22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Ankara14°C

NEREYE?

Emin Varol

30 Ekim 2017 Pazartesi 14:10

emin_varol-e1474378180144"Avrupalı liderlerden Türkiye'yi hedef almayı artık bir tarafa bırakıp, sağduyuya, aklıselime dönmelerini bekliyoruz. Yabancı düşmanlığını tırmandırmak, hiç kimseye bir fayda sağlamaz. İslam karşıtlığı üzerinden iktidar hayali kurmak kimseyi bir yere taşımaz. Türkiye'siz bir Avrupa'nın varacağı yer yalnızlıktır, çaresizliktir, iç çekişmedir. Türkiye Avrupa'ya muhtaç değildir. Asıl muhtaç olan Avrupa'dır. Onlar görmek istemese de giderek kronikleşen sorunların reçetesi Türkiye'dir, Türkiye'nin tam üyeliğidir." Gerçeği yansıtmaktan çok uzak olan bu sözler AKP Genel Başkanı RTE'ye aittir. Böylesine haksız bir itham karşısında, insan şeytanın avukatlığını yapmak zorunda kalıyor. Avrupa siyasetini etkileyecek konumda olan siyasi liderler, ne Türkiye'yi hedef alıyorlar, ne yabancı düşmanlığını tırmandırmaya gayret gösteriyorlar ve nede İslam düşmanlığı üzerinden iktidar hayali kuruyorlar. Avrupa Birliği (AB) kurulduğundan bu yana Türkiye'sizdir. Ne yalnız kalmıştır, ne çaresizdir ve nede iç çekişmelerle yıkılmıştır. Türkiye Avrupa'ya muhtaç değilse, bütün bu onur kırıcı davranışlar karşısında, niçin üyelik başvurusunu geri çekmiyor? AB'nin felsefesi demokrasiyi, özgürlükleri ve insan haklarını yaygınlaştırmak ve işlevselleştirmektir.  Bu konuda Türkiye'de etkili olabilmek için, üyelik müzakerelerini, AB, sonlandırmıyor ve kolay kolayda sonlandırmaz.AB liderlerinin, kronikleşen sorunların reçetesinin "Türkiye'nin tam üyeliği" olduğunu göremeyecek durumda oldukları, kabul edilemez. Gerçeklerle örtüşmeyen ifadeler kullanarak, Türkiye'nin AB üyeliğini gerçekleştirmeye çalışmak, en basit tabiriyle, talihsizliktir. Adamları çocuk yerine koyup aldatmaya çalışanlar, Avrupalıları değil, kendi milletini aldatıyorlar ve bunu siyasi çıkar sağlamak için yapıyorlar. Bu kabul edilemez. Bu tip davranış ve ifadeler, sorumluluk bilincinden yoksunluğun kanıtıdır. Sorumsuzların sorumlu konumda bulunmaları, millet adına bir talihsizliktir. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı RTE, Medeniyetler Şurası'nda yapmış olduğu konuşmada "Şu anda bir çok insanlar çıktı, türedi. Bu türedi tipler sünneti ciddi manada tartışır hale getirdiler. Bu tartışmaların özellikle ülkemizde yapılması bizler için ciddi manada bir üzüntü sebebidir. Şunu açık, net söylemek zorundayım. Hoca olmak, ahkam kesme yetkisini kimseye vermiyor ve dolaysıyla sevgili Peygamberimizin sünnetini tartışma yetkisini de onlara vermiyor" diyor. Kuran, Peygamberin diğer insanlardan farkının sadece kendisine gelen vahyi tebliğ etmek olduğunu yazar. Peygamberde insandır günahta işler. Kuran günahları için af dilemesi gerektiğini bildirir. Bütün bunlar sünnetin tartışılabileceğinin kanıtıdır. Sünnetin tartışılmaz olduğu indirilen dinin gereği değil, uydurulan dinin gereğidir. Yukarıdaki ifadeler, ancak uydurulan dine mensup olanların ifadesi olabilir. Milli eğitimin din eğitimi veren kurum haline getirilmesi, dinin günlük hayatta belirleyici olmasını sağlamak için yapılan girişimler, cami sayısının gereğinden fazla artırılması.. iktidarın amacının şeriat olduğunu ortaya koyuyor. Şimdi soru, hangi şeriat? İndirilen dinin şeriatı mı, yoksa uydurulan dinin şeriatı mı? Beterin beteri de uydurulan dinin şeriatı olur.