22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara11°C

HAÇLI BATI’NIN İKİYÜZLÜ SİYASETİ

Hergünlü/Mali Müşavir

05 Mart 2022 Cumartesi 09:12

 

 

Tarih boyunca Türk ve Müslümanlara yapılan katliamlara dünya her zaman seyirci kalmıştır.

 

1923 yılına kadar Batı’nın ve dönemin Rusya’sının desteğiyle, Ermeni ve Yunanlılar tarafından gerçekleştirilen Türk katliamlarına girmeyeceğiz. Ancak, yakın tarihimizde meydana gelen Türk ve Müslüman katliamlarına Ukrayna saldırısı çerçevesinde kısaca göz atmakta yarar görüyoruz; Batı’nın ikiyüzlü tutumunun anlaşılması açısından…

 

Hristiyan Batı yani Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer Avrupa Birliği ülkeleri;

 

1963-1974 arasında Kıbrıs Türkü, kadın çocuk demeden Yunanistan’ın açık desteğiyle birlikte Hristiyan Rum militanlar tarafından katledilip toplu mezarlara gömülürken; köyler yakılıp yıkılırken, analar evlatlarıyla birlikte banyo küvetinde öldürülürken,

 

1992’de Almanya’nın Lübeck’te ve Rostock’ta, 1993’te Solingen’de, Türk göçmenlerini yakarak öldüren sonraki yıllarda da ırkçı, seri cinayetlerine devam eden Neonazilerin Almanya’sına;

 

Balkan Savaşlarındaki katliamlarda 632 bin 408 sivilin katledilmesini bir kenara bırakacak olursak, Balkan ülkeleri, günümüzde de insanlık trajedilerin yaşandığı bir bölge olmaya devam ediyor. 11 Temmuz 1995’te başlayan katliamlarda Bosna Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa’da en az 8 bin 372 Boşnak sivilin Sırp askerler tarafından hunharca öldürülmesine,

 

Karabağ Savaşı sırasında 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan ve Azeri sivillerin Ermenistan’a bağlı kuvvetler tarafından, Rusya’nın da desteğini alarak toplu şekilde öldürülmesi olayında; Azerbaycan’ın resmî açıklamasına göre; 106’sı kadın, 83’ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azer öldürülüp, 487 sivil ağır yaralanırken,

 

Buraya bir not düşelim: Hocalı’da esir düşen 1275 kişinin akıbeti hakkında herhangi bir bilgi alınamamıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Hocalı Katliamı’nı Dağlık Karabağ’ın işgalinden bu yana gerçekleşen en kapsamlı sivil katliamı olarak nitelendirmiştir.

 

1876 yılından beri Çin işgali altında ezilen Doğu Türkistan, 1955 yılından itibaren adı değiştirilerek Sincan Özerk Bölgesi haline getirilmiştir. Sincan adı Çince de “yeni sınır” ya da “yeni ülke” anlamına gelmektedir. Bu tarihten itibaren Çin yönetimi tarafından insanlık dışı muamelelere maruz kalan Uygur Türklerine, 1997 Ramazan ayında 30 Uygur Türkünün katledilmesi nedeniyle gerçekleştirilen protesto gösterilerinde, Çin ordusunun ateş açması sonucunda 400 civarında insanın katledilmesine,

 

Temmuz 2009’da Urumçi’de, Uygur Türklerine yönelik yapılan saldırılarda resmi kayıtlara göre 197, gayri resmi kayıtlara göre ise bine yakın Uygur Türkünün (hayatını kaybeden Uygur Türklerinin sayısının binlerce olduğu ifade edilmektedir) katledilmesine, sessiz kalmıştır.

Katliamları gerçekleştiren ülkelere herhangi bir yaptırım yapıldığına dair bir bilgi de bulunmamaktadır.

 

Irak, Suriye, Libya, Filistin ve benzeri Müslüman ülkelerde insanlar ABD’nin yayılmacı ve sömürü politikalarına kurban edilirken medeni (!) Batı sadece seyretti. Bosna’da, Avrupa’nın göbeğinde 600 bin Müslüman Boşnak, Hristiyan Sırplar tarafından bir gecede katledilirken görmezden geldiler. Azerbaycan, Hocalı’da Müslümanlar, Hıristiyan Ermeniler tarafından katledilirken, insanlık havarisi (!) Batılı ülkeler kulaklarının üzerine yattılar, sağırı oynadılar. Srebrenitsa katliamında Müslümanlar, Hristiyan Sırplar tarafından katledilirken, ABD’ nin sahte raporlarla “kimyasal silah var” yalanını bahane ederek, binlerce Müslüman Iraklıyı, Libyalıyı katledip, liderlerini aileleriyle birlikte öldürürken, kendisini demokrasi âşığı gören/gösteren Batılı ülkeler üç maymunu oynadılar.

