Neye inanıyorum.. Bir gün kendime şu soruyu sordum. Ben nasıl Müslüman oldum? Bu topraklarda yaşayan ve Müslüman olan herkes gibi, bende, önce ailemin sonrada çevremin etkisiyle Müslüman oldum. Neye ve nasıl inanamam gerektiğine kendi akıl ve mantığımı kullanarak değil, duyduklarımın doğruluğunu kabul ederek karar verdim. İnancım aklımın ürünü değil, çevrenin taklidi oldu. Neye inandığımı bilmeden, taklit ediyordum. Şayet başka inançta olan bir toplumda, dünyaya gelmiş olsa idim, o toplumun inancını benimseyecektim. Günümüzün dünyasında bunu yaşamıyor muyuz? Müslüman topluluklarında doğanlar Müslüman olurken, diğer inanç topluluklarında doğanlarda, o toplumun inancını benimsemiyor mu? Bu kural genelde bütün inançlar için geçerlidir. Bu olgu, inancın oluşumunda en etkin faktörün aile ve çevre olduğunun somut bir kanıtıdır. Birilerinin yapmış oldukları araştırmalar neticesinde, inançlarını değiştirmeleri neticeyi değiştirmez. Dini konularda, insanlar duyduklarının doğru olduğuna aile ve çevre tarafından inandırılır. Bilgi sahibi olmayan insan için, doğru kabul etmiş oldukları tabulaşır. Tabuları yıkmak pek kolay değildir. İnsanın kendini aşmasının anlamı tabularını yıkmasıdır. İnancı tabular yığını olmaktan kurtarmak, neye inandığını bilmekten geçer. Bunun anlamı, inanılanın akıl ve mantıktan onay almasıdır. Akıl ve mantığın onayı ile oluşmuş bir iman, işte gerçek iman budur. Öbürü sadece bir taklittir. “Düşünüyorum, demek ki varım.” Dünyada birbirinden farklı onlarca inanç sistemi var. Herkesin inancıda kendine göre doğru. İnanç sistemleri arasındaki farklılıkların boyutları da farklı. Tevhit dinleri arasında pek fark yokken, bu dinlerle diğer dinler arasında oldukça büyük farklar var. Hangisi doğru? Denilebilir ki, bunlar müspet ilim olmadığı için, doğru olanı kanıtlamak olasılığı da yoktur. Kainat ve kainatın düzeni, Allah’ın varlığının somut kanıtıdır. O kainatı yaratan ve yönetendir. Doğruyu bulmak için insanlara akıl yeteneğini vermiştir. Doğruyu bulmak için akıl gereklidir, fakat yeterli değildir. Bunun için bilgiye de gereksinim vardır. İnancın doğruluk kriteri akılın bilgiyi kullanarak verdiği onaydır. Aklın onayını almamış olan bir inancın doğruluğu kabul edilemez. Bu Allah’ın yaratış yasalarına ters olur. Çünkü Allah aklı doğruyu da bulmak için vermiştir. İnancın doğruluğu, toplumsal hayatta yaşamsal öneme sahiptir. İnanç kültürel yapının oluşumunda en önemli etkendir. Kültürel yapıda toplumsal yaşamı şekillendirir. Gelişmiş toplumların, geri kalmış toplumlardan farklı inanç ve kültürde olmalarının ortaya koyduğu gerçek budur. Doğru inanç doğru kültürü, doğru kültür doğru yaşamı doğurur. O zaman şu soruyu kendimize sormak zorunlu hale geliyor. Acaba inancım doğru mu? Bütün inançlar doğru olamayacağına göre, benimki hangi kategoride? Bu soruları sağlıklı yanıtlayabilmek için, inandığını bilmek zorundasın. Bunun içinde inancının kaynağını bulman ve bu kaynağı aklı ve bilimi kullanarak incelemen gerekir. Bu çalışmanın sonunda doğruya ulaşılır. Ya inandığını akılla onaylayarak gerçek imana ulaşırsın veya onaylamayarak gerçek imanı aramağa başlarsın. Arayan bulur. Bende bu anlayıştan hareketle, inancımın kaynağı olan Kuran’ı, kendi çapımda, inceledim. Bu incelemem sırasında karşılaştığım gerçeklerden biri, bize öğretilenlerin büyük bir kısmının Kuran ifadesine uygun olmadığı, oldu. Bir diğer husus, kafama takılan ve tefsirlerde tatminkar yanıt bulamadığım sorular oldu. Bunları sizlerle paylaşmanın insanlık görevi olduğuna inandığım için, bu yazıyı kaleme aldım. Tanrı’nın varlığını kabul etmemek, aklı inkar etmekle eş anlamlıdır. İnsan algıladığına inanır. Görür, duyar, müşahede eder ve vardır der. Bilim adamları, genelde müspet bilimin kanıtlayamadığı bir şeyi gerçek kabul etmez. Nazariyenin doğruluğu deneylerle kanıtlanırsa teori olur ve bilimin kapsamını genişletir. Ancak bu deneyler kainatta var olan ve algılayabildiğimiz verilerle yapılır. Algılayamadığımız verilerin bulunduğunu müspet ilim kabul etmez. Bu kabul gerçeği arayıp bulmağı büyük ölçüde engeller. Bilimin çalışma alanın da, tutucu bir biçimde sınırlandırır. Bilimin alanı sınırsız olmalıdır. Bu alan hiçbir şekilde sınırlandırılamaz. Düşünce bu anlayışla sonsuz ufuklara kavuşur. İnsanlığın ve uygarlıkların gelişmesine, bilim ve düşünce gerekli katkıyı, ancak, böyle sağlar. Algılanamayan verilerin yokluğunu kabul etmek, üstelikte bunu bilim adına yapmak, yobazlıktır. Yobazlar, sadece, aklını devreden çıkarmış ve dogmalara teslim olmuşlar değildir. Aydın geçinip bilimin alanını sınırlandıranlarda yobazdır. Verilerin varlığı, insanın algılamasından bağımsızdır. Bir balığı düşünün. Onun bilgisi, sudaki hayattan elde ettiği verilerdir. O suyun dışında da bir hayatın olduğunu düşünemez. Birisi ona suyun dışındaki hayattan bahsetse, ona inanmayacağı gibi, onu kabulde etmeyeceği aşikardır. Balık algılayamaz ve bilemez ama, bu suyun dışındaki hayat gerçeğini ortadan kaldırmaz. Tanrıyı, görmüyoruz, duymuyoruz, algılayamıyoruz. Bu Tanrı gerçeğini değiştirmez. Ancak düşüncemizin önündeki müspet bilimin koyduğu sınırları kaldırırsak, düşünce ufkumuzu genişletirsek, Tanrının var olduğu gerçeğine ulaşırız. Tanrı gerçeğine ulaşmanın yolu, akıl, bilim ve düşünceden geçer. İnsanlar Tanrının varlığını, açıklayamadıkları olaylar karşısında kabul ederler. Başka bir deyişle, Tanrı bilgisizlik ve cehalet varsa vardır. Bilim olayları açıkladıkça Tanrıya olan inançta zayıflar. Dinle bilimin karşıtlığının nedeni budur. Dinler Tanrı inancını, bilinmeyenlerden oluşan, bir zeminin üstünde inşa etmeğe kalktıkları için, gelişmiş toplumlarda etkisini büyük ölçüde yitirmiş ve dar kafalarda ateizmin doğmasına zemin hazırlamıştır. Açıklanamayan olayları Tanrının varlığına kanıt kabul etmek, Tanrıya inanmak değil, cehalete tapmaktır. Bilim var olan kuralları bulmak ve açıklamaktan ibarettir. Bu kuralların hiçbiri kendiliğinde oluşmuş değildir. Bunların bir tasarımcısı, bir yaratıcısı vardır. Bilimin bulduğu her kural insanı o tasarımcıya daha çok yaklaştırır. Tanrı inancı, öğrendikçe, doğanın sırlarını çözdükçe daha çok güçlenir. Onun için bilim Tanrıya giden bir yoldur. Çözülen her sır, bulunan her kural, açıklanan her olay yeni sırlara ve yeni bilinmeyenlere kapı açar. Bir şimşeğin çakması veya bir yıldırımın düşmesinin nasıl oluştuğu bilinmezken, insanlar bunu Tanrının varlığına kanıt kabul ediyordu ve olay Tanrının varlığıyla açıklanıyordu. Fakat olayın meydana gelişi bilimsel olarak açıklanınca, bunun Tanrı işi olmadığı gibi bir anlayış doğmuş buda Tanrı inancının zayıflatmasına neden olmuştur. Halbuki, elektrik yüklerinin ne olduğu ve nasıl oluştuğu yeni bilinmeyenleri gündeme getirmiştir. Artı ve eksi yükler birbirini çekerken, aynı yüklerin birbirini itmesi bir tesadüf değil, bir tasarımcı tarafından belirlenmiş bir kuraldır. İşte bilimin işi bu kuralları bulmak ve bunlardan yararlanarak, teknolojiyi ve uygarlıkları geliştirmektir. Doğadaki akıl almaz muhteşem düzenin tesadüflerden oluştuğunu söylemek, normal aklın onaylayacağı bir anlayış değildir. Çünkü tesadüfler değişkenlik gösterir. Eğer doğanın kuralları tesadüf neticesi oluşmuş olsaydı bir değişkenliği içermesi gerekirdi. Ama belirli koşullarda su 1000 de kaynar. Bu kural tesadüf olsaydı, bazen 950 de bazen da 1050 de kaynaması gerekirdi. Bu örnekleri sınırsız olarak çoğaltmak mümkün. Kainatta sayısız gezeğen var. Bunlar sonsuz bir zamandan bu yana hareket halindeler. Öylesine bir düzen içinde hareket ederler ki, ne yörüngelerini değiştirirler nede çarpışırlar. Tanrı kainatın yaratıcısı ve yöneticisidir. Sınırsız egemenlik ve bilgi sahibidir. Kuranı bu inançla okuyup anlamaya çalışırsak, gerçeğe ulaşma olanağına sahip olabileceğimizi düşünüyorum. Bu yazıya Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarında çıkmış olan Prof. Dr. Hayrettin Kahraman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez ve Prof. Dr. Sadrettin Gümüş tarafından kaleme alınmış Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir ile Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kur’an’ı Kerim Meali kaynak oluşturmaktadır. Allah’a gereği gibi inanarak, gerçek iman ışığı altında bu tefsiri inceleyerek, gerçeğe ulaşmaya çalışalım. Her surenin tefsirini ayrı ayrı inceleyelim. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarının, günümüzde en sağlıklı kaynak olması gerekir. 1Fatiha: Yazılış sırasına göre birinci suredir. Tefsirde, bu surenin faziletlerinden bahisle “ Yine birçok sahih hadiste Fatiha süresinin şifa özelliğiyle ilgili açıklamalar yapılmıştır” deniyor. Ayetlerin şifa özelliği olduğunu kabul etmek üfürükçülüğün kaynağıdır ve üfürükçülük çağ dışıdır. Böyle bir ifadenin böyle bir yazıda yer alması son derece düşündürücüdür. Dört profesör tarafından kaleme alınmış tefsirin 59’uncu sayfasında “Çünkü Allah ismi, bu isme hakkıyla layık olan ‘tek, eşsiz, benzersiz, bütün kemal sıfatlarına sahip ve eksikliklerden uzak, varlığı zaruri (olmazsa olmaz), yokluğu düşünülemez’ olan yüce zata mahsustur, bu sıfatları taşımayan hiçbir varlığa Allah denemez” ifadesi yer alıyor. İfadedeki mantık hataları bir tarafa, Allah’ı zat olarak kabul etmek, Allah inancını tahrip eder. Allah’ı zat olarak nitelendirmek yanlıştır. Böyle bir değerlendirme insanların kafasında Allah’a insan gibi bir görünüş vermeye zemin hazırlar. Allah’ın eşi, benzeri ve karşıtı yoktur. Allah, evreni yaratan ve yönetendir. Allah Allah’tır. Başka türlüde tarif edilemez. 2 Bakara: Tefsir: Bakara suresinin faziletini anlatan birçok hadisten bahsedildikten sonra, “Sahabeden Üseyd b. Hudayr bir gece hurma yığınının yanında Kur’an (Bakara suresi) okurken atı birkaç kere ürküp heyecanlanmıştı. Üseyd atın çocuğu Yahya b. Üseyd’i çiğnemesinden kaygılanarak kalktığında başını hizasında (gökte), ışıklarla donatılmış bir tavan gördü. Tavan gözünün alabildiğine, semanın derinliklerine doğru uzayıp gidiyordu. Üseyd, Resulullah’a gelerek durumu anlattı. Resulullah ondan Bakara suresini okumağa devam etmesini istedi. Fakat çocuğuna bir şey olmasın diye okumaya ara verdi. Sabahleyin durumu Hz. Peygambere söyleyince şöyle buyurdular: “Onlar seni dinlemeğe gelmiş meleklerdi. Eğer okumağa devam etseydin sabah olunca onları herkes görecekti, kendilerini halktan gizlemeyeceklerdi.”” deniyor. İfade bozukluğu bir tarafa, dini aklın reddettiği bir alana çekmek, dini etkisiz kılar ve ateizme kaynak oluşturacak konuma getirir. Dini hurafelere boğmayı alışkanlık haline getiren, sözde din adamları dinsizliğe hizmet etmekten başka bir şey yapmamışlardır. Dinin böyle masallara kaynak oluşturması nasıl açıklanabilir?
- Elif-lâm-mîm.
Yirmi dokuz surenin başında bulunan on dört Arap harfinin ne anlama geldikleri bugüne kadar kesin olarak açıklanamamıştır. Bu anlamsızlığın bir kanıtıdır. Allah anlamsız söz söylemeyeceğine göre bunların Kur’an’a nasıl girdiğinin incelenmesi gerekir. Yoksa; Selef devri din bilginleri ve onların takipçilerinin dediği gibi “Kur’an’da bulunmasının elbette bir hikmeti vardır. Allah ve Resulü bunları açıklamadığına göre aklımıza dayanarak açıklamaya kalkışmak bizim işimiz değildir, yetki sınırımızı aşar” mı diyeceğiz? Bu aklı devre dışına çıkarmak demektir. Allah’ın insanlara vermiş olduğunu akıl nimetini kullanmamak gerçeğe ulaşmanın önünü keser. Yanlış din olur ve bedeli de sürünmek olur.
- (Onlar) gayba iman ederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiklerimizden hayra harcarlar;
Bu ayetin tefsirinde gayb “gözle görülmeyen; akıl, duyular vb. beşeri bilgi vasıtalarıyla bilinemeyen varlıklar, ilişkiler ve oluşlardır” şeklinde tarif ediliyor ve devamla; Allah, vahiy, kader, yaratılış, ruh, kıyamet zamanı, kabirde olacaklar, yeniden dirilme, toplanma, sırat, terazi, cennet, cehennem…hep gayb alemine dahildir deniyor. Allah’ın akılla idrak edilemeyen gayb alemine dahil olduğunu kabul etmek, Allah’a imanla bağdaşır mı? Allah gayb değil bir gerçektir. Tecellisiyle, aklın kabul ettiği bir gerçektir. (Bu konuda, “Din bu mu?” 2 başlıklı yazıda daha geniş açıklama var.) Bu Allah’a imanın temeline dinamit koyup atmaktır. Bu prof. etiketlileri anlamak gerçekten zor. 7.Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de kalın bir perde bulunmaktadır ve onlar için korkunç bir azap vardır. Allah kalpleri ve kulakları mühürlediğine göre insanların inanma şansı yok demektir. İnsanları kendi iradeleri dışında, imandan uzaklaştıran Allah’ın onlara azap etmesi düşünülebilir mi? Tefsir ayetin açık ifadesinin doğru olmadığını, nasıl olması gerektiğini açıklıyor. Aşırı zorlamaya karşın, kabul edilebilecek bir açıklama yok.
- Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayınız” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler.
Tefsir: Her insan kendi aklını beğenir ve tuttuğu yolun doğru olduğunu iddia eder. Sıra iddianın deliline gelince müminle kafirin farkı ortaya çıkar. Müminin delili, aklının yanında, hatta önünde bulunan ve doğru bilginin kaynağı olan vahiydir, Kur’an-ı Kerim ve hadislerde yer alan bilgi ve açıklamalardır. Hz. Peygamber’e inanmayanlar ise yalnızca beşeri bilgi kaynaklarıyla yetinmek durumundadırlar. Beşeri bilgi kaynakları birçok konuda, tek başına doğruyu bulmaya, bilmeye yeterli olmadığından bununla yetinenler hataya düşerler, yanlış yollara saparlar; ancak gerçeği bilmedikleri için kendi bildikleri ve yaptıklarının doğru olduğunu savunmakta ısrar ederler… Bu yorumu dört prof. yapıyor. Onlara göre; vahiy aklın önündedir, bilginin kaynağı vahiy, Kur’an ve hadislerdir, müspet ilimler yetersizdir, insanları hataya sürükler. Bu anlayışta olan müminlerin çağdaşlaşması, gelişip kalkınması, sorunlarını çözümlemesi, uygar bir toplum oluşturması söz konusu olabilir mi? Akla ve bilime gereği gibi yer vermeyen bir inanç sistemi, ilahi kaynaklı olabilir mi? Beyinlerine pranga vurulmuş insanlardan ne beklenebilir? Halbuki Allah’ın muhteşem yasaları ancak beşeri bilgiyle anlaşılabilir.
- “Onlara “Diğer insanlar gibi sizde iman ediniz” denildiğinde, “Akılsızların inandığı gibi bizde inanlım mı?” derler. Biline ki, asıl akılsızlar onlardır, fakat bilmezler.”
Tefsir: İman ve inkar yalnızca akıl ve bilgi işi olsaydı bütün akıl ve bilgi sahipleri inanır veya inanmazlardı. Halbuki tarih boyunca ileri düzeyde akıl ve ilim sahibi kişiler arasında hem iman edenler hem de inkar edenler bulunmuştur. Bu sebeple iman edenler akıllarıyla övünmezler; hidayeti, imana kavuşmayı, kendi irade ve tercihleri yanında Allah’ın hidayet ve yardımına da bağlarlar…. Ayet iman etmeyenlerin akılsızlar olduğunu açık bir şekilde belirtiyor. İman gerçek akıl işidir. Akla ve bilgiye dayanmayan inanç sadece taklittir. İnsan iman edip etmemekten sorumlu olduğuna göre, Allah’ın hidayet ve yardımı sorumluluğu ortadan kaldırmaz mı? Yobazın istediği iman etmek değil teslim olmaktır. Dinlemek ve itaat etmek esastır.
- Asıl onlarla alay eden ve azıp saparak dolaşmalarına izin veren Allah’tır.
Allah, onları yakmak için mi, azıp sapmalarına izin veriyor?
- Onların misali, bir ateş yakan insan gibidir. Ateş tam etrafı aydınlattığında Allah ışıklarını yok eder de onları karanlık içinde, hiçbir şeyi görmez bir halde bırakıverir.
- Artık onlar sağırdırlar, dilsizdirler ve körlerdir; bu yüzden geri de dönemezler.
- Yahut onlar, karanlıklar içinde gökten boşanan gök gürültülü, şimşekli bir yağmura tutulmuş kimseler gibidirler. Yıldırımlar yüzünden ölümden korkarak parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Halbuki Allah inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır.
- Şimşek gözlerini kör edercesine çakar, onlara ışık verdikçe yürürler, ışığı karartınca da kalakalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görmelerini büsbütün giderirdi. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
17-20. ayetlerin tefsirinde: Şuur altının derinliklerinde fırtınalar kopuyor, şuurda huzursuzluklar su yüzüne çıkar gibi oluyor, bunları bastırmak, madde ötesini ve beşeri gücün çözümden aciz kaldığı problemleri unutmak için baş vurulan tedbirler (zevku sefa alemleri, iş, sanat, spor vb. alanlardaki faaliyetler, içki, uyuşturucu…) fayda vermiyor. Kesintisiz ilahi irşat ve ışıkla desteklenmediğinde bir yakımlık ateşin, bir kibritin, bir şimşeğin ışığı kadar kısa ve yetersiz olan akıl ve beşeri bilgiler onları bu çıkmazdan kurtaramıyor… Zevku sefa alemleri, iş, sanat, spor vb. alanlardaki faaliyetler, içki, uyuşturucu..bunları aynı kategoride saymağa hangi ilahi kaynaklı bir inanç sistemi onay verir? İş, sanat ve sporu; içki ve uyuşturucuyla yan yana zikrederek, değersizleştirmeğe çalışmak, şüphesiz, kabul edilemez. Sanat ve spor insan kalitesini yükselten fiillerdir. Bunlardan mahrum olan toplumlar kalitesizdir. O zaman dinde kalitesizlerin dini olur.
- Rabbiniz ki, sizin için yeri döşek, göğü bina kılmıştır; gökten su indirmiş, bununla sizin için rızık olarak çeşitli ürünler çıkarmıştır; artık sizde bile bile O’na eş ve ortaklar koşmayın.
Allah, şüphesiz, sınırsız bilgi sahibidir. Bilimin kabul etmediği bir söz Allah’ a ait olamaz. Yerin döşek ve göğün bina olmasının bilimsel hiçbir açıklaması olamaz. Bu ifade dünyanın kainatın merkezi olduğunu gösteriyor ki, bunun bilimle hiçbir bağlantısı yoktur. Tefsirde bu konuya dokunulmamış.
- Şüphe yok ki, Allah herhangi bir şeyi, bir sivrisineği, hatta onunda ötesindekini misal vermekten utanıp çekinmez. Bunun karşısında iman edenler onun, Allah’tan gelen gerçek olduğunu bilirler, inkar edenler ise “Allah misal olarak bununla neyi kastediyor?”derler. Allah birçok kimseyi onunla saptırır, birçok kimseyi de onunla doğru yola iletir; onunla başkalarını değil, ancak emrine karşı gelenleri saptırır.
Allah insanları saptırıp cezalandırmak için, niçin misaller versin? Allah’ın emrini dinlemeyenler zaten sapmış değil midir? İlahi kelamda mantık hatası olabilir mi? Allah’ın muradı insanların iman etmesi değil midir? Kitaplar ve peygamberler bu amaçla gönderilmemiş midir? Tefsirde mantıklı yanıt yok.
- Cansız nesneler iken size O hayat verdiği halde Allah’ı nasıl inkar ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, sonra diriltecek, sonra O’na döndürüleceksiniz.
Sperm ve yumurta canlı olduğuna göre; Allah’ın onlar için cansız demiş olması mümkün mü?
- Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O’dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir.
Tefsirde yedi göğün ne olduğunun mantıklı açıklaması yok. Ayetten anlaşılan kainatın merkezinin yeryüzü ve göklerin bunun üzerine yerleştirildiği. Bu görüşü de bilimin onaylama olasılığı kesinlikle yok. Böyle açıklanma olasılığı olmayan ve bilime ters düşen, ilahi bir kelam olabilir mi?
- Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni eksiksiz bilirken ve durmadan övgüyle tenzih ederken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu.
Zarîyât suresi, 56. ayet “ Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.” İnsanlar Allah’ın halifesi midir, yoksa kulu mu? Çelişkili ilahi kelam olur mu? Akla şu soru geliyor; melekler insanların özelliklerini nereden biliyorlardı? Bu konuda birçok farklı yorumlar yapılıyor. Ancak bu sorunun net yanıtını bize 32. ayet veriyor. Orada melekler “Seni tenzih ederiz! Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. En kamil ilim ve hikmet sahibi şüphesiz sensin” diyorlar. Bu ayete göre meleklere bu bilgiyi veren Allah’tır.
- Meleklere, “ Adem’e secde edin” dediğimizde iblis dışındakiler derhal secde ettiler; o direndi, büyüklendi ve kafirlerden oldu.
( Kehf 18/50 : Hani biz meleklere, “Adem’e secde edin” demiştik; İblis’ten başka hepsi secde ettiler. O, cinlerdendi; rabbinin emrinden dışarı çıktı….) İblis melek midir, yoksa cin mi? Cinlerde melek midir? Bu soruların net yanıtı yok. İlahi kelamın net olması gerekmez mi?
- Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size vaat ettiklerimi vereyim. Asıl bana itaatsizlikten sakının.
Bu ayete göre; Tevrat geçerliliğini koruyor. Bize öğretildiğine göre; Kuran geldikten sonra diğer kitapların hükümsüz olduğu idi. Bu öğretiyi Kuran doğrulamıyor. Kuran’ın ne olup ne olmadığının, Kuran’a inananlara gereği gibi öğretilmediği anlaşılıyor. Tefsirde de bu konu net değil.
- Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi cümle aleme üstün kıldığımı hatırlayın.
Bu ayete göre İsrail oğullarının üstün kılındığı çok açık. Allah’ın yaratığı insanlar arasında böyle bir farklılık oluşturması ilahi adaletle bağdaşır mı? Tefsirde “İsrailoğuları’nın ‘cümle aleme üstün kılınmasından maksat, onların kendi dönemlerinde küfür ve delâlet içinde yaşayan milletlere karşı ilâhi dini benimsemeleri sebebiyle kazandıkları üstünlükleridir..” Bu açıklamanın doğru kabul edilebilmesi için; ayetin son kısmının “sizi alemlere bir zamanlar üstün kıldığımı hatırlayın” şeklinde olması gerekirdi. Allah, yanlış yorumlanabilecek bir ifadeyi kullanır mı? Allah’ın bir kavmi üstün kılması ilahi adaletle bağdaşır mı? İlahi adaletle bağdaşmayan bir ifade ilahi kelam olabilir mi?
- Öyle bir günden korkun ki, o gün kimse başkası için bir şey ödeyemez; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardımda yapılmaz.
(123. Öyle bir günden korku ki, o gün kimse başkası için bir şey ödeyemez; hiç kimseden fidye kabul edilmez, kimseye şefaat fayda vermez, onlara asla yadımda yapılmaz.)
- ve 123. ayetler aynı anlama geliyor. Kuran’da böyle birçok tekrar var. Bu durum ilahi kaynaklı olabilir mi? Bu ayetlere göre şefaatin hiçbir faydası yok. Başka ayetlerde, örneğin Bakara 255 de, “…O’nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez…” şefaatin varlığı anlaşılıyor. Bu ayetlerle tezat teşkil etmiyor mu?
- Musa kavmi için su istemiş biz de ona, ‘’Asa’nı taşa vur!’’ demiştik. Bunun üzerine taştan on iki göze fışkırdı. Her topluluk kendi içeceği yeri bildi. ’’Allah’ın rızkından yiyin, için; yeryüzünde fesat çıkarmayın” (dedik).
Hz. Muhammet’in böyle bir mucizesi niçin yok? Bazı ayetlerde, Peygamberden mucize isteyenler niçin kafirlikle tehdit ediliyorlar?
- Hani siz, “Ey Musa! Biz bir tek yiyecekle dayanamayacağız. Bizim için rabbine dua et de bize toprağın mahsullerinden; sebzelerinden, kabakgillerinden, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bitirsin” demiştiniz. Musa ise, “Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? Şehre inin; istedikleriniz orada var” dedi. Zillete, fakru zarurete mahkum oldular; Allah’ın gazabına uğradılar. Bu durum, Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerinin, bu yaptıkları da isyan etmeleri ve haddi aşmalarının sonucuydu.
Bazı ayetlerde peygamberlerinde günah işleyebileceğine işaret edilirken, örneğin Abese suresi, tefsirde peygamberlerin günahsızlığından bahsediliyor. Tefsirin bir yerinde “Çağımızda özellikle batı dünyasında- Hıristiyanlığın boşluklarının da etkisiyle- önce peygambersiz bir tanrı inancıyla (deizm) başlayan peygamberlik yolundan sapış, pozitivizm ve Marksizm’le giderek tam bir dinsizlik ve tanrısızlık inancına dönüşmüş; bunun sonucunda yukarıda belirtilen olumsuz gelişmeler yeniden ortaya çıkmış; çağın teknik, ekonomik, iletişim vb. gibi imkanlarından da güç alan olumsuz gelişme insanlığın temel değerlerini, dünya ve ahret mutluluğunu, hatta doğrudan doğruya insanlığın varlığını ortadan kaldırma noktasına varan bir tehlike halini almıştır” deniyor. Dinsizliği körükleyen ve insanlığı ortadan kaldıracak tehlikenin oluşmasına, çağın teknik, ekonomik, iletişim vb. gibi olanaklarının katkı sağladığını söylemek, uygarlıkla inancı karşı karşıya getirmekten başka ne anlam ifade edebilir ki? Dini çağdaşlaşmağa engel oluşturacak hale getiren anlayış bu anlayış değil midir? Allah’ın yasalarının gelişmeyi engelleme, refah düzenin yükselmesine engel olma gibi özellikleri olabilir mi?
- Şüphesiz, iman edenler; Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sâbiîler’den de Allah’a ve âhiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için, Rableri katında mükâfatları vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler.
Bu ayetin iniş sebebi olarak şu olay anlatılmaktadır. Sahâbeden Selmân-ı Fârisî daha önce Hıristiyan olmuş ve bir süre Hıristiyanlarla birlikte yaşamıştı. Hz. Peygamber’in hicretini takiben o da Medine’ye gelip İslâm dinine girmiş ve arkadaşlık etmiş olduğu Hıristiyanları ve onların amellerinden gördüklerini Hz. Peygamber’e anlatmış, Hz. Peygamber’de “Onlar İslâm dini üzere ölmediler” buyurmuşlardır. Selmân diyor ki; (Hz. Peygamber böyle buyurunca) dünyam karardı. Sonra Selmân Hıristiyanların (dini hayatlarındaki) gayretlerini de anlatmış, bunun üzerine yukarıdaki ayet inmiştir. Ardından Hz. Peygamber Selmân’ı çağırıp şöyle buyurdu: “ Bu âyet senin arkadaşların hakkında indi. Kim benim peygamber olarak geldiğimi işitmeden önce Ȋsâ’nın dini ve İslâm üzere ölürse o hayırdadır. Ama bugün kim beni işitir de bana iman etmezse o da helâk olmuştur.” Tefsirde böyle yazıyor. Peygamber önce “Onlar İslâm üzere ölmediler” diyerek, Selmân’ın arkadaşlarının cehenneme gideceğini söylüyor. Selmân’ın çok üzülmesi üzerine adı geçen ayet geliyor ve Peygamber ifade değiştiriyor. Şüphesiz ki, bu değişimden en çok Selmân-ı Fârisî memnun olmuştur. Ayet diğer dinlerin mensuplarının da cennete gideceğini açıkça söylediği halde; Peygamber’in “Ama bugün kim beni işitir de bana iman etmezse helâk olmuştur” der mi? Bugün, Peygamberin adını duyup ta, Peygambere iman etmeyen milyarlarca insan var. Müslüman olmayanları cehenneme mahkum eden bu anlayış ilâhi adaletle bağdaşı mı? Bu aynı zamanda teröre zemin hazırlayan bir anlayış değil midir?
