DİRENİŞ
Emin Varol
25 Şubat 2021 Perşembe 09:38
Anayasa Madde 2- "Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" der.
Anayasa toplumsal bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin kapsamında bulunan herkes, her kurum ve her kuruluş anayasaya uymak, anayasayı korumak ve kollamakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğün doğurduğu anayasal direnme hakkı vardır. Anayasanın ihlali halinde bu direniş hakkını kullanarak, anayasa ihlalini ortadan kaldırmak ve anayasaya işlerlilik kazandırmak anayasal bir zorunluluktur.
AKP iktidarı döneminde Türkiye Cumhuriyeti anayasal bir devlet olmaktan çıkarılıp anayasası olan bir devlet konumuna getirilmiştir. Anayasa tozlu raflara terk edilmiştir. Bir örnek olarak Anayasanın 2. Maddesinde belirtilen devletin, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma niteliklerinin hiçbiri bugün geçerli değildir. Egemenliğin millete ait olması demokrasinin temel taşıdır. Milletvekilleri egemenlik hakkını, seçimlerde milletten aldıkları yetkiye dayanarak, millet adına, bir seçim dönemi için, kullanırlar. Milletvekillerinin egemenlik hakkını kullanmalarını engellemek veya kısıtlamak demokrasiyi çiğnemektir. Referandum hilesiyle devreye sokulan bu ucube Tek Adam rejimi demokrasinin köküne kibrit suyu dökmüştür. Fikri ifade etme özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazıdır. İktidarı eleştiren fikirleri ifade edenler, halkı kin ve düşmanlıkla kamplara ayırmak suçlamasıyla yargı önüne çıkarılarak zindanlara gönderiliyor. Uygulamalar basın özgürlüğünün çiğnendiğinin bir kanıtıdır. Ülkenin yönetimi demokrasi dışında her şeydir, sadece demokratik değildir.
Ülkeyi yöneten AKP kadrolarının amacı siyasi İslam'ı egemen kılmaktır. Bunun içinde kaynağını siyasi İslam anlayışından alan terör örgütlerine sempati duyulmaktadır. Buda dünyada yalnız kalmamıza, sınır ötesinde silahlı mücadeleye girmemize zemin hazırlamıştır. Devlet cemaatlere ve tarikatlara teslim edilmiş durumdadır. Laik eğitim sistemi dinselleştirilmiştir. Laiklik artık kağıt üstünde kalmıştır.
Salgınla mücadele kapsamında işini kaybedenlere devlet desteğinin çok yetersiz kalmış olması sosyal devlet olma özelliğini yok etmiştir. Geçim sıkıntısından dolayı yaşamına son veren insanların bulunduğu bir ülkede sosyal devletin varlığından söz edilebilir mi?
Yargının siyasallaştırılmış olması; yargıçların yasaları değerlendirip vicdani kanaatlerine göre karar vermelerinin önüne set çekmiştir. Yargıçlar siyasi ortamdan onay alacak kararlar vermeye zorlanmaktadır. Buda hukuk devletini guguk devletine dönüştürmektedir.
Bu gerçekler, anayasada ifadesini bulan, devletin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma niteliğini ortadan kaldırmaktadır. Devleti anayasal bir devlet haline getirmek ve anayasaya işlerlilik kazandırmak için anayasal direnme hakkı doğmuştur. Muhalefet partileri ve STK'ları bu hakkın kullanılmasına öncülük etmelidir. Gelecek kuşaklara aydınlık bir Türkiye bırakmak ulusal bir görevdir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2016 Özgür İstanbul