 

Yıllardır sınırlarımızdan terör saldırısına uğradığımız, kırk binden fazla insanımızı kaybettiğimiz, aydınlarımızı, bilim insanlarımızı, komutanlarımızı suikastlere kurban verdiğimiz görmezden gelinerek, ne kadar etnik ve din kökenli terör örgütü varsa hepsini besleyip palazlandıran ABD, İngiltere, Fransa, Almanya -ki bu ülke dinci cemaatleri yıllarca koynunda beslemiştir- ve diğer Avrupa ülkeleri, Türkiye ve Türk halkına kurşun sıkan her eli öpmüş ve baş tâcı yapmıştır. Aynı Almanya, Türkiye’ye sattığı silahları PKK üzerinde kullanmama şartı getirmiştir. Batı, yıllarca örgütün kasadarlığını yapmış, televizyon yayınlarına göz yummuştur. Terör örgütünü sınırlarımızdan içeriye füze atışı yapacak kadar güçlendirecek NATO silahlarıyla donatan ABD, her fırsatta bizi arkamızdan vurmuştur.

Katliamlara dur demek ve soydaşlarını kurtarmak için Kıbrıs’a çıkarma yapan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne silah ve ekonomik ambargo uygulayan aynı Hristiyan Batı, bugün Hristiyan Ukrayna için dünyayı ayağa kaldırıyor.

 

Neden sürekli “Hristiyan” kelimesine vurgu yaptık? Dikkat edilecek olursa, zulme uğrayan Hristiyan bir ülke olduğunda ortalığı ayağa kaldıran sözde medeni Batı, soykırıma uğrayan, katledilen insanlar Müslüman ve de Türk olunca, vicdansızca seyretmeyi tercih ettikleri için. Kısaca söylemek gerekirse, Haçlı savaşları bitmemiştir; şekil değiştirmek suretiyle günümüzde de devam etmektedir.

 

Yıllarca kapısında beklediğimiz Avrupa Birliği bir Hristiyan kulübüdür ve birliğin içinde Müslüman bir ülkeye yer yoktur. En büyük Hristiyan kulübü ABD’de, mahkemelerde İncil’e el basılarak yemin edilmekte, nikâhlar kiliselerde kıyılmaktadır. ABD’nin parasının üzerinde “Biz Tanrıya güveniriz” yazmaktadır. Tüm bunlar göstermektedir ki ABD ve diğer Batılı ülkelerde “din” yani “Hristiyanlık” unsuru dış politikalarında birinci esastır.

 

Şimdi diyeceksiniz ki, İsrail bir Yahudi ülkesi ama ABD onlara destek veriyor. Hatta bu sayede İsrail, Müslüman Filistin halkının topraklarını parça parça ele geçirerek 1948’den itibaren Ortadoğu’da genişlemeye devam ediyor. Doğrudur ancak bunun altında ABD’nin İsrail eliyle Arap petrolünü ve Ortadoğu’yu ele geçirme amacı yatmaktadır. PKK’ ya destek vermesinin altında da Ortadoğu’da amaçlarını gerçekleştirebilecek ikinci bir İsrail devleti görevini yapabilecek bir Kürt devleti inşa etmektir. Tabi burada Türkiye üzerindeki emellerine de tüm bu anlatılanlar ışığında bakmak gerekmektedir.

 

Sonuç olarak; Eğer, Rusya’nın saldırdığı Ukrayna, Müslüman bir ülke olsaydı, emin olun Batı önce çıkarını düşünür, eğer bir çıkarı yoksa sonra seyre bakardı.

Katledilen Müslüman’sa seyre bak, Hristiyan’sa, sahip çık!

Haçlı Batı’nın ikiyüzlü siyaseti bitmek bilmiyor…

 

Tülay Hergünlü

İstanbul, 1 Mart 2022

 

www.vatandasokuması.com