23 Kasım 2024
  • İstanbul3°C
  • Ankara16°C

MUSTAFA KEMAL VE NİSAN’IN 23. GÜNÜ

Canan Murtezaoğlu

21 Nisan 2022 Perşembe 16:25

 

İstanbul’un, 16 Mart’ta İtilâf Devletleri tarafından fiilen işgali üzerine Mustafa Kemal Paşa;

Valilere, komutanlara ve Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti şubelerine durumu bildiren genelgeyi gönderir.

Yabancı devlet temsilcilerine, Dışişleri Bakanlıklarına ve Millet Meclislerine protestosunu bildirir.

İslam âlemini bu “onur kırma ve tecavüz darbesi” nden haberdar eder.

Komutanlardan, Ankara’da bir meclis toplanması hakkında görüş ister.

Ankara’da bir meclis toplanması amacıyla acele bir seçim yapılması gerektiğini vilayetlere, mutasarrıflıklara, kolordu komutanlarına bildirir.

Yabancı devlet temsilciliklerine, Ermenilerin doğuda halka yaptıkları zulmü ve işkenceleri protesto eden telgrafını gönderir. Birkaç gün sonra bu telgrafları yineler.

Düşman lehine propaganda ve casusluk yapanların tutuklanarak cezalandırılmaları emrini verir.

İstanbul’dan kaçarak gelenleri istasyonda bizzat karşılar.

Gazeteci Yunus Nadi ile görüşür ve şöyle der: “… Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esir olmayı ve hor görülmeyi kabul etmez! Milletin bağımsızlığını vatanın son kaya parçası üzerinde savunacağız; kurtaracağız veya eğer mukadderse öleceğiz! Fakat eminiz ki ölmeyeceğiz ve kurtaracağız!”

Anadolu Ajansı’nı kurdurur ve kuruluşunu duyurur.

Bu sıralarda, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah, Anadolu’daki milli kuvvetleri kâfir ilan etmiş ve “katli vacip” fetvasını yayınlamıştır. Buna karşılık Ankara Müftüsü Rifat Börekçi de Dürrizade fetvasının geçerli olmadığını başka bir fetva ile duyurur. Fetva, yüzlerce müftü ve din bilgini tarafından imzalanır.

Mustafa Kemal Paşa:

İstanbul basınının sakıncalı yayınlarının Anadolu’ya girmesinin önlenmesi emrini verir.

İstanbul’un emrindeki Anzavur ve Gavur İmam’ın ikinci kez başlattıkları isyanın bastırılması için komutanlara olağanüstü yetkiler verir.

Esir edilen düşman askerlerinin hayatlarının korunması konusunda olağanüstü itina edilmesini ister.

“Disiplinine, gayretine, imanına tamamen itimat edilecek” milli birliklerin oluşturulması ve Ankara’ya gönderilmesi için Kâzım Karabekir’e bir telgraf çeker.

İnebolu’da kurulan Gençler Mahfili’nden, Anadolu Ajansı’nın haberlerini köylere kadar ulaştırmalarını rica eder.

21 Nisan 1920’de, Meclis’in 23 Nisan’da açılacağını vilayetlere bildirir.

“Çok ivedidir” başlıklı bu telgrafın bazı satırları şöyledir:

“Yüce Allah’ın yardımıyla Nisan’ın 23 üncü Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır…Vatanının bağımsızlığı, yüce halifelik ve padişahlığın kurtarılması gibi en önemli ve ölüm kalımla ilgili görevleri yapacak olan bu Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününü Cuma’ya rastlatmakla o günün kutsallığından yararlanacak ve bütün sayın mebus hazretleri ile kutsal Hacıbayram Veli camiinde Cuma namazı kılınarak Kur’an’ın ve namazın nurlarından ışık alınacaktır… Cuma namazı kılındıktan sonra da hatim indirilmesi tamamlanarak yüce halifeliğin ve padişahlığın ve bütün ülke bölümlerinin kurtulması amacıyla yapılan ulusal çalışmaların önemi ve kutsallığı ve her yurttaşın kendi vekillerinden oluşan bu Büyük Millet Meclisi’nin vereceği yurt görevlerini yapmaya zorunlu bulunduğu hakkında vaazlar okunacaktır… Bu dinsel ve yurtsal tören yapıldıktan ve camilerden çıkıldıktan sonra Osmanlı ülkelerinin her yerinde, hükûmet konağına gelinerek Meclis’in açılışından dolayı resmî kutlamalarda bulunulacaktır… Bu bildirinin hemen yayımlanıp dağıtılması için her araca başvurulacak ve hızla en uzak köylere, en küçük askerî birliklere, memleketin bütün örgüt ve kurumlarına bildirilmesi sağlanacaktır. Ayrıca, büyük levhalar halinde her tarafa asılacak ve yapılabilen yerlerde bastırılıp çoğaltılarak para karşılığı olmadan dağıtılacaktır… Tam başarı için büyük Allah’a yakarılacaktır.”

