KADIN SADECE SEVİLİR
SİBEL ÇEÇEN
23 Kasım 2024 Cumartesi 16:52
Kadına şiddet dendiği zaman akla ilk gelen fiziksel şiddettir. Fakat kadına şiddet unsurları yalnızca fiziksel şiddetle kısıtlı değildir.
Psikolojik şiddet, duygusal ve ruhsal şiddet türleri de bu kapsama eklenmektedir.
En kalıcı hasar bırakan ve aslında şiddetin eyleme dönüşmeden önce ki evreleri olan Psikolojik şiddet ruhsal ve mental olarak kadına daha fazla zarar vermektedir.
Bu şiddet türlerinin bir sonra ki aşaması fiziksel şiddete doğru gitmektedir.
Ruhu tüketilen kadın önce değersizlestirilerek güçsüz bir varlık haline getirilecek ve tatmin olmayan karşı tarafın fiziksel temas eylemi ile bedeninde hasar bırakacak yada yaşamına son verilerek yaşam hakkı elinden alınacaktır.
Şiddetin kök nedeni tespit edilmeden ve o kök neden iyilestirilmeden şiddet unsuru ortadan kalkmaz.Kök neden de Psikolojik ve duygusal şiddetten kaynaklanmaktadır.
Özellikle karşı cins tarafından şiddete uğrayan kadınların korunması ve toplumda daha korkusuzca yasayabilmeleri için en doğru yöntemler ve uygulamalar hayata geçirilerek devamlılığı sağlanmalıdır.
Bugün özellikle evliliklerde öne çıktığını gördüğümüz kadına şiddet kavramı aslında evlilik öncesi ilişkiler yada ikili ilişkilerde de karşımıza çıkmaktadır.Aslında oran olarak ikili ilişkilerde daha da fazla görülen kadının duygusal ve ruhsal şiddete maruz kalması kadının psikolojik dengelerini bozarak karar verme mekanizmasını etkisiz hale getirecek, bu durum sonucu dengeli ve mantıklı karar alamayacak olan kadının karşı cinsin ona hissettirdiği değersizlik,yok sayılma ve bir çok olumsuz duygu ile mantıksız kararlar vermesine sebep olacaktır. Erkeğin kendini güç objesi olarak görmesi ve kadını da aciziyet sembolü olarak nitelendirmesi sonucunda ikili ilişkilerinde kadına değerli varlık olduğu değil ihtiyaç duyduğu bir enstrüman olduğu duygusunu empoze eden yaklaşımı maalesef ki hala giderilmiş değil. Bu yaklaşım ortadan kalkmadıkça kadına şiddet konusu gündemden hiçbir zaman düşmeyecektir.
Oysa ki kadın erkeğin erkek kadının tamamlayıcısıdır. Erkeğe yüklenen bu misyon genellikle aile ve sosyal çevreden pompalanan üstünlük sembolleridir. "Erkek üstündür, erkek evinin reisidir,erkek güçlüdür ,kadın erkeğin elinin kiridir " cümleleri ile büyüyen bir erkekten aksi bir davranış beklemekte anlamsız. Hatta "Erkeğinin geyşası ol "cümleleri ile yetişen bir kadının da kendini onaylatmak ,görülebilmek ve sevilebilmek dürtüsü ile her türlü aşağılayıcı psikolojik ve duygusal yaklaşıma boyun eğmesi, psikolojik şiddeti kabul etmesi ve zamanla kendinin farkına varamaması, hasarlı bir insan haline gelmesi de bir o kadar kafa karıştırıcıdır.
Toplumda ki bazı kelime kalıplarının doğru anlaşılmadığı yada yeniden yapılandırılması gerektiği gerçeğini de göz ardı etmemek lazım. Yeni pozitif kavramları topluma kazandırarak belki de daha bilinçli bireyler yetiştirilebilir.Bazı yozlaşmış kalıpların hayatımızdan çıkması gerekiyor. Bu konuda geç kalmıs olsakta farkına varmış olmamız da hiç birşey yapmıyor olmaktan kıymetlidir. Madem farkına varıyoruz o zaman değiştirelim ve dünya değişsin. Erkegin kadına bakış açısı ancak eşit birey olduklarını idrak ettiğinde değişecektir. Kadın asla aciz değildir. Kadın güçlüdür, kadın annedir,kadın aşkın ve sevginin sembolüdür .Kadın ancak sevilir.
Sevgi ve mutluluğu önceliği haline getiren ve genellikle erkeklerden daha duygusal olan kadın cinsi duygu ve mantık arasında sıkışarak zamanla kendisini o şiddetin içerisine soktuğu gerçeğini göremeyecektir.
Peki yapılması gereken nedir? Yine hersey eğitimden geçmektedir. Sağlıklı ilişkiler sürdürebilmek ve sağlam köprüler inşaa edebilmek için sağlıklı bireyleri yetiştirmek gerekir. Sağlıklı bireyler de sağlıklı aile ortamında yetişebilmektedir. Kadına şiddet eğitimleri ve projeleri oluşturulmalı, toplumun her alanına yayılarak toplum bilinçlendirilmeli ve her kesime ulaşabilmek adına en azından bir başlangıç yapılmalıdır. Farkındalık yaratacak her türlü proje pozitif etkiyi arttıracaktır.
Aslında kadına şiddet unsurunu bertaraf etmek için bireyleri bazı değerleri koruyabilecek ve uygulanabilecek formda yetiştirmek ve eğitmek gerekir.
Kadınların özgürlük alanına tecavüz ederek o kadının ruh sağlığı ve beden sağlığına zarar veren kimseler aynı oranlarda suçlu ve katildir.
Kadını fiilen öldüren de katildir, ruhunu öldüren de katildir... Biri bedenini alır diğeri ise hayatının kalan kısmında ki mutlu anlarını ve belkide geleceğini elinden alır. Ruhu ölmüş bedeni yaşayan insanın da ölmüş bir insandan çok bir farkı yoktur. Her gün acı duyarak yaşamak ne derece anlam taşıyabilir? Kadına şiddet konusunda tek bir konu olan fiziksel şiddet değil psikolojik ve ruhsal şiddette dikkate alınarak aksiyon alınmalıdır. Hatta bir öncelikleme yapılacaksa ilk sıraya kadına psikolojik ve ruhsal şiddet konusu konularak kök nedenden başlanarak çözüm sağlanmalıdır. Kadın güzelliğin sembolüdür.Güzel olanı sevmektense şiddet uygulamak psikolojik bir rahatsızlığın göstergesidir. Hasta bireylerden oluşan toplumlar da zamanla çürümeye mahkumdur.
Sevgiyle
Sibel ÇEÇEN YAVAŞ
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2016 Özgür İstanbul
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.