- Bir zamanlar Musa kavmine, “Allah size bir inek kesmenizi emrediyor” demiş; onlarda “Bizimle alay mı ediyorsun!” demişlerdi. Musa, “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım!” dedi.
- “Bizim adımıza rabbine dua et de onun ne olduğunu bize açıklasın” dediler. Musa dedi ki: “Allah şöyle buyuruyor: ‘ O, yaşlıda değil, düvede değil; ikisinin arası bir inek olacak.’ Haydi emredileni yapın.”
- “Bizim için rabbine dua et de renginin nasıl olacağını bize açıklasın” dediler. Musa, “O buyuruyor ki: Rengi parlak sarı, bakanların içini açacak bir inek olacak” dedi.
- Yine, “Bizim için rabbine dua et de onun nasıl bir şey olduğunu bize iyice açıklasın; çünkü bu sığır bize ayırt edilemez geldi; inşallah doğrusunu buluruz” dediler.
- Musa, “Rabbim şöyle buyuruyor”, dedi: “O, henüz boyunduruk altına alınıp yer sürmemiş, ekin sulamamış, serbest dolaşan ve alacası bulunmayan bir inektir.” “İşte şimdi doğrusunu anlattın” dediler ve ineği (bulup) kestiler, ama az daha (bunu) yapmayacaklardı.
- Hani siz bir adamı öldürmüştünüz de bu hususta birbirinize düşmüştünüz. Halbuki Allah sakladığınızı ortaya çıkaracaktı. 73. Sonra “(kesilen ineğin) bir parçasıyla ölüye vurun” dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve belki akıllanırsınız diye size ayetlerini gösterir.
Tefsirde “ Yüce Allah İsrailoğulları’na başlangıçta herhangi bir nitelik belirtmeden mutlak olarak bir inek kesmelerini emretmiştir. Allah’ın emrine sorgusuz sualsiz itaat etmek gerektiği halde onlar, bu buyruğu önce garip karşılamışlar, sonrada kesilecek hayvanın nitelikleri hakkında ardı ardına sorular sorarak işlerini güçleştirmişlerdir. Burada, insanların din konusunda fazla soru sormalarının kendileri için yararlı ve uygun olmadığına, soruların teferruatı artıracağına ve işleri güçleştireceğine de bir işaret vardır. Hz. Peygamber de din konusunda çok soru sormanın doğru olmadığını ifade buyurmuşlardır.” deniyor. Allah’a gereği gibi inananlar, onun insanların sorularına göre davranmayacağını çok iyi bilirler. O’nun her şeyi eksiksizdir. İsrailoğulları’nın Allah’ı yönlendirmesi düşünülebilir mi? İnsanları inandırmak için sorulan soruları da yanıtlamak gerekir. Çok soru sormak işleri güçleştireceği için, din konusunda soru sorulmaması istenir. Dinle ve itaat et anlayışının egemen olmasıyla, dini otoritelerin çalışmalarına büyük kolaylık sağlanacağı çok açık. Bilmeden inandırmak yobazın işine geliyor.
- Yahudiler “Kalplerimiz perdelidir!”dediler. Aksine inkarları sebebiyle Allah onlara lanet etmiştir; o yüzden çok az inanırlar.
Lanetlenmiş olanların niçin çok az bir kısmı iman eder? Lanetlendikten sonra iman edilebilir mi? Mantıksal yönü böyle tartışmalı olan bir söz Allah kelamı olabilir mi?
- Onlara Allah katından ellerindekini (Tevrat) doğrulayıcı bir kitap gelince, daha önce kafirlere karşı zafer isterlerken işte şimdi bilip tanıdıkları (Kur’an) kendilerine ulaşınca onu inkar ettiler. Allah’ın laneti böyle inkarcılaradır.
Allah lanet eder mi? Bu söz, Allah tarafından değil de sanki, Peygamber tarafından söylenmiş.
- Kendilerine, “Allah’ın indirdiğine iman edin” denilince, “Biz sadece bize indirilene inanırız” derler ve ondan başkasını inkar ederler. Halbuki o Kur’an kendi ellerinde bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. (Resulüm!) Onlara, “Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah’ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?” deyiver.
Peygamberin hitap ettiği Yahudiler mi Allah’ın peygamberlerini öldürüyordu? Reenkarnasyona işaret mi var? Bu konuda hiçbir açıklama yok.
- Andolsun Musa size apaçık mucizeler getirmişti. Sonra onun ardından haksızlıkla buzağıyı put edindiniz.
Atalarının yaptıklarından soylarını suçlamak Allah’ın adaletine uyar mı? Peygamberin hitap ettiği Yahudiler mi, buzağıyı put edinmişti? Bu konuda hiçbir açıklama yok.
- Hatırlayın ki sizden sağlam bir söz almış, dağı da üzerinize kaldırmıştık. “Size verdiklerimizi kuvvetle tutun, söylenenlere kulak verin” demiştik. Onlar, “İşittik ve isyan ettik!” dediler. İnkârları yüzünden kalpleri buzağı sevgisiyle dopdoluydu. De ki: “Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!”
Tefsir: Allah İsrailoğulları’ndan “ Allah’a kulluk edip O’na ortak koşmayacaklarına, doğru olduklarına ilişkin kanıtlar getiren peygamberlere iman edeceklerine, Allah’ın hükümlerine ve kanunlarına boyun eğeceklerine”, özellikle kendi milletlerinden olan Hz. İsmail’in soyundan gelen Hz. Muhammed’e inanacaklarına ve daha başka konulara ilişkin olarak söz almış; bu arada üzerlerine dağı kaldırmıştır…. Peygamberleri öldürenler, tekrar dünyaya mı geldiler? Tevrat’ta Hz. Muhammed’in peygamber olacağını belirten hiçbir ibare yoktur. Gerçeklerle hiçbir bağlantısı olmayan bu yorum, Kuran’ı saptırmak amaçlı mı yapılmış?
- Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e, Mikail’e düşman ise bilsin ki Allah da inkarcıların düşmanıdır.
Allah yarattığına düşman olur mu? Allah’ın düşman olduğu varlık yaşayabilir mi? Allah’ın düşman olması onun sınırsız kudretine gölge düşürür. Tefsir ayeti açıklamaktan çok uzak.
- “Eğer onlar iman edip kendilerini kötülükten korusalardı şüphesiz Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı olacaktı. Keşke bunu bilselerdi.”
Sınırsız kudret sahibi olan Allah, keşke der mi? Böyle bir ifade Allah kudretini zayıflatmaz mı? Bunun ilahi kelam olduğunu kabul etmek, Allah’a gereği gibi inanmayı engeller.
- Ehl-i kitaptan kâfirler ve putperestler Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Halbuki Allah rahmetini ancak dilediğine tahsis eder. Allah büyük lütuf sahibidir.
Hem Ehl-i kitaptan olup hem de kâfir nasıl olunur? Tevrat ve İncilin hak kitap oldukları Kur’an’ın birçok yerinde belirtiliyor. Böyle bir çelişki Allah kelamı olabilir mi? Allah rahmetini ancak dilediğine tahsis ettiğine göre, insanın çabası boşuna mıdır?
- Biz bir ayeti siler, unutturur veya ertelersek ondan daha iyisini veya onun bir benzerini getiririz. Allah’ın her şeye gücü yeter.
Kaf suresi ayet 29. Bende söz değişmez ve ben asla kullara zulmetmem. Ahzap suresi ayet 62. Bu Allah’ın daha önce gelip geçmişlerde işleyen tavrı-tarzıdır. Allah’ın tavrında herhangi bir değişiklik asla bulamazsın. Fatır suresi ayet 43. Yeryüzünde kibirlendi ve kötülük tezgahladılar. Oysaki tezgahlanan kötülük, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öncekilerin başına gelenlerden başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın yol ve yasasında değişme asla bulamazsın. Allah’ın yol ve yasasında döneklikte bulamazsın. Bu ayetlerle, 106. Ayet arasında çelişki olduğu görülüyor. İlahi kelâmda çelişki olmaz, çünkü Allah, kuşkusuz, sınırsız bilgi sahibidir.
- “Yoksa daha önce Musa’ya sorulduğu gibi siz de peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur.”
Peygambere soru sormak, niçin imanı küfre değiştirmek olsun? Yoksa peygamber sorulara yanıt vermekte zorlanacağı için mi, böyle bir ayet var? 113.Hepsi de kitabı okumakta oldukları halde Yahudiler, “Hıristiyanlar hiçbir geçeğe dayanmıyor” dediler; Hıristiyanlar da “Yahudiler hiçbir gerçeğe dayanmıyor” dediler. Bilmeyenlerde onların dediklerine benzer şeyler söylediler. Allah ayrılığa düştükleri konularda kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir. Tefsirde “Çünkü Kur’an gerek Yahudiliğin gerekse Hıristiyanlığın özü itibarıyla hak din olduklarını; ancak doğal olarak Hıristiyanlığın ortaya çıkmasıyla Yahudiliğin, İslâmiyet’in gelmesiyle de Hıristiyanlığın yürürlükten kaldırıldığını kabul etmektedir” deniyor. Maide suresi ayet 45 (Tevrat’ta İsrailoğulları’na, “Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş…Yaralamalara da kısas vardır. Kim kısası bağışlarsa bu kendisi için bir kefaret olur. Ve her kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir” diye yazdık.) Maide suresi ayet 47 (İncil’e tabi olanlar da Allah’ın onda indirdiği hükümlerle hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar fâsıkların kendileridir. Bu ayetlere göre Yahudilik ve Hıristiyanlık halâ geçerlidir. Tefsirin gerçeği tahrif ettiği anlaşılıyor. Bu tip din adamları dinide terör kaynağı haline getiriyor.
- “Kendilerine kitap verdiğimiz, onun hakkının vererek okumakta olanlar var ya, işte kitaba iman edenler onlardır; ama her kim onu inkar ederse işte asıl kaybedenler onlardır.”
Tefsirde; adı geçen kitabın Tevrat olduğu belirtiliyor. Uydurulan dine uyum sağlamak için Tevrat’ın tahrif edilmiş olduğu söyleniyor. Tevrat’ın tahrif edilmiş olduğunu Allah bilmiyor mu ki, onun hakkını vererek okumaktan, bahsediyor? Ayet Tevrat’ın inkarı halinde, bunun kayba neden olacağını açıkça belirtiyor. Bakara suresini 47. ayeti: Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi cümle aleme üstün kıldığımı hatırlayın.
- Ey İsrailoğulları! Geçmişte size verdiğim nimetimi ve sizi cümle aleme üstün kıldığımı hatırlayın.
- ayetle 122. ayet farklı anlamlara gelmektedir. 47. ayet İsrailoğulları’nın cümle aleme üstün kılındığını belirtirken, 122. ayet, bunun geçmişte olduğunu belirtiyor. Allah’ın bir kavmi diğerlerinden üstün kılması ilahi adaletle bağdaşır mı? Böyle çelişkili ifadeler ilahi kelam olabilir mi?
- Öyle bir günden korkun ki, o gün kimse başkası için bir şey ödeyemez; hiç kimseden fidye kabul edilmez, kimseye şefaat fayda vermez, onlara asla yardım da yapılmaz.
Bakara suresi 48. ayet: Öyle bir günden korkun ki, o gün kimse başkası için bir şey ödeyemez; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardımda yapılmaz. 48.ayetle 123. ayet arasında ne anlam farkı var? Bu gereksiz tekrar ilahi kaynaklı olabilir mi?
- İbrahim İsmail’le birlikte beytin temellerini yükseltiyordu: “Ey rabbiniz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.
- Ey rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan yalnız sensin.
- Soyumuz içinden, onlara senin ayetlerini okuyacak, kitabı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir elçi çıkar rabbimiz! Çünkü yalnız sensin kudret ve hikmet sahibi.”
Prof. Dr. Y. N. Öztürk’ün Kur’an’ı Kerim Mealinde; 128- “Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş iki Müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan Müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen Tevvab’sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahim’sin, rahmetini cömertçe yayarsın.” Tefsirdeki ayette Müslüman kelimesi niçin kullanılmamış? Uydurulan dinde Müslümanlık Hz. Muhammed’le başlar. Bunun için Hz. İbrahim’in Müslüman olduğunu söylemek, uydurulan dine uymaz. Bu adamlar Kuranı saptırmakta bile bir beis görmüyorlar. Tefsirin bir yerinde; “Çünkü Allah isteyip taktir etmedikçe insanın O’na teslim olup itaat eden gerçek bir mümin ve Müslim olması mümkün değildir. “ mümin olmak da kafir olmak da sadece benim elimdedir” ilahi iradeyi dışlaması, her şeyin yapıp yaratıcısı olan Allah’a karşı bir edepsizlik ve saygısızlıktır” deniyor. İman Allah’ın isteğine kaldığına göre; insanı sorumlu tutmak ilahi adaletle bağdaşır mı?
- ayetin tefsirinde adı geçen elçinin Hz. Muhammed olduğu vurgulanmış. Hz. İbrahim’den sonra, aralarında Hz. Musa ve Hz. İsa’nın da bulunduğu birçok peygamber gelip geçmiş. Bu dua ile Hz. Muhammed’in kastedilmiş olduğunu söylemek, pek mantıklı değil. Duada bir elçi söz konusu iken birçok elçiler gelip geçmiş, ilahi kelamda böyle bir tutarsızlık olur mu?
- Kendine cahilce kötülük edenden başka kim İbrahim’in inanç sistemini reddeder? Oysa biz, gerçekten onu dünyada seçkin kıldık; şüphesiz ki o, ahrette de iyiler arasında yer alacaktır.
Bu ayetten İslamiyet’in Hz. İbrahim’in dini olduğu anlaşılıyor. Hz. Muhammed yeni bir din getirmiş değil. Bu gerçek hiç söz konusu olmaz.
- Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz.
- Kendilerine, “Allah’ın indirdiğine iman edin” denilince, “Biz sadece bize indirilene inanırız” derler ve ondan başkasını inkar ederler. Halbuki o Kur’an kendi ellerinde bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. (Resulüm!) Onlara, “Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz daha önce Allah’ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?” deyiver.
- Andolsun Musa size apaçık mucizeler getirmişti. Sonra onun ardından haksızlıkla buzağıyı put edindiniz.
- ayette atalarının yaptıklarından onlardan sonra gelenlerin sorumlu olmayacağı ifade ediliyor. 91. ve 92. ayetlerde Yahudiler atalarının yaptıklarından sorumlu tutuluyor. Böyle bir çelişki ilahı kaynaklı olabilir mi? Şüphesiz ki, Allah’ın kelamında çelişki kesinlikle olmaz.
- Onlar, “Yahudi veya Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. Sen de deki: “ Hayır! Biz, Hanif olan İbrahim’in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.”
Dinin İbrahim’in dini olduğu çok açık ifade edilmiş. Hz. Muhammet, bu ifadeye göre, bize öğretilenin aksine, yeni bir din getirmiş değil.
- İnsanlardan bir kısım sefihler, “Onları şimdiye kadar yöneldikleri kıbleden vazgeçiren sebep nedir?” diyeceklerdir. De ki: “Doğu da batı da Allah’ındır. O, dilediğini dosdoğru yola iletir.”
Allah dilediğini dosdoğru yola ilettiğine göre, insanın elinden ne gelir? Allah, şüphesiz mutlak adildir. Doğru yola iletmediği insanları sorumlu tutması ilahi adaletle bağdaşır mı? Allah’ın verdiği akıl bunu nasıl kabul eder?
- Biz senin, yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu elbette görüyoruz. İşte şimdi kesin olarak seni memnun kalacağın kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir; nerede olursanız olun yüzünüzü o yöne çevirin. Kuşku yok ki kendilerine kitap verilenler onun rablerinden gelmiş bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.
Allah esas olarak göklerde midir? Allah zamandan ve mekandan münezzehtir. “Yüzünü Mescid-i Haram’a çevir” sözü 149 ve 150inci ayetlerde niçin tekrarlanıyor? Gereksiz tekrarlar ilahi kaynaklı olabilir mi? Bu sorulara tefsirde yanıt yok.
- Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler.
İnsanın başına bir musibet geldiği zaman, aynı musibetle bir daha karşılaşmamak için, Allah’ın verdiği, aklı kullanarak çare aramak gerekirken, bu inanç musibetler karşısında tepkisiz kalmağa neden olmaz mı? Bu da İslam aleminin geri kalmışlığının nedeni değil midir?
- Safa ve Merve Allah’ın nişanlarındandır; dolaysıyla hac veya umre yaparak Beytullah’ı ziyaret eden bir kimsenin bu yerleri tavaf etmesinde kendisi için bir günah yoktur. Kim gönüllü bir iyilik yaparsa bilsin ki Allah iyiliği mükafatıyla karşılayan ve çok iyi bilendir.
Tefsirde; “Safa ve Merve Kabe yakınındaki iki küçük tepenin adıdır. Hz. İbrahim, eşi Sarenin kaprisleri yüzünden diğer eşi Hacer’le henüz bebek yaştaki oğlu İsmail’i ıssız bir araziden ibaret olan Mekke’ye bırakıp Kenan diyarına dönmek zorunda kalmıştır” deniyor. İsmail’in bebek yaşta olduğu ifadesi var. Halbuki, İsmail doğduğu zaman Hz. İbrahim 86 yaşındadır. Sare İshak’ı doğurduğu zaman Hz. İbrahim 100 yaşındadır. Sare oğlu İshak’ın ikinci doğum günü kutlamasında, İsmail’in gülmesine sinirlenerek, Hz. İbrahim’e Hacer’i ve oğlu İsmail’i evden uzaklaştırmasını söyler. Hz. İbrahim, Hacer’i ve İsmail’i Mekke’ye getirip terk ettiği zaman İsmail’in 16 yaşındadır. 16 yaşındaki bir genç nasıl oluyor da bebek yaşta oluyor? Tefsirde; “cahiliye döneminde Safa tepesinde İsaf, Merve tepesinde Naile isimli iki put bulunuyordu. Putperest Araplar da bu iki tepe arasında gidip gelirler (sa’y) ve adı geçen putların yanında kurban keserlerdi. İşte bu putperest geleneğinden dolayı Müslümanlar bu iki tepe arasında sa’y etmekten çekinince, bunda bir günah ve sakınca bulunmadığını bildiren ayet nazil oldu” deniyor. Bu putperest adetinin İslam’a sokulması, İslam temel anlayışı ile bağdaşmaz. Safa ve Merve’nin Allah’ın nişanları olduğu ifadesi, putperestlere hoş görünmek için midir? Putların bulunduğu yerleri kutsallaştıran söz Allah kelamı olabilir mi? Kainat olduğu gibi Allah’ın nişanıdır.
- insanlardan kimi vardır ki, Allah’tan başka bazı varlıkları Allah’a denk tanrılar sayar da bunları Allah’ı sever gibi severler. İman edenler ise en çok Allah’ı severler. Keşke zalimler-azapla yüz yüze geldiklerinde anlayacakları gibi- şimdide bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu anlasalardı!
“Keşke zalimler bütün kuvvetin….. Allah’a ait olduğunu anlasalardı.” Allah zalimlerin anlamasını istiyor ki keşke diyor. Yani zalimler Allah’ın iradesine uymuyor. Bunun böyle olabileceğine inanmak, Allah’ın sınırsız kudret sahibi olduğu inancına gölge düşürür. Allah kudretini sınırlayacak söz söyler mi?
- Allah size sadece murdar eti, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş hayvanı haram kıldı. Ama biri zorda kalırsa, haksızlığa sapmadıkça kendisine günah yoktur. Biliniz ki Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
Tefsirde ayetin “Ama biri zorda kalırsa, haksızlığa sapmadıkça kendisine günah yoktur. Biliniz ki Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir” kısmından hiç bahis yok. Allah’ın verdiği ruhsatı saklamak, uydurulan dinin gereği midir?
- Allah’ın indirdiği kitabın bir bölümünü gizleyenler ve onu az bir karşılık için satanlar yok mu, onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Allah kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onları arındırmayacak! Onlar için elem verici bir azap vardır.
Bu ayet adeta tefsiri yapanları tanımlıyor.
- Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır. Hür kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi.. Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en güzel bir biçimde ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabbinizden size bir hafifletme ve bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır.
Tefsirde; “İslam’dan önce aralarında ihtilaf bulunan, karşılıklı olarak bir çok insanın katledildiği ve yaralandığı iki kabileden biri, kendini diğerinden üstün görüyor, bir erkeğe karşı iki erkek, bir kadına karşı bir erkek, bir köleye karşı bir hür erkek öldürülmek istiyorlardı. Her iki kabilede Müslüman olduktan sonra bu istek ve uygulamayı sürdürmeye kalkışınca, şahsi intikamı hukuki kısas cezasına çeviren, cezayı şahsileştiren (katilden başkasının öldürülmesini yasaklayan), canlar arasında değerli değersiz farkını bulunmadığını, dokunulmazlık ve değer bakımından bütün canların birbirine eşit olduğunu bildiren ayetler geldi” deniyor. Bu ayetten, cezanın şahsileştirildiğini, canlar arsında değerli değersiz farkı bulunmadığını, dokunulmazlık ve değer bakımından bütün canların eşit olduğunu anlamak mümkün değil. Arap kabilelerinin ilkel gururun ortaya koyduğu kısas uygulamasının, daha yumuşatılarak İslam’da devamını Allah mı istiyor?
- Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız.
Sınırsız bilgi ve kudret sahibi olan Allah, yaptığının ne sonuç vereceğini bilmiyor mu da, “umulur sakınırsınız” diyor? Yaşar Nuri Öztürk’ün Kur’an Meali’nden;
- Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.
Allah umut eder mi? 183-184. Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı. İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerden sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bir iyiliği mecbur olamadan yapan için bu (yaptığı) iyidir. Ama orucu tutmanız –bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır. Tefsir: Oruç, Allah’ın buyruğunu yerine getirmek için veya farz yahut vacip olmamakla birlikte O’nun hoşnutluğunu kazanmak için nafile niyetiyle müminin, belirli bir süre zarfında her türlü yemeyi, içmeyi ve cinsi ilişkiyi terk etmesidir…..Hz. Peygamber’in mensubu bulunduğu Kureyş kabilesinden olanlar da aşure günü oruç tutarlardı. Mekke’den Medine’ye hicret edilince burada Yahudilerin de aynı günde oruç tutukları görüldü. Hz. Peygamber bunun sebebini sordu; “Bugün Allah Teala’nın Musa’yı kurtardığı gündür” dediler. “Bizim Musa ile olan hak ilişkimiz sizinkinden daha fazla” buyurdu ve o gün kendisi oruç tuttuğu gibi müminlerin de tutmasını emretti. Bir yıl sonra ramazan orucu farz kılınınca Hz. Peygamber, aşure orucu için “Dileyen tutsun, dileyen tutmasın” buyurdu. Böylece sözü edilen oruç farz olmaktan çıktı, mendup bir ibadet hükmünü aldı. Kur’an’da geçen “üzerinize yazıldı” ifadesi-aksine bir karine bulunmadığından- “farz kılındı” manasına gelmektedir. Bu ayet hicretin 1. yılında Hz. Peygamber tarafından tutulması emredilen aşure orucunun farz olma hükmünü kaldırmış, onun yerine 2. yılın başında ramazan orucunu farz kılmıştır. Kuran’a göre peygamber sadece tebliğ eder. (Maide 99. Peygamberin görevi, tebliğ etmekten ibarettir. Allah ise açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir.) Uydurulan dinde peygamber farz kılar veya farzı kaldırır. Peygambere böyle yetkiler vererek uydurulan dini şekillendirmek ve insanları sömürmek daha kolay olur.
- O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği ramazan ayıdır. Artık sizden kim bu aya yetişirse onu oruçla geçirsin. Kim de yolcu veya hasta olursa, başka günlerden sayısınca tutar. Allah sizin için kolaylık istiyor güçlük çekmenizi istemiyor. Sayıyı tamamlamanız, sizi doğru yola iletmesine karşı Allah’ın ululuğunu dile getirmeniz ve umulur ki şükredersiniz diye (uygun hükümler gönderiyor.)
Orucun güç bir ibadet olduğu açık. Allah, maden ki bizim için kolaylık istiyor, güçlük çekmemizi istemiyor, orucu niçin farz kılıyor? Allah’ın kullarını, kulları güçlük çekmeden, doğru yola iletemez mi? Sınırsız kudret sahibi olan Rabbimin bunu yapamayacağını düşünmek ona gereği gibi inanmamanın bir ürünü olur. Ayette “umulur ki şükredersiniz” ifadesi var. Allah umar mı? Yaşar Nuri Öztürk’ün Kur’an Meali’nden; 186- Kullarım sana benden sorarlarsa ben Karib’im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi onlarda bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğruyu ve iyiyi bulabilsinler. Allah’ın dua edenin çağrısına yakardığı anda cevap vermesine şimdiye kadar şahit olan var mı? Kader inancına göre duanın anlamı var mı? Çünkü her şey olacağına varacaktır.
- Oruç gecesinde kadınlarınızla birleşmek size helal kılındı. Onlar sizin için elbisedir, sizde onlar için elbisesiniz. Sizin kendinize hıyanet etmekte olduğunuzu Allah bilmiş, tövbenizi kabul etmiş ve sizi bağışlamıştır. Şimdi artık onlarla birleşin ve Allah’ın sizin için yazdığını isteyin. Fecirden siyah ip beyaz ipten sizin için ayırt edilir hale gelinceye kadar yiyin ve için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmişken kadınlarla cinsel ilişkide bulunmayın. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; sakın bu sınırlara yaklaşmayın. Allah ayetlerini insanlar için işte böyle açıklar. Umulur ki sakınırlar.
Allah, umut eder mi? Buna inanmak Allah’ın sınırsız kudretine inanmamak anlamına gelir.
- Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın, fakat aşırılığa sapmayın; Allah aşırılığa sapanları sevmez.
- Onları yakaladığınız yerde öldürün, sizi çıkardıkları yerden sizde onları çıkarın. Fitne öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram civarında onlar sizinle savaşmadıkça siz de orada onlarla savaşmayın. Şayet sizinle savaşmaya kalkışırlarsa o zaman onları öldürün. İşte kafirlerin cezası böyledir.
- Eğer onlar vazgeçerlerse, artık Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
- Fitne ortadan kalkıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın; fakat vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına saldırmak yoktur.
Bu ayetlerden fitne çıkaranların ve inanmayanların yaşama hakkı yoktur. Tefsirde fitne inananları imanlarından vazgeçirme girişimi olarak değerlendirildikten sonra; “Ayrıca bu şekildeki bir inkar tehlikesi yalnız ilk dönemlerde olmuş bitmiş bir durum olmayıp sonraki zamanlarda benzer durumlar yaşandığı gibi, günümüz dünyasında da Müslümanlar dinleri, inanç ve ahlak konusunda zaman zaman son derece ağır imtihanlar yaşamakta, çok yönlü ve çok çeşitli yıkıcı faaliyetlerle karşı karşıya kalabilmektedir. Bu sebeple Kur’an’ı Kerim’in, söz konusu fitneler karşısında mutlaka tedbirli olmayı ve olabildiğince bu tür gelişmelerle mücadele etmeyi amaçlayan uyarısının önemi devam etmektedir” deniyor. Fitne çok muğlak bir ifadedir. Neyin fitne olduğuna ve neyin olmadığına karar vermek kişinin kendi görüş ve kültürel konumuna bağlıdır. Yukarıdaki yorumun doğruluğunun kabul edilmesi halinde, İslam’ın terör yaratmasına zemin hazırlanmış olur. Günümüzde yaşanan terör olaylarının İslam kaynaklı olduğu savı da haklılık kazanmış olur. Yukarıdaki ayetleri içeren bir inanç sistemi barışa hizmet edebilir mi? 191. ayette “yakaladığınız yerde öldürün” deniyor. Yani aman dilemelerine aldırmayın, esir almayın. Allah zulme onay verir mi?
- “Haccı ve umreyi de Allah için eksiksiz yerine getirin; engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, mahalline ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Fakat içinizden biri hasta ise veya başından bir rahatsızlığı varsa (tıraşını olup) oruç, sadaka veya kurban olarak bir fidye ödesin. Güvenlikte olduğunuzda haçtan önce umre yapan kişi, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin. Bulamayan ise hac sırasında üç gün, döndükten sonrada yedi gün yani tam on gün oruç tutmalıdır. Bu, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’ın buyruğuna saygılı olun ve bilin ki Allah’ın cezalandırması çok şiddetlidir.
Ailesi Mescid-i Haram civarında oturanlar niçin bu orucu tutmaktan muaftır? Ailesi Mescid-i Haram civarında oturanlara ayrıcalık tanınması ilahi adaletle bağdaşır mı?
- Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca karar verip niyet ederse, bilsin ki hac sırasında kadına yaklaşmak, günaha sapmak ve tartışıp çekişmek yoktur. Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. Azık edinin; kuşkusuz azığın en iyisi takvadır. Öyleyse bana saygı duyun, ey akıl sahipleri!
