• BIST 9549.89
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 14 °C

Karanlık...

Emin Varol

emin_varol-e1474378180144-2Milletin vekilleri değil de, parti başkanlarının uşağı olan parlamenterlerin marifetiyle TBMM'den geçen anayasa değişikliği, halk oylamasına sunulacak. Bu ucube değişiklik halktan onay alırsa Demokratik Parlamenter rejimden Diktatörlük rejimine geçmiş olacağız. Belki de, dünya siyasi tarihinde bir ilki gerçekleştireceğiz. Kan dökerek, can vererek, çok ağır bedeller ödeyerek sultanlardan alıp halka verilen egemenlik hakkını, halktan alıp sultanlara vereceğiz. Neden? Çünkü,10 Ağustos 2014 tarihinde seçimle Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan RTE, namus ve şerefi üzerine yemin ettiği halde, Anayasaya uymadı, şimdi Anayasayı Cumhurbaşkanına uyduracağız. Belki de dünya tarihinde görülmemiş bir garabet. Uzlaşma kültüründen uzak parti liderlerinin tutumu, Cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçilmesinde güçlük çıkarıyordu. Sadece bu güçlüğü aşmak için Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine karar verildi. Halk Cumhurbaşkanını anayasal sınırlar dahilinde kalmak kaydıyla seçti. Anayasaya sadık kalacağına ve milletin kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağına yemin eden Cumhurbaşkanı, yeminini paspas yaparak, milletin egemenliğini kendi eline almanın gayreti içinde. Demokrasi, yasama, yürütme ve yargı erkinin birbirinden  bağımsız olduğu bir rejimdir. Bu kuvvetler ayrılığı yoksa, rejim demokratik değildir. Yapılacak Anayasa değişikliğiyle getirilmek istenen rejim, bütün kuvvetlerin tekelde toplandığı diktatörlük rejimidir. Bu bakımdan, sorun bugünkü Cumhurbaşkanının sorunu değil, ülkenin geleceğinin sorunudur. RTE herkes gibi fanidir. Cumhurbaşkanına sempati duyanlar, onu bu kadar geniş yetkilerle donatmak isteyebilirler. Bunlar ülkenin geleceğini göz önüne alacak olurlarsa, bu isteğin ne kadar sakıncalı olduğunu da anlarlar. Cumhurbaşkanı herhangi bir nedenle görev yapamayacak duruma gelirse, yerine geçecek kişinin beklentileri yerine getirememe riski çok yüksektir. Bunun için duygusallıkla değil, sorumluluk anlayışı, akıl ve mantıkla hareket etmek gerekir. Anayasa, öngörüldüğü gibi, değiştirilecek olursa, yarın önümüze konulacak olan çürük yumurtalardan birini seçmek zorunda kalacağız. Ülkenin kaderini, seçilmiş çürük yumurtanın eline teslim edeceğiz. Bu ülkenin geleceğini karartmaktır. Kişiye özgü yasa olamayacağı gibi anayasa hiç olmaz. Gelecek kuşaklara diktatörlük rejimini miras bırakmak hiç kimsenin hakkı değildir. Akılda vicdanda bunu söyler. Cumhuriyetin ilanından sonra, önümüze konulan hedef, çağdaş uygarlık düzeyenin üstüne çıkmak olmuştur. Uygarlığın ölçüsü, ekonomik gelişmişliğin yanında demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, gelir dağılımda adalet ve özgürlüklerdir. Bütün yetkilerin tekelde toplandığı rejimlerde bu ölçülerin hiçbiri yoktur ve bu rejimlerle çağdaşlaşmak mümkün değildir. Anayasanın değiştirilerek, yasama, yürütme ve yargının tekelde toplanması halinde, uygar dünya ile olan ilişkilerimizin, büyük ölçüde zayıflayacağı çok açıktır. Bunun neticesi yatırımların azalması, ekonomik çöküntünün hızlanması, işsizliğin çoğalması, yoksulluğun artması olacaktır. Bütün bu olumsuzluklara kapı aralamak, hiç kimsenin hakkı değildir. Bütün bu nedenlerden dolayı halk oylamasında HAYIR oyu kullanmak bir zorunluluktur.  

Bu yazı toplam 444 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2016 Özgür İstanbul | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.