağırıyor; “Kanal manal yapmayın, cinayettir” diyorlar, “İstanbul’a ihanettir” diyorlar… “Milli irade” yırtınıyor; “yoksulluk, işsizlik, deprem yanı başımızda dağ gibi dururken kanal da neyin nesi!” Ama nafile! Tepedekiler ısrarlı; “isteseniz de istemeseniz de yapacağız” diyorlar… Eh onlar da haklı tabi; koooskoca Katar Emiri’nin annesi, sen kalk taa Katarlar’dan gel, burada arsa al, sonra pardon biz kanaldan vazgeçtik, denir mi! Çarpılırız alimallah! Ne demişler, “cenneti Katar Emiri’nin anasının ayakları altına sermek lâzım!” Yok o öyle değildi galiba! Her neyse işte, anladınız siz onu!

Kanal manal masallarını dinlerken, gökten üç elma düşmedi belki ama, gündeme “yerli otomobilimiz” düştü!

Yeni yavrumuzun adı “Togg”. “Yavru” dedim ama, doğrusunu isterseniz daha doğmadı. Örnek arabayı görenler doğdu falan sanabilir ama, şu an sadece “doğurma kararı” aldık diyelim. Önce fabrika kurulacak, üretime geçecek, ondan sonra doğacak Togg Bebek kısmetse! 19,5 yılla kadar üretilecek ama, 3 yıl sonra piyasada olacak… Öyle şey olur mu demeyin… Nasreddin Hoca’nın borcunu, ektiği dikenlere yoldan geçen koyunların takılan yünleriyle ödeyeceğine inanıyorsunuz da 19,5 yıl sonra üretilecek Togg’un 3 yıl sonra piyasaya çıkacağına niye inanmıyorsunuz?

İnanmak dedim de aklıma Diyanet İşleri Başkanı geldi. Prof. Ali Erbaş’ın çeşitli vesilelerle, gençlerin, inanç yönünden popüler kültürden olumsuz etkilendiğini ve bilimin, gençlerin inançlarını tehdit ettiği mealindeki sözlerini duyunca güleyim ağlayayım mı bilemedim. Dün verdiği faiz fetvasını, yarın “Toki’den ev alacaksanız, faiz haram olmaz!” diye yalanlayan koskoca Diyanetin başı böyle diyorsa, vardır bir bildiği elbet!

Dinlerini cemaatlerin ve tarikatların kucağında öğrenen gençlere bilimin faziletlerini, bilim yapmanın Allah’ın kitabında bile teşvik edildiğini anlatmak zor iş tabi! Siyasetin rüzgârı önünde eğilmek, Kur’an’ın Elif’i gibi dimdik durabilmekten daha kolay nasıl olsa! Bana kalırsa Sayın Erbaş acilen bir fetva daha yayınlasın, “bilim yapmak caiz değildir” falan desin de gençler “kâfir” olmaktan kurtulsun bari!

Bu arada, gençleri bekleyen daha büyük tehlikeyi de geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan dile getirdi: “Evlenmiyorlar, sonra evde kalıyorlar!” Önce Zeitung haberi sandım ama doğruymuş, demiş valla! Bu müthiş tespitin üstüne sosyal medya, “evlenmeyene vergi geliyor” haberleriyle yıkıldı. Ben diyorum ki; “yetmez ama evet!” Bence yaş sınırı da getirilsin… 25’ini  geçtin de evlenmedin mi, öde kardeşim vergiyi de aklın başına gelsin! Sen misin evde kalan!  Hatta; niye doğurmadın vergisi, tek çocuk yaptın vergisi falan da gelebilir, caizdir! Bu işin 3 çocuğa kadar yolu var malûm! Önce kanal, sonra Bitlis’e yazlık saray… Çook para lâzım çok!