• BIST 9380.95
  • Altın 3957.954
  • Dolar 37.9013
  • Euro 42.9351
  • İstanbul 2 °C
  • Ankara -2 °C

KAVGAMIZIN HAFIZASI

Ezgi Kılıç

 

Sabah uyandığımda bir gazete haberi ile öğrendim Genco Erkal’ın vefatını. Sonra yaptığı paylaşımı gördüm.

‘‘ Hoşça kalın

dostlarım benim

hoşça kalın!

Sizi canımda

canımın içinde,

kavgamı kafamda götürüyorum.

Hoşça kalın

dostlarım benim

hoşça kalın…

Resimlerdeki kuşlar gibi

dizilip üstüne kumsalın,

mendil sallamayın bana.

İstemez… Tek hecesiz elveda. ”

Yılların mücadelesini yine Nâzım Hikmet’le anlattı bize. Gerçekten onun da kavgası kafasında asla bitmedi. Ne Ahmed Arif’i anlatırken ne Can Yücel’i ne de Bertolt Brecht’i…

Sadece bu da değildi. Bir ömre sığan sinema, tiyatro, müzikal…  Ben en çok şiir okuyuşunu severdim mesela. Her okuduğu şiirde hem sonsuz memleket sevdasını hem de kırgınlığını hissederdim çünkü.

Şahdamarım adlı müzikalinde Ahmed Arif’ten şiirler okuyordu. O kadar güçlü bir hafızası vardı ki sadece okuyuşu ile değil; ifade ediş tarzı, duruşu ve hakimiyeti ile de Ahmed Arif’in edebi kişiliğini yaşatıyordu bize.  Yurtsever bir aydın olması öte yana, yol gösterici olmayı da kendine görev bilmişçesine  ‘‘Biz bu memleketi koşulsuz şartsız, mısra mısra sevmekten başka ne yaptık? ’’ demek istiyordu bilhassa.

Edip Akbayram…  

Kavgamızın şehri İstanbul’u sevdik onunla. Güzel günler göreceğimize olan bir damla umut, onunla yeşerivermişti içimizde.

Ve hemen ardından Volkan Konak…

Hakikatli vatansever ve güzelim vatanımızın her bir karış toprağına hayran yürekli Karadenizli. Mesela Mağusali Limanı’nı dinlerken içimizde kopan çığlıkların adeta sözcüsü olmuştu o.

Soruşturmalara maruz kalarak duruşma salonlarında özgürlüğü, adaleti ve insan haklarını savunmaktan asla bir adım geri atmayan toplumsal mücadelenin engin savunucularıydı hepsi.

Öyle ki 12 Eylül’den nasibini almış bu aydın sanatçılardan önce umudun daima var olduğunu, pes etmemeyi, mücadeleyi öğrendik. Sonra da -her hâlde ve şartta- yaşadığımız müddetçe, ümidimizi kaybetmeden de yol almanın mümkün olduğunu…

 Toplumun adeta hafızası olan üç usta isminde sanat hayatının merkezi hep ‘‘ezilen’’ olmuştur. Yoksulluk, toplumsal adaletsizlik, acı, isyan, hüzün, yarım kalan her şey…  Aslında öylesine yaşamaktan ziyade sevginin, barışın, kardeşliğin, dostluğun ve daha nice duygunun var olduğu bilinciyle paylaşarak yaşamayı öğrendik. Nâzım Hikmet’i, Sinop Cezaevi’ndeki Sabahattin Ali’yi, İstanbul sevdalısı Vedat Türkali’yi, Diyarbakırlı Ahmed Arif’i anlayabildik. Nitekim ruhumuzun derinliklerinde var olan her bir telaş, dile gelmeyen her bir söz; Edip Akbayram’ın ve Volkan Konak’ın müziğinde, Genco Erkal’ın ise sahnesindeydi.  

İnandığını savunmanın, aydınlık yarınlar ümidiyle bitmeyecek bir mücadelenin paydaşı olmanın bir bedeli elbette vardı.

Velev ki ‘’Sivas 93’’ü her izlediğimizde ve ‘’Türküler Yanmaz’’ı  her dinlediğimizde bu topraklarda ben olabilmek için ödenen bedeli sonuna kadar hissetmiştik.

Üçü de güzel, aydın ve adil bir Türkiye’den ötesini istemedi.

Yaşadığımız onca yıkıma ve zorluğa rağmen mücadelenin hiç bitmeyeceğine olan inancımızla:

‘‘ … Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma… ’’   

Ümit ediyoruz ki göreceğimiz daha güzel günler var.  Ancak zulüm oldukça zulme başkaldırı da asla bitmeyecektir.

Ruhları şad olsun.

Anılarına sonsuz saygıyla…

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 347 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Özgür İstanbul | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.