Günümüzde hac sırasında oluşan izdihamlar çok acı olaylara neden olmaktadır. Ayette adı geçen aylarda hac yapılabileceğine göre, bu izdihamı ortadan kaldırarak acı olayları önlemek imkanı varken, böyle bir önlemin sünnete ve haccın anlamına aykırı olacağı gerekçesiyle alınmamış olmasını açıklamak akıl sınırlarını zorlar. Hac sırasında uyulması gereken kuralların hacca niyet etmekle başladığını söylemek pek mantıklı değil. Hac mevsimi üç aylık bir süreyi kapsadığı halde bunu birkaç güne sığdıran bir uygulamayı savunmakta ve buna gerekçe olarak Hz. Peygamberin uygulamasını göstermek Allah’ın dininin yerine peygamber dinini ön plana çıkarmak olur. Yobazlıkta budur herhalde?
- Hacca mahsus ibadetlerinizi bitirdiğinizde de, atalarınızı andığınız gibi, hatta daha canlı bir şekilde Allah’ı anın. Ama insanlardan öyleleri var ki, “Ey rabbimiz! Bize bu dünyada ver” diye dua ederler. Böyle bir kimsenin ahretten hiç nasibi yoktur.
Allah’a inanan sadece dünya için ister mi? İlahi kelam böyle bir soru yaratılmasına neden olur mu? Ayette “atalarınızı andığınız gibi, hatta daha canlı bir şekilde Allah’ı anın” deniyor. Putperest adetlerini örnek göstermek İslam’la ne derece bağdaşır?
- İnananlarla alay ederek inkara sapanlar dünya hayatının çekiciliğine kapıldılar. Ama Allah’tan korkanlar onlardan kıyamet gününde üstün olacaklardır. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.
Allah niçin kendinden korkanları bu dünyada da inkarcılardan daha üstün konuma getirmiyor kendinden korkanları, inkarcılardan daha fazla rızık sahibi yapmıyor? Rızkı Allah dilediğine verdiğine göre yoksulluk Allah’ın takdiri mi oluyor? Haksız kazanca Allah mı onay veriyor? Allah’ın mutlak adil olduğuna inanlar için kabulü zor bir ifade.
- İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberleri gönderdi; onlarla aracılığı ile, anlaşmazlığa düştükleri konularda, insanlar arasında hüküm vermek için gerçeği içeren kitabı indirdi. Ancak kendilerine apaçık geçekler geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden, o kitap hakkında, sadece onun verildiği kimseler anlaşmazlığa düştüler. Sonra Allah kendi iradesiyle, onların, hakkında ayrılığa düştükleri müminlere gösterdi. Allah dilediği kişiyi doğru yola iletir.
Allah’ın çözüm için göndermiş olduğu kitap ve peygamberler nasıl anlaşmazlık nedeni olabiliyor? Allah mutlak kudret sahibi olduğuna göre ve insanların anlaşmazlığa düştüğü konuları halletmek için peygamberler ve kitaplar gönderdiğine göre; nasıl oluyor da, o kitabın muhatapları, o kitapta anlaşmazlığa düşüyorlar? Allah, dilediği kişiyi doğru yola ilettiğine göre, doğru yolu bulmak insan iradesi dışında mıdır? Doğru yolu bulamamış olanların sorumlu tutulması, mutlak adil olan Rabbimin ilahi adaleti ile bağdaşır mı?
- Sana haram ayı; onda savaşmayı soruyorlar. De ki: Onda savaşmak büyük günahtır. Allah’ın yolundan menetmek, ve O’nu inkar etmek, Mescid-i Haram’dan engellemek, halkını oradan çıkarıp sürmek ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de öldürmekten daha ağırdır. Güçleri yeterse sizi dininizden çevirinceye kadar durmadan sizinle savaşırlar. İçinizden kim dininden dönerde kafir olarak ölürse, dünyada ve ahrette amelleri boşa gidenler işte bunlardır.
Müşriklerin haram ayları İslam’da niçin kabul görüyor? “Dinden dönenin öldürülmesi gerekir” diye bir hüküm Kur’an’da olmamasına rağmen, tefsirde, dinden dönenin öldürülmesi gerekir, şeklindeki yorumlara geniş yer verilmiş ve bu konuda hadislerin olduğu belirtilmiş.
- Sana içkiyi ve kumarı soruyorlar. De ki: Bu ikisinde insanlar için büyük zarar ve bazı faydalar vardır; zararları da faydalarından büyüktür. Sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: İhtiyaç fazlasını. Allah sizin için ayetlerini işte böyle açıklıyor ki düşünesiniz.
Kuran; Kuran’ın kendinden önce gelen kitapları doğrulayıcı kitap olduğunu ve Allah’ın kanunlarında değişiklik bulunulamayacağını ifade eder. Peki, Yahudilere ve Hıristiyanlara haram olmayan içki Müslümanlara niçin haram? Allah kulları arasında ayrım gözetir mi? Tefsirde;( Bu yasaklama da birden olmamış, önce “sarhoş iken namaz kılmak” menedilmiş, sonra “içki ve kumarın bazı faydaları bulunmakla beraber zararını daha büyük olduğu” bildirilmiş ve böylece insanlar kesin yasaklanmaya hazırlanmış; nihayet “içki, kumar… şeytan işi iğrenç şeylerdir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz” buyrularak içki ve kumar Müslümanlara kesin olarak haram kılınmıştır. Başta Hz. Ömer olmak üzere birçok sahabinin çeşitli sebeplerle içki ve kumarın hükmünün açıklanmasını istemeleri, ilgili açıklamalar peşi peşine geldikçe daha fazla açıklama talep etmeleri içki ve kumarı yasaklayan, yasaklama gerekçelerini sıralayan ayetlerin iniş sebepleri arasında zikredilir.) deniyor. Allah, Hz. Ömer ve birçok sahabinin isteğine göre mi karar veriyor? Allah’a gereği gibi inanalar buna nasıl inansın? İhtiyaç fazlası infak edilecek olursa; sermaye birikimi nasıl oluşacaktır? Tefsirde bu konuya hiç dokunulmamış.
- İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Şundan emin olun ki imanlı bir cariye, sizin hoşunuza gitse de müşrik bir hür kadından iyidir. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle de kadınlarınızı evlendirmeyin. Şundan da emin olun ki imanlı bir köle, sizin hoşunuza gitse bile müşrik hür bir kişiden iyidir. Onlar insanları ateşe çağırırlar, Allah ise izni ile cennete ve bağışlanmaya çağırır, gerektikçe hatırlasınlar diye insanlara ayetlerini açıklar.
“Allah’a ortak koşan erkeklerle de kadınlarınızı evlendirmeyin” deniyor. Kadınların nasıl ve kiminle evleneceklerine erkekler karar veriyorsa, kadın erkek eşitliği havada kalmaz mı? Teğabün suresi 2. ayet; “Sizi yaratan O’dur. Ama kiminiz inkar, kiminiz iman ediyor. Allah yapıp ettiklerinizi görüyor.” Tefsir: Bu ayete göre; iman bakımından insanlar “mümin” ve “kafir” olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. Buna göre Hıristiyan ve Yahudiler de kafirdirler. “Mümin kadınları kafirlere geri vermeyin, bunlar onlara helal değildirler….” (Mümtehine 60/10) ayetine göre hiçbir kafire Müslüman kadın verilmez. Teğabün suresinin 2. ayetine göre Hıristiyan ve Yahudileri kafir olarak nitelemek, ayeti saptırmak ve sapık bir amaç doğrultusunda kullanmaktan başka bir şey değildir. Çünkü Kuranın birçok ayetinde Ehl-i Kitap inancının hak din olduğu belirtiliyor. Allah’a inandığını iddia edenlerin, onun ayetini saptırmaları ancak münafıklık olarak değerlendirilebilir. Bu anlayışta olanların dünya barışına ne katkısı olabilir?
- İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri kendi başlarına (evlenmeksizin) dört ay on gün beklerler. Bekleme süresinin sonuna geldiklerinde kendi haklarında, normal ölçülerde yapıp ettiklerinden size bir sorumluluk yoktur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.
Tefsir: Cahiliye döneminde kocası ölen kadınlar mağaramsı bir yere kapanır, kimseyle temas etmez, yıkanmaz, saçlarını taramaz, tırnaklarını kesmezdi. Hz. Peygamber bu şekilde yas tutmayı yasakladı; akraba için üç gün, koca için ise karısına mahsus olmak üzere dört ay on gün bir nevi yas tutmayı meşru kıldı. Yas tutan kadın renkli elbiseler giymez, makyaj yapmaz ve güzel koku sürünmez. Bu tefsire göre dört ay on gün bekleme süresini belirten ayet peygamberin sözü oluyor. Bunun adı şirk değil de nedir? Uydurulan dinin temsilcileri Allah’a şirk koşmada bir sakınca görmeyecek kadar mümindirler.
- O peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldı. İçlerinden bir kısmıyla Allah konuşmuş, bir kısmını da derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya açık deliller verdik ve onu Ruhulkudüs’le destekledik. Allah dileseydi elçilerin ardından gelen insanlar, kendilerine bunca açık deliller geldikten sonra birbirine düşüp savaşmazlardı; lakin farklı yollara yöneldiler. Bu sebeple kimileri iman etmiş kimileri de inkar etmişlerdir. Allah dileseydi aralarında savaşmazlardı fakat Allah dilediğini yapar.
Allah rahim ve rahman olduğuna göre insanların savaşıp, bir yığın acı ve yoksulluk çekmesini niçin dilesin? Bu ayetle 285. ayet arasında da bir uyumsuzluk var. 285. ayet “ Allah’ın elçisi ve müminler, rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her bir Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. “O’nun elçileri arasında ayrım yapmayız” ve “İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz rabbimiz, gidiş sanadır” dediler. Allah peygamberleri farklı kıldığına göre, inanların bu farklılığı kabul etmesini niçin yasaklıyor?
- Ey iman edenler! Alım satım, dostluk ve aracılığın olmadığı bir gün gelip çatmadan Allah’ın size verdiklerinden O’nun için harcama yapın. Kafirler zalimlerin ta kendileridir.
Tefsir: Ehl-i sünnet’e göre ahrette Allah Resulü’nün ümmetine şefaati olacaktır, bu husus birçok ayet ve hadiste bildirilmektedir (bk. Bakara 2/48). Hz. Peygamber’den başka genel olarak peygamberler, melekler, şehitler, Kur’an ve müminlerin şefaatine izin verileceğine, bunların da bazı kimseler için şefaatçi olacaklarına dair hadisler vardır. (Bakara 2/48: öyle bir günden korkun ki, o gün kimse bir başkası için bir şey ödeyemez; hiç kimseden şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz; onlara asla yardım da yapılmaz.) Gerek bu ayet ve gerekse Bakara suresi ayet 48 e göre şefaatin olmayacağı çok açık. Şefaat anlayışı, sorumluluk ve herkesin hak ettiğinin karşılığını görecektir kuralına gölge düşürür. Aynı zamanda ilahi adaletle de bağdaşmaz. Tefsirin doğruluğunu ve Kur’an’a uygunluğunu kabul etmek mümkün değildir.
- Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O’na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O’nun ilminden hiçbir şeyi-dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür.
Ayetü’l-kürsi adıyla anılan bu ayetin tefsirinde; (Yine Übey’in hurmasına şeytana tabi bir cin musallat olmuş; vermeyi, dağıtmayı seven Übey’i bundan vazgeçirmek üzere hurmayı aşırmağa başlamıştı. Übey mahluku takip ederek yakaladı. Garip bir şekli vardı. Onunla konuşunca kimliğini ve maksadını anladı. Kendilerinden nasıl kurtulabileceğini sorunca “Bakara suresindeki kürsi ayeti ile” dedi ve ekledi: “Onu akşamda okuyan sabaha kadar, sabahta okuyan akşama kadar bizden korunmuş olur. “Sabah olunca Übey durumu Hz. Peygamber’e aktardı. Resulullah, “Habis doğru söylemiş” buyurdu.) Bu olayın masaldan öte bir yönü yok. Cinin kendini etkisiz hale getirecek yolu göstermesi, şeytanlık sıfatıyla bağdaşmaz. Böyle masalları dine ikame ederek, dini yozlaştırmağı meslek edinenlere mi profesör deniyor. Bakara 48. ve 254. ayetlere göre şefaat yok. Fakat bu ayette Allah’ın iznine tabi olarak var. Her şeyin Allah’ın iznine tabi olduğu, bir gerçek. Şefaatte bu kapsamda. Onun için, bununda Allah’ın iznine tabi olduğunu, belirten ifade ilahi olabilir mi? Önceki ayetlerle olan çelişki nasıl açıklanabilir?
- Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir.
Tefsir: 1. Hz. Peygamber Araplardan cizye kabul etmemiş, onları ya Müslüman olma ya da savaşı ve ölümü göze alma seçenekleriyle karşı karşıya bırakmıştır. Şu halde “Dinde zorlama yoktur” ayetinin hükmü kaldırılmıştır. Hükmü kaldıran ise başka ayetlerde (Tevbe9/73, 123; Tahrim 66/9; Fetih48/16) “Müslüman oluncaya kadar kafirlerle savaşını” emreden Allah’tır. Tevbe 73. Ey peygamber! İnkarcılara ve münafıklara karşı cihat et, onlara sert davran; onların varacağı yer cehennemdir ve bu kötü bir sondur. Tevbe 123. Ey iman edenler! İnkarcılardan yakınınızda bulunanlarla savaşın. Bunlar sizin çetin gücünüzü görsünler. Biliniz ki Allah, buyruğuna karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. Fetih 16. Arkada kalan bu Bedevi topluluklara de ki: “Yakında çetin güç sahibi bir topluluğa karşı çağrılacaksınız; ya kendileriyle savaşacaksınız yahut Müslüman olacaklar. Bu çağrıya uyarsanız, Allah size güzel bir karşılık verecek, daha önce olduğu gibi geri durursanız, sizi acı bir şekilde cezalandıracak.” Tahrim 9. Ey peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihat et, onlara sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir ve bu çok kötü bir sondur. Bütün bu ayetlerden anlaşılan, tefsirde belirtildiği gibi ayetin hükmünün kalkmış olduğudur. Allah gönderdiği ayeti, başka bir ayetle hükümsüz kılar mı? Bu onun kudretiyle ve ilmiyle bağdaşmaz.
- Allah iman edenlerin velisidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlerin velileri ise sahte tanrılardır; onları aydınlıklardan çıkarıp karanlıklara sokarlar. İşte bunlar ateşliklerdir, bunlar orada devamlı kalıcılardır.
Bu ayetten; sahte tanrıların insanlar üzerinde olumsuz yönde etkili oldukları anlaşılıyor. Ayet geldiği zaman insanların bir kısmı, sahte tanrı olarak, putlara tapıyorlardı. Putların cansız olduklarına göre insanları nasıl etkileyebiliyor? Mantıksız ilahi kelam olur mu?
- Mallarını Allah yolunda harcayanların örneği, her başağında yüz tanenin bulunduğu yedi adet başak çıkaran bir tohum tanesi gibidir. Allah dilediğine katlayarak verir, Allah (zat ve sıfatlarında) sınırsızdır, her şeyi bilmektedir.
Allah dilediğine katlayarak verdiğine göre, haksız kazançla da elde edilmiş olsa, zenginlik ilahi bir takdir midir? Bu ilahi adaletle bağdaşır mı?
- O, dilediğine hikmeti verir ve kime hikmet verilirse o kimse birçok hayra nail olmuş
demektir. Bunu ise ancak derin kavrayış sahibi olanlar düşünüp anlarlar. Bilgi sahibi olmak için insanın uğraşısının bir değeri yok mudur? İnsana vermiş olduğu iradeyi ve gücü Allah yok sayar mı?
- Onları doğru yola iletmek senin üzerine bir borç değildir, fakat Allah dilediğini doğru yola iletir. Hayır için yaptığınız her harcama kendiniz içindir. Verdiklerinizi ancak Allah rızası için verirsiniz. Hayır için yaptığınız her harcamanın karşılığını da hiçbir haksızlığa uğramaksızın tam olarak alacaksınız.
İnsanları doğru yola iletmek peygamberin üzerine borç değilse, cihat niçin var? Peygamberin sorumlu olmadığı bir konuda inanlar mı sorumlu? Allah dilediğini doğru yola ilettiğine göre; doğru yolu bulamayanların günahı ne? 284.Göklerde ve yerde ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah’a aittir. İçinizdekini açığa vursanız da gizleseniz de Allah sizi ondan hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder; Allah her şeye kadirdir. İnsan içinden geçenlere nasıl engel olur? Allah insanı içinden geçenleri engelleyemeyecek konumda yarattı. Yarattığı konumdan kaynaklanan bir nedenden, insanı sorumlu tutmak ilahi bir kural olabilir mi? Tefsir: Müslim’den nakledilen bir hadis “Allah ümmetimin içinden geçirdiklerini-söylemedikçe ve yapmadıkça- bağışlamıştır.” “Kulum iyi bir şeyi yapmağa niyetlendiği zaman ona bir sevap yazarım, onu yaptığı zaman ise ondan 700’e katlayarak sevap yazarım. Kötü bir şey yapmağa niyetlenip de onu yapmazsa günah yazmam, yaptığı taktirde ise bir günah yazarım” 1.Yukarıda meali verilen hadise göre ayetin hükmü kalkmıştır. Yani Allah Teala önce zihninden geçenlerden de insanları sorumlu tutacağını bildirmiş sonrada bu hükmü, “insanın gücünün yetmeyeceği, elinde olmayan şeylerin sorumluluk konusu olmayacağını bildiren” ayetle kaldırmıştır. Allah’a böyle bir davranışı yakıştırmak, onun kudretini bilmemektir. Bunlara inanan Allah’a gereği gibi inanamaz. 3 Al-i İmran:
- Siz rahimlerde dilediğince şekillendiren O’dur. Mutlak güç ve hikmet sahibi olan Allah’tan başka İlah yoktur.
Allah dilediği için mi, sakatlar doğuyor? Bugün tüp bebek olarak erkek veya kız, isteğe göre yapılabiliyor. Bu ayete göre, bunun olmaması gerekmez mi? Tefsir: Rahimlerde insanların muayyen bir biçim kazanması, önceden var olan ve yaratıcı kudretin üzerinde bulunan bir sistemin dayatmasının bir sonucu değil, her olayda sınırsız şekil verme gücüne sahip ve fail-i muhtar olan ulu Allah’ın tercih ve iradesinin eseridir. Bu tefsire ve dolaysıyla ayete göre; hiçbir günahı olmayan bebekleri Allah sakat yaratıyor. Rahim ve rahman olan Allah’a böyle bir şeyi isnat etmek, O’na gereği gibi inanmamanın bir sonucu olabilir. Sakatlık Allah’ın değil onun yasalarına uymayanların eseridir.
- Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’anın) bir kısım ayetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşabihlerin peşine düşerler. Halbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; birde ilimde yüksek payeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimizin katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar.
Hud suresi; 1. Ayet: Elif- lam- ra. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberi olan Allah tarafından ayetleri sağlam kılınmış, sonrada açıklanmış bir kitaptır. Zümer suresi; 23. Ayet: Allah, kendi içinde uyumlu, gerçekleri tekrar tekrar dile getiren bir kitap olarak sözlerin en güzelini indirdi. Rablerinden korkanların onun etkisiyle tüyleri ürperir, sonra yine Allah’ı anmaya yönelerek bedenleri ve kalpleri huzura kavuşur. İşte bu kitap Allah’ın bir rehberi olup dilediği kimseyi onunla doğruya yönlendirir; ama Allah kimi şaşırtırsa artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.
- ayet müteşabih ayetlerin olduğunu, diğer iki ayette olmadığını belirtiyor. Allah kelamında uyumsuzluk olur mu? Zümer 23 de; Allah’ın kitapla dilediği kimseyi doğruya yönlendirdiği ve şaşırttığına da doğru yolu gösterecek kimsenin olmayacağı, belirtiliyor. Bu koşullarda Allah’ın insanları yaptıklarından sorumlu tutması, ilahi adaletle asla bağdaşmaz. Böyle ilahi kelam olur mu?
- Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi eğriltme, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfü en bol olan yalnız sensin.
Doğruya ve güzele yönelten, sonrada kalpleri bozup eğrilten Allah’sa, insan iradesinin rolü nedir? Tefsir teslimiyet esastır, diyor. Allah’ın insana vermiş olduğu değerleri, akıl ve irade gibi, kullanmaya gerek bırakmayacak bir sistem ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Nefsani arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, soylu atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere düşkünlük insanlara çekici kılındı. İşte bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah’ın katındadır.
Dünya hayatının geçici menfaatleri, ahret hayatının unutulmasına neden olabileceğine göre, insanlara neden çekici kılınıyor? Allah insanları yanıltarak cezalandırmak mı istiyor? Eşlere ve oğullara olan sevginin geçici-iğreti hayatın nimeti olarak değerlendirerek küçümsemek, aile bağının etkinliğini azaltmağa zemin hazırlar. Huzursuzluk kaynağı olabilecek bir söz ilahi kaynaklı olabilir mi? Kız evlatlara sevgi yok mudur?
- Kuşkusuz Allah katında din İslam’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki hak tanımazlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın ayetlerini inkar edenler bilmelidirler ki Allah’ın hesabı çok çabuktur.
İnsanları Allah yönlendirdiğine göre; kendilerine ilim geldikten sonra insanlar, aralarında ki hak tanımazlık yüzünden, nasıl ayrılığa düşerler? Allah hesabı ahrette göreceğine göre, Allah’ın hesabı çabuk görmesi ne anlama gelir? Bu ifadeler ilahi kaynaklı olabilir mi? Tefsir: Terim olarak İslam “Hz. Muhammed’in din adına bildirdiklerinin tamamını bütün varlığıyla benimsemek ve bunu ortaya koyan bir teslimiyet içinde olmak” demektir. İslami anlayışa göre din, irade ve akıl sahibi varlıklar arasında uyuşmazlıkları ve çekişmeleri önleyip uzlaşma sağlayan bir kanundur. Din sadece insanlar arasında değil insanlarla Allah arasında da bir mutabakatı ifade eder. Böylece yaratanın iradesiyle yaratılmışların iradesi arasında bir uyum sağlanmış olur. Teslim olmuş bir iradenin uyuşmazlıkları ve çekişmeleri önleme özelliği olamayacağı gibi, ilahi irade ile de uyum sağlaması söz konusu olamaz. Bu yorum kendi içinde bariz bir mantık çelişkisi taşımaktadır.
- De ki: “Ey mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltirsin, dilediğini alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Hiç kuşku yok sen her şeye kadirsin.”
- “Geceyi gündüze katarsın, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Ve dilediğine sayısız rızık verirsin.”
İnsana verilen akıl, gönül ve iradenin fonksiyonu nedir? Allah vermiş olduğu değerleri işlevsiz hale sokacak sistem kurar mı? Böyle bir ilahi çelişki olabilir mi? 28.Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa artık Allah’la olan bağını koparmış demektir. Ancak onlardan gelebilecek bir tehlikeden korunmanız başkadır. Allah kendisi hakkında sizi uyarıyor. Sonunda dönüş Allah’adır. Tefsir: Medine’deki bazı Yahudiler zaman zaman ensardan bazı Müslümanlarla gizli temas kurarak onları dinlerinden vazgeçirmeye çalışıyorlardı. Durumu fark eden Rifâa b. Münzir, Abdurrahman b. Cüheyr ve Said b. Hayseme gibi müminler söz konusu Müslümanları dikkatli olmaları konusunda uyardılar. Onlar bu uyarıyı dikkate almayıp Yahudilerle yakın ilişkilerini sürdürdüler. O sebeple bu ayet nâzıl oldu. İnsanın, inansa da, inanmasa da Allah’la olan bağı kopar mı? Allah’a isyan edenlere bile Allah nimet verirken, kafirlerle dost olanlarla Allah bağını koparır mı? İslamiyet Yahudilik ve Hıristiyanlıktan daha mükemmel olduğuna göre; Müslümanların kafirlerle dostluk ilişkisi niçin yasaklansın? Onlarla dostluk ilişkisi Müslüman olmalarını sağlamak için, kolaylık oluşturmaz mı? Ayette, onlardan gelebilecek bir tehlike karşısında onlarla dostluğa izin veriliyor. Tehlikenin geleceği kaynakla dostluk nasıl kurulur? Bu ancak gerçek amacını saklamakla olur ki, buna takıyye denir. Bu da toplumda ahlak bozukluğuna neden olur. Bunun getireceği zarar, kafirlerle dostluğun getireceği zarardan daha fazladır. Allah takıyyeye onay verir mi? Yahudi ve Hıristiyanlar, küfre sapanlarla eş değerde midir? Allah kitap verdiği kullarını küfre sapanlarla eşdeğer tutar mı?
- De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”
Tefsir: Hz. Muhammed ise, dar anlamıyla bir elçi olmaktan öteye şari( din sahibi, yüce Allah) tarafından Kur’an’ı açıklama ve bu çerçevede Kur’an’da özel düzenlemeye tabi tutulmamış hususlarda bağlayıcı bildirimlerde bulunma yetkisiyle donatılmıştır (bk. Nahl 16/44) Bu tefsire göre Hz. Peygamber din konusunda hüküm, farz koyma yetkisine sahiptir. Nahl suresi, ayet 44: O peygamberleri apaçık delillerle ve kutsal metinlerle gönderdik. İnsanlara indirdiklerimizi onlara açıklaman için ve (üzerinde) düşünsünler diye sana da uyarıcı kitabı indirdik. Maide 99. Peygamberin görevi, tebliğ etmekten ibarettir. Allah ise açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir. Bu ayetler, böyle bir yetkiden bahsetmiyor. Peygamberi böyle yetkilerle donatmak, uydurulmuş dinin gereği olmalı.
- Orada Zekeriyyâ rabbine dua edip dedi ki: “Rabbim! Bana tarafından temiz bir nesil ihsan eyle. Kuşkusuz sen duayı işitmektesin.”
- O mabette durmuş namaz kılarken, melekler ona şöyle selendiler: “Allah’tan bir kelimeyi tasdik edici, efendi, iffetli ve salih kullardan bir peygamber olarak Yahya’yı Allah sana müjdeliyor.”
- Zekeriyyâ ise şöyle dedi: “Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çattığı, üstelik karım da kısır olduğu halde benim nasıl oğlum olabilir?” Buyurdu ki: “İşte böyle; Allah dilediğini yapar.”
- ayette; Zekeriyyâ Allah’tan, temiz bir soy isterken ihtiyar ve karısının kısır olduğunu bilmiyor muydu? Böyle bir ifade ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Melekler demişti ki: “ Ey Meryem! Allah seni, kendisinden bir kelimeyle müjdeliyor. Adı, Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da ahrette de itibarlı ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır.
Hazret-i İsa, Allah’ın sözü müdür? Hıristiyanlar Hz. İsa’nın Allah tarafından konuşturulduğuna inanırlar. Kuran bunu onaylıyor mu?
- Allah buyurmuştu ki: “Ey İsa! Ben seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni o inkarcılardan arındıracağım, ve sana tabi olanları kıyamet gününe kadar inkar edenlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte, ayrılığa düşüp durdurduğunuz hususlarda aranızda hükmü o zaman ben vereceğim.”
Hıristiyanlık kıyamete kadar baki midir? Tefsirde bu soruya yanıt verilmediği gibi konunun Nisa suresinin 155-158 inci ayetlerinde ele alınacağı belirtilerek, iş geçiştirilmeğe çalışılmış. Ayetleri uydurulan dine göre yorumlamak amacı güdüldüğü çok açık.
- İnkar edenleri dünyada da ahrette de şiddetli bir azaba çarptıracağım; onların hiç yardımcıları da olmayacak.
Dünyada bu kadar inkar eden varken ve bunların hiçbiride şiddetli azaba çarptırılmamışken, bu ifadenin ilahi kaynaklı olduğu nasıl kabul edilir?
- Doğrusu insanların İbrahim’e en yakın olanı, ona tabi olanlar, şu Peygamber (Hz. Muhammet) ve iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur.
Peygamber yeni bir din getirmemiş midir? Peygamberin İbrahim’in ümmeti olduğu anlaşılıyor. 73.Ve kendi dininize uyanlardan başka hiç kimseye inanmayın. De ki “ Doğru olan yol ancak Allah’ın gösterdiği yoldur. Birine, size verilenin benzeri veriliyor diye mi veya Rabbiniz huzurunda aleyhinize delil getirecekler diye mi (böyle davranıyorsunuz)”? De ki: “Kuşkusuz lütuf Allah’ın elindedir, onu dilediğine verir.” Allah (zatında ve sıfatında) sınırsızdır ve her şeyi bilmektedir. Allah’ın lütfünü elde etmekte, insanın çalışmasının bir rolü yok mudur? Allah insana vermiş olduğu yetenekleri etkisiz kılar mı?
- Rahmetini dilediğine özgü kılar. Allah, büyük lütuf sahibidir.
Allah’ın rahmetini elde etmek insanın elinde değil midir?
- Allah peygamberlerden, “Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdiniz dekini tasdik eden bir elçi size geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz” diyerek söz almış, “Kabul ettiniz mi ve bu ahdimi üstlendiniz mi?” dediğinde “Kabul ettik” cevabını vermişler; bunun üzerine “O halde şahit olun, ben de sizinle beraber şahitlik edenlerdenim” buyurmuştu.
Peygamberlerin yaşadığı sırada başka peygamberler demi gelmiş? Bazı istisnalar hariç, Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. Musa, Hz. Harun ve Hz. Yahya, Hz. İsa gibi. Tarih aynı anda yaşamış başka peygamber yazmaz. Tarihin kaydetmediğini Allah söylemiş olabilir mi? Genelde; peygamberler aynı zamanda yaşamamış, birinin vefatından sonra diğeri gelmiştir. Vefatından sonra gelecek olan peygambere, vefat eden peygamber nasıl inanacak ve yardım edecektir? Allah’ın verdiği aklın kabul etmekte zorlandığı bu ifade ilahi kaynaklı olabilir mi?Tefsirde bir yığın varsayım var.
- Onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa, göklerdekiler ve yeryüzündekiler isteyerek veya istemeyerek hep O’na boyun eğmişlerdir ve O’na döndürüleceklerdir.