Mustafa Kemal Paşa, 22 Nisan 1920 tarihinde, “telgraf dakika geciktirilmeyecek” ibaresiyle şu bildiriyi de yayımlar: “Yüce Allah’ın yardımıyla Nisan’ın 23 üncü Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak göreve başlayacağından o günden sonra bütün sivil ve askerî makamların ve bütün milletin bağlı olacağı yer o Meclis olacaktır, duyurulur.”

 

23 Nisan 1920’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’da açılır. Mustafa Kemal Paşa; “Yüksek meclisiniz, bildiğiniz gibi, olağanüstü yetkiye sahip olarak, yeniden seçilen milletvekilleri ile taarruza uğrayan Hükümet Merkezi’nden canını kurtararak buraya gelen milletvekillerinden oluşmuştur.” diyerek ilk demecini verir.

 

24 Nisan’da ise Meclis’in teşekkürlerini bildirmesi üzerine şöyle der; “… Benim için dünyada en büyük mükâfat, milletin en ufak takdir ve iltifatıdır…” ve devam eder; “Bu dakikadan itibaren teklif ediyorum: Derhal memleketin mukadderatını üzerinize alınız! Bütün bu Meclis, bütün manasıyla sorumlu olmak lazım gelir. Millet bizi ancak bunun için gönderdi; bizi buraya beş kişinin eline milleti terk edelim diye göndermemiştir.”

 

Mustafa Kemal Paşa, aynı gün yapılan ilk gizli oturumda da şunları söyler: “… Yalnız ve yalnız bir şey düşünmeye mecburuz; o da memleketin kurtuluşudur… Millete bağımsızlık temin edileceği güne kadar bir fert olarak bütün varlığımla çalışmaya mukaddesatım adına söz vermişimdir. Bu sözü burada tekrar etmekle şeref kazanırım.”

***

Atatürk’ün, memleketin kurtuluşu için gösterdiği olağanüstü gayret, dirayet, kavrayış ve düşünce tarzı, kendisinden sonra hükümet edenlere/yönetenlere örnek olabilmiş midir? Bugünün siyasetçileri gerçekten “milletin takdir ve iltifatı” için mi görevdedirler? “Memleketin mukadderatı” gerçekten kimin üzerindedir? Yüzüncü Yıl seçimi için sandığa gittiğimizde Türk milleti olarak bu mukadderatı gerçekten sorgulayacak mıyız?

 

Gazi Meclis, 15 Temmuz 2016’da, iktidarın eliyle besleyip büyüttüğü, “aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak” tanımladığı, dinci ve hain Fethullah (FETÖ) örgütü tarafından bombalandı. Ancak ders alınmadığı açıktır! Çünkü, farklı farklı adlar altında da olsa iktidarın, cemaat ve tarikatlarla ilişkisinin sürdüğü bilinmektedir.

 

Atatürk Cumhuriyeti’ne ve hukuk devletine inanan her Türk vatandaşı ise Gazi Meclis’i ve onun bünyesinde yeşeren laikliği korumak için mücadele etmek zorundadır. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun. Nice 102 yıllara

 

Canan Murtezaoğlu

 

Olağanüstü yetki sahibi bir meclis

16 Mart’ta İstanbul’un işgali gerçekleşince bazı önlemler aldıran Mustafa Kemal Paşa; “Bu önlemler arasında en önemlisi; olağanüstü yetkide bir meclisin Ankara’da toplanmasını sağlamak yolundaki millet ve vatan görevimize ilişkin karar ve bu kararın uygulanmasıdır.” diyecektir. Bu kararı ve uygulama şeklini gösteren bir bildiriyi de İstanbul’un işgalinden üç gün sonra yayımlayacak ve komutanlarla telgraf başında görüşerek düşüncelerini öğrenecektir.

