Aklın Yolu
Hukuksuzluk
Anaysa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan, katıldığı bir sempozyumda, ders verir gibi, ülkedeki hukuk düzeninin resmini şu sözlerle çizdi. "Hukuk devletinde adaletin yegane adresi mahkemelerdir. Mahkemelerin adalet arayışına cevap veremediği, bağımsız ve tarafsız yargılama ilkelerine uygun bir şekilde uyuşmazlıklara çözüm üretemediği bir yerde hukuk dışı arayışların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Hukuk ve adalet açığı bir ülkenin geleceği bakımından her türlü açıktan daha tehlikelidir. Zira bu açık, temeli adalet olması gereken devlete yönelik toplumsal güveni ve inancı zedeleyecektir. Vesayet altındaki yargısal akıl ise adaleti tesis edemez. Unutmayalım ki fikri ve vicdanı hür olmayandan hâkim olmaz. Aklını ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konulmasına izin veren kişiden hâkim olamaz. Hukuk devletinde uzaktan kumandalı yargı da yargıç da düşünülemez. Yargı mensupları olarak sürekli bir özeleştiri içinde kendimizi gözden geçirmek durumundayız."
Acı gerçek; AKP iktidarında yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmiş olmasıdır. Böyle bir yargıdan, bağımsız ve tarafsız yargılama ilkelerine uygun olarak, yargılama yapmasını ve uyuşmazlıklara çözüm üretmesini beklemek boşunadır. Buda hukuk dışı çözüm arayışlarına zemin hazırlamaktadır. Yasa dışı organize suç örgütlerinin toplumsal hayatı etkileyecek düzeye ulaşmış olmalarının nedeni de budur. Bugün siyasallaşmış bir yargıyla karşı karşıyayız. Yargıç kararını yasalara ve vicdanının sesine uyarak değil, siyasi erkin nasıl değerlendireceğini düşünerek veriyor. Danıştay'ın, TBMM onayı ile kabul ettiğimiz, İstanbul Sözleşmesinden Cumhurbaşkanının tek imza çıkış kararının durdurulmasını, oy çokluğuyla, ret edişi yargının siyasallaşmasının bir sonucudur.
Adalet yaşamın her alanını etkiler. Adaletin gereği gibi işlememesi toplumun gelişmesinin ve ülkenin kalkınmasının önünde en büyük engeledir. Ekonomik kalkınma adalete göbekten bağlıdır. Sermaye sahibi, yatırım yapmak için yatırım yapacağı yerde herhangi bir ihtilaf olması halinde hakkını alabileceğine güvenmelidir. Bu güvenin oluşmadığı yerde yatırım beklemek boşunadır. Yatırımın olmadığı yerde üretimin yerini yoksulluk alır. Ekonomik kalkınmanın yolu adaletten geçer. Bugün yabancı sermayenin Türkiye'ye yatırım yapmaktaki çekimser tutumunun nedeni yargının siyasallaşmış olmasıdır.
Bir siyasetçinin ülkesine yapabileceği en büyük kötülük yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını ortadan kaldırmasıdır. Adalet sistemini işlevsizleştirmek, kelimenin tam anlamıyla, vatana ihanettir. Çünkü "Adalet Mülkün Temelidir." Mülkün temelini sarsmak ihanet değil de nedir? Yasa dışı örgütleri etkisizleştirmek siyasetçinin görevidir. Görevi bu olan siyasetçiler, mafyayı etkisizleştirmek yerine mafya ile iş tutuyorlar. Uyuşturucu baronları ülkede cirit atıyor. Bunların, siyasi destek bulamazsa, yaşama şansları yoktur. AKP ve onun başı ülkeyi kara para aklama hamamına çevirdi. Varlık Barışı adı altında kara para aklamaya yasal bir kılıf geçirildi. Siyaset-mafya-ticaret iç içe girdi. Sistem kokuştu ve devlet çürüdü.