Göklerdeki şuurlular kimdir? Yıldızlarda hayat var mıdır?
- De ki: “Allah doğruyu söylemiştir. Öyle ise, hanif olarak İbrahim’in dinine uyunuz. O müşriklerden değildi.”
Hz. Peygamber, bu ayete göre, yeni bir din getirmemiştir.
- Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir grubun sözünü dinlerseniz sizi imanınızdan vazgeçirip yeniden küfre döndürürler.
Ehli kitap kafir midir? Kendilerine verilen kitaba inanmış olanların kafir olması, verilen kitabın küfre neden olduğunu gösterir ki bu akla aykırıdır. Böyle karışık bir ifade ilahi kaynaklı olabilir mi?
- İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
İyiliği emretmek kötülüğü men etmek görevinin içimizden bir topluluğa verilmiş olması kişileri pasifleştirmez mi?
- Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inanmış olsalardı elbette onlar için daha hayırlı olurdu; içlerinde inanalar da var, fakat çoğu yoldan çıkmıştır.
- ayete iyiliği emredip kötülükten men etme içimizde bir topluluğa verilirken, bu ayette bu işi ümmettin yaptığı söyleniyor. Anlamlar örtüşmüyor.
111- Biraz eziyet dışında size asla zarar veremezler. Sizinle savaşırlarsa size sırtlarını dönerler. Sonra onlara yardımda edilmez. Ehli kitap, niçin savaşlarda sırtlarını dönmüyor? Allah kelamı kıyamete kadar geçerli değil mi?
- Allah’tan bir ipe ve insanlardan bir ipe tutunmadıkça, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, onlara alçaklık damgası vurulmuş; Allah’ın gazabına uğramışlar ve aşağılanmaya mahkum olmuşlardır. Bu, onların Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleri yüzündendir. Bu (cüretleri de) onların isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır.
Tefsir: Kur’an’da “Ehl-i kitap” genel olarak Yahudi ve Hıristiyanlar kastedilmektedir. Ancak müfessirler bu ayette Ehl-i kitaba gönderilen zamirlerin sadece Yahudilere ait olduğunu ifade ederler; yani Allah’ın gazabına uğrayıp kendilerine alçaklık (zillet) ve aşağılık damgası vurulanların Yahudiler olduğu kanısındadırlar. Nitekim Yahudiler (İsrail oğulları) hakkında indiği bilinen Bakara suresinin 61. ayetinde de aynı konu aynı ifadelerle vurgulanmıştır. Ancak burada Yahudilerin böyle bir cezaya çarptırılmasının sebebi olarak “Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri, peygamberlere karşı hasmane duygular besleyip içlerinden bazılarını haksız yere öldürmeleri, isyankarlık yapmaları ve Allah’ın koyduğu sınırı aşmaları” gösterilirken, Bakara suresinde bunlara ilaveten başka sebepler de zikredilmiştir. v.s… Kuran’ın birçok yerinde Tevrat’ın hak kitap olduğu ve İsrail oğullarının üstün yaratıldığından bahsedilir. Halbuki bu ayet Yahudi düşmanlığı yaratacak biçimde yorumlanmış. Böyle çelişkilere neden olan sözler ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Hepsi bir değildir: Ehl-i kitap’tan geceleri secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okuyup duran bir topluluk vardır.
Ehlikitaptan cennete giden olacak mı? Bu ayete göre bu soruya olumlu yanıt vermek gerekir. Halbuki yaygın kanaat Müslümanlardan başka kimsenin cennete gidemeyeceği şeklindedir.
- Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Dilediğini bağışlar dilediğine azap eder. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
İnsanın fonksiyonu nedir?
- Allah’a ve Peygambere itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.
Tefsir: “132. ayette ise Allah’ın rahmetine ve bereketine erebilmek için Allah ve Resulü’nün emir ve yasaklarına itaat etmenin gereği vurgulanmaktadır” deniyor. Bunun anlamı; peygamberde Allah gibi haram ve helali belirleyebilir. Bu şirk değil de nedir?
- Yoksa, Allah içinizden cihat edenleri ortaya çıkarmadan ve sabredenleri belirlemeden, cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?
Her şeyi bilen Allah, cihat edecek olanları ve sabredenleri bilmiyor mu da bunları belirlemeye gerek duyuyor? Cihat etmeyen normal bir Müslüman’ın cennete gidemeyeceği anlamındaki söz Allah kelamı olabilir mi? Bu ifade, Uhud savaşı yenilgisinin etkisini azalmak için söylenmiş olamaz mı?
- Hiçbir kimse Allah’ın yazılıp bir süreye bağlanmış izni olmadan ölmez. Kim dünya nimetini isterse ondan kendisine veririz; kim ahret nimetini isterse ona da ondan veririz; ve şükredenleri ödüllendireceğiz.
İnsanın yaşam süresi Allah tarafından belirlenmiş olduğuna göre; herhangi bir şekilde değiştirilemez. Bu süre dolmuşsa ölüm gelecek, yok süre dolmamışsa yaşam devam edecek. O halde; insanı yaşatmaya veya öldürmeye çalışmanın bir anlamı yok. Allah’ın verdiği aklın onaylamayacağı bu ifade Allah sözü olabilir mi? İnsan, dünya çıkarı veya ahret yararı ikilemi karşısında mıdır? Ahreti kazanmak için dünyayı önemsememek İslam dünyasının geri kalma nedeni olmuyor mu?
- Düşmanınıza iki mislini verdirdiğiniz kendi başınıza gelince “Bu nereden başımıza geldi?” mi diyorsunuz? De ki: “O kendinizdendir.” Doğrusu Allah her şeye kadirdir.
- İki ordunun karşılaştığı günde başınıza gelenler, Allah’ın emriyle ve müminleri ayırt etmesi içindi.
Hangisi doğru? 165. ayette savaşta Müslümanların başına gelenlerin, kendilerinden olduğu, 166. ayette Allah’tan olduğu belirtiliyor. Tefsirde, bu durum Allah’ın koyduğu kurallara uygun olarak meydana gelmiştir deniyor. Allah’ı koyduğu kurallar bağlar mı? Böyle tezat içeren sözler Allah kelamı olabilir mi? Bedir’de 70 müşrik öldürülmüş, Uhud’da 70 şehit verilmiştir. “düşmanınıza iki mislini verdiğiniz kendi başınıza gelince” ifadesi de gerçeğe uymuyor.
- İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz fırsatın sakın onlar için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Onlara verdiğimiz fırsat ancak günahlarını artırmaya yarıyor. Onlar için alçaltıcı azap vardır.
Allah küfre sapanlara, işledikleri günahların miktarına göre mi ceza verecek? Küfre sapanlar ebediyen cehennemde kalacağına göre, günahlarının artmış olması neyi değiştirecek? Yoksa, cehennem azabı da kademeli mi? Allah kendi yarattıklarını cezalandırmak için onlara tuzak mı kuruyor? Bu Allah kelamı olabilir mi?
- Onlar, “ Doğrusu Allah, ateşin yiyeceği bir kurban getirinceye kadar hiçbir peygambere inanmama hususunda bizden söz aldı” diyenlerdir. De ki: “Benden önce nice peygamberler size mucizeler ve dediğiniz şeyi getirmişlerdi. Doğru söylüyorsanız onları niçin öldürdünüz?”
Resulleri katledenler, Peygamberin konuştuğu kimseler mi idi?
- Herkes ölümü tadacaktır; yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak ancak kıyamet günüde verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılır da cennete konursa artık kurtulmuştur. Dünya hayatı zaten aldatıcı şeylerden ibarettir.
Hayatı iğreti, sefil ve aldatıcı mı kabul etmek gerekir? İslam toplumlarının geri kalış nedeni bu anlayış olamaz mı?
- Ehlikitap’tan öyleleri vardır ki, hem Allah’a, hem size indirilene hem de kendilerine indirilmiş olana inanırlar, Allah karşı saygı duyup Allah’ın ayetlerini az bir pahaya değiştirmezler. İşte onların rableri katında mükafatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı görmekte çok çabuktur.
Kuran’a inanan Müslüman olmuş olmaz mı? Allah kelamı böyle bir soruya neden olabilir mi? Tefsir: Necaşi için kılınan cenaze namazını, münafıklar “Habeşistan’da ölen bir Hıristiyan’ın cenaze namazını kılıyor!” demeleri, ayetin nüzul sebebi olarak gösteriliyor. Genelde ayetler Peygamber bir sorunla karşılaştığı zaman, peygamberin istediği gibi sorunu çözümleyecek şekilde gelmiştir. Bu da çok ilginç. 4 Nisa:
- Ana-baba ve yakınların bıraktıklarından erkeklere pay vardır; yine ana-babanın ve akrabaların bıraktıklarından kadınlara da pay vardır; azından çoğundan, belli pay.
Y.Nuri Öztürk’ün mealinde:
- Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktıklarından-onun azından da çoğundan da- farz kılınmış bir nasip olarak kadınlara da bir pay vardır.
- Allah size, çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kadın payı kadar (vermenizi) emreder. İkiden fazla kadın iseler bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, anne-babasında her birinin mirastan altıda bir hisse vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona varis olmuşlarsa anasının hakkı üçte birdir. Ölenin kardeşleri varsa anasının payı, vasiyetten ve borcundan sonra altıda biridir. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş paylardır; şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.
7inci ayette erkek ve kadına, mirastan birer pay verilirken, 11inci ayette niçin erkeğe kadının payının iki katı veriliyor? 7. Ayette payın sayısı, 11. Ayette payın miktarı mı belirtiliyor? Çok farklı iki anlam, hangisi doğru? İlahi kelamda tutarsızlık olabilir mi? Tefsir: Sahabilerden Cabir (r.a) hastalanmış, kendini bilmez halde yatarken Resulullah, yanına Hz. Ebubekir’i de alarak onun ziyaretine gitmişti. Abdest aldı, hastanın yüzüne su serpti. Kendine gelen Cabir Resulullah’a, “Malım hakkında ne yapayım?” diye sorunca miras ayetleri nâzil oldu. Nedense ayetler Peygamberin bir sorunla karşılaşması halinde nazil oluyor. Nerdeyse devamlı, Allah’a olayların yol göstermiş olabileceğine iman sahipleri inanabilir mi?
- Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden pişmanlık getirenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahidir.
Tefsir: Ayette geçen “bilmeden” ifadesi, “yapılanın kötülük veya günah olduğunu bilmeden” manasında olmayıp, “bildiği halde iradesine hakim olamayan, bilgisini uygulamayan, nefsine uyup kötülük yapan” manasında kullanılmıştır. Ayet, açık ve net bir şekilde, bilerek yapılan kötülükler için yapılan tövbenin, kabul edilmeyeceğini belirtirken, tefsirde ayet çarpıtılıyor. Bu din uydurmanın gereği olmalı.
- Yoksa, kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çattığında “Ben şimdi tövbe ettim” diyenlerle kafir olarak ölenler için kabul edilecek tövbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır.
“Küfre batmış olarak ölenlere de tövbe yoktur” deniyor. Küfre batmış olan tövbe eder mi? Ölümden sonra tövbe olur mu? Bu ifade ilahi kabul edilebilir mi?
- Elinizin altında bulunan cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı; Allah’ın size emri budur. Bunlardan başkasını, iffetli yaşamak ve zina etmemek kaydıyla, mallarınızla (mehir) istemeniz size helal kılındı. Onlarla karı-koca ilişkisi yaşamanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.
Tefsir: “Bunlardan başkasını, iffetli yaşamak ve zina etmemek kaydıyla, mallarınızla (mehirle) istemeniz size helal kılındı” diye çevirdiğimiz cümlede geçen “muhsın”ı, mealinde olduğu gibi “namuslu, iffetli” manasında anlamak gerekir, “ nikah yapmak şartıyla” şeklinde anlamak doğru değildir. Çünkü kişinin kendi cariyesiyle nikah yapmak mecburiyeti yoktur, ayrıca “gayra müsafihin” (zinaya sapmaksızın) kaydı da bu manaya karine olmaktadır. İslam’ın ilk yıllarında uygulanmış muta nikahı, Caferiye mezhebinde uygulanmaktadır. Ayet bu uygulamaya onay verecek şekilde de yorumlanabiliyor. Bir nevi zina yasağının etrafından dolaşmağa fırsat tanınıyor. Yasağı Allah böyle sulandırır mı?
- İçinizden mümin ve hür kadınlarla evlenmeğe gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan mümin cariye kızlarınızdan alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir. Birbirinizden türeyip gelmektesiniz. Öyleyse iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları şartıyla ve ailelerinin de izniyle onları nikahlayıp alın, mehirlerini de adete uygun olarak verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınların cezasının yarısı gerekir. Bu, içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir; sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
- ayette cariyelerle evlenme halinde nikah emri varken; 24. Ayetin tefsinde gerekmez deniyor. Ayetlerin Allah’ın hükmü olduğunu kabul edenler, bunları nasıl değiştirebiliyor? Anlamak zor.
- Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerinden üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Saliha kadınlar Allah’a itaatkardırlar. Allah’ın korumasına uygun olarak, kimsenin görmediği durumlarda da kendilerini korurular. (Evlilik hukukuna) baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.
Kategorik olarak erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu söylemek, Allah kelamı olabilir mi? Salak erkeklerin, zeki kadınların yöneticisi ve koruyucusu olması, Allah’ın koyduğu kural olabilir mi? Bu durumda kadın erkek eşitliğinden de bahsedilemez.
- Eğer karı-kocanın arasının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Düzelmek isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.
Allah hakemleri başarılı kılmış olsaydı, bu kadar boşanma olur mu idi?
- Allah’a ve ahret gününe iman edip de Allah’ın kendine verdiğinden harcasalardı ne olurdu sanki! Allah onların durumunu hakkıyla bilmektedir.
Allah dilekte bulunur mu? Bu Allah’ın kudretine gölge düşürür ve Allah’a gereği gibi inanmayı engeller. 43.Ey iman edenler! Siz sarhoş iken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, yolcu olan müstesna olmak üzere, cünüp iken de gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya yolculuk halinde bulunursanız yahut sizden biriniz ayakyolundan gelirse ya da kadınlara dokunup da –bu durumlarda- su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprağa yönelin (teyemmüm edin); yüzlerinize ve ellerinize sürün. şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır. Kadına dokununca abdest almak mı gerekir? Kadına dokunulduğu zaman abdestin bozulduğunu kabul eden mezhepler var. Dokunmayı cinsel temas şeklinde yorumlamak zorlamadır. Çünkü cünüplük durumunda abdest almanın gerektiği zaten belirtilmiş. Allah yarattığını böyle küçümser mi?
- kendilerini temize çıkaranlara ne dersin? Hayır, Allah dilediğini temize çıkarır ve kimseye kıl payı kadar haksızlık edilmez.
Temizlenip aklanmada, insanın rolü yok mudur? Allah insana vermiş olduğu değerleri işlevsiz kılar mı?
- Ayetlerimizi inkar edenleri yakında bir ateşe yaslayacağız. Derileri piştikçe, azabı tatsınlar diye, derilerini öncekinden başka derilerle değiştireceğiz. Allah Aziz ve Hakim’dir.
Rahman ve rahim olan Allah, yaratıklarını işkenceyle tehdit eder mi?
- Biz her bir peygamberi, Allah’ın izniyle, ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine kötülük ettiklerinde sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileselerdi, Peygamber de onlar için mağfiret dileseydi, elbette Allah’ı ziyadesiyle affedici ve esirgeyici bulurlardı.
Resul af dilemek için bir aracı rolü de oynar mı? Resulün sadece bir insan olduğunu, tek ayrıcalığının kendisine gönderileni tebliğ etmek olduğunu belirten ayetlerle bu ayet arasındaki farklılık ilahi kaynaklı olabilir mi? Allah’la kul arasında aracının olmadığı bir inançla bu ayet nasıl bağdaşır.
- Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın lütufta bulunduğu peygamberler, sıdıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir; bunlar ne güzel arkadaşlardır!
Tefsir: ..bir sahabi Allah’ın resulüne gelmiş ve dünyayı kendisine dar eden şu endişesini dile getirmiştir: “Ey Allah’ın elçisi! Ben seni kendimden ve çocuklarımdan daha çok seviyorum. Evimde iken seni hatırlıyor, hasretine dayanamadığım için hemen gelip görüyor, yüzüne bakıyorum. Senin ve benim ölümümü düşündüm. Anladım ki sen öldüğünde cennete girdiğinde peygamberlere mahsus yüce makamlarda bulunacaksın. Ben ise cennete girdiğimde seni göremeyeceğimden korkuyorum!” Hz. Peygamber bu sözlere cevap vermeden Cebrail gelmiş, Allah’a ve resulüne itaat edenlerin cennette kimlerle beraber olacaklarını bildiren ayeti getirmiştir. Cennete girecek herkes Allah’a ve resulüne itaat eder. Yukarıdaki ayet, peygamberin konuştuğu sahabiyi teselli eder mahiyettedir. Allah olayların peşinden mi gidiyor? Allah’a inanalar buna ihtimal vermez.
- O halde, dünya hayatını verip ahret hayatını almak isteyenler Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşırda öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükafat vereceğiz.
Allah, kendi yaratığının, yine kendi yarattığı bir başkası tarafından öldürülmesine onay verir mi? Allah insanları savaşa teşvik eder mi? Allah yolunda uğraşmak savaşmakla mı olur? Dinin barış dini olduğu savı doğru değil mi? Dünya hayatını verip ahret hayatını almak, Müslümanların geri kalmış olmalarının nedeni değil mi? Bugün dünyayı yakan terörün kaynağı bu anlayış değil mi? 78.Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalar; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa “Bu Allah’tan” derler, başlarına bir kötülük gelince de “Bu senden” derler. “Hepsi Allah’tandır” de. Ne oldu de. Ne oldu bu adamlara ki bir türlü sözü anlamıyorlar! “Ne oldu bu adamlara ki bir türlü sözü anlamıyorlar!” Her şeyi bilen Allah, böyle bir hitapta bulunur mu?
- Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.
- ayette iyilik ve kötülüklerin hepsinin Allah’tan olduğu belirtilirken, 79. ayette iyiliğin Allah’tan, kötülüğün nefisten olduğu söyleniyor. Allah kelamında böyle bir farklılık olur mu?
- Resulullah’a itaat eden Allah’a itaat etmiş olur, yüz çevirenlere gelince seni onlara bekçi olarak göndermedik.
Resule böyle bir otorite sağlayarak, onun, bir bakıma, Allah’ın hükmüne ortak konuma gelmesine, Allah onay verir mi?
- Şu halde Allah yolunda savaş. Sen ancak kendinden sorumlu olursun. Müminleri de teşvik et! Allah, inkara sapanların gücünü kıracaktır. Allah’ın gücü daha çetin, cezası daha şiddetlidir.
Allah, tarih boyunca, Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasında yapılan savaşlarda, inkar edenlerin gücünü niçin kırmamıştır. Allah gerçek olmayanı söyler mi?
- Size ne oluyor da münafıklar hakkında ikiye bölünüyorsunuz? Halbuki kendileri hak ettikleri için Allah onları küfre geri çevirmiştir. Allah’ın saptırdıklarını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah’ın saptırdıkları için asla doğruya yol bulamazsın.
İnsanları Allah saptırdıktan sonra, onlar doğru yola getirilemeyeceğine göre; cihat ve tebliğ niçin var? İlahi kelam böyle olur mu? 89.Kendileri nasıl inkar etmişlerse sizin de öyle inkar etmenizi, böylece onlara eşit ve benzer hale gelmenizi isterler. (İman edip) Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan dostlar edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün; hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin.
- Ancak kendileriyle aranızda anlaşma bulunan bir toplumla ilişki içinde olanlar yahut sizinle de kendi kavimleri ile de savaşmayı içine sindiremeyip size sığınanlar müstesna. Allah dileseydi onları başınıza bela ederdi de sizinle mutlaka savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilirler de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse Allah size, onların aleyhine bir yola girme hakkı vermemiştir.
- Bunlardan başka hem sizden hem de kendi topluluklarından emin olmak isteyen kimseleri de bulacaksınız. Bunlar ne zaman fitneye yönlendirilseler hemen dönüp ona dalarlar; bu sebeple sizden uzak durmaz, size barışçı davranmaz ve yakanızdan ellerini çekmezlerse onları hemen yakalayın, ele geçirdiğiniz yerde öldürün. İşte onlar hakkında size apaçık bir yetki vermiş olduk.
89, 90 ve 91. ayetlerden Müslüman olmayanların yaşama hakkı olmadığı anlaşılmaktadır. Yüz çevirmek veya fitne çıkarmak kişinin yorumuna bağlı olduğuna göre, öldürmeyi de kontrol etmek çok zor olur. Bu anlayış teröre ve savaşa zemin hazırlar. Allah insanların huzurunu yok edecek emirler verir mi? Dinde, din ve vicdan özgürlüğü yoktur. Bu ilahi düzen olabilir mi? Savaşta esir almanın hakça bir davranış olduğu açıkken, Allah hakça davranışı engeller mi?
- Müminlerden –özür sahibi olanlar dışında- oturup kalanlar, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat etmekte olanlara eşit olamazlar. Allah, malları ve canlarıyla cihat edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah bütün müminlere güzel gelecek vaat etmiştir, ama mücahitleri, çok büyük bir karşılıkla oturanlara üstün kılmıştır.
Cihat malınla ve canınla Allah yolunda savaşmak olduğuna göre, bu ayet insanları savaşa teşvik ediyor. Allah, kendi yolunda, insanların birbirini öldürmelerini teşvik eder mi? “Öldürün ve ölün size büyük mükafat var”, rahman ve rahim olan Allah’ın emri olabilir mi?
- Kendilerine yazık etmekte iken hayatlarını sona erdirdikleri kimselere melekler “Ne işte idiniz?” dediler, “ O yerde zayıf görülenlerden idik” cevabını verdiler. Melekler ise “ Allah’ın arzı geniş değil miydi, hicret etseydiniz ya!” dediler. İşte onların barınağı cehennemdir ve orası gidilecek en kötü yerdir!
Hicret farz mıdır? Tefsirde hicret etmenin gerekli olduğu belirtiliyor. Allah’a ve peygambere inandığı halde hicret etmeyenleri cehennemle cezalandırmak Allah’ın adaletiyle bağdaşır mı? Peygamber hicreti teşvik ederek konumunu güçlendirmeğe mi çalışıyor?
- Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kafirlerin sizi gafil avlamalarından korkarsanız namazı kısıtlamanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz kafirler sizin apaçık düşmanınızdır.
Tefsir:… insanların yaratılış amacı Allah’a kulluktur, namaz Allah’a kulluğun benzeri bulunmaz bir aracıdır….. İnsan din için değil, din insan içindir. Bu gerçeği kavrayamayanlar, dinin insan hayatını tahrip etmesine zemin hazırlamaktadırlar. İnsanın, yaratılış amacının Allah’a kulluk olduğunu kabul etmesi, hayatını dinin düzenlemesini kabul etmesi ve dine teslim olması demektir. Bu durumda gelişme, sorun çözümlemeğe çalışma, kısacası insan gibi insan olma söz konusu olabilir mi? Akla pranga vuran bir sistem ilahi kaynaklı olabilir mi? 118-119. Allah onu lanetlemiştir, o da “Kullarından belli bir pay alacağım, onları mutlaka saptıracağım, onları boş kuruntularla oyalayacağım. Kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler” demiştir. Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinen kimse elbette apaçık bir ziyana düşmüş olur. Tefsir…Normal olanı ya daha ziyade güzelleştirmek veya değişiklik arzusuyla değiştirmek. Yaratılış düzenini değiştirmeyi hedefleyen bu tip uygulamalar dinen tasvip edilmez Estetik ameliyat veya benzeri uygulamalar şeytanın emri midir? Allah, doğuştan olan kusurların düzeltilmesini yasaklayarak insanları bir ömür özürlü yaşamaya mahkum eder mi?
- İşini güzel yaparak kendini Allah’a veren ve İbrahim’in hanif dinine tabi olan kimseden dince kim daha güzel olabilir? Ve Allah İbrahim’i dost edinmiştir.
“Ve Allah İbrahim’i dost edinmiştir”, Allah’ın yarattığını dost edinmiş olması, ilahi kelam olabilir mi? Buna inanmış olmak Allah’a olan gerçek imanla bağdaşmaz. Tevhit dinleri İbrahim’in dini midir? Bu ayetten anlaşılan orijinal din İbrahim’in dinidir.O halde bütün tevhit dinlerinin bu noktada birleşmesi gerekir. Bakara 135. Onlar,”Yahudi veya Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. Sen de deki; “Hayır! Biz, Hanif olan İbrahim’in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.” Bu ayette bu fikri doğruluyor.
- Ne kadar üzerine düşseniz de kadınlar arasında adil davranmaya güç yetiremezsiniz; bari birine büsbütün kapılıp da diğerini askıda imiş gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a itaatsizlikten sakınırsan diğerini askıda imiş gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a itaatsizlikten sakınırsanız bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, engin rahmet sahibidir.
(3. Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadın veya mülkiyetinizde bulunan cariye ile yetinin; bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.) 3 üncü ayette belirtilen adaletle, 129 uncu ayette belirtilen adalet farklı mıdır? Bu faklılık ilahi kaynaklı olabilir mi? Erkeklerin, kadınlar arasında adil davranmaya güç yetiremeyeceğini bilen Allah, neden 3. ayette çok evliliğe ruhsat veriyor? Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde
- Eğer ayrılırlarsa Allah, geniş nimetinden her birini zenginleştirir. Allah Vasi’dir, genişler ve genişletir; Hakim’dir, hikmeti sınırsızdır.
Boşananlar zengin mi olur?
- Ey iman edenler! Allah’a peygamberlerine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahret gününü inkar eden iyice sapıtmıştır.
Tefsir:.. Ayete göre Kur’an-ı Kerim geldikten sonra yeryüzünde yaşayan ve iman etmek isteyen kimseler Allah’a, meleklere, Kur’an-ı Kerim’e ve ondan önce gönderilen kitaplara (halen geldikleri gibi korunmamış olsalar bile daha öncede kitapların indirilmiş bulunduğuna), son peygamber Muhammed Mustafa’ya ve ondan önce gönderilen peygamberlere ve ahret gününe iman etmek durumundadırlar. Parantez içindeki açıklama,(halen geldikleri gibi korunmamış olsalar bile daha öncede kitapların indirilmiş bulunduğuna) ayetin anlamını saptırmak değil midir? Allah kitapların değiştirildiğini bilmiyor muydu veya sahte kitaplara iman etmeği mi emrediyor? Allah’a peygamberlerine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba inanmayanlar iman etmiş olamayacağına göre, hitabın “Ey iman edenler” diye başlamış olmasının anlamı yok. Allah’ın sözünde böyle bir anlamsızlık olmaz.
- O size kitapta şunu indirmiştir: Allah’ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onların alaya alındığını işittiğiniz zaman, onlar başka bir söze geçmedikçe kendileriyle beraber oturmayın; aksi takdirde şüphesiz sizde onlar gibi olursunuz. Allah elbette münafıkların ve kafirlerin tamamını cehennemde bir araya getirecektir.
Kafirlerin alayları müminleri nasıl kafirleştirir, alaylar iman kaynaklarından daha mı güçlüdür? Yoksa inananların imanlarından şüpheleri mi var? Neye inandığını bilen insan, ayetlerin inkar edildiğini yahut onların alaya alındığını işittiği zaman, bunu yapanları ikna etmeğe çalışır. Elbette, müminin savunduğu tezleri insan aklının onaylaması gerekir. İnanmayanlarla diyalogu koparmanın ne yararı vardır? Allah olumsuz davranışlara onay verir mi? Kafirlerin inanları inançlarından döndürmesi bu inancın ilahi kaynaklı olmadığının kanıtıdır. Çünkü, Allah’a inanalar için, beşeri iradenin ilahi iradeden üstün olması söz konusu olamaz.
- Sizi gözetip duranlar; eğer size Allah’tan bir zafer nasip olursa, “Sizinle beraber değil miydik?” derler. Kafirler kazançlı çıkarsa “Üzerinize kol kanat gerip müminlerden sizi korumadık mı?” derler. Artık kıyamet gününde Allah aranızda hüküm verecek ve kafirlere müminler aleyhinde asla yol vermeyecektir.
Tefsir:..Hz. Peygamber buyuruyor ki: “Allah bana doğusuyla batısıyla bütün dünyayı gösterdi. Doğularını ve batılarını, ondan bana gösterilen yerlere ümmetimin sahip ve hakim olacağını gördüm ve bana kırmızısıyla beyazıyla iki hazine verildi (bu iki hazine altın ve gümüş, Roma ve İran, Suriye ve Irak..şeklinde yorumlanmıştır). Rabbimden ümmetinle ilgili olarak, onları genel bir kıtlık ve yoklukla helak etmemesini, kendilerinden başka bir düşmanı üzerlerine salıp köklerini kazımamalarını ve istiklallerine son vermemelerini, istedim. Rabbim de şöyle buyurdu: “Ey Muhammed! Ben bir hüküm verdiğimde bu geri çevrilemez. Ben sana ümmetinle ilgili olarak onları bir genel kıtlıkla yok etmemeyi, kendileri bölünüp bir gurubu diğerini öldürmedikçe ve esir almadıkça dünya üzerlerine gelse-kendilerinden başka- onların varlıklarına ve istiklallerine son verecek bir düşmanı onlara musallat kılmayacağımı vaat ediyorum” Böyle masal hadisleri de içeren bir din ilahi kaynaklı olabilir mi? İslam dünyasının perişanlığı niçin?
- Arada bocalayıp duruyorlar; ne onlara ne bunlara bağlanıyorlar! Allah’ın şaşırttığı kimseye asla bir yol bulamazsın.