Toplanmasını düşündüğü meclisi ilk müsveddelerde “kurucu meclis” olarak yazar Mustafa Kemal Paşa. Şöyle der: “Amacım da toplanacak meclisin ‘rejimi’ değiştirmek yetkisine ilk anda sahip bulunmasını sağlamaktı. Fakat bu deyimin kullanılmasındaki amacı gerektiği gibi anlatamadığımdan ya da açıklamak istemediğim için halkın alışık olmadığı bir deyimdir, diye, Erzurum ve Sivas’tan uyarıldım. Bunun üzerine ‘olağanüstü yetki sahibi bir meclis’ deyimini kullanmakla yetindim.”

Ankara’ya gelmekte olan vekillerle telgraf haberleşmeleri ile ilişki kurulur; kendilerine moral yükseltici bilgiler verilir. Aylarca ve çeşitli şekillerde yapılan uyarılara kulak asmayan ve istenilen yapıda örgüt kurmak yerine Karakol Derneği’ni oluşturma gayretinde olanlar şimdi Malta’ya sürgün edilmişlerdir. İstanbul’da “yeniden örgüt kurmak için çok sıkıntılı çalışmalar yapmak ve o zamanki durumumuza göre gücümüzün üstünde para harcamak zorunda kaldım.” diyecektir Atatürk.

Mustafa Kemal Paşa, Mebuslar Meclisi Başkanı Celâlettin Arif Bey’in bir meclis toplanması konusundaki görüşünü öğrenmek ister. Durum acildir. Çektiği telgrafla 19 Mart’ta yayımlanan ve “Ankara’da bir meclis toplamaya Temsilci Kurul’un karar verdiği” bilgisini içeren genelgeyi hatırlatır. Celâlettin Arif bildiriyi görmemiştir. Yazdığına göre, “Anayasamızda böyle olağanüstü bir meclisin toplanabilmesi ile ilgili bir işaret yoktur.” Ancak Fransız anayasasından yararlanılabilir: “Kanuna aykırı dağıtılan bir meclisin üyeleri uygun bir yerde toplanıp meclisin yeniden açılması için karar alabilirler.”

Alınan yanıt aynı görüşte olmadıklarını göstermektedir. Mustafa Kemal Paşa’nın düşüncesi “devamlı bir meclis oluşturmak ve bu meclisle, tasarladığı devrim evrelerini birlikte geçirmek” tir. Celâlettin Arif Bey, Ankara’ya geldiğinde de fikir ayrılığını sürdürecek ve kendisini hep İstanbul Mebuslar Meclisi Başkanı sayacaktır. Hatta, Mustafa Kemal Paşa Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, kendisi de ikinci başkan olduğu zamanlarda, eski unvanı nedeniyle “daha çok ödenek almak yolunda yasal hakkı olduğunu” ifade edecek ancak konunun Meclis genel kuruluna taşınacağını anlayınca bu isteğinden vazgeçecektir.

Çeşitli isteklerde bulunan ancak neticede şöyle veya böyle edep çizgisi içinde kalan bu siyasetçileri yine de saygıyla analım. Onlar, en azından, yaptıkları işe vakıflardı. Ya bugün? En ufak bir liyakat sahibi olmadığı halde koltuk kapmaca derdine düşen, iktidar yaranı ve birden fazla kurumdan/kuruluştan maaş alanları sizce yüz yıl sonranın kuşakları nasıl anacaktır?

Mustafa Kemal Paşa, Nisan ayı başında İstanbul’dan kaçarak Ankara’ya gelen; Halide Edip, Dr. Adnan (Adıvar), Hüsrev (Gerede), Yunus Nadi, Yusuf Kemal (Tengirşenk), Rıza Nur, Cami (Baykut), Albay İsmet (İnönü), Celalettin Arif, Saffet (Arıkan) ve diğer bazılarını istasyonda bizzat karşılayacaktır.

19 Mart 1920 tarihli bildirinin gereği olarak seçimler, memleketin her tarafında hızla ve dürüstçe yapılır. Seçilen mebuslar, Büyük Millet Meclisi’nde “bütün milletin, memleketin temsilcisi olarak” hazırdırlar. Dersim, Malatya, Elazığ, Konya, Diyarbakır ve Trabzon’da duraksama ve engellemeler olmuşsa da bunun nedeni halk değil, “o tarihte o dairelerde bulunan üst düzey sivil yönetim amirleridir.”

