22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Ankara14°C

İSTİFA...

Emin Varol

09 Ekim 2017 Pazartesi 10:02

emin_varol-e1474378180144İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın isteği üzerine, istifa etti. Cumhurbaşkanı başarısız bulduğu veya kendisiyle aynı görüşte olmayan belediye, il, ilçe başkanlarının, parti görevlilerinin, partinin yenilenmesi gerekir, metal yorgunluğu var bahanesiyle, istifasını istiyor. İstifası istenenlerin tümü seçimle gelmiş. Hukuk devletinde seçilenlerin görevden alınmaları yasalarla belirlenmiştir. Demokratik düzende, yasaların dışında, seçilenleri ancak seçmenleri görevden alabilir. Bunun dışında görevden almanın adı darbedir. Şimdi açık seçik bir darbe sürecini yaşıyoruz. Cumhurbaşkanı "bir makama getirilirken  iyide, makamın boşaltmasını istemek niye yadırganıyor" diyecek kadar demokratik anlayıştan yoksun. Bunların seçimle gelmiş olmaları Cumhurbaşkanı için bir şey ifade etmiyor. İkide bir milli iradeye saygıdan bahseden birinin, bu tutumu samimiyetsizliğin bir örneği değil mi? Devleti firma gibi yönetmek isteyen bir Cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız. Devlet bir firma değil ve Cumhurbaşkanı da firmanın müdürü değildir. AKP'nin bir parti olmadığını, bir davanın sahibi olduğunu Cumhurbaşkanı ifade etti. Bütün bu operasyonlar davanın gereği yapılıyor. O dava Türkiye'yi bir İslam devleti haline getirmektir. Bu amaca ulaşmak için; 15 Temmuz bahanesiyle devlet kadrolarında AKP'li olmayan ne kadar insan varsa, adalet ayaklar altına alınarak, temizlendi. Devlet tam bir parti devletine dönüştürüldü. Devletin valisi, kaymakamı imamlardan oluştu. Bu, İslam devleti için yeterli değildi. Demokratik Parlamenter Sistemin yerine tek adam rejimini getirmek gerekiyordu. Buda; 16 Nisan'da Yüksek Seçim Kurulu'nun akıl almaz marifetiyle gerçekleşti. Göz göre göre yapılan seçim hilelerini YSK görmemezlikten geldi. Hukuksal bir kurum olan YSK hukuku ayaklar altına almakta bir sakınca görmedi. Neticede, Cumhurbaşkanı "atı alan Üsküdar'ı geçti" diyerek noktayı koydu. Milli irade, hukuk, demokrasi hepsi ay gaz, ipragaz. Anayasa, tek adam rejimi anayasası haline getirildi. Ancak amaca ulaşmak için, bunlar yeterli değildi. Parti içinde de mutlak egemenliğin sağlanması gerekiyordu. Kesin biat etmemiş olanların yerine, kesin biat edenlerin gelmesi, amaca emin adımlarla ulaşmaya zemin hazırlayacaktı. Şimdi bu istifa etmeyi istemenin altında yatan gerçek budur. Devleti İslam devletine dönüştürebilmek için bütün pürüzler temizleniyor. Bu operasyonlar Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Oda Tv .... davaları başladı ve ivme kazanarak, bu gün, bu hale geldi. Milli eğitimde yapılan tahribatta, İslam devletine giden yolun önemli dönemeçlerinden biri. Ülke, meclis etkisizleştirilerek, kanun hükmünde kararnamelerle, yönetiliyor. Bu adı konmamış bir diktatörlüktür. Ortak aklın yerine tek akıl ikame edildi. Bir kişi karar veriyor ve bütün ulus bu karara uymak zorunda bırakılıyor. Bu ülkenin geleceği açısından son derece olumsuzdur.Bir örnek : İstanbul Kanal denen bir proje var. Boğazdan tanker geçişini önlemek için Marmara'dan Karadeniz'e bir kanal açılacak. Kaç milyar dolara mal olacağı şimdilik açıklanmadı. Doğanın tahrip edileceği kesin. Halbuki, İğne Ada  ile Saroz Körfezi arasına döşenecek bir boru hattı, boğazdan tanker geçişini önler. Fakat tek adam kanal istiyor. Bedelini ulus ödeyecek. Bu gidişi 2019 yılında yapılacak seçimlerle durdurmak kaçınılmazdır. Yüreği vatan sevgisiyle dolu olanlar, sözde değil özde milliyetçi olanlara büyük görev düşüyor. Uyan ey millet uyan, gün gelir bulamazsın çığlıklarını duyan.