Allah şaşırtmışsa ceza niye? Peygamber kimi yola getirecek? 150-151. Allah’ı ve peygamberlerini inkar edenler, Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyenler, “Bir kısmına inanırız ama bir kısmına inanmayız” diyenler ve bunlar arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu, işte gerçek kafirler bunlardır ve biz kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. Tefsir… Yahudiler ve Hıristiyanlar da- vahye dayalı, ilahi dinlerin mensupları oldukları için- böyle davranmaları gerekirken Yahudiler Hz. İsa’yı ve Hz. Muhammed’i, Hıristiyanlar da Hz. Muhammed’i inkar etmişler, bunların peygamber olduklarına ve getirdikleri kitaplarında Allah’tan geldiğine inanmamışlardır. Bakara suresi ayet 62. Şüphesiz, iman edenler; Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sabiiler’den de Allah’a ve ahret gününe inanıp salih amel işleyenler için rableri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler. Bu ayette, cennete gitmek için, peygamberlere inanmak koşulu yok. Peygamberlerin bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayanlar gerçek kafirse; Allah’a ve ahret gününe inanmayanlara ne diyeceğiz? Ehl-i kitap kafir midir? Bakara suresi 62. ve benzer ayetlerle çelişki teşkil etmiyor mu? İlahi kelamda çelişki olur mu?
- “Allah elçisi Meryem Oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demeleri yüzünden…Halbuki onu ne öldürdüler nede çarmıha gerdiler; (başkası ona benzer kılındığı için) şüphe içine düşürüldüler. Onun hakkında ihtilafa düşenler bu konuda tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta zanna uyma dışında hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmemişlerdir.
- Bilakis Allah onu kendine kaldırmıştır. Allah hikmet ve izzet sahibidir.
(Ali İmran suresi ayet 55. Allah buyurmuştu ki:“Ey İsa! Ben seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni o inkarcılardan arındıracağım ve sana tabi olanları, kıyamet gününe kadar inkar edenlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte, ayrılığa düşüp durduğunuz hususlarda aranızda hükmü o zaman ben vereceğim.”)
- ayette Hz. İsa’nın kesinlikle öldürülmediğini, 158. ayete Allah’a kaldırıldığı bildirilirken; Ali İmran suresi 55. ayette Hz. İsa’nın öldürülerek Allah’a yükseltildiği bildiriliyor. Hangisi doğru? Allah kelamı böyle çelişkili olabilir mi?
- Ehl-i kitap’tan her biri ölümünden önce ona mutlaka iman edecektir; o da kıyamet günü onlara şahit olacaktır.
Bu surenin 155. ayetinde Musevilere dönük olarak “.. Pek azı müstesna artık iman etmezler” deniyor. 159. ayette Ehl-i kitaptan her biri İsa’ya iman edecektir deniyor. Musevilerin ölümünden önce Hz. İsa’ya mutlaka inanacakları gerçek olmadığına göre, Allah gerçek dışı konuşur mu? Ehl-i Kitap Hz. İsa’ya iman edeceğine göre, onları İslam’a davet etmenin faydası ne? Bu ilahi kelam olabilir mi?
- Onlar arasından ilimde ilerlemiş olanlarla müminler-ki bunlar sana indirilene ve senden önce indirilmiş olana iman ederler- namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahret gününe inananlar başkadır. İşte onlara pek yakında bir mükafat vereceğiz.
Tefsir: Bu farklı Ehl-i Kitap mensupları da ikiye ayrılıyor: İlimde derinleşenler, böyle bir özellikleri bulunmamakla beraber fıtri akıllarını kullanarak iman edenler. Kur’an’a inanalar artık mümin olduğuna göre, niçin Ehl-i kitap’tan sayılıyorlar?
- Ey Ehlikitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih ancak Allah’ın elçisidir. Allah’ın Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve ondan bir ruhtur. Şu halde Allah’a ve peygamberlerine iman edin. “(Tanrı) üçtür” demeyin, bundan vazgeçin; hakkınızda hayırlı olan budur. Allah ancak bir tek ilahtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Güvenmek ve dayanmak için Allah yeter.
Tefsir…İsa Mesih Allah’tan bir ruhtur; bütün insanların özünde aynı ruh vardır; çünkü Allah ilk insanın maddesini yaratıp ona insan şeklini de verdikten sonra aynı ruhtan ona da üflemiş, o biyolojik yapı içine “bir ilahi emir olan, mahiyeti bilinmeyen ruh”tan bir parça yerleştirilmiş, insan onunla tamamlanmıştır. Bu anlatılan ilk insan içindir. Hz. İsa’yı sıradanlaştırmağa çalışmak uydurulan dinin gereği olmalı. Ayetten anlaşılan; Hz. İsa Mesih’te Allah’ın ruhu olduğudur. 5 Maide:
- Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin, ayaklarınızı da topuk kemiklerine kadar (yıkayın). Eğer cünüp olursanız temizlenin. Şayet hasta ve yolculuk halinde bulunursanız veya içinizden biri ayak yolundan gelirse yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunursanız, bu hallerde su bulamadığınız taktirde temiz bir toprağa yönelin (teyemmüm edin), yüzünüzü ve ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez, fakat O sizi tertemiz kılmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.
Ayette cünüp olursanız temizlenin dendikten sonra, “kadınlarla cinsel ilişkide bulunursanız” denmesi gereksizdir. Çünkü kadınlarla cinsel ilişkide bulunmak cünüplüğü doğurur. Aynı ayet Yaşar Nuri Öztürk’ün mealinde aşağıdaki gibidir. 6- Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/ yahut yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin. Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşta su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin; yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki şükredesiniz. Tefsir: Ayrıca ayaklarını güzelce yıkamamış ve ökçelerinde biraz kuru kalmış kimseler hakkında Hz. Peygamber, “O ökçelerin ateşten çekeceği var!” diyerek ayakları yıkamanın farz olduğuna işaret etmiştir. İbn Aşur, Enes b. Malik’ten gelen başka bir rivayete dayanarak bu konuda sünnetin Kur’an’ı neshettiği yani ayakları meshetmek Kur’an’la farz kılınış ise de sünnetin bu hükmü kaldırıp ayakları yıkamayı farz kıldığını söylemektedir. Tefsiri, Allah’ın hükmünü kaldırıp peygamberin sünnetini geçerli kıldığı için, bir şirk ifadesi olarak görmek gerekir. Kadına dokunulduğu zaman niçin abdest almak gerekiyor? Kadını öylesine kirli mi görmek gerekir? Şafii mezhebinde kadına dokunulduğu zaman abdest alınır, ki bu ayete uygundur. Çünkü cünüplük halinde abdest almak gerektiği ayrıca belirtilmiştir. Tefsirin yazarları ayeti kendi mezheplerine uydurmakta bir sakınca görmeyecek kadar mümindirler.
- Ey Ehl-i kitap! Resulümüz kitapta bulunup da gizlemekte olduğunuz birçok şeyi size açıklamak üzere geldi; birçoğunu da açığa vurmuyor. Şüphe yok ki size Allah’tan bir ışık, apaçık bir kitap geldi.
Allah’ın açıklamasını istediği şeyleri peygamber gizleyebilir mi?
- Allah kendisinin izniyle rızasını arayanları o kitapla kurtuluş yollarına erdirir, onları karanlıktan aydınlığa çıkarır, onları dosdoğru bir yola iletir.
Allah doğru yolu arayanlara izin vermezse ne olur? Allah izin vermediği halde, insanları sorumlu tutarsa bu ilahi adaletle bağdaşır mı? Böyle bir konum ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Bir zamanlar Musa kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Allah’ın size lütfettiği nimeti hatırlayın. Zira O, içinizden peygamberler çıkardı, sizi hükümdarlar kıldı ve alemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.
Asırlarca köle olarak yaşamış bir toplumun hükümdar kılınması ne anlama geliyor? Mısır da ki köleliğin hükümdarlıkla ne bağlantısı var. Bu Allah kelamı olabilir mi?
- İsrailoğulları, “Ey Musa! Onlar orada bulundukları sürece biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız!” dediler.
Tefsir: .. (Bedir savaşından önce)Bu arada ensardan Mikdad b. Amr el-Kindi şöyle demişti: “Ey Allah’ın elçisi! Biz sana İsrailoğulları’nın Musa’ya dediği gibi ‘Git, sen ve rabbin beraber savaşın, doğrusu biz burada oturacağız’ demeyiz. Fakat , ‘ Git, sen ve rabbin beraber savaşın, biz de sizinle birlikte savaşacağız’ deriz.” Bu surenin Medine döneminde bir defada indiği ve son inen surelerden olduğu rivayet edilir. Yani Bedir savaşından sonra. 24. ayet ensar tarafından, Tevrat’tan biliniyordu. Anlatılan hikayeler genelde Tevrat’ın tekrarından ibaret. Bunları Hz. Peygamberde ensar kadar biliyordu.
- Ben diliyorum ki hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenesin, cehennemliklerden olasın! Zalimlerin cezası işte budur.
İsra suresi 15. Ayet: Kim doğru yolu seçerse kendi iyiliği için seçmiştir, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiç kimse başkasının günah yükünü üstüne almaz. Biz resul göndermedikçe azap edecek değiliz.
- ayetteki ifade Hz. Adem’in oğlu Habil’in kardeşi Kabil’e söylediğidir. Hz. Adem peygamber olduğuna göre, oğullarına “hiç kimse başkasının günah yükünü üstüne almaz” kuralını öğretmemiş mi?
- İşte bundan dolayı İsrailoğulları’na şöyle yazmıştık: “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. “Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Ama bundan sonra da onların çoğu yer yüzünde taşkınlık göstermektedirler.
Bu ifade Kitab-ı Mukaddes’te bulunmamaktadır. Fakat Mişna’da “İsrail’den tek bir kişiyi öldürenin bütün ırkı öldürmüş gibi cezalandırılacağı ve İsrail’den tek bir kişiyi koruyanın Allah’ın kitabına göre bütün dünyayı korumuş sayılacağı” şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Allah gerçek dışı konuşur mu? Ayete göre; “ bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık” bir kimse bir kimseyi öldürebilir. Hüküm bireysel olabilir mi? Kan davası meşru mudur? Hukuku Allah kaldırır mı?
- Ey iman edenler! Allah’tan kokun. O’na yaklaşmağa vesile arayın ve O’nun yolunda çaba harcayın ki kurtuluşa eresiniz.
Tefsir: Şu iki türlü tevessül (Allah’a yaklaşma şekli) ise tartışmalıdır.
- a) Hayatta olan Salih insanların Allah katındaki mevki ve mertebeleriyle tevessül.
- b) Vefat etmiş peygamberlerin ve velilerin ruhları ile tevessül.
Tam anlamıyla şirk olan bu davranışların tartışmalı tevessül olabileceğini kabul etmek mümkün mü dür?
- Bilmez misin ki göklerin de yerin de mülkiyeti Allah’a aittir. O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah her şeye kadirdir.
İnsanın yaptıklarının değeri nedir? Allah ilahi düzenini boşuna mı kurmuştur? Böyle ilahi kelam olabilir mi?
- Ey peygamber! Kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla “iman ettik” diyenlerden ve Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar hep yalana kulak verirler, sana gelmeyen başka bir kesimi dinler dururlar; kelimeleri konulduğu anlamlarından kaydırıp değiştirirler. “Eğer size şu verilirse hemen alın, eğer o verilmezse uzak durun” derler. Allah bir kimseyi fitneye düşürmek isterse elbette Allah’ın iradesine karşı senin elinden bir şey gelmez. İşte onlar Allah’ın, kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onların dünyadaki hakkı büyük bir rezilliktir. Ahrette de onlar için büyük bir azap vardır.
Tefsir:.. Yani küfürde ısrar etmeleri sebebiyle Allah onları küfür ve delalet içinde bırakmayı murat etmiştir; artık sen onları kurtarmak için ne kadar gayret gösterirsen göster fayda vermez. Onlar kendilerini arındırmak istemedikleri için Allah’ta imanı nasip edip kalplerini arındırmak istememiştir. Eğer onlar kendilerini arındırmak isteseler ve bu yolda gayret gösterselerdi Allah onları bu nimetten mahrum etmezdi. Fakat onlar küfrü tercih ettiler. Allah da onları dünyada zillete düşürdü, ahrette de büyük bir cezaya çarptırılacaklarını bildirdi. Tefsirden anlaşılan; ilahi iradeyi kulun davranışı belirler. Bu Allah’ın sınırsız kudret sahibi olduğu inancına gölge düşürür. Ayette belirtilen, fitneye düşürmek ve kalpleri temizlememek Allah’ın iradesidir. Bu durumda insanın sorumlu tutulmaması gerekir. Doğrusu; ilahi düzen gereği insan, akıl sahibi olarak, yaptıklarından sorumludur. Bu yasayı koyan ilahi iradedir. İnsanın sorumlu tutulmasının ilahi adalete ters düşürecek olan yukarıdaki ayet Allah kelamı olabilir mi?
- İçinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde seni nasıl hakem tayin ediyorlar; bunun ardından da yüz çevirip gidiyorlar. Onlar asla inanmış değildirler.
Bize öğretilen Kuran geldikten sonra diğer kitapların hükümsüz olduğudur. Ama yukarıdaki açık ve net olarak anlaşılan Tevrat’ın geçerli olduğudur. Bu da uydurulan dinin bir özelliğidir.
- Kendilerini Allah’a vermiş olan peygamberlerin ve -Allah’ın kitabını korumaları kendilerinden istendiği için- rablerine teslim olmuş zahitlerin, bilginlerin Yahudiler arasında kendisiyle hükmettikleri, içinde hidayet ve aydınlık bulunan Tevrat’ı elbette biz indirdik. Hepsi onun (hak olduğunun) şahitleri idi. O halde insanlardan korkmayın, benden korkunda ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.
- Tevrat’ta İsrailoğulları’na, “Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş..Yaralamalar da kısas vardır. Kim kısası bağışlarsa bu kendisi için kefaret olur. Ve her kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir” diye yazdık.
- ve 45. ayetlere göre Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kafir ve zalimdir. O halde Müslüman olan laik olamaz. Laiklik sistemi bu ayetlere göre küfürdür. Laik olmayan sistemlerde, demokrasiden, insan haklarından ve özgürlüklerden bahsedilemez. Allah, verdiği aklın kullanılmamasını mı istiyor? Allah toplumun gelişmesine ve çağdaşlaşmasına engel olur mu? Bunları Allah’a ithaf etmek için Allah’tan haya etmek gerekir.
- İncil’e tabi olanlar da Allah’ın onda indirdiğiyle hükmetsinler. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir.
Uydurulan dine göre Kuran geldikten sonra diğer kitapların hükmü kalkmıştır. Halbuki bu ayete göre, İncilin hükmünün devam ettiği çok net ortada.
- Sana da kendisinden önceki kitapları tasdik edici ve onları koruyucu olarak bu kitabı hak ile indirdik. Artık aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Sana gelen bu gerçeği bırakıp da onların isteklerine uyma. Her birinize bir şeriat ve bir yol yöntem verdik. Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat size verdikleriyle sizi denemek istedi. Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. Allah size hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.
Yahudilik ve Hıristiyanlığın günümüzde de meşru olduğunu, bu ayete göre kabul etmek gerekiyor. Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın batıl olduğu iddiası da, uydurulan dinin somut bir göstergesi.
- Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet, onların arzularına uyma, Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamaları için onlardan sakın (diye onu indirdik). Eğer yüz çevirirlerse bil ki Allah onların bazı günahları sebebiyle başlarına bir bela getirmek istiyordur. İnsanların birçoğu gerçekten Allah’ın yolundan çıkmışlardır.
Allah, bazı günahkarları belaya çarptırmak istediği için mi onlara yüz çevirttiriyor? O zaman günahkarları sorumlu tutarak belaya çarptırmak ilahi adaletle bağdaşı mı?
- Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğuna hidayet vermez.
Yahudi ve Hıristiyan ümmetleri gayri meşru mudur? Yoksa bu dostluk, siyasi bir anlam mı taşır? Bu surenin 48. ayetinde meşruiyeti kabul edilen Yahudi ve Hıristiyan ümmetleri bu ayette dışlanıyor. İlahi kelamda uyumsuzluk olur mu? Yoksa peygamber otoritesini siyasi ayağı mıdır?
- Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilenlerden dininizi alay ve eğlence konusu edinenleri ve kafirleri dost edinmeyin. Eğer müminseniz Allah’tan korkun.
Niçin, 51 inci ayette “Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin” derken bu ayette bunlardan “dininizi alay ve eğlence konusu edinenleri” dost edinmeyin deniyor. Yasak kapsamı bu ayette niçin daraltılmış? Allah böyle kelam eder mi?
- De ki: “Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Onlar, Allah’ın lanetlediği ve gazap ettiği, bir kısmını maymunlara ve domuzlara çevirdiği, tağuta tapan kimselerdir. İşte bunlar, yeri daha kötü olanlar ve doğru yoldan daha fazla sapmış bulunanlardır.”
Tefsirde; maymun ve domuza fiziki olarak çevrilen insanların varlığından söz ediliyor. O zaman ahretteki hesap ne?
- Bari din adamları ve alimleri onları yalan söylemekten ve haram yemekten menetselerdi. Bu yaptıkları ne kötüdür.
Allah, din adamlarının ve alimlerinin onları yalan söylemekten ve haram yemekten menetmelerini istediği halde onlar bunu yapmıyor. Yani beşeri irade ilahi iradeye üstün geliyor. Mutlak egemen olan Allah’ın böyle bir söz söylemiş olabileceğine inanmak, Allah’ın kudretine gölge düşürür.
- De ki: “Ey Ehlikitap! Siz Tevrat’ı, İncil’i ve Rabb’inizden size indirileni doğru dürüst uygulamadıkça tuttuğunuz yol yol değildir.” Rabb’inden sana indirilen, onlardan birçoğunun azgınlığını ve inkarcılığını kuşkusuz artıracaktır. Kafirler topluluğu yüzünden üzülme.
Tevrat ve İncil tahrif edilmiş değil mi? Bu ayetten Tevrat ve İncil’in tahrif edilmediği anlaşılıyor. Tevrat ve İncil’in tahrif edilmiş olması, uydurulan dinin bir uydurması.
- İman edenler, Yahudiler, Sabiiler ve Hıristiyanlar, (bunlardan) Allah’a ve ahret gününe inanıp iyi işler yapanlara korku yoktur ve onlar üzülecek değillerdir.
Bu ayet Bakara suresi 62. ayetin, biraz kısaltılmış, bir tekrarı. Kuran da birçok ayet ve hikaye bu şekilde tekrarlanmış. Bu tekrarlar olmasa Kuran çok daha kısa olabilir. Bu ilahi kaynaklı bir uygulama olabilir mi?
- Deki: “Ey Ehl-i kitap! Hakkın sınırlarını aşarak dininizde aşırılığa gitmeyin. Daha önce kendileri saptığı gibi birçoklarını da saptıran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluluğun keyfi istek ve arzularına uymayın.”
Bize öğretilen İslamiyet geldikten sonra, Yahudilik ve Hıristiyanlığın geçersiz olduğudur. Halbuki bu ayet her iki dininde geçerli olduğunu açıkça bildiriyor. 94.Ey iman edenler! Allah, görmedikleri halde kendisinden korkanları ortaya çıkarmak için elerinizin ve mızraklarınızın yetişebileceği bir miktar av ile muhakkak ki sizleri sınayacaktır. Bundan sonra kim sınırı aşarsa onun için elem verici bir azap vardır. Allah her şeyi bildiğine göre; denemeye ihtiyacımı var?
- Allah Kabe’yi, Beytülharam’ı, haram ayı, boyunları bağsız ve bağlı kurbanlıkları insanların maddi ve manevi hayatları için destek kıldı. Bu, Allah’ın göklerde ve yerdeki her şeyden haberdar olduğunu ve Allah’ın her şeyi bildiğini anlamanız içindir.
Allah her şeyi bildiğine göre; 94. ayette belirtildiği gibi bir sınamaya mı ihtiyacı var? Allah’ın verdiği aklın onaylamadığı sözler Allah kelamı olabilir mi?
- Ey iman edenler! Açıklandığı taktirde sizi sıkıntıya sokacak soru sormayın. Kur’an indirilirken böyle sorular sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan sizi muaf tutmuştur. Allah çok bağışlayıcıdır, halimdir.
Tefsir: Bu ayetin nüzul sebebi olarak zikredilen olaylardan biride şudur: Haccın farz olduğunu bildiren ayet indiğinde Hz. Peygamber bir hutbe okumuş. Allah Teala’ya hamd ve senadan sonra “Allah size haccı farz kıldı” buyurmuştu. Bir sahabi “ Her yıl mı ey Allah’ın resulü?” diye sordu. Resülullah soruyu duymazdan geldi. Sorunun üçüncü defa tekrar edilmesi üzerine Hz. Peygamber “Şayet evet deseydim (her yıl haccetmeniz) farz olurdu. Siz ise buna tahammül edemezdiniz. Benim değinmediğim konuları sormayın. Sizden önceki bazı toplumlar peygamberlerine çok soru sormaktan ve sonrada bunlar üzerinde ihtilafa düşmekten dolayı helak olmuşlardır. Şu halde size bir şeyi emrettiğimde onu olabildiğince yerine getirmeye çalışın, size yasakladıklarımdan da kaçının. Eğer tefsirde anlatılan doğru ise, din Allah’ın değil, Peygamberindir. Allah muaf tuttuğu şeyleri insanları sordu diye açıklar mı? Allah bunların sorulacağını bilmiyor mu? Bu ayet Allah kelamı olmaktan daha çok Peygamberin açıklamasına benziyor. 106.Ey iman edenler birinize ölüm gelip çattığında vasiyet esnasında içinizden iki adil kişi aranızda şahitlik etsin. Eğer (vasiyeti uygularken) içinize bir şüphe düşerse, bu iki şahidi namazdan sonra alı korsunuz; “Bunu yakınımız hatırı da olsa hiçbir bedel karşılığında satmayız ve Allah’ın buyruğu olan bu tanıklığı asla gizlemeyiz, aksi halde apaçık günahkarlardan olacağımızdan kuşku yoktur” diye Allah’ın adına yemin ederler. Tefsir:Temim ed-Dari, Adi b. Beda ve Büdeyl b. Ebu Meryem (veya Ebu Mariya) ticaret için birlikte Şam’a gitmişlerdi. Temim henüz Müslüman olmamıştı; (bazı kaynaklara göre kardeşi olan) Adi de Hıristiyan idi. Büdeyl ise müslümandı. Şam’a vardıklarında (veya- bir rivayete göre- yolda) Büdeyl hastalandı. Yanındaki eşyaların bir listesini yapıp bunları yazığı kağıdı yol arkadaşlarına haber vermeden kumaşların arasına yerleştirdi. Sonra onlara döndüklerinde eşyalarını ailesine teslim etmeleri için vasiyette bulundu, ardından ruhunu teslim etti. Arkadaşları döndüklerinde, eşyanın arasında yer alan altın nakışlarla bezenmiş gümüş bir kabı alıp diğerlerini ailesine teslim ettiler. Ailesi Büdeyl’in yaptığı listede bir de gümüş kap bulunduğunu görünce bunu istediler, onlar böyle bir şey teslim aldıklarını inkar ettiler. Ailesi durumu Resulullah’a arz etti. Bunun üzerine 106. ayet indi. Hz. Peygamber ikindi namazına müteakip onlara yemin ettirdi. Sorun bir süre çözümsüz kaldı. Şahitler Hıristiyan olduklarına göre namazdan sonra alı konmaları nasıl oluyor. Demek ki rivayet inandırıcı değil.
- Şayet bu ikisinin günah işledikleri (yeminleri gerçeği yansıtmadığı) ortaya çıkarsa, bunların haklarını gasbettiği kimselerden iki kişi onların yerini alır ve “kesinlikle bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur ve biz hak tecavüzünde bulunmadık, aksi halde biz de zalimlerden oluruz” diye Allah’ın adına yemin ederler.
Sonra dava konusu gümüş kap Mekke’de bulundu. Sahiplerine kimden aldıkları soruldu, onlarda Temim ed- Dari ve Adi b. Beda’dan satın aldıklarını söylediler. Durum tekrar Resulullah’a arz etildi, bu defa ikinci (107.) ayet nazil oldu. Hz. Peygamber ölünün varislerinden iki kişiyi bu konuda yemin ettirdi ve davayı kazandılar. Allah ayetlerini yaşanan olaylara göre göndererek, haşa olayların peşinden mi gidiyor? Bu kabul Allah’a gerçek imanı engeller.
- Allah’ın peygamberleri toplayıp da onlara “Size ne cevap verildi?” diye soracağı gün onlar “Bizim bir bilgimiz yok. Bütün gizlileri tam olarak bilen sensin” diyecekler.
Allah bildiği halde niçin soruyor?
- Havarilere ‘Bana ve Peygamberime iman edin’ diye ilham ettiğimde onlar ‘İman ettik’ şahit ol ki bizler yürekten teslimiyet içindeyiz’ demişlerdi.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kur’an’ı Kerim Mealinde;
- Havarilere şunu vahyetmiştim: “Bana ve resulüme iman edin.” Şöyle demişlerdi: “İman ettik, sen de tanık ol ki biz, Müslümanlarız.”
Tefsirde havarilerinde Müslüman olduğundan tek kelimeyle bahsedilmemiş. Bu Hıristiyanlığın batıl olduğu inancından mı kaynaklanıyor?
- Havariler “Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” diye sormuşlardı. O şöyle cevap verdi; “ Eğer iman etmiş kimseler iseniz Allah’a saygılı olun.”
- Onlar “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz güvenle dolsun, bize doğru söylediğini bilelim ve buna tanık olalım” dediler.
- Meryem oğlu İsa şöyle yalvardı; “ Allah’ım! Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, ilk gelenimizden son gelenimize kadar bizler için bir ziyafet ve senden bir işaret olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın.”
- Allah da şunu buyurdu: “Ben onu size indireceğim; fakat bundan sonra içinizden kim inkar ederse, varlıklar aleminde hiç kimseye etmediğim azabı ona edeceğim.”
- ayette; (Havarilere ‘Bana ve Peygamberime iman edin’ diye ilham ettiğimde onlar ‘İman ettik’ şahit ol ki bizler yürekten teslimiyet içindeyiz’ demişlerdi.) deniyor. 113. ayette; (Onlar “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz güvenle dolsun, bize doğru söylediğini bilelim ve buna tanık olalım” dediler.) deniyor. 111. ayette yürekten teslimiyet içinde olduklarını söyleyen havarilerin, 113. ayette kalplerinin güven içinde olmalarını istemeleri, akla ve mantığa uygun değil.
Kuran; bu kitabın kendinden öncekileri tasdik edici olduğu bildiriliyor. Böylece eldeki İncil ve Tevrat’ın doğruluğu kabul edilmiş oluyor. Ancak 112. – 115. ayetlerde adı geçen sofra İncil’de yok. Bu konuda güçlü bir rivayette yok. Tefsirdeki gibi; 115. ayetteki tehditten sonra, havarilerin bu isteklerinden vazgeçmiş oldukları ve bu nedenle de sofranın indirilmediği savı da kabule şayan değil. Çünkü Allah iradesini kulların tutumuna göre belirlemez. Bunlar ilahi kelam olabilir mi? Yaşar Nuri Öztürk’ün mealinde; 112. ayetin son cümlesi “Eğer müminlerseniz Allah’a karşı gelmekten sakının” şeklindedir. Allah’tan sakınmayı Allah’a saygılı olmak anlamında değerlendirmeğe, niçin gerek duyulmuş. Bu Kuran’ı olduğu gibi değil de olması istendiği gibi, yorumlamak değil de nedir? 6 Enam:
- Şayet Peygamber’i bir melek kılsaydık muhakkak ki onu (yine) bir adam suretine sokar, onları yine halen içinde bulundukları kuşkuya düşürürdük.
Allah kuşkuya düşürdüğüne göre, sorumluluk ve ceza niye var? Kadınlar niçin peygamber olamaz? Bu ayet kadınları küçük görmeğe zemin hazırlamaz mı? Allah yarattıkları arasında niçin böyle bir fark gözetsin?
- De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden, yediren ama yedirilmekten münezzeh olan Allah’tan başkasını mı dost edineceğim!” De ki: “Bana Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma (denildi)”.
Hz. Peygamberden önceki peygamberlerinde Müslüman olduğunu belirten birçok ayet var. Bu ayette ilk Müslüman Hz. Peygamber. İlahi kelamda çelişki olur mu?
- Gör ki kendi aleyhlerinde nasıl yalan söylediler ve (tanrı diye) uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti!
Putlar şuurlu mu? Putların şuurlu olabileceği yorumuna yol açan söz Allah kelamı olabilir mi?
- Onlardan seni (okuduğun Kur’an’ı) dinleyenlerde vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne örtüler çektik, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile inanmazlar. Hatta o kafirler sana geldiklerinde “Bu Kur’an eskilerin masallarından başka bir şey değildir” diyerek seninle tartışırlar.
Allah iman etmek isteyenlere niçin engel oluyor? Peygamberi, insanlar iman etsinler diye, Allah gönderdiğine göre, onların imanlarına engel oluşturması amacıyla ters düşmez mi? Böyle bir tutarsızlık ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Nihayet onlara kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar günahlarını sırtlarına yüklenmiş bir halde diyecekler ki: “Dünyada iyi amelleri terk etmemizden dolayı vay halimize!” Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!
Tefsir:…Buna göre, ölen her insan gibi müşriklerin ruhları da bedenlerinden ayrıldıktan sonra ölümün ardından ikinci bir hayat daha olduğunu apaçık görmüş, dünyadayken bu hayata inanmamakla yanıldıklarını anlamış ve bu yanılgılarını yüce Allah’ın huzurunda itiraf etmişlerdir. Şimdiye kadar ölmüş olanlar bu hali yaşamış olduğu gibi şimdiden sonra ölecek olanlar da yaşayacaklardır…. Ölümün ardından dirilme mahşerde olacağına göre, tefsir bu inançla pek bağdaşmıyor. Ayetten anlaşılan, kıyametin tebliğ edilenler zamanında kopacağı. Bugüne kadar ölen müşrikler aynı havayı yaşamış mıdır? Bu ayet kıyametle tehdit ederek, inandırmak havasını içeriyor. Allah’ın böyle bir uygulama yapması düşünülebilir mi?
- Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanla için şüphesiz ki ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdiremiyor musunuz?
Dünya hayatını böylesine önemsememek, geri kalmışlığa zemin hazırlamaz mı? Bu inanç İslam aleminin gelişememesinin nedenlerinden beklide en önemlisidir. Allah kelamı gelişmenin önünü kesecek anlamda olur mu? Bu yaratılış yasalarına ters düşer. Çünkü Allah insana mutlu yaşamasını sağlamak için akıl vermiştir.
- Onların yüz çevirmeleri sana ağır geldi ise, yapabilirsen, yeri yarıp inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki, onlara bir mucize getirebilesin! Allah dileseydi elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi. O halde sakın cahillerden olma.
Yüz çevirenlere, Allah hidayet nasip etmediğine göre, onları niçin sorumlu tutuyor. Bu ilahi adalete uyar mı ve bu söz ilahi kelam olabilir mi?
- Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru de yola iletir.
Allah dilediğini şaşırtıp dilediğini doğru yola getirdiğine göre, insanlara niçin idrak ve akıl vermiş ve onları sorumlu kılmıştır? Akıl almaz durum ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Andolsun ki senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından belki yalvarıp yakarırlar diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık.
- Hiç olmazsa kendilerine bu şekilde azabımız geldiğinde boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı; şeytanda onlara yaptıklarını şirin gösterdi.
(39. Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlıkta kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır; dilediği kimseyi de doğru yola iletir.) Allah dilediğini saptırıp veya doğru yola ilettiğine göre, 42. ayette belirttiği gibi darlık ve hastalığı niçin veriyor? Allah onların yalvarıp yakaracağını bilmiyor mu? 42. ve 43. ayette Allah adı geçenlerin iman etmesini istediği halde, kalpleri iyice nasıl katılaşıyor ve şeytan onlara yaptıkları işin şirin olduğunu nasıl gösteriyor? Bunlara inanmak Allah’ın sınırsız kudretine gölge düşürür. Buda Allah’a gereği gibi inanmayı engeller. Böyle tutarsız bir durum ilahi kaynaklı olabilir mi?
- O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra belirlenmiş bir süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O’nadır dönüşünüz. Sonra yapıp ettiklerinizi size haber verecektir.
Uykuyu, ölüm olarak ifade etmek ilahi kaynaklı olabilir mi?
- O, kullarının üstünde yegane kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.
(5. Maide Suresi: 32. İşte bundan dolayı İsrailoğulları’na şöyle yazmıştık: “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. “Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Ama bundan sonra da onların çoğu yeryüzünde taşkınlık göstermektedirler.) (63. Münafikun Suresi: 11. Allah, eceli gelince hiç kimsenin ölümünü ertelemez. Allah, yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.) (71. Nuh Suresi: 4. Ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve size belirli bir vadeye kadar süre tanısın. Şüphesiz Allah’ın belirlediği vade geldiğinde artık ertelenmez. Keşke bilseydiniz.) Allah ölüm zamanını kesin olarak belirlediğine göre, Maide 5. ayetteki hayat kurtarma gerçekleşebilir mi? Kulların tutumu ilahi takdiri değiştirebilir mi? Bu sorulara neden olan ifadeler Allah kelamı mıdır? Ölüm meleği Azrail olarak tek bir melek bilinirdi. Ama Kuran ölüm melekleri olduğunu bildiriyor.
- Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz.
Bu insanların inanmasını sağlamak için bir tehdit midir? İnanmayanlar gerçeği öğrenmiş midir? Bu tip ifadeler ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Biz ona İshak ve Yakup’u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh’u ve onun soyundan Davut’u, Süleyman’ı, Eyyüb’u, Yusuf’u, Musa’yı, Harun’u da doğru yola iletmiştik. Biz, iyi davrananları böyle mükafatlandırırız.
Hz. Musa, Hz. İbrahim’in soyundan geldiğine göre, daha önce onu doğru yola iletmek ne anlama geliyor? Tercüme hatası mı? Yoksa, Kuran tefsiri gibi son derece ciddi bir iş yapmağa çalışanların ciddiyetsizliği mi? Eğer ifade bu ise, haşa Allah böyle demiş olabilir mi?
- İşte o peygamberler, Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Onların rehberliğine uy. De ki: “ Ben bu görevimden dolayı hiçbir karşılık istemiyorum; bilinsin ki bu, bütün insanlığa bir öğütten ibaretti.”
Peygamber’e “daha önceki peygamberlerin rehberliğine uy” dendiğine göre, o yeni bir din getirmemiştir.
- Bu (Kur’an), Ümmülkurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz, kendisinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Ahirete inananlar, buna da inanırlar ve onlar namazlarını kılmaya hakkıyla devam ederler.
- ayette “bilinsin ki bu, insanlığa bir öğütten ibarettir” denirken, bu ayette “Mekke ve çevresindekileri uyarman içindir” deniyor. Allah kelamında tutarsızlık ve çelişki olur mu? Kuran Mekke ve civarını uyarmak için mi indirildi? Bu ayete göre Kuran evrensel değil.
- Allah’a karşı yalan uydurandan veya kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken “Bana da vahiy geldi” diyenden ve “Ben de Allah’ın indirdiği ayetlerin benzerini indireceğim” diyenlerden daha zalim kim vardır? O zalimler, ölümün boğucu dalgaları içinde, meleklerde pençelerini uzatmış, onlara “Haydi, canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O’nun ayetlerine karşı kibirlilik taslamanızdan ötürü bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız!” derken onların halini bir görsen.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde;
- Yalan düzüp Allah’a iftira eden veya kendisine bir şey vahyedilmediği halde “bana vahyedildi” diyen kişi ile, “Allah’ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim” diyen kimseden daha zalim kim vardır! Bir görsen, o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış, “çıkarın canlarınızı” diye! Bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız; çünkü Allah’a karşı gerçek dışı şeyler söylüyorsunuz ve çünkü O’nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyorsunuz.
İlk ayette “Allah’ın indirdiği ayetlerin benzerini indireceğim ve haydi canlarınızı kurtarın” denirken, ikinci ayette çok farklı anlamda, “Allah’ın ayet indirdiği gibi bende indireceğim ve çıkarın canlarınızı” deniyor. Hangisi doğru? İlahiyatçıların kalitesini gösteren tipik bir örnek.
- O, kara ve denizin karanlıklarında kendileriyle yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bir toplum için ayetleri birer birer açıkladık.
Yıldızların yol bulmak için yaratılmış olduğunu Allah söyler mi? Bugün yol bulmak için yıldızlara gerek kalmadığına göre, fonksiyonları bitmiş ve miatlarını doldurmuş mu oluyorlar?
- Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bekçi kılmadık. Sen onların vekili de değilsin.
Allah ortak koşmamayı niçin dilemiyor? Kullarına azap etmek için Allah vesile yaratmaz. Çünkü O rahman ve rahimdir.
- Allah’tan başkasına tapanlara sövmeyin; sonra onlar da bilmeden, taşkınlık yaparak Allah’a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini çekici gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O, ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir.
Yanlış yapan ümmete, Allah, yaptıklarını niçin çekici gösteriyor? Onları cehennem ateşinde yakmak için mi? Rahman ve rahim olan Allah’ın böyle bir uygulaması olabilir mi?
- Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair Allah adına kuvvetle yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah katındandır. Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız?”
Yemine rağmen peygambere bir mucize niçin gelmemiştir? Mucize geldikten sonra inanmamış olsalardı daha inandırıcı olurdu. Allah peygamberinin peygamberliğini, sorgulanacak konuma getirir mi?
- O’na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi (mucize gösterdikten sonrada) yine onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak azgınlıkları içinde bırakırız.
İman Allah’ın takdiri olduğuna göre sorumluluk niye? Bu akıl almaz durum Allah’ın takdiri olabilir mi?
- Eğer (istedikleri gibi) onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe, yine de inanacak değillerdi; ancak çokları bunu bilmezler.
İnsanların inanması için peygamberler ve kitaplar gönderen Allah, insanların inanmamasını niçin dilesin? Bu akla zarar sözler Allah kelamı olabilir mi? İman Allah’ın dilemesiyle olduğuna göre, iman etmek insanın kendi iradesine bağlı olmuyor. Bu durumda; iman edemeyenleri cezalandırmak ilahi adaletle bağdaşır mı?
- Böylece biz, her beldede, oraların günahkarlarını liderler yaptık ki oralarda hile ve tuzak kursunlar. Halbuki onlar farkında olmadan yalnız kendilerini aldatırlar.
Halkın günahı ne? Günahkarları lider yapıp, günahsızları cezalandırmak ilahi adaletle bağdaşır mı?
- Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslam’a açar; kimi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi kalbine daralık ve sıkıntı verir. Allah, inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir.
İslam olmak, Allah’ın istediğiyle olduğuna göre, kulun iradesinin rolü nedir? İmanı nasip etmeyen Allah’ın, kullarını cezalandırması, onun rahman ve rahim sıfatlarıyla bağdaşmayacağı gibi, bu inanç Allah’a gerektiği gibi inanmaya da engeller. Tefsir kulun iradesinin bir rolü olamayacağını, Allah iradesiyle İslam olunabileceğini belirtiyor.
- Bunun gibi, ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeği iyi bir şey gibi gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları uydurduklarıyla baş başa bırak!
Putların iradesi mi var? Allah insanların karanlıkta kalmasını niçin istesin? Böyle bir Allah rahman ve rahim olabilir mi? 146.Yahudilere mahsus olmak üzere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere, sığır ve koyunun iç yağlarını onlara haram kıldık. Azgınlıkları yüzünden onları böyle cezalandırdık. Biz elbette doğru sözlüyüz. Azgınlık yapan Yahudilerden sonra gelen kuşakların günahı ne? İşlenen bir günahtan dolayı, günahkarlardan sonra gelen nesilleri de cezalandırmak ilahi adalete sığar mı?
- Putperestler diyecekler ki: “Allah dileseydi, ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram saymazdık.” Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: “Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece temelsiz bir tahminde bulunuyorsunuz.”
- De ki: “Kesin delil ancak Allah’ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi.”
Allah insanların doğru yola gelmesini dilemediği için mi peygamber gönderiyor? Peygamberlere insanları doğru yola getirmek için niçin görev veriyor? Allah peygamberler ve kitaplar gönderdiğine göre insanların doğru yola gelmesini istiyor. Gerçek bu iken; Allah “Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi” der mi?
- (İnanmak için) ille de kendilerine meleklerin gelmesini veya rabbinin gelmesini ya da rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar. Daha önce inanmamış yahut inancı kendisine iyilik kazandırmamış kimseye, rabbinin ayetleri geldiği gün iman etmesi fayda sağlamaz. De ki: “Bekleyin! Şüphesiz biz de bekleyenlerdeniz.”
Allah neyi bekliyor? Böyle bir tehdit ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir alakan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara, yaptıklarının bildirecektir.
Bu ayete göre mezheplerin meşruiyetini kabul etmek ne derece doğru olur? Mezhepler fırkalara, hiziplere zemin hazırlar.
- De ki: “ Şüphesiz rabbim beni, doğru yola, sapasağlam bir dine, Allah’ı bir bilen İbrahim’in dinine iletti.” O, ortak koşanlardan değildi.
Din İbrahim’in dinimidir? Bu ayet gerçek dinin İbrahim’in dini olduğunu kanıtlıyor.
- O’nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben Müslümanların ilkiyim.
- ayette Peygamberin İbrahim’in dininden olduğu belirtilmesine karşın, 163. Ayette Peygamberin Müslümanların ilki olduğu söyleniyor. Hz. İbrahim Müslüman değil miydi? Allah kelamı çelişki içerir mi?
7 Araf:
- Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de mutlaka sorguya çekeceğiz.
Elçilerde yanlış yapabilir mi? Kendilerine elçi gönderilmeyenler de var mı? Peygamberlerin bile aklanma zorunluluğu var.
- Andolsun sizi yarattık; sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: “Adem’e secde edin!” diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenler arasında yer almadı.
Adem’le birlikte yaratılan başka insan mı var? Böyle bir soruya neden olan hatanın kaynağı nedir? Bu hata asla ilahi kaynaklı olamaz.
- (Buyuruldu ki:) “Ey Adem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz şeyden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.
Cennet yaratılmış mıdır? Kainatın neresindedir?
- Allah, “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır” buyurdu.
Allah, Adem’le Havva’yı cennetten yeryüzüne birbirine düşman olarak göndermesinin insanlık için ne yararı olabilir? Erkek kadın düşmanlığı Allah’ın isteği olabilir mi?
- Ey Ademoğulları! Size, mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süsleneceğiniz elbise yarattık. Takva elbisesi, işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.
Her şeyi bilen Allah umut eder mi?
- De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı?” De ki: “ Onlar dünya hayatında müminlere yaraşır; kıyamet gününde ise yalnız onlara mahsus olacaktır.” İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.
Allah’ın helal kıldığını kim haram kılıyor? Uydurulan dinde süs ve benzeri şeylerin haram olduğu söylenir.
- Allah buyuracak ki: “Sizden önce geçmiş insan ve cin toplulukları arasında siz de ateşe girin!” Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lanet edecektir. Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca, sonrakiler öncekiler için “Ey rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha azap ver!” diyecekler. Allah da, “Zaten hepiniz için bir kat daha azap vardır, fakat siz bilmezsiniz” diyecektir.
Cehennem azabının iki kat olması ne anlama geliyor? Saptırılmış olanlar, saptıranlar için, Allah’tan bir kat daha azap isterken, Allah’ın “Zaten hepiniz için bir kat daha azap vardır” demesi onun adaletiyle bağdaşır mı?
- Cehennem ehli cennet ehline, “Suyunuzdan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bize verin!” diye seslenirler. Onlar da, “Allah bunları kafirlere haram kılmıştır” derler
Cennet ve cehennem halkı birbirine bu derece yakın bir konumda mıdır?
- Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.
Uydurulan dindeki bağırarak yapılan uzun dualar, bu ayete göre Kuran kaynaklı değil.
- Güzel memleketin bitkisi rabbinin izniyle (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız üründen başka bir şey çıkmaz. İşte biz şükreden bir kavim için ayetleri böyle açıklıyoruz.
Zararlı bitkiler Allah’ın izni olmadan mı çıkar? Bu soruya neden olan ifade ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek mutlaka ora halkını, Allah’a yönelip yalvarsın yakarsınlar diye dert ve sıkıntıya uğratmışızdır.
Birçok ayette doğru yolu ve imanı Allah nasip eder deniyor. Bu ayette insanların inanması için onlara dert ve sıkıntı verildiği söyleniyor, dolaysıyla insanlar zorlanmış oluyor. Bu ifade, dinde zorlama yoktur, kuralını da ortadan kaldırmış oluyor. Bu uyumsuzluklar ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Yoksa o ülkenin halkı geceleyin uyurlarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi idiler?
- Veya o ülke halkının güpegündüz eğlenirlerken kendilerine azabımızın gelmeyeceği konusunda güvenceleri mi vardı?
İnsanları inandırmak için Allah’ın böyle tehdit içerikli ifadelere gereksinimi olabilir mi?
- “Sen sadece, rabbimizin ayetleri bize geldiğinde onlara inandık diye bizden intikam alıyorsun. Ey rabbimiz! Bize sabırlar ver ve Müslümanlar olarak canımızı al.”
Firavunun sihirbazları Allah’a iman edip “Müslüman olarak canımızı al” dediğine göre; Hz. Musa zamanında da Müslümanlık vardı. Uydurulan dinde, Müslümanlık Hz. Muhammed’le başlar diye inanılır. Ama bu ayet bunu doğrulamıyor.
- “Ben” dedi, “Size Allah’tan başka bir tanrı mı arayayım? Halbuki O sizi alemlere üstün kılmıştır.”
Yahudiler alemlere üstün müdür? İsrail oğulları Hz. Musa’dan put isteyerek iman etmediklerini kanıtlarken, nasıl oluyor da alemlere üstün oluyorlar. Bir kavmin diğer kavimlerden üstün olarak yaratılması ilahi adaletle bağdaşır mı?
- Musa, tayin ettiğimiz vakitte (Tur’a) gelip de rabbi onunla konuştuğunda o, “Rabbim! Bana görün; sana bakayım” dedi. Rabbi, “Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak; eğer o yerinde durabilirse sende beni göreceksin” buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti; Musa da bayılıp düştü. Kendine gelince dedi ki: “Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tövbe ettim; ben inananların ilkiyim.”
Hz. Musa nasıl inananların ilki oluyor? Daha evvelki peygamberlerde muhakkak iman etmişlerdi. Hz. Musa zamanında Hz. Şuayb yaşadığı, hatta Hz. Musa’nın kayınpederi olduğu biliniyor. Hz. Şuayb inanmamış mıydı? Allah kelamı gerçek dışı olur mu?
- Musa tayin ettiğimiz vakitte buluşmak için kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Musa dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helak ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak edecek misin? Bu iş senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.
Hz. Musa “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak edecek misin?” diyerek Allah’a akıl mı veriyor? Bir peygamberin buna cüret etmesi mümkün mü? Allah dilediğini şaşırtır ve dilediğine yol gösterirse, insan iradesinin ne değeri var? Bu ayet yaratılış yasaları ile nasıl bağdaşır? Allah, insanlara vermiş olduğu yetenekleri gereksiz kılar mı?
- Ki onlar, ellerindeki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmi Peygamber’e uyarlar. Peygamber onlara iyiliği emreder ve kötülükten men eder; yine onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını kaldırır, üzerlerindeki zincirleri çözer. O Peygamber’e inanan, onu koruyup destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nura uyanlar, işte bunlardır kurtuluşa erenler.
Peygamberin helal ve haram kılma yetkisi var mıdır? O sadece kendisine vahiy edileni tebliğ etmez mi? Helal ve haram kılma Allah’ın hükmü olduğuna göre, bu hükme ortak olmak şirk anlamına gelmez mi? Tevhitle bağdaşmayan ifadeler ilahi kaynaklı olabilir mi?
- De ki: “Ey insanlar! Gerçekten ben göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın hepinize gönderdiği elçiyim. Ondan başka tanrı yoktur. O hayat verir ve öldürür. Öyleyse Allah’a ve ümmi peygamber olan resulüne –ki o Allah’a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.”
Enam Suresi 92. ayet: Bu (Kur’an), Ümmülkura (Mekke) ve çevresindeki uyarman için sana indirdiğimiz, kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Ahirete inanalar buna da inanırlar ve onlar namazlarını kılmaya hakkıyla devam ederler. Kassas Suresi 46. ayet: Evet, Musa’ya seslendiğimiz zaman sen Tur’un yanında değildin. Fakat senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için rabbinden bir rahmet olarak ( sana da vahyettik); umulur ki düşünüp öğüt alırlar. Yasin Suresi 5-6. ayetler: (Bu kitap) aziz ve rahim olan Allah tarafından ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde bulunan bir toplumu uyarasın diye indirilmiştir. Bu ayetler 158. ayetle uyumlu mu? 158. ayette hitap edilenler Mekke ve civarındaki insanlarsa, uyum söz konusu. Hitap bütün insanlara ise ayetler arasında uyumsuzluk var ki; bu ilahi kaynaklı olamaz. 167.Rabbin, kıyamet gününe kadar onlara en ağır cezayı verecek kimseleri üzerlerine göndereceğini bildirmişti. Şüphesiz rabbin cezayı çabuk verendir; yine O çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Hitler, Allah’ın Yahudilerin üzerine gönderdiği bir kimse midir? İsrail oğullarını üstün yaratan Allah, kıyamete kadar azabın en kötüsünü onlara yapacak kimseleri, niçin onların üzerine göndersin? İsrail oğulları kıyamete kadar inanmayacak mı? O zaman Allah onları niçin üstün yaratıp peygamber gönderdi? Bu ifade ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Onları gurup gurup yeryüzüne dağıttık. İçlerinden bazıları iyi kimselerdir, bazıları da böyle değildir. Bu sonuncuları, belki dönüş yaparlar diye, iyi durumlarla da kötü durumlarla da imtihan ettik.
Yeryüzüne dağıtılanlar arasında iyilerde bulunduğuna göre, kötülerin yüzünden iyileri de cezalandırmak ilahi adaletle bağdaşır mı? Her şeyi bilen Allah, belki dönerler diye, ifadesini kullanır mı? Çünkü ileride meydana gelecek olaylar da onun bilgisi dahilindedir. Bunlar ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Kitaba sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte böyle iyiliğe çalışanların ecrini biz asla zayi etmeyiz.
Kitaba sımsıkı sarılanlarla Museviler kastedildiğine göre, Musevilik Müslümanlık geldikten sonrada geçerlidir. Bunu uydurulan din ret eder.
- Rabbin, Ademoğullarından, onların sırtlarından zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkında şu sözleşmeye şahit tutmuştu: “ Ben sizin rabbiniz değil miyim?” “ Elbette öyle! Tanıklık ederiz” dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, “Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz.
İnsanların genlerine Allah’ı tanımaları yazılmışken; ateistler nasıl oluyor? Böyle ilahi ifade olur mu? 174.İşte böyle ayetleri açık açık bildiriyoruz. Umulur ki dönüş yaparlar. Her şeyi bilen Allah umut eder mi?
- Allah’ın doğru yola ilettiği kişi hidayete ermiştir; O kimi saptırırsa işte onlarda kaybedenlerin ta kendileridir.
Doğru yola ileten veya saptıran Allah olduğuna göre, insan niçin sorumlu? Allah aklı insanlara niçin vermiş? Bu ilahi adaletle bağdaşmadığı gibi, yaratılış yasasına da ters.
- Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.
Allah insanların birçoğunu kalpleri ile kavrayamaz, gözleri ile göremez ve kulaklarıyla işitemez durumda; cehennem için yaratmış. Bu insanları Allah yakmak için mi yaratmış? Buna inanmak için rahman ve rahim olan Allah’tan, Allah’a inanlar, haya eder.
- En güzel isimler Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin, O’nun isimleri hakkında inkara sapanları kendi hallerinde bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını çekecekler!
Allah’ın isimlerini inkar edenleri, kendi hallerine bırakmak cihadı anlamsız kılmaz mı? Allah hem cihat edin, hem etmeyin der mi?
- Allah kimi delalete düşürürse artık onu hidayete erdirebilecek hiçbir kimse bulunamaz. Allah böylelerini azgınlıkları içinde yollarını şaşırmış olarak bırakır.
Allah şaşırttığına göre sorumluluk niye? İlahi düzene ve insan aklına uymayan bu ifade Kuran’da, peygambere kolaylık sağlama amacıyla mı oldukça sık tekrarlanıyor?
- “Ne zaman gelip çatacak?” sana kıyamet saatini sorarlar. De ki: “Onun hakkındaki bilgi sadece rabbimin katındadır. Vakti geldiğinde onu açıklayacak olan ancak Allah’tır. O, göklere ve yere ağır gelecektir! Sizi ansızın yakalayacaktır!” Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi Allah katındadır, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”
Peygamber hitap ettiklerine, kıyamet için “Sizi ansızın yakalayacaktır!” diyor. Fakat kıyamet hala kopmadı. Allah gerçek dışı bir beyanda bulunur mu? Allah’ın insanları korkutarak kendine inanmalarını sağlamak gibi bir davranışı olabilir mi?
- De ki: “Ben kendim için, Allah’ın dilediği dışında ne bir fayda elde edebilirim nede zarardan kurtulabilirim. Eğer gaybı biliyor olsaydım elbette bol bol fayda etmeğe çalışırdım, başıma kötülükte gelmezdi. Ben yalnızca inanan bir kavim için uyarıcı ve müjdeciyim.”
Bu ayette Hz. Peygamberin konumu açık bir şekilde belirtilmiş. Uydurulan dinde Hz. Peygamberi Allah’a yakın düzeye taşıyanların bu tutumuna Kuran onay vermiyor. “Ben yalnızca inanan bir kavim için uyarıcı ve müjdeciyim” ifadesiyle Hz. Peygamberin görevi belirlenmiş.
- Kolaylığı seç, iyi olanı emret, cahillere aldırma.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde;
- Affetmeyi esas al. İyiyi ve güzeli emret, cahillerden yüz çevir.
Hangisi doğru? Birisi kolaylığı seç derken diğeri affetmeyi esas al diyor. Birisi egoizmi körüklerken diğeri hoşgörünün önünü açıyor. Peygamberler cahillerden yüz çevirirse onları yola kim getirecek? Böyle ilahi kelam olur mu? 8 Enfal:
- Sana ganimetleri soruyorlar. Ganimetlerin Allah’a ve resulüne ait olduğunu söyle! O halde siz gerçek müminler iseniz Allah’a karşı saygısızlıktan sakının, aranızı düzeltin, Allah’a ve resulüne itaat edin.”
Allah’a ait olan ganimet nasıl belirlenip kullanılıyordu? Ganimet Allah’a ve Resule aittir dendikten sonra, Allah’tan korkun ve Resule itaat edin denmiş olması, çıkacak bir ihtilafa, biraz da tehditle, meydan vermemek oluyor. Bu ilahi kaynaklı olabilir mi?
- O zaman katından bir güven olsun diye sizi hafif bir uykuya daldırıyordu. Sizi onunla temizlemek, şeytanın pisliğini üzerinizden gidermek, cesaretinizi arttırmak ve o sayede ayaklarınızı yere sağlam bastırmak için gökten üzerinize su indiriyordu.
Tefsir:.. Yardım bununla da kalmamış, etkili bir yağmur, askerlerin mevzilendiği araziler birbirinden farklı olduğu için düşmanın hareket kabiliyeti sınırlanmış, Müslümanların arazide yürüyüşünü ise-yağış kumları sıkıştırdığı için- kolaylaştırmıştır; “ayakları yere sağlam bastırmak” tan maksat, yağmurun sağladığı bu hareket kolaylığıdır. Yağmur kullanılacak su miktarını da artırmış, gece uyurken ihtilam olan askerler uyanır uyanmaz-namazlarını geçirmeden-yıkanmış, abdest almış, temizlenmişler, böylece ve bu manada şeytanın pisliğini gidermiş, cünüplüğün Müslüman da hasıl ettiği kirlilik duygusunu üzerlerinden atmışlardır…. Bedir savaşı hicretin 2. yılında olmuş, cünüplükten bahseden sureler, Nisa iniş sırası 92 ve Maide iniş sırası 112, belkide Müslümanlar Bedir de cünüplükten habersizdi. Mevzilerin birbirine yakın olduğu bir yerde, yağmur düşman tarafına yağmamış mı? Neresinden tutarsan elinde kalacak bir yorum. Böyle yorumlanan sözler Allah kelamı olabilir mi? Yoksa tefsiri yapanların kendilerinden haberi mi yok?
- Savaşta onları siz öldürmediniz, onları Allah öldürdü, attığında da sen atmadın Allah attı; bunu da müminlere kendinden güzel bir lütufta bulunmak için yaptı. Allah her şeyi işitmekte, her şeyi bilmektedir.
Allah böyle yardım ettikten sonra Müslümanların hiçbir savaşı kayıp etmemeleri gerekmez mi? Allah savaşa mı katıldı? Müşrikleri, Allah savaştan önce niçin yok etmedi? Uhud’da Allah niçin böyle davranmadı? Bunlar Allah kelamı olabilir mi?
- Allah onlarda bir hayır görseydi elbette işittirirdi, eğer işittirseydi yine reddederek yüz çevirirlerdi.
Allah onlarda hayır görerek işittirecek, fakat onlar kendilerinde hayır olmadığı için işittiklerini reddedip yüz çevirecekler. Yani, Allah onlar hakkında yanılmış olacak. Böyle bir ifade Allah’a ait olabilir mi? Birçok ayette, “Allah istediğini doğru yola iletir, istediğini de saptırır” deniyor. Ama bu ayette Allah istediği halde birileri doğru yola gelmiyor. Böyle çelişki olur mu?
- Hatırla, bir de şöyle diyorlardı; “Allah’ım! Eğer bu, senin katından gelmiş bir hakikat ise gökten üzerimize taş yağdır veya bize acı veren bir azap gönder!”
- Sen içlerinde oldukça Allah onlara azap etmez, tövbe edip dururken de Allah onlara yine azap etmeyecektir.
- Onlar, hizmetine ehil olmadıkları halde Mescid-i Haram’a müminleri sokmazken Allah onlara niye azap etmesin? Mescidin hizmetine ehil olanlar gönüllerinde Allah korkusu taşıyanlardır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.
- ayette peygamber araların iken Allah onlara azap etmeyeceğini, 34. ayette azap edileceğini söylüyor. Allah azap etseydi, peygamberi koruyamaz veya aralarından çıkaramaz mı idi? Bu ifadeler ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Allah’a ve hak ile batılın ayrıldığı gün, yani iki topluluğun karşılaştığı gün kulumuza indirdiğimize iman etmişseniz biliniz ki, ganimet olarak ele geçirdiğiniz her şeyin beşte biri Allah’a, Peygamber’e, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa aittir. Allah her şeye kadirdir.
Surenin birinci ayetinde, ganimetlerin Allah’a ve Peygamber’e ait olduğu hükmü varken, bu ayette bu hüküm kaldırılıyor. Allah koyduğu kuralı kısa bir zaman sonra değiştirir mi? Birileri beğenmediği için Allah kuralını değiştirir mi? Ganimet paylaşımından memnun olmayanları tatmin etmek için Allah hükmünü değiştirir mi?
- O vakit şeytan onlara yaptıklarını göstermiş ve “Bugün insanlar arasında sizi yenecek kimse yoktur, bende sizin yanınızdayım” demişti. Ardından iki güç birbirini görünce hemen dönüş yaptı ve “Şüphesiz ben sizden beriyim, kuşkusuz sizin görmediğinizi görüyorum ve elbette Allah’tan korkuyorum, Allah’ın cezası çetindir” dedi.
Şeytan Bedir savaşına hazırlanan müşrikleri teşvik ediyor, sonrada dönüş yaparak “ Allah’tan korkuyorum, Allah’ın cezası çetindir” diyerek insanlara, peygamber gibi doğruyu söylüyor. Bu hurafe değil midir? Allah hurafe anlatır mı?