Bu arada, Samsun’da bulunan On Beşinci Tümen’in moralinin bozuk olduğu bilgisi gelir. Sözde, subaylar arasında padişaha aşırı bağlılık duyguları varmış; Padişah’a karşı verilecek emirleri yapmayacakları, baskı yapılırsa görevden ayrılacakları “hissediliyor” imiş. Ayrıca gelen bir şifreye göre, “Adapazarı ile Hendek arasındaki Çatalköprü’deki köprüler ve Mudurnu Suyu köprüsü Ulusal Güçlere karşı olanlar tarafından yıkılmış… Telgraf, telefon hatları kesilmiş…”

Atatürk şöyle der: “Efendiler, bu türden olaylara bundan sonra çok rastlayacağız. Büyük Millet Meclisi’nin toplanmasını ve açılmasını sağlamak için çalıştığımız günlerde, bizi en çok uğraştıran Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolu bölgesi içindeki yerlerden başlayıp, Nallıhan, Beypazarı üzerlerinden Ankara’ya yaklaşacak gibi görünen gericilik ve ayaklanma dalgaları olmuştur.”

Mustafa Kemal Paşa bir yandan bu dalgaları durdurmaya çalışmakta, bir yandan da, “Ankara’da toplanmakta olan ve genel durumu daha gerektiği gibi bilmeyen mebusları, korkulacak görünümler karşında bırakmamak” için uğraşmaktadır. Meclis’in “Nisan’ın 23 üncü Cuma günü açılmasına” karar verilir ve 21 Nisan 1920’de bir genelge yayımlanır. Atatürk bu genelge için, “O günün duygu ve düşüncelerine ne denli uymak zorunluluğunda bulunulduğunu gösterir bir belge olması bakımından, olduğu gibi bilginize sunmayı uygun görüyorum.” der Nutuk’ta.

Birinci maddesi; “Yüce Allah’ın yardımıyla Nisan’ın 23 üncü Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.” ifadesini taşıyan bildirinin 6. ve son maddesi de “Tam başarı için büyük Allah’a yakarılacaktır.” cümlesidir. Ara maddelerde; “vatanın bağımsızlığı, halifelik ve padişahlığın kurtarılması” na değinilir. Hatim indirilecek ve “kutsal hatmin son bölümleri uğurlu olsun diye Cuma günü namazdan sonra meclis önünde okunup bitirilecektir.” Ve de “Bildirinin hemen yayımlanıp dağıtılması için her araca başvurulacak ve hızla en uzak köylere, en küçük askerî birliklere, memleketin bütün örgüt ve kurumlarına bildirilmesi sağlanacaktır.”

Aynı gün bir telgraf da Balıkesir’deki 61. Tümen Komutanlığı’na çekilir: Meclis açıldıktan sonra Anadolu önem kazanacaktır. İstanbul halkı olaylardan uzak kalmamalıdır. Anadolu Ajansı’nın günlük bildirileri Bandırma’dan emin kayıkçılar ve vapur kaptanlarıyla düzenli olarak İstanbul’a ulaştırılmalıdır.  

Mustafa Kemal Paşa, 22 Nisan’da küçük bir bildiri daha yayımlar:

“Yüce Allah’ın yardımıyla Nisan’ın 23 üncü Cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak göreve başlayacağından o günden sonra bütün sivil ve askerî makamların ve bütün milletin bağlı olacağı yer o meclis olacaktır, duyurulur.”

Atatürk, Nutuk’ta bu bölümü sonlandırırken tarihe çok önemli bir not düşer. Gazi Cumhurbaşkanı: “Şimdiye kadar, bilginize sunduklarım, kişisel olarak ve Temsilci Kurul adına değindiğim olayların ve durumların açıklanmasına yönelik idi. Bundan sonra söyleyeceklerim, Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan ve yöntemince hükûmet kurulduktan bugüne kadarki durumlarla olayları ve devrimleri kapsayacaktır.” der ve her bilginin belgelerle saptanmış olduğunu belirtir.

Bu konudaki son sözleri ise şöyledir: “Amacım, devrimimizin incelenmesinde, tarihe kolaylık sağlamaktır. Bütün bu olaylar olurken, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükûmeti Başkanı, Başkomutan ve Cumhurbaşkanı olmaktan çok, örgütümüzün genel başkanı olarak bu görevi yapmayı kendim için zorunlu sayarım.”

Kurtuluş’un ve Kuruluş’un örgütünü, bu sözlerin gereğini yapmaya davet ediyoruz.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.

Canan Murtezaoğlu

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.