22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Ankara14°C

FUTBOL

Emin Varol

06 Mart 2019 Çarşamba 19:09

Franco'nun meşhur 3F'sinden biri futboldu. Halkın damarlarına futbol afyonunu şırınga ederek, 40 yıldan fazla bir süre, İspanya'yı demir yumrukla yönetmişti. Günümüzde de futbol spor amaçlı olmaktan ziyade halkı uyuşturmak için kullanılmaktadır. Futbol spor olmaktan çıkarılıp mali bir sektör haline getirilmiştir. Transferlerde futbolculara astronomik rakamlar ödenir ve aylık ücretleri de, diğer mesleklerle kıyaslanamayacak düzeyde, yüksektir. Yabancı futbolcu transfer eden kulüpler, milyonlarca dolar transfer ücreti ödeyerek, ülke ekonomisini olumsuz etkiler. Maçlarda halk stadyumlarda adeta soyulur. Halkı futbola iptila düzeyinde bağlamak için yazılı ve görsel medya büyük çaba sarf etmektedir. Televizyonlarda futbol programları geniş bir yer kaplarken, gazetelerin sayfalarını futbolla ilgili haberler işgal eder. Diğer spor dallarındaki haberler, futbol haberlerinin yanında pek cılız kalmaktadır. Bütün bu uğraşların neticesinde futbol hayatın bir parçası haline getirilmiştir. Olaylar futbol terimleriyle anlatılmaktadır. Örneğin; işten çıkarılan bir işçi için şutlandı, verilen bir ceza için kırmızı kart gördü, yanlış yapılan bir iş için ofsayt de düştü denir. Siyasiler bile halktan, rakiplerine kırmızı kart gösterilmesini ister. İnsanlar öylesine motive edilmişlerdir ki; maçlarda taraftarlar saha içini ve saha dışını adeta bir savaş alanına çevirirler. Spor dürüstlük ve yüksek ahlak gerektirir. Bu yönde futbolun karnesi oldukça zayıftır. İsim yapmış futbolcuların gece hayatına müptela olduğu bilinmeyen bir şey değildir. Bunların arasında arkadaşının eşine sarkıntılık yapacak kadar düşük ahlak düzeyinde olanlara tesadüf edilmektedir. Futbolcuların astronomik kazançları onlara bir taraftan lüks bir yaşam sağlarken diğer taraftan onları ahlaksızlık bataklığına gömer. Gazetelerin magazin sayfaları bu haberlerle doludur. Kulüpler gerek transfer ücreti olarak ödedikleri ve gerekse futbolculara verdikleri prim ve maaşlarla büyük bir mali külfet altına gireler. Kulüp yöneticilerinin beceriksizliği ve basiretsizliğinin bir sonucu olarak kulüpler borç altına girerler. Süper lig takımlarından borçlu olmayan kulüp yok gibidir. Bu kulüpler bankalara olan borçlarını ödemekte büyük güçlükle karşılaştıkları için iflasın eşiğine gelmişlerdir. İflastan kurtulmanın yolu masrafları kısmaktan ve A dan Z ye her şeyi yeniden düzenlemeden geçer. Bu böyle yapılacağına, kulüplerin borçlarını, yeniden yapılandırma, adı altında Ziraat Bankası ödeyecek ve kulüpler Ziraat Bankasına borçlanmış olacak. Bu borçlar; bankanın hiçbir kazancı olmadan düşük taksitli ve uzun vadeli olacaktır. Faiz oranı belki de sıfırdır. Kulüplerin normal ödeme gücü olsaydı, bu ödemeyi borçlu oldukları bankalara yaparlardı. Bu borçların büyük bir bölümünün batacağı aşikardır. Bu batan para vergilerden elde edilen ve içinde tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan paradır. Ziraat Bankası kredi borcunu geciktirdiği için çiftçinin traktörüne haciz koydururken, futbolcuların lüks hayat içinde her türlü ahlaksızlığa olanak sağlayan masrafları karşılayacak. Bunun kabul edilebilecek hiçbir tarafı yoktur. Muhalefet partilerinin bu kepazeliği gündemde niçin tutmadıklarını da anlamak mümkün değildir.