- Melekler, inkar edenlerin suratlarına, arkalarına vura vura “Tadın bakalım yangın azabını!” diyerek canlarını alırken bir görseydin.
Melekler canlarını aldığı insanların cennetlik veya cehennemlik olduklarını biliyorlar mı? İnsanların nereye gideceği mahşerden sonra belli olmayacak mı? Cehennem kurulmuş mu? Kurulmuşsa nerede? Bu sorulara neden olan bir ifade ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Savaş esnasında elinize düşerlerse onlara yaptığınızla geridekileri ürküt ki belki akıllarını başlarına devşirirler.
Esirlere kötü muamelemi etmek gerekir? Esir gücü elinden alınmış bir insandır. Bu ayet savaş hukukuna aykırıdır. Böyle bir söz ilahi kaynaklı olabilir mi? Her şeyi bilen Allah, esirlere kötü muamele etmekle geride kalanlar için “belki akıllarını başlarına devşirirler” der mi?
- Ey peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, inkar edenlerden iki yüz kişiyi yener, sizden yüz kişi olursa bin kişiyi yener; çünkü onlar yaptıklarının bilincinde olmayan bir topluluktur.
- Allah sizde bir zayıflık olduğunu bildi de şu andan itibaren yükünüzü hafifletti. Artık sizden sabırlı yüz kişi olursa Allah’ın izniyle iki yüz kişiyi yener, sizden bin kişi olursa iki bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir.
Allah müminlerde zaaf olduğunu bilmiyor muydu ki; sabırlı olanlardan yirmi kişinin küfre sapanların iki yüzüne bedel olduğunu söylüyor. Sonra 1 e 10 oranını, 1 e 2 ye indiriyor. Allah’ın izniyle 65. ayet niçin gerçekleşmiyor? Bu ifadeler ilahi kaynaklı olabilir mi?
- O yerde gerekli temizliği yapıp hakimiyeti kuruncaya kadar bir peygamberin esirlerinin olması uygun değildir. Siz geçici dünya varlığını istiyorsunuz, oysa Allah ahireti istiyor; Allah izzet ve hikmet sahibidir.
Peygamberlerin, Bedir savaşında alınan, esirlere ne yapması gerekir? Tefsir:..Hz. Ömer anlatıyor: “Hz. Peygamber, Ebu Bekir’e ve bana, ‘Bu esirler hakkında düşünceniz nedir?’ diye sordu. Ebu Bekir, ‘Bunlar amca ve akraba çocuklarıdır, onlardan fidye almanı uyun görüyorum. Böylece fidye kafirlere karşı bize güç olur, belki Allahın’ın hidayetiyle ileride Müslüman da olurlar’ dedi. Ben de, ‘Doğrusu ben Ebu Bekir gibi düşünmüyorum. Bana göre, kellelerini uçurmamız için bize izin vermelisin; Ali, Akil’in, ben de filan yakınımın kafasını keselim, çünkü bunlar kafirlerin öncüleri ve ileri gelenleridir’ dedim. Resulullah benim değil de Ebu Bekir’in görüşünü tercih etti. Ertesi gün yanlarına geldiğimde ikisini de oturmuş ağlar halde buldum ve ‘İkiniz niçin ağlıyorsunuz?’ diye sorduğumda Resulullah, ‘Arkadaşlarının, fidye alarak başıma getirdikleri yüzünden!’ dedi ve (yakında bir ağacı göstererek) ‘Cezayı kendilerine şu ağaç kadar yaklaşmış gördüm’ buyurdu” Mutlak adalet sahibi olan Allah esirlerin öldürülmesine onay verir mi?
- İman edipte hicret edenler, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenlerle onları bağırlarına basıp yardım edenler birbirilerinin yar ve yakınıdır. İman edipte hicret etmeyenlere gelince, göç edinceye kadar onlara karşı, yakınlık sebebiyle hiçbir sorumluluğunuz yoktur. Sizden, dinlerini korumak için yardım isterlerse, aranızda antlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmamak üzere yardım etmeniz gerekir. Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.
Filistinlilere Arapların yardım etmeyişi bu ayete mi dayanıyor? Bu ayet inananları hicrete zorlayıp, peygamberin konumunu güçlendirmek maksadını mı taşıyor? 9 Tevbe:
- Haram aylar çıkınca, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün, esir alın, kuşatın ve onları her geçit yerinde gözetleyin. Şayet tövbe ederler, namazlarını kılarlar ve zekatlarını verirlerse artık onları serbest bırakın. Allah yargılayıcıdır, bağışlayıcıdır.
Haram ayları, Arap müşriklerinin bir değeri olduğu halde, İslam’da niçin var? Namaz kılmamak ve zekat vermemek, müşrik olmak anlamına mı gelir? Müşriklerin bu şekilde öldürülmesi, teröre zemin hazırlamaz mı? İnsanlığın başına bela olacak bir hareketin zeminini Allah’ın hazırladığı düşünülebilir mi? Savaş dışında, hiçbir yargılama yapmaksızın insan öldürmeye, insanı yaratan, Allah müsaade eder mİ?
- Şayet anlaşma yaptıktan sonra yeminlerini bozarlar ve dininizi karalamaya kalkışırlarsa, sizde küfrün elebaşlarıyla vuruşun; çünkü onların yeminleri yok sayılır. Belki vazgeçerler.
Yeminleri yok sayılanlarla anlaşma niçin ve nasıl yapılır? Her şeyi bilen Allah belki der mi? Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran mealinde Tövbe suresi ayet 15- Ve yüreklerinin öfkesini gidersin. Allah dilediğine tövbe nasip eder. Allah Alim’dir, Hakim’dir. Tövbeyi Allah dilediğine nasip etmesi, tövbe etmeyenlerin, Allah nasip etmediği için tövbe edemedikleri anlamına gelmez mi? İnsan iradesini gereksiz kılan söz Allah kelamı olabilir mi?
- Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahret gününe inanan, namazını kılan, zekatını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar edebilir. İşte bunların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.
Sınırsız bilgi ve egemenlik sahibi olan Allah, umar mı?
- Ey iman edenler! Şayet inkarı imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi dahi dayanıp güvenilecek dostlar edinmeyin. İçinizden kimler onları dost edinirse, işte onlar kendilerine yazık etmiş olurlar.
İnkarı seven baba ve kardeşi nasıl ikna edeceğiz? Aile bağlarının tahrip olmasına, “peygamberine senin görevin sadece tebliğ etmektir, hüküm bana aittir” diyen, Allah izin verir mi?
- Artık bunun ardından Allah dilediğinin de tövbesini kabul eder. Çünkü Allah yargılayıcıdır, bağışlayıcıdır.
- ayette Allah dilediğine tövbe nasip eder deniyor. Bu ayet; tövbe nasip olanların hepsinin tövbesinin kabul edilmeyeceği anlamına gelir. Kabul etmeyeceği tövbeyi Allah niçin nasip ediyor?
- Ehl-i kitaptan Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve resulünün yasakladığını yasak saymayan ve hak dine uymayan kimselerle, yenilmiş olarak ve kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.
Allah’a ve ahiret gününe inanmayan nasıl kitap ehli olur? Bunlar kitap ehlinden nasıl ayrılır? Kitap ehliyle savaşmak anlamına gelen bu ayet, Tevrat ve İncillide hükümsüz kılar. Karmaşa yaratan söz Allah kelamı olabilir mi?
- Yahudiler: “Uzeyr, Allah’ın oğludur” dediler; Hıristiyanlar da: “Mesih (İsa), Allah’ın oğludur” dediler. Bunlar, daha önceki inkarcıların söylediklerine benzer biçimde ağızlarından çıkan sözlerdir. Allah onları kahretsin! (Gerçeklerden) nasıl da yüz geri çevriliyorlar!
“Allah onları kahretsin” Allah kahredebildiğine göre, bu ifade niçin kullanılmış? Allah’ın bela okuması, onun sonsuz kudreti olduğu inancını zedeler. Bu söz ilahı kaynaklı olabilir mi?
- Bütün dinlerin üzerindeki yerini alsın diye resulünü, doğru yol rehberi ve hak din ile gönderen O’dur; müşrikler hoşlanmasa da!
Burada adı geçen din, tevhit dinimi yoksa, Müslümanlık mıdır? Hz. Muhammed’in İbrahim’in dininden olduğunu bildiren ayetler dikkate alınacak olursa, üstün olan dinin tevhit dini olduğu anlaşılır. Bu da uydurulan dine uymaz.
- Eğer toplanıp seferber olmazsanız Allah sizi elem veren bir azapla cezalandırır, yerinize sizden başka bir topluluk getirir ve siz O’na zerrece zarar veremezsiniz. Allah’ın her şeye gücü yeter.
Bu tehdit Allah kelamı olabilir mi? Yoksa insanları seferber etmek için peygamber sözümüdür?
- Allah seni affetti de, doğru söyleyenler sence belli olmadan ve kimlerin yalancı olduğunu bilmeden niçin onlara izin verdin?
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde;
- Allah seni affetsin; neden onlara izin verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler açık-seçik belli olsun da yalancıları bilesin.
Bu meallerden birinde “Allah seni afeti” diğeri de “Allah seni affetsin” deniyor, hangisi doğru?
- Eğer onlar savaşa çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yapabilirlerdi; fakat Allah’ta onların sefere çıkmalarını istemedi, onları geri koydu, onlara “Oturun bakalım diğer oturanlarla!” denildi.
- Ayet “Eğer onlar savaşa çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yapabilirlerdi; fakat Allah’ta onların sefere çıkmalarını istemedi, onları geri koydu, onlara ‘Oturun bakalım diğer oturanlarla!’ denildi” deniyor. Onların sefere çıkmalarını istemeyenin Allah olduğu belirtiliyor. Sitem niye? Allah böyle davranır mı?
- O halde onların malları da evlatları da seni imrendirmesin; çünkü Allah onlara dünya hayatında bunlarla eziyet çektirmeyi ve canlarının da kafir olarak çıkmasını murat ediyor.
Allah kendi muradının bedelini, insanlara eziyet çektirerek ve cehennemde yakarak mı ödetiyor? Bunun Allah kelamı olduğuna, ancak Allah’tan haya etmeyenler inanırlar.
- Halbuki; Allah ve resulünün verdiğine razı olup “Bize Allah yeter, Allah da resulü de bize lütuf ve kereminden yine verir. Doğrusu biz yalnız Allah’tan umarız” deselerdi daha iyi olurdu.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde;
- Ne olurdu bunlar, Allah ve resulünün kendilerine verdiklerine razı olsalardı da şöyle deselerdi: “Allah bize yeter. Allah bize lütfünden verecektir; resulü de. Zaten biz gönlümüzü yalnız Allah’a bağlamışız.”
Bu meallerden hangisi doğru? İkinci meal doğru ise; Allah “ ne olurdu” diyecek şekilde bir istek belirtir mi? Bu Allah’ın kudretiyle uyumlu olur mu?
- Sadakalar (zekat gelirleri) ancak şunlar içindir. Yoksullar, düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri (İslam’a) ısıtılacak olanlar, azat edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda (çalışanlar) ve yolda kalmışlar. İşte Allah’ın kesin buyruğu budur. Allah bilen ve hikmetle yönetendir.
(Kalpleri İslam’a ısıtılacak olanlar) parayla inandırmağa çalışmak doğru bir yöntem midir? Maddi çıkarla imanın yan yana getirilmesi dinin kutsiyetine gölge düşüreceği için, Allah kelamı olabilir mi?
- Ey peygamber! İnkarcılara ve münafıklara karşı cihat et, onlara sert davran; onların varacağı yer cehennemdir ve bu ne kötü bir sondur!
Ali İmran Suresi ayet 20: seninle kanıt yarışmasına girerlerse şöyle söyle: “Ben yüzümü Allah’a teslim ettim. Bana uyanlar da.” Kitap verilenlerle ümmilere sor: “Siz de teslim oldunuz mu?” Eğer teslim olurlarsa doğruya ve güzele kılavuzlanmışlardır. Yüz çevirirlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir. Allah, kullarını görmektedir. Maide Suresi ayet 92: Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin ve tedbirli olun. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki elçimizin görevi açık biçimde tebliğ etmekten ibarettir. Maide Suresi ayet 99: Peygamber’in görevi tebliğ etmekten ibarettir. Allah ise açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir. Rad Suresi ayet 40: Onlara haber verdiğimiz azabın bir kısmını sana ister gösterelim, ister (bundan önce) seni vefat ettirelim, senin görevin sadece tebliğ etmektir; hesaba çekmek bize aittir.
- ayetle diğer ayetler arasındaki çelişki ilahi kaynaklı olabilir mi? Savaşarak ve sert davranarak insanları kazanmak mümkün müdür? Söylenen sözler Allah’ın verdiği aklın onayından geçerse kabul görür. Zor kullanarak ikna etmek insanın yaratılışına aykırıdır. Allah kendi koyduğu yasalarla ters düşeni yapın der mi?
- Ve onlar arasında ölen birinin namazını sakın kılma, mezarı başında da durma! Çünkü onlar Allah ve resulünü inkar ettiler ve yoldan sapmış olarak öldüler.
Savaşa her hangi bir nedenle katılmama, neden Allah’ı ve resulü inkar olarak değerlendiriliyor? 83. Ayet: Şayet Allah seni onlardan bir toplulukla tekrar karşılaştırır da başka bir sefere çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: “Bundan böyle benimle asla sefere çıkmayacak ve benim maiyetimde düşmana karşı asla savaşmayacaksınız. Mademki ilk önce oturup kalmayı yeğlediniz, şimdide geri kalanlarla birlikte oturmaya devam ediniz.” Bu ayete göre peygamberle birlikte savaşmak isteyenler, ilk hatalarından dolayı kafir ilan ediliyor. Tövbeleri çok kabul eden Allah’ın böyle bir tutumu olabilir mi?
- Onların mal ve evlatları seni imrendirmesin; çünkü Allah onlara dünyada bunlarla eziyet vermeyi ve canlarının da inkarcı olarak çıkmasını murat ediyor.
Bu ayetle 55. ayet aynı anlamda. Kuran’da böyle, oldukça çok, tekrar var. Allah gereksiz olarak tekrar eder mi?
- Bedevilerden öyleleri vardır ki, hayır yolunda yaptığı harcamayı angarya sayar ve sizin başınıza kötü hallerin gelmesini bekler durur. O kötü haller kendi başlarına gelsin! Allah her şeyi çok iyi işitir ve bilir.
Rahman ve rahim olan Allah bela okur mu? Bu Allah’ın kudretini gölgelemez ve Allah’a gereği gibi inanmayı engellemez mi?
- Bir başka gurup var ki onlar iyi işe diğer kötü işi karıştırdıktan sonra günahlarını itiraf etmişlerdir. Umulur ki Allah onların tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah esirgeyendir,
bağışlayandır.
- Bir diğer gurubun durumu ise Allah’ın hükmüne kalmıştır; ya onlara azap edecek veya tövbelerini kabul edecektir. Allah bilen ve hikmetle yönetendir.
Allah mütereddit olur mu? Bu ifadelerin, Allah adına başkası tarafından, söylenmiş olduğu anlaşılıyor.
- Orada asla namaza durma! Daha ilk günden takva temeli üzerine kurulan mescit, namaz kılman için elbette daha uygundur; burada gerçekten arınmak isteyen adamlar vardır. Allah da temizlenenleri sever.
Mescitte arınmayı seven kadınlar da olamaz mı? Allah yarattıkları arasında, iman açıcından, farklılık gözetir mi?
- Allah, kendi yolunda çarpışırken öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında cennet vermek üzere satın almıştır. Bu Allah’ın Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da yer almış gerçek bir vaadidir. Kim Allah’tan daha fazla sözüne bağlı olabilir! O halde yaptığınız bu antlaşmadan sevininiz. İşte büyük bahtiyarlık da budur.
Ahkaf Suresi ayet 9: De ki: “Ben resullerin içinden bir türedi değilim. Bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum. Bana vahyedilenden başkasına da uymam. Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim.” Kullarının mallarıyla ve canlarıyla, Allah yolunda çarpışmasını isteyen Allah, peygamberine “sen sadece bir uyarıcısın” der mi? Allah yolunda öldürsen de, ölsen de cennete gideceğine inanlar, İslam adına terörü yapanlar değil mi?
- O tövbekarlar, ibadet edenler, hamdedenler, dünyada yolcu gibi yaşayanlar, rükua varanlar, secde edenler, iyiliği teşvik edip kötülükten alıkoyanlar, Allah’ın sınırlarını gözetenler; müjdele o müminleri!
Yaşar Nuri Öztürk’ün mealinde; 112- Tövbe edenler, ibadet edenler, seyahat ederken oruç tutanlar, rüku edenler, secdeye kapananlar, iyiliği emredip kötülükten alı koyanlar, Allah’ın sınırını koruyanlar... Müjdele o müminleri! Aynı ayete iki çok farklı anlam verenler, bu ülkenin tanınmış ilahiyatçıları. Seyahat ederken oruç tutmak, daha mı makbul dur? Seyahat sırasında oruç tutmama ruhsatı veren Allah sonra bunu daha makbul kılar mı?
- Allah bir topluluğu doğru yola ilettikten sonra, nelerden sakınacaklarını kendilerine açıklamadan onları yoldan çıkmış sayacak değildir. Allah her şeyi en iyi bilendir.
Nelerden sakınacakları kendilerine açıklanmamış bir toplum, doğru yola nasıl iletilmiş olur?
- Ey iman edenler! İnkarcılardan yakınınızda bulunanlarıyla savaşın. Bunlar sizin çetin gücünüzü sertlik görsünler. Biliniz ki Allah, buyruğuna karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
Barış nasıl gerçekleşecek? inkarcıların yaşama hakkı yoktur. Allah verdiği canı, olağan üstü durumlar dışında, bir başkasının almasına onay verir mi? Bu ayetin teröre zemin hazırladığı düşünülemez mi? 10 Yunus:
- Eğer Allah insanlara iyi olanı hemen verdiği gibi kötü olanı da onlar için ertelemeden gerçekleştirseydi derhal sonları gelirdi. Bize kavuşacaklarına inanmayanları, azgınlıkları içinde bocalayıp durmak üzere kendi hallerine bırakırız.
- Sizden önceki nice nesilleri, haksızlık ve kötülük yoluna saptıklarında yok ettik; halbuki peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi, ama onların iman edecekleri yoktu. Günah yolunu seçen toplulukları işte böyle cezalandırırız.
11.ayette; inanmayanlar “azgınlıkları içinde bocalayıp durmak üzere kendi hallerine” bırakılırken; 13.ayette inanmadıkları için niçin helak ettik deniyor? Ceza kıyametten sonra değil mi? Allah kelamında uyumsuzluk olur mu?
- Nasıl davranacağınızı görelim diye yeryüzünde sizi, onlardan sonra yerlerine getirdik.
Lehvi Mahfuz’da her şeyin kayıtlı olduğunu bildiren Allah kullarının nasıl davranacağını bilmiyor mu? Böyle bir şey Allah’a mal edilebilir mi?
- İnsanlar inanç birliği olan bir topluluktan ibaretti, sonra aralarında inanç farklılığı oluştu. Eğer rabbinin katından daha önce verilmiş bir söz olmasaydı, ayrılığa düştükleri konuda aralarında hüküm verilir, iş bitirilirdi.
Tarihin hiçbir döneminde insanlar inanç birliği içinde bir toplum olmamıştır. Belki Hz. Adem zamanında birkaç kişiden ibaret küçük bir topluluk. O zaman bile Habil ve Kabil aynı inançta değildi. Sonra Allah’a rağmen inanç farklılığı nasıl oluşur? Bu sözler Allah kelamı olabilir mi?
- “Ona rabbinden bir işaret gelse ya!” diyorlar. De ki “Gaybı bilmek Allah’a mahsustur; bekleyin, bende sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
Bu işaret peygamber zamanında gelmiş midir? “Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim” sözü bir taktik midir? Birçok peygambere mucize verildiği halde Hz. Muhammed’e niçin verilmemiştir?
- Allah, esenlik yurduna çağırıyor ve dilediğini doğru yola iletiyor.
Allah istemedikten sonra, doğru yol bulunamayacağına göre, ceza niye? Allah vermiş olduğu yetenekleri gereksiz kılacak ortamı yaratır mı? Akıl almaz sözler ilahi kelam olabilir mi? 28-29. Bir günkü onların hepsini bir araya getireceğiz sonra bize yakıştırdıklarına, “Siz ve ortaklarınız yerlerinizde durup bekleyiniz” diyeceğiz böylece aralarını birbirinden ayıracağız ve yakıştırdıkları ortaklar onlara, “Siz bize tapmıyordunuz, sizin bize ibadet ettiğinizin farkında bile olmadığımıza Allah şahittir” diyecekler. Putlar hesaba mı çekilecek? Putların şuurlu yaratıklar haline getirilmesi tevhidi zedeler. Böyle bir uygulama ilahi kaynaklı olabilir mi?
- İşte o Allah sizin gerçek rabbinizdir. Gerçeğin dışında sapıklıktan başka ne olabilir ki? Nasıl yoldan çıkarılabiliyorsunuz?
25 inci ayette “Allah, esenlik yurduna çağırır ve dilediğini dosdoğru bir yola kılavuzlar.” Dedikten sonra, bu ayetteki soruyu Allah niçin sorsun?
- Seni yalanlamaya kalkışırlarsa şöyle de: “Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız size aittir; Siz benim yaptığımdan sorumlu değilsiniz, bende sizin yaptığınızdan sorumlu değilim.”
Tevbe Suresi ayet 123: Ey iman edenler! İnkarcılardan yakınınızda bulunanlarıyla savaşın. Bunlar sizin çetin gücünüzü görsünler. Biliniz ki Allah, buyruğuna karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. Bu ayetlerin anlamları bağdaşıyor mu? Allah’ın sözleri arasında çelişki olabilir mi? Allah, hitap ettiği insanların anlayamayacağı şekilde konuşur mu?
- Her ümmetin bir peygamberi olmuştur. Onlara peygamberleri geldiğine göre aralarında olup bitenler hakkında adaletle hüküm verilir, haksızlığa uğratılmazlar
İsra Suresi: 15.ayet: Kim doğru yolu seçerse kendi iyiliği için seçmiştir, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiç kimse başaksının günah yükünü üstüne almaz. Biz bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz.
- ayette her ümmete bir elçi gönderildiği belirtilirken, İsra suresi 15. ayette bir resul göndermedikçe azap edilmeyeceği belirtiliyor. Bu ifade ilahi kaynaklı olabilir mi?
- De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bile herhangi bir zarar ve fayda vermeye muktedir değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir an geri kalır ne de bir an ileri gidebilirler.”
Ecel belirlenen zamanda tecelli edeceğine göre, sağlık önlemlerinin ne anlamı var? Tedavi olmasan da ecel belirlenen zamandan önce gelemez. İntihar, Alkol ve uyuşturucu alışkanlığı, Allah’ın isteğiyle mi olur? Böyle bir düzen ilahı kaynaklı olabilir mi?
- De ki: “Allah’ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir kısmını helal bir kısmını da haram saymanıza ne demeli?” De ki: “Buna Allah mı izin verdi, yoksa Allah adına hüküm mü uyduruyorsunuz?”
Allah’ın helal kulların haram ettikleri nelerdir? Uydurulan dinde bir yığın haram var. Eğlenmek, gülmek, süslenmek v.s. gibi. Ayet, haram olmayan şeylerin haram kılınmasını şirk kabul eder nitelikte. 63-64.Onlar ki, iman etmişler ve takvaya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de ahirtte müjdeler olsun! Allah’ın sözlerinde değişme olmaz; (öyleyse) en büyük kazanç budur. Elbette “Allah’ın sözlerinde değişme olmaz”. Fakat Kuran’da aynı konuda farklı anlamlarda ayetler var. Nesh edilen ayetlerden söz ediliyor. Demek ki bunlar Allah’ın sözleri değil.
- Bu dünyadaki önemsiz bir menfaattir; sonunda onların dönüşü bizedir ve nihayet inkar etmiş olmaları sebebiyle onlara şiddetli azabı tattıracağız.
Uydurulan dine göre, Müslüman olmayanlara Allah bu dünyada verecek ama öbür dünyada yakacak. Onun için bu dünyanın nimetlerine pek itibar edilmemeli. Müslümanların geri kalmış olmalarının, önemli nedenlerinden biride budur. Bu durum ilahi adaletle bağdaşmayacağından dolayı ilahi kaynaklı olamaz.
- “Şayet yüz çevirirseniz, zaten benim sizden bir karşılık beklediğim yok; benim mükafatımı ancak Allah verir. Bana, teslimiyet içinde olmam emredildi.”
Hz. Nuh Müslüman mıydı? Uydurulan dine göre ilk Müslüman Hz. Muhammed’dir. Bu ayet Kuran’ın bu inancı onaylamadığını gösteriyor.
- Onların ardından Musa ve Harun’u açık kanıtlarımızla Firavun’a ve çevresindeki ileri gelenlere gönderdik. İman etmeği kibirlerine yediremediler; onlar günaha gömülmüş kimselerdi.
- Öyle ki, kendilerine nezdimizden hakikat geldiğinde “Bu düpedüz bir büyü!” dediler.
- Musa şöyle dedi: “Size gerçek ulaştığında böyle mi söylersiniz? Sihirbazlar gerçek bir başarıya ulaşmazken bu hiç sihir olabilir mi?”
- “Sen” dediler, “Bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çeviresin de bu yerde nüfuz ve egemenlik ikinizin olsun diye mi aramıza geldin? Biz ikinize de inanacak değiliz!”
- Firavun da, “İşi bilen bütün sihirbazları huzuruma getirin” diye emretti.
Olay Araf suresinde şöyle anlatılıyor:
- Sonra onların ardından Musa’yı mucizelerimizle Firavun ve çevresine gönderdik; onlar ise mucizeleri inkar ettiler; ama gör işte fesatçıların sonu ne oldu!
- Musa dedi ki: “Ey Firavun! Ben alemlerin rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim.”
- “Allah hakkında yalnız gerçek olanı söylemek benim üzerime borçtur. Size rabbinizden açık bir delil getirdim. Artık İsrailoğulları’nı benimle birlikte serbest bırak.”
- O da şöyle dedi: Eğer bir mucize getirdiysen ve gerçekten doğru söylüyorsan onu göster bakalım.”
- Bunun üzerine Musa asasını yere attı. Birde baktılar ki apaçık bir yılan!
- Ve elini (cebinden) çıkardı. Bir de ne görsünler, seyredenlerin gözleri önünde bembeyaz oluvermiş!
- Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Bu gerçekten usta bir sihirbaz!”
- “Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor ne buyurursunuz?”
- Dediler ki: “Onu da kardeşini de beklet; şehirlere toplayıcılar (memurlar) yolla”;
- “Bütün usta sihirbazları huzuruna getirsinler.”
Aynı olay farklı surelerde farklı olarak anlatılıyor. Bu ilahi kaynaklı olabilir mi? Yaşar Nuri Öztürk’ün mealinde 83- Firavun ve kodamanlarının kendilerine kötülük etmesinden korktukları için, kavmi arasından bir gençlik gurubu dışında hiç kimse Musa’ya inanmadı. Çünkü Firavun, o topraklarda gerçekten çok üstündü ve gerçekten sınır tanımaz azgınlardan biriydi. Araf suresi 120. ayet: Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar.
- ayette Musa’ya sadece bir gençlik gurubunun iman ettiği, Araf suresi 120. ayette
sihirbazların secdeye kapandığı belirtiliyor. Bu uyumsuzluk ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Musa’ya ve kardeşine şöyle vahyettik: “Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi ibadet mahalli yapın ve namazı kılın. (Ey Musa) inananları müjdele.”
Hz. Musa kavmini Mısır’dan çıkaracakken Allah ona “kavminiz için Mısır’da evler” hazırlayın niçin desin?
- İşte bugün senin cesedini kurtaracağız ki, senden sonra gelenler için bir ibret olsun! İnsanların pek çoğu gösterdiğimiz delillerin bilincinde değildirler.
British Museum’da 3000 yıllık mumyalanmamış bir cesedin bulunduğu söyleniyor. Bu haberin doğruluğu araştırılmalı ve eğer doğruysa bütün dünyaya bu Kuran mucizesi olarak tanıtılmalı.
- Şayet sana indirdiklerimizden şüphen varsa, senden önce Kitap’ı okuyanlara sor. Rabbinden sana gelen gerçeğin ta kendisidir, sakın şüphelenenlerden olma.
Uydurulan dinde, Tevrat ve İncilin tahrif edildiğine inanılır. Bu ayet bu inancın doğru olmadığını somut bir kanıtı değil mi? 96-97. Şu bir gerçek ki, haklarında rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar kendilerine her türlü kanıt gelse bile, elem veren azabı görmedikçe iman etmezler. Haklarında rabbin hükmü kesinleşmiş olanların, iman etmesini Allah engellediğine göre, elem veren azabı gördükten sonra iman etmenin ne kıymeti olabilir? Bu ilahi adaletle bağdaşır mı?
- Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi topluca iman ederdi. Hal böyle iken, mümin olsunlar diye sen insanları zorlayıp duracaksın mısın!
Tevbe Suresi ayet 73: Ey Peygamber! İnkarcılara ve münafıklara karşı cihat et, onlara sert davran; onların varacağı yer cehennemdir ve bu ne kötü bir sondur! Bu iki ayetin arasındaki uyumsuzluğu Allah’a mal etmek, Allah’a inanan hiç kimseye yakışmaz.
- Allah’ın (kuralına göre işleyen) izni olmadıkça hiç kimsenin inanması mümkün değildir. O, akıllarını kullanmayanları iğrenç bir duruma sokar.
İman Allah’ın izniyle olduğuna göre cihat niye? İmanı nasip etmeyen Allah’ın, iman edemeyenleri cezalandırması O’nun rahman ve rahim sıfatlarıyla bağdaşır mı?
- Aslında onlar kendilerinden önce gelip geçenlerin günlerinin benzerini beklemekteler. De ki: “Bekleyin bakalım, ben de sizinle beraber bekliyorum!”
