Osmanlının çöküşünün en önemli nedeninin dinin devlet işlerine karışması olduğu gerçeğini gören Atatürk ve arkadaşları, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinin bekası için, dini devlet işlerinden ayıran laiklik ilkesini, uygulamaya koymuşlardır. Hüküm, Allah kelamı olduğuna inanılan kitaptaki doğmalara göre değil, hayatın gerçeklerini göz önüne alan, akıl ve bilimi kullanarak bulunan kurallara göre verilmeliydi. Amaç, çağdaş uygarlık düzenin üstüne çıkmaktı. Aydınlanma Devrimiyle bu yola girildi. Kısa zamanda çok işler başarıldı. Ülke eğitim, sağlık, bayındırlık, ekonomi gibi her sahada büyük atılımlar yaptı. Cehaletle savaşta büyük başarılara imza atıldı. Ancak; her devrimde olduğu gibi, Aydınlanma Devrimi de karşıtını yarattı. Devrim karşıtlarının sinsice yaptığı çalışmalar ve siyasilerin oy avcılığı, zaman içerisinde, karşı devrimcilerin iktidar olmasını sağladı. Ne yazık ki ülke yirmi yıldan bu yana Aydınlanma Devrimi karşıtları tarafından yönetilmektedir. AKP'li Cumhurbaşkanı bunu açıkça itiraf etmiştir. Geçen günlerde yaptığı bir konuşmada "2023'ü hala bir projenin uygulama tarihi sananlar var. Cumhuriyet tarihinin en iddialı ve cesur makas değişikliğini gerçekleştirdik" diyerek, çağdaş uygarlık yolunda olan Türkiye'yi Ortaçağ karanlıklarının gerisine giden yola soktuklarını itiraf etmiştir. Aydınlığa giden ülkenin yönü bu makas değişikliğiyle karanlığa çevrilmiştir.
Ülke bütünlüğünün güvencesi olan laiklik ilkesi rafa kaldırılmıştır.Eğitim bilimsel olmaktan çıkarılıp dinselleştirilmiştir. Eğitim kalitesi dibe vurmuştur. Devlet tarikat ve cemaatlerin istilasına uğratılmıştır. Devletin yönetimi, halkın egemenlik hakkını kullanmak için yetkilendirdiği milletvekillerinden alınmış, tek adama terk edilmiştir. Demokrasinin de sinden bile bahsedilemez. Yasama, yürütme ve yargı güçleri tek adamda birleştirilerek, egemenlik milletin değil tek adamındır şekline sokulmuştur. Adalet siyasallaştırılmış, yargı, Demokles'in kılıcı gibi, muhalefetin üstünde sallanmaya başlamıştır. Anayasada belirtilen "Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir" tanımı geçerliliğini bütünüyle kaybetmiştir. Ekonomi dibe vurmuş, açlık ve yoksulluk sınırlarının altında milyonlarca insan yaşamaya mahkum edilmiştir. Üretime ve istihdama yönelik tek kuruşluk yatırım yapılmamıştır. İnsan hakları kavramı gündemden çıkarılmış, kadına karşı şiddet inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Kadın cinayetleri zirve yapmıştır. Dış politika yerlerde sürünüyor. Etrafımızda bir dostluk çemberinin yerine, bir düşmanlık çemberi ikame edilmiştir. Dış politikada hemen hemen her girişim fiyaskoyla sonuçlanmıştır. Avrupa Birliğine üyelik başka bahara kalmıştır.
Bütün bunlar makas değiştirmenin sonuçlarıdır. Bu makas değişikliğini ortadan kaldırıp, ülkeyi tekrar rayına oturmak gerekmektedir. Bunu yapacak güç her zaman vardır. Biz en dar zamanlarda çıkış yolunu bulmuş bir milletiz.
17.Eylül.2021
Çınarlı
Emin Varol