KARANLIK
Emin Varol
29 Ocak 2019 Salı 11:20
Bir ülkenin kalkınması, gelişmesi, çağı yakalaması rejiminin, demokrasinin kurum ve kurallarıyla işleyen bir rejim olmasına bağlıdır. Demokratik ülkelerin, ekonomik kalkınmayı sağlamış, gelişmiş ülkeler olması bunun somut bir kanıtıdır. Hukukun üstünlüğü, yargının bağımsız olması demokrasinin olmazsa olmazıdır. Siyasi iktidarın, yargıyı kendi siyasi amacı için bir araç olarak kullanması yargının siyasallaşması demektir ki, bu sonun başlangıcıdır. Devletin gücünü yargı yoluyla, muhalefeti sindirmek ve bir korku imparatorluğu yaratmak için kullanmak demokrasiyi ortadan kaldırmak demektir. O zaman rejimin adı demokrasi değil diktatörlük olur. Demokrasini olmadığı yerde gelişme, ekonomik kalkınma ve çağdaşlaşma söz konusu olamaz. Halkın yaratıcı gücünü ülke sorunlarını çözmeye ve kalkınmaya yönlendirmek, ancak demokrasiyle mümkün olur. Geleceğe güvenle bakmak, yatırımların önünü açan en önemli etkendir. Geleceğe güvenle bakabilmek için, devletin bir hukuk devleti olması gerekir. Vatandaşın devlete olan güvenini hukuk devleti sağlar. Devlete güvenemeyen insanlar yatırım yapmaktan çekinirler buda ekonomik kalkınmanın önüne bir set çeker. Yargının siyasallaştığı bir devletin hukuk devleti olamayacağı aşikardır. Son yıllarda içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntılardan kurtulmanın yolu, ülkede demokrasiyi güçlendirmekten ve yargının bağımsızlığından geçer. Fakat iktidarın yaptığı bunun tam tersidir. İktidar kendi siyasi amacı için, devletin gücünü yargı yoluyla muhalefeti sindirmek ve demokrasiyi rafa kaldırmak doğrultusunda kullanmaktadır. Yargı, tam anlamıyla, siyasallaşmıştır. Savcılar RTE'nin ağzına bakıp durumdan vazife çıkarmaktadırlar. Yargıçlar, bazı istisnalar hariç, iktidarın istediği doğrultuda karar veriyorlar. İktidar mensuplarının, muhalefete yapmış olduğu küfürler ifade özgürlüğü kapsamına alınırken, muhalefetin eleştiri sınırları içinde, yaptığı eleştiriler hakaret kabul edilerek, muhalefet ağır tazminatlar ödemeye mahkum ediliyor. 15 Temmuz darbe girişimi, iktidarın devleti işgal etmesi için vesile oluşturdu. Devlet kadrolarında iktidar yandaşı olmayan ne kadar insan varsa FETÖ yaftası ile yaftalanarak kapının önüne kondu. Bunların yerine yandaşlar alındı. FETÖ bahane devleti işgal şahane. Devlet kadrolarında ki temizlik yetmedi, muhalif sesleri susturmak içinde FETÖ yaftası, hukuk ayaklar altına alınarak, kullanıldı kullanılıyor. Gazetecilik hayatında Fettullah Cemaatinin ipliğini pazara süren Sözcü yazarlarından Emin Çölaşan ve Necati Doğru gibi gazeteciler, "Cemaat üyesi olmamakla birlikte, Cemaate yardım ve yataklık yapmak" suçundan yargılanıyor. Bu akla ziyan iddianame, devletin gücünü yargı yoluyla kullanarak muhalefeti sindirmek için hazırlanmıştır. Hukuk devletinde böyle bir şey düşünülemez. Sayın Erdoğan, "Ne istediniz de vermedik" diyerek, "Cemaate yardım ve yataklık" yapma suçunu itiraf etmiştir. Bu gidiş karanlıktır. Ülkenin geleceği için bu gidişten bir an önce dönülmesi gerekir. Bunun için önümüzdeki yerel seçimler özel bir önem taşımaktadır. 19.Ocak.2019
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2016 Özgür İstanbul