02 Nisan 2025
  • İstanbul15°C
  • Ankara16°C

2025 AİLE YILI - O HALDE...

SİBEL ÇEÇEN

11 Şubat 2025 Salı 11:38


Toplumsal bir çok travmatik olayların asıl kaynağı "AİLE İÇİ SEVGİ ve İLETİŞİM YOKSUNLUĞU" olarak düşünülmeli. Öncelikle aile kurarken alınan yanlış kararlar iki bireyin evliliğine ve hatta bu evlilikten meydana gelecek çocukların yaşayacağı bir dizi kötü olayları da beraberinde getirecektir.
İnceleyelim o zaman ;öncelikle evliliklerde yanlış kişi tercihi sağlıksız birliktelikleri ve bu birlikteliklerde ki kişilerin birbirlerine yapacakları yanlışları ard arda sıralayacaktır. Evlilik kurumu yalnızca iki bireyin kağıt üzerinde ki akitlerinden ibaret olmadığı gibi birbirlerine prangalar vurduğu bir baskı mekanizması da değildir. Bireylerin evlilik fikrini hangi düşünce ile gerçekleştirdiği de önemlidir. Özellikle bir çok alt başlığın yer aldığı evlilik kurumunda her başlık kendi içinde ayrı ayrı değerlendirilebilir.
Örneğin; AİLE baskısı sonucu evlenmiş kişinin hangi ruh durumunda bu olayı gerçekleştirdiği ve buna boyun eğen (özellikle kadın figürü) bireyin kendi kurduğu çekirdek aile içerisinde de yönetilen konumunda olduğu gerçeğinin kayıtlarını toplum içerisinde çokça görebiliriz.Ya da başka bir bakış açısı ile;birbirlerine karşı hissettikleri yoğun duygusal hisler ile evlilik kararı alan kişilerin zamanla birbirlerinden uzaklaşıp başka kişiler ile aşk yaşama durumu ve bunun aile içerisine negatif yansımalarını da görmekteyiz. Peki sağlam temeli olmayan bu örneklerle dolu AİLE  kurumunu bir kavram olmaktan çıkarıp sadeleştirmek isteseydik neler yapabilirdik? Tüm bu olumsuz davranış modellerinin insan psikolojisi ile ilintili olduğunu düşünürsek, bireylerin yani cinsiyet gözetmeksizin (kadın-erkek) evlilik öncesi terapisi almalarının daha temiz toplum inşaasında çok büyük bir katkısı olacağını söylememiz yanlış olmazdı.
Aile olmanın bir kavram olmaktan çıkartılarak sağlıklı yürütülmesi ve yönetilmesi en ihtişamlı bir kurum olduğu  fikrinin zihinlere yerleştirilmesi bence atılacak en büyük adımlardan biridir. Birbirine uygun olmayan kişilerin sırf toplum baskısı sebebiyle ömür boyunca aynı evde kalmaya zorlanmayacağı ,birbirlerinin duygularını sömürmeyecekleri ,ihanet ve aldatmaların olmayacağı,bazı insanı duyguların ortadan kalkmayacağı mükemmel denilebilecek AİLE yapısı oluşturulursa bir çok sorunun ortadan kalkacağı gerçeği de unutulmamalı. Bireylerin içinde ki duyguları ile yüzleşerek hiç bir duygu hissetmedikleri karşı cinslerini ömür boyunca yanlarında köle gibi tutarak başka kalplerde sevgi aramaları kadar aşağılık bir duygu olmadığı da bir gerçek. Kendisine saygısı olan bireylerin öncelikle İNSAN 'a has olan dürüstlük duygusunu hayatına tatbik etmesi gerekmektedir. Karşısında ki kişiye dürüst olan kisi kaybetmez aksine hem kendini hem karşısında ki kişiyi esaretten kurtarır. Sevilmediği kalpte kimse kalmak istemez fakat bazı kişiler ruhsal zayıflıkları gereği sevilmeme duygusunu tehtid olarak algılayabilir de. Yine her açıdan bütün herşeyin temelinde psikolojik ve ruhsal sağlamlık olması gerektiği gerçeği ile yüzleşiyoruz. Yani toplumun ruhsal ve psikolojik açıdan desteklenecek programlara ihtiyacı olduğu gerçeği bir kez daha karşımıza çıkıyor 

Şuan dünyanın en büyük sorunu SEVGİSİZLİK. Aile içi şiddet, kadına şiddet,istismar,çocuk istismarı ve çocuğa şiddet konuları önüne geçilemez bir hal aldı. Bir çok farklı çözümler üzerinde konuşulup kararlar alınıyor. Peki şiddeti uygulayan (çoğunlukla/büyük oranda) ERKEK figürünün ehlileşmesi için hangi aksiyonlar alınmalı bunlar düşünülüyor mu? Aile içi eğitimler yeterli mi? ,erkeklere yüklenen misyonlar, kadına yüklenen ağır yükler ortadan kalkabilmiş mi? Öncelikle erkeklerin; kadının duygusal ve fiziksel bir makine olduğu düşüncelerinden uzaklaştırılmaları gerektiğini düşünmeliyiz.
Kişisel egolarını tatmin etmek üzere kadınların duygularını sömürmeyen bir eril toplumu seviyesine ulaşırsak büyük bir ivme kazanırız. Dürüst bir toplum inşaa edersek eğer, kimsenin kimseyi kandırmadığı ilişkileri yakalamış oluruz.Sevgisi ve duygusu biten kişinin sevgisizlik yaşadığı alandan özgürce uzaklaşabildiği, uzaklaştığı kişininde onun kendi malı yada eşyası olmadığını idrak etmesini sağlayacak bir dizi projeler hayata geçirilerek desteklenmesi temiz toplum inşaası için gereklidir. Çok önemli ve bir o kadar da detay içeren bu konunun bu kadar kısa bir makale ile açıklanması tabi ki mümkün olmayacaktır ama en azından farkındalık yaratacak projelere ışık tutacağını söyleyebilirim. Bu konuda topluma katkı sağlayacak güzel bir proje ile de umarım yine yakında yollarımız kesişir...
Sevgiyle...
Sibel ÇEÇEN YAVAŞ

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.