Bu beklenen günlerin, daha önceki kavimlerin yok edildiği günler olduğuna göre, beklenen günler gelmiş midir, yoksa sadece bir tehdit mi? Böyle bir tehdit ilahi kaynaklı olabilir mi? 11 Hud: 1.Elif, Lam, Ra. Bu hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlam kılınmış, sonrada açıklanmış bir kitaptır. Ali İmran Suresi ayet 7: Kitap’ı sana indiren O’dur. Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap’ın anasıdır. Diğer ayetler müteşabihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap’ın sadece müteşabih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, “ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır” derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.
- ayette; Kuran’ın ayetlerinin sağlam kılındığı sonra detaylandırılıp açıklandığı ve bu ayete göre Kuran’da sadece muhkem ayetler olduğu belirtilirken, Ali İmran suresi 7. ayette, ayetler muhkem ve müteşabih olarak ikiye ayrılıyor. Bu farklılık ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Arşı su üzerinde iken hanginizin daha güzel davranacağını denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur. Eğer sen, “Öldükten sonra mutlaka diriltileceksiniz” desen kafirler derhal, “Bu apaçık bir düzmecedir” derler.
Arşın su üzerinde olması ne anlama geliyor? Gök dünyayı saran atmosfer tabakasından başka bir şey değilken, gökler ne demek? 1. Ayette, Kuran ayetlerinin açıklanmış olduğu bildiriliyor, fakat 7. Ayet açık değil. Allah’ın sözlerinde çelişki olu mu? Her şey Levh-i Mahfuz’da kayıtlı olduğuna göre, Allah denemeye neden gerek duysun?
- “Ona bir hazine indirilse veya onunla beraber bir melek gelse ya!” demelerinden dolayı canın sıkılarak vahyedilen ayetlerin bir kısmının tebliğini terk edecek değilsin ya! Sen ancak bir uyarıcısın. Allah her şeye vekildir.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden;
- Belki de sen; onlar, “ona bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi ya” diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, sana vahyedilmekte olanın bir kısmını terk etmeğe kalkarsın. Gerçek olan şu ki, sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şeyin üzerine bir Vekil’dir.
Hangisi doğru? Eğer ikinci meal doğru ise; Allah “belki de der” mi? Allah için belirsizlik söz konusu olabilir mi?
- Böyleler şu kimse gibi olur mu: Rabbinden bir beyyine üzerinedir, O’ndan bir tanık da kendisini izler. Tanıktan öncede bir kılavuz ve rahmet olarak Musa’nın kitabı var. Onlar ona inanırlar. Hiziplerden onu inkar edenin varış yeri ateştir. Ondan asla kuşkuya düşme; o Rabbinden bir haktır ama insanların çokları inanmıyorlar.
Peygamberin Kuran’dan kuşkuya düşmesi söz konusu olamayacağına göre; eldeki Tevrat’a inanmamak insanı cehenneme mi sokar? Tefsir; ayetin içeriğine uygun değil.
- (Ey Peygamber) İşte bu anlatılanlar saha vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin! Sabret, çünkü iyi sonuç (sabredip) sakınanlarındır.
- ayetten itibaren Hz. Nuh anlatılıyor. Nuh Tufanı Tevrat’ın Tekvin 8/4 de bildirildiğine göre, niçin gayb olsun? Allah böyle bir soruya neden olacak bir ifade de bulunur mu?
- Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı, yurtlarında diz üstü çöküp kaldılar.
Araf suresi 78. ayet: Bunun üzerine onları o dehşetli sarsıntıyı yakaladı da yurtlarında yere serildiler.
- ayette adı geçen topluluk Semut kavmidir. Araf suresinde bu kavmin depremle yok edildiği belirtilirken, burada sesle, diz üstü çöktükleri ifade ediliyor. Bu kavim sesle mi, yoksa depremle mi yok olmuştur? Böyle bir belirsizlik ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Lut’un kavmi koku almışçasına koşarak ona geldi. Daha önce de o çirkin işleri yapıyorlardı. Lut, “Ey kavmim! Şunlar kızlarım, sizin için en nezih olanı onlarla evlenmektir. Allah’tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu!” dedi.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden;
- Lut’un kavmi koşarak onun yanına geldi. Bunlar daha öncede kötülükler yapmışlardı. Lut dedi ki: “Ey toplumum! İşte şunlar kızlarım. Onlar sizin için daha temiz. Allah’tan korkun da misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin. İçinizde olgun bir adam yok mu?”
Hangisi doğru? Biricide; Lut, gelenlerin cinsel arzularını, misafirlerinin yerine, kızları ile evlenerek tatmin etmelerini önerirken, ikincide evlenmek söz konusu değil. Ayet, tarihi gerçeklerden uzaklaştırılarak, müfessirin ahlak anlayışına uydurulmağa mı çalışılmış?
- Mutlu olanlara gelince onlar da cennettedirler. Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada kesintisiz bir lütuf olarak ebedi kalacaklardır.
Cennette bulunanlardan Allah isterse çıkaracak mı?
- Gerçek şu ki biz Musa’ya da kitap’ı vermiştik; onda da ihtilafa düşüldü. Eğer rabbin tarafından daha önce verilmiş bir söz olmasaydı işleri bitirilirdi. Onlar kitap hakkında, derin bir şüphe içindedirler.
Allah, Tevrat hakkında ihtilafa düşüleceğini bilmiyor muydu ki, onların hemen cezalandırılmasını önleyecek bir kelimeyle kendini de bağlasın? Eğer bu kelimeden maksat kıyamet ise; daha evvel ki isyankar kavimler niçin yok edildi? Bunlar ilahi adaletle bağdaşır mı?
- Sizden önceki toplumlar içinde yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek birikimli kimseler bulunsaydı ya! Onlardan, kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kesim bunu yaptı. Zulmedenlerse içinde şımartıldıkları refahın peşine düşüp günahkar oldular.
Allah isteseydi, bozgunculuğu önleyecek kimseler bulunmaz mıydı? Allah’ın kurtuluşa erdirdiği az bir kesim bunu yaptı. Diğerlerinin günahkar olmasını Allah mı istedi? Bu ilahi adaletle, Allah’ın rahman ve rahim sıfatlarıyla bağdaşır mı? 118-119. Rabbin dileseydi insanları elbette bir tek ümmet yapardı. Fakat, rabbinin esirgedikleri müstesna, hep ihtilaf içinde olacaklardır. Allah onları buna uygun yarattı. Rabbinin, “Andolsun ki cehennemi hem insanlar hem cinlerle dolduracağım” sözü yerini bulmuş oldu. Allah ilahi düzenini, cehennemi insanlarla ve cinlerle doldurmak için mi kurdu? Bu Allah’ın rahman ve rahim sıfatlarıyla bağdaşır mı? Allah’ın bazı insanları esirgemesi ve bazılarını da ihtilaf içinde olmaya uygun yaratması, ilahı adalete sığar mı?
- Bekleyin! Şüphesiz biz de beklemekteyiz!
Cezanın geleceğini bekleyin deniyor. Bu ceza gelmiş midir? Eğer bu sadece bir tehditse ilahi kaynaklı olabilir mi? 12 Yusuf:
- Biz, bu Kur’an’ı sana vahyetmekle en güzel kıssayı da anlatıyoruz. Gerçek şu ki, senin daha evvel bundan bilgin yoktu.
Hz. Yusuf’un hikayesi Tevrat’ın Tekvin bölümünde var. Hz. Peygamber’in bundan haberdar olması gerekirken, bilgisinin olmaması niçin? Allah’ın ifadesinde uygunsuzluk olabilir mi?
- Anlaşılan böylece rabbin seni seçecek, sana rüyalarda görülenlerin yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetini tamamladığı gibi sana ve Yakup soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Kuşkusuz rabbin çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.
Hud Suresi ayet 71: Ayakta bekleyen karısı rahatlayıp güldü, hemen ona İshak’ı, ardından da Yakub’u müjdeledik. Hud suresi 71. ayetten İshak’ın Yakub’un ağabeyi olduğu anlaşılıyor. Halbuki yukarıdaki ayete göre; İshak Yakub’un babası. Hangisi doğru? Allah ifadesi böyle olur mu?
- Allah’ı bırakıp ta taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında her hangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Bu, dosdoğru din olduğuna göre; semavi dinler aynı mıdır? Dinlerin birliği uydurulan dinden onay alamaz. Dinler arası bir diyalogun olması gerekmez mi?
- Yusuf, emrindeki gençlere dedi ki: “Ödedikleri bedeli yüklerinin içine koyun. Umarım ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar ve umarım yine gelirler.”
Hak etmedikleri halde, Yusuf kardeşlerinin sermayesini geri verip, devleti ne hakla zarara uğratıyor? Bu anlayış kamu malının çalınıp çırpılmasına yol açar. Bir peygambere hile yapmak yakışır mı? Bunlar ilahi kaynaklı olabilir mi? 70.Yusuf, onlar için yüklerini hazırlattığı zaman su kabının kardeşinin yükü içine konmasını sağladı! Sonra arkadan seslenen biri, “Ey kafile! siz mutlaka hırsızsınız!” diye bağırdı. Böyle bir tuzak kurmak bir peygambere yakışır mı? Allah’ın dininde hile hurda olur mu?
- Yusuf, “Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını alıkoymaktan Allah’a sığınırız, o taktirde biz gerçekten zalimler oluruz!” dedi.
Tuzak kurmak zalimlik olmuyor da, işimize gelmediği için kurallara uymamak mı zalimlik oluyor? Bunlar ilahi ilham olabilir mi? Allah ahlak yozlaşmasına yol açacak davranışları onaylar mı?
- İşte bu kıssa, gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar, tuzak kurmak üzere ittifak ettikleri zaman, sen onların yanında değildin.
Hz. Yusuf’un hikayesi Tevrat’ta anlatıldığına göre, bilinen bir şey gayb olur mu? İlahi ifade tutarsız olur mu?
- Halbuki sen bunun karşılığında onlardan bir ücrette istemiyorsun. Kuran bütün insanlar için bir hatırlatma ve öğüttür.
Bu tebliğ, daha evvelki tebliğlerin bir hatırlatması olduğuna göre, Hz. Muhammed yeni bir şey getirmemiştir. O zaman uydurulan dindeki gibi, diğer dinlerin dışlanması yersizdir.
- Göklerde ve yerde nice deliller var ki onlar bu delillerden yüz çevirerek geçip giderler.
Allah, kendisine yarattığı mucizelerin incelenmesiyle, inanılmasını istiyor. Gerçek bir imanın ancak bilim ve akılla oluşabileceği, gerçeği vurgulanıyor. Uydurulan dinde bu düşüncenin pek yeri yok. Orada kader anlayışıyla her şey Allah’a havale edilmiş ve onun insana vermiş olduğu bütün değerler yok sayılmıştır. İnsanı değersiz bir varlık haline getiren bu anlayış, uydurulan dinin egemen olduğu topluluklarında sürünmesine neden olmuştur.
- Allah tarafından onlara kuşatıcı bir azabın gelmesi veya farkında olmadan kıyametin ansızın kopması karşısında kendilerini güvende mi hissediyorlar?
Bu tehditler niçin? Bu, dinde zorlama yoktur, kuralını da ortadan kaldırıyor. Her şeye muktedir olan Allah tehdit eder mi?
- Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır. Kur’an, uydurulabilecekbir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekilerin onayı, her şeyin açıklaması, iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir.
Kuran, daha önceki kitapları tasdik ettiğine göre; dinler arasındaki fark nedir? Ayet, bir farkın varlığının, Kuran tarafından onaylanmadığını gösteriyor. 13 Rad:
- Gökleri görebileceğiniz bir direk olmaksızın yükselten, sonra arşa istiva eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah’tır; her biri belirlenmiş bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşleri Allah düzenliyor; ayetleri de açıklıyor ki rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.
Gökler sanki dünyanın çevresini sarmış, dünyanın üzerine düşmesi görünmeyen bir direkle engellenmiş. Bilime aykırı olan sözler Allah kelamı olabilir mi?
- İnkarcılar, “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın; her topluluğunda bir kılavuzu vardır.
- İnkarcılar,“Ona rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar. De ki: “Allah dilediğini saptırır; kendisine yöneleni de gerçeğe ulaştırır.”
Diğer birçok peygambere mucize verildiği halde, bizim peygamberimize niçin mucize verilmemiştir? Allah dilediğini saptırdığına göre, sapanları cezalandırması ilahi adaletle bağdaşır mı?
- Gök gürültüsü Allah’ı överek tenzih eder; onun korkusundan dolayı meleklerde buna katılır. Onlar Allah hakkında tartışıp dururken O, yıldırımlar gönderip bunlarla dilediğini çarpar. O’nun azabı pek şiddetlidir.
Korku vererek Allah’a iman etmeyi sağlamağa çalışmak, esirgeyen, bağışlayan Allah’ın usulü olabilir mi?
- Allah dilediği kimsenin rızkını bollaştırır ve daraltır. Onlar dünya hayatıyla sevinip mutlu oluyorlar, oysa ahiret yanında dünya hayatı, geçici faydadan başka bir şey değildir.
Zenginleşme, kısmen de olsa, insan iradesine bağlı değil midir? İnsanları sebepsiz yokluk içinde bırakmak, rahman ve rahim olan Allah’ın takdiri olabilir mi? Dünya hayatının önemsenmeyişi sıkıntı yarattığına göre, bu Allah kelamı olabilir mi?
- Herkesi hak ettiğine göre yönetip gözeten Allah –birde O’na ortaklar koşuyorlar – hiç başkalarıyla bir olur mu? De ki “Söyleyin bakalım onların isimlerini! Siz Allah’a yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi bildiriyorsunuz? Yoksa kuru laf mı söylüyorsunuz?” Doğrusu inkar edenlere tuzakları güzel göründü de doğru yoldan saptırıldılar. Allah’ın saptırdığı kimseyi doğru yola iletecek yoktur.
Allah insanları hak ettiği şekilde mi yönetip gözetir; yani insan hak ettiğinin karşılığını görür. İnisiyatif burada insandadır. Allah’ın saptırdığı kimseye sıra gelince, birçok ayette olduğu gibi, saptırılmada insanın rolü yoktur. Kendi içinde tutarsız görünen bir ayet Allah kelamı olabilir mi?
- Onlar için dünya hayatında büyük bir azap vardır; ahret azabı ise elbette daha çetindir; onları Allah’a karşı koruyacak kimsede yoktur.
- Allah dilediği kimsenin rızkını bollaştırır ve daraltır. Onlar dünya hayatıyla sevinip mutlu oluyorlar, oysa ahiret yanında dünya hayatı, geçici faydadan başka bir şey değildir.
- ayette “onlar dünya hayatıyla sevinip mutlu oluyorlar” denirken, 34. Ayette “onlar için dünya hayatında büyük bir azap vardır” deniyor. Azap çekenler mutlu olamayacağına göre; Allah gerçek dışı söz söyler mi?
- Biz Kur’an’ı işte böyle Arapça bir hüküm ve hikmet olarak indirdik. Sana bu ilim geldikten sonra, eğer onların arzularına uyarsan, (bil ki) Allah tarafından senin ne bir dostun ne de bir koruyucun olur.
Yusuf Suresi ayet 2: Anlayabilesiniz diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Bizim için Kuranın Türkçe olması gerekmez mi? Neye inandığımı bilebilmem ancak dinimi dilimden öğrenmemle gerçekleşir.
- Onlara haber verdiğimiz azabın bir kısmını sana ister gösterelim, ister (bundan önce) seni vefat ettirelim, senin görevin sadece tebliğ etmektir; hesaba çekmek bize aittir.
Tevbe Suresi ayet 73: Ey Peygamber! Küfre sapanlarla, ikiyüzlülerle cihat et. Onlara sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o. Peygambere tebliğ görevi verildiğine göre, Tevbe Suresi 73. ayeti nasıl açıklamak gerekir? Bir taraftan peygamberin görevinin tebliğ etmek olduğu bildirilirken, diğer taraftan muhataplarıyla cihat etmesi ve onlara sert davranması söyleniyor. Allah kelamında tutasızlık olabilir mi?
- Bizim, yeryüzünü etrafından nasıl eksiltip durduğumuzu görmüyorlar mı? Allah hükmeder, O’nun hükmünü denetleyecek yoktur; O’nun hesaba çekmesi de hızlıdır.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden;
- Bizim, o yerküreye gelip onu uçlarından biraz eksilttiğimizi görmediler mi? Allah hükmeder; O’nun hükmünü denetleyecek de yoktur. Hesabı çok çabuk görür O.
Hangisi doğru? Birinci ayetten anlaşılan, dağların tepelerin aşınması, ikinci ayetten anlaşılan dünyanın yuvarlak ve kutup bölgelerinin basık olduğudur. Bunu yapan ilahiyatçılara ne kadar güven duyulur. 14 İbrahim:
- Onlar, dünya hayatını ahirete tercih eden, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri göstermek isteyenlerdir; işte onlar derin bir sapkınlık içindedirler.
Yaşar Nuri Öztürk’ün mealinde
- Onlar ki sefil ve iğreti hayatı ahirete tercih ederler ve Allah yolundan alıkoyup, o yolu eğri-büğrü yapmayı isterler. İşte bunlar, dönüşü olmayan bir sapıklık içindedirler.
Eğer ikinci meal doğru ise; dünya hayatını bu kadar küçümsemek, onu önemsememeye ve fakirliğe neden olmaz mı? İslam aleminin geri kalmış olmasının nedeni bu tip kabuller midir? İnsanları yoksun ve yoksul bırakacak bir anlayış, ilahi kaynaklı olabilir mi? İlahiyatçıların ayetleri kendi düşüncelerine uygun olarak değiştirmesi, bunların Allah’a inanmadığının ve kendi söylediklerine kendilerinin de inanmadığının kanıtı olmaz mı?
- İstisnasız her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açık açık anlatsın; bundan sonra Allah dilediğini sapkınlık içerisinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.
İnsan iradesinin, inanıp inanmamakta rolü nedir ve azap niçin? Resuller kendi toplumlarını mı bağlar? Peygamberin tebliğinden sonra, Allah’ın dilediğini saptırması, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlaması, insan iradesini hiçe saymaktır. İnsan iradesinin gereksizliğini Allah kabul etmiş olsaydı onu hiç vermezdi. Allah gereksiz iş yapar mı?
- Allah sağlam söze iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sağlam tutar; Allah, zalimleri de şaşırtır ve Allah dilediğini yapar.
Zalimleri Allah şaşırttığına göre; ceza niçin? İnsanı iradesi dışında şaşırttıktan sonra onu cezalandırmak Allah’ın rahman ve rahim sıfatlarıyla bağdaşmaz. Böyle bir ifade Allah kelamı olabilir mi?
- “Ey Rabbimiz! Ben, zürriyetimden bir kısmını, senin kutsal evinin (Kabe) yanındaki, tarıma elverişli olmayan bir vadiye yerleştirdim. Bunu yaptım ki rabbim, namazı kılsınlar! İnsanların gönüllerini onlara meylettir ve çeşitli ürünlerden onlara rızık ver ki, şükretsinler.”
İskan sahalarını ziraata elverişsiz yerlerde mi yapmak gerekir? Uydurulan dinde bu konu dikkate alınmış değil. Bunun bedelini de bütün insanlık çok ağır ödüyor. 15 Hicr:
- Biz melekleri ancak ceza hükmüyle indiririz, o zaman onlara artık süre tanınmaz.
Peygamber zamanında ve ondan sonra inkarcıların helak edildiği zaman olmuş mudur? Tarihin kaydetmediği bu olay Allah kelamı olabilir mi? 12-13. İşte onu (Kur’an) inkarcıların kalplerine böyle yerleştiririz. Nitekim daha öncekilere de bu ilahi kanun uygulanmıştır. Kalplerine Kuran yerleştirilmiş olanların Müslüman olması gerekir. Daha öncekiler kalplerine Kuran yerleştirildiği halde niçin Müslüman olmamıştır? Kuran peygambere indirildiğine göre daha öncekilerin kalplerine nasıl yerleştiriliyor? Bu nasıl ilahi kelam?
- Andolsun biz gökte yıldız kümeleri oluşturduk ve seyredenler için ona güzel bir görünüm verdik.
- Onu her kovulmuş şeytana karşı koruduk.
Sınırsız kudret ve bilgi sahibi olan Allah, beşeri bilimin onaylamayacağı bir ifadenin sahibi olabilir mi?
- Onun şeklini tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim vakit siz de hemen onun için secdeye kapanın.
Allah’ın ruhundan üflemiş olduğu, yani Allah’tan bir parça taşıyan ve İsra suresi 85. ayette belirtildiği gibi “Senden ruh hakkında bilgi istiyorlar. De ki: O rabbimin emrindedir.” Rabbin emrinde olan ruhu taşıyan insanı şeytan nasıl yoldan çıkarır? Şeytanı ancak ona tapanlar bu kadar güçlü kabul edebilir. Allah kelamının böyle bir inanca yol açması düşünülebilir mi?
- “Korkma!” dediler, “Biz sana bilgili bir çocuk müjdeliyoruz.”
- İbrahim, “Üzerime yaşlılık çökmüş olmasına rağmen bana böyle bir müjde getiriyorsunuz öyle mi? Peki bana neyi müjdeliyorsunuz?” dedi.
Hud suresi ayet 71-72. Ayakta bekleyen karısı rahatlayıp güldü, hemen ona İshak’ı, ardından da Yakup’u müjdeledik. “Aman ya rabbi! Ben bir yaşlı kadın, şu da ihtiyar kocam; bu halde ben çocuk mu doğuracağım! Doğrusu şaşılacak şey!” dedi. Bu konuşma Hud Suresinde meleklerle İbrahim’in karısı arasında geçer. Burada, konuşma İbrahim’le melekler arasında geçiyor. Böyle bir tutarsızlık ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Kur’an’ı parçalara ayıranlar yok mu ;
Bu ayette mezheplere mi işaret ediliyor? 92-93.Rabbine andolsun ki yaptıklarından dolayı muhakkak surette onların hepsini sorguya çekeceğiz! Allah kendi üstüne niçin yemin ediyor? Mezhep imamları toplu olarak mı yargılanacak? 16Nahl: 1.Allah’ın emri yerine gelecektir; artık onun bir an önce gelmesini isteyip durmayın. Allah onların koştukları ortaklardan uzaktır ve yücedir. Tefsir: “Ayet Allah ve resulünü inkar edenlere karşı Allah tarafından bir tehdittir; onlara cezalandıracakları, yıkıma (helak) uğrayacakları vaktin yaklaştığına dair bir duyurudur. Nitekim devamında gelen ‘Allah onların ortak koştuklarından uzaktır ve yücedir’ şeklindeki ifadeden de bu ( muhatabın inkarcılar olduğu) anlaşılıyor. Allah, korkutarak, tehdit ederek insanları imana getirmeğe çalışır mı? Bu, onun sınırsız egemenlik sahibi olmasıyla bağdaşır mı?
- O, sizi sarsmaması için yere sağlam dağlar yerleştirdi, ırmaklar ve yollar açtı ki gideceğiniz yere ulaşabilesiniz.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 15- Sizi çalkalayıp sarsar diye yerküreye ağır dağlar, ırmaklar, yollar koydu. İyiye ve doğruya ulaşmanız umulmaktadır. Dağlık bölgelerde deprem olmaz mı? Doğa olayları Allah’ın ayetleri olduğuna göre, Kuran ayetleri doğa olaylarıyla ters düşebilir mi? Dağlık bölgelerde de deprem olduğuna göre, bu ifade ilahi kaynaklı olabilir mi? Bu iki mealden hangisi doğru?
- Onlara, “Rabbiniz ne indirdi” diye sorulduğunda “eskilerin masalları!” diye cevap verirler.
Kassas Suresi ayet 46: Evet, Musa’ya seslendiğimiz zaman sen Tur’un yanında değildin. Fakat senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için rabbinden bir rahmet olarak (sana da vahyettik); umulur ki düşünüp öğüt alırlar. Bu ayete göre kendilerine daha evvel uyarıcı gelmediği halde, nasıl oluyor da; öncekilerin masalları, diyebiliyorlar? İlahi kelam böyle sorulara neden olur mu?
- Sonuç olarak, kıyamet gününde kendi günahlarını eksiksiz olarak yüklendikleri gibi bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarını da yüklenmiş oldular. İşte gör, yüklendikleri şey ne kötüdür!
İsra suresi ayet 15. Kim doğru yolu seçerse kendi iyiliği için seçmiştir, kimde saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiç kimse başkasının günah yükünü üstüne almaz. Biz bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz. Kıyamet gününde hiç kimsenin bir başkasının günahını yüklenmeyeceğini belirten ayetler varken, bu ayette bunun olacağı belirtiliyor. Saptırılan kimseler günahsız mı olacak, yoksa bir günah iki kişi tarafından damı sahiplenilecek? Bu ilahi adaletle bağdaşır mı?
- İçinde ebedi olarak kalacağınız cehennemin kapılarından girin! Ululuk taslayanların yeri ne kötü.
- Onlar, meleklerin, “Selam size; yaptıklarınıza karşılık olarak girin cennete!” diyerek mutluluk içinde ruhlarını telim alacağı kimselerdir.
Mahşerde hesap görülmeden, kimin cennetlik, kimin cehennemlik olduğuna Allah karar vermeden, nasıl oluyor da melekler böyle diyebiliyor? Allah’ın kuralları bir öyle bir böyle olur mu?
- Sen onların doğru yola yönelmelerini tutku derecesinde istesen de Allah, yoldan çıkardığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların asla yardımcıları da olmaz.
Allah saptırdığına göre ceza niye? Tövbenin anlamı ne? Allah’ın insana vermiş olduğu akıl ve iradenin, doğru yolu bulmak için, hiçbir kıymeti kalmıyor. Allah verdiği değerleri işlevsiz kılar mı?
- Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda göç edenleri muhakkak ki biz bu dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz; ahret ecri elbette daha büyük olacaktır. Keşke bilselerdi!
Gücü sınırsız olan Allah “keşke bilselerdi” der mi? Bu gibi ifadeler Allah’a gereği gibi inanmayı engeller.
- Senden önce de ancak kendilerine vahiy indirdiğimiz kişileri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız bilgi sahibi olanlara sorunuz.
- O peygamberleri apaçık delillerle ve kutsal metinlerle gönderdik. İnsanlara indirdiklerimizi onlara açıklaman için ve (üzerinde) düşünsünler diye sana da uyarıcı kitabı indirdik.
Bu ayette bütün peygamberlere kutsal metinler verildiği, yani bütün peygamberlere kitap verildiği bildiriliyor. En azından yazının icadından evvel gelen peygamberlere kitap verilmiş olması mantıksız. Allah kelamında mantıksızlık olur mu?
- Göklerdekiler, yerdeki canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden;
- Göklerdeki ve yerdeki canlı şeyler de yalnız Allah’a secde ederler ve hiçte büyüklük taslamazlar.
Hangisi doğru? İkinci mealden anlaşılan göklerde de canlıların olduğu. Burada meleklerden bahsedilmemiş. İlahiyatçıların mealleri arasında bu kadar fark olması ilginç.
- Onlar, onlara rızık olarak verdiklerimizden, bilmedikleri şeylere de bir pay ayırırlar. Allah’a yemin olsun ki böyle yakıştırmanız olan şeylerden dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.
Allah’ın Allah’a yemin etmesinin ne anlamı var? Bu Allah kelamından çok peygamber sözüne benziyor.
- Eğer Allah, insanları haksızlıkları yüzünden cezalandıracak olsaydı yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onlara belirlenmiş bir sürenin sonuna kadar mühlet tanıyor. Ama süreleri dolduğunda, onu bir an bile ne erteleyebilirler ne de öne alabilirler.
İnsanların zulmünden dolayı diğer canlılar niçin cezalandırılıyor? İlahi adalet bunu mu gerektiriyor? Anlaşıldığına göre verilen süre ömür. O zaman tedavinin ne anlamı var?
- Sizin için sağmal hayvanlarda da kesin olarak ibret vardır. Nitekim size hayvanın karnında, besin artıklarıyla kan arasında bir konumda bulunan bir nesne, içenlere lezzet veren saf süt içiriyoruz.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 66- Hayvanlarda da sizin için kesin bir ibret vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazlarından kayar gider. Sütün oluşumu niçin böyle anlatılıyor? Hiçbir bilimsel değeri olmayan bir ifade ilahi kaynaklı olabilir mi? Bu farklı meallerin hangisi doğru? 67.Hurma ağaçlarının ve üzüm asmalarının ürünlerinden hem içki hem de güzel besinler elde edersiniz. Bunda da aklını kullanan bir topluluk için açık delil vardır. İçkiyi güzel besinlerle yan yana vazeden Allah sonra içkiyi niçin yasaklıyor? Sınırsız bilgi sahibi olan Allah içkinin kulları için zararlı olduğunu bilmiyor muydu?
- Sizi Allah yarattı, sonra da vefat ettirecektir. İçinizden bilgisi varken hiçbir şey bilmez hale gelsin diye ömrün en düşkün çağına kadar yaşatılanlar da vardır. Kuşkusuz Allah bilgilidir, kudretlidir.
Yaşlanmak Allah’ın koyduğu bir yasadır. Allah koyduğu yasayı bir ceza gibi gösterir mi? Bu onun rahman ve rahim sıfatlarıyla bağdaşmaz.
- Allah kiminize, kiminizden daha çok rızık verdi. Ama kendilerine fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilerle paylaşıp da onları da bu hususta kendileriyle eşit hale getirmeye yanaşmıyorlar. Peki onlar Allah’ın nimetini inkar etmiş olmuyorlar mı?
Herkesin rızkını Allah verdiğine göre, kulun başka bir kula rızık vermesi nasıl olur? Fazla rızık verilen az rızık verilene kendi rızkından verirse, az rızık verilen için kutsal duruma gelmez mi? Çünkü rızkı veren Allah’tır.
- Şirke sapanlar, Allah’a ortak koştukları şeyleri gördüklerinde, “Ey Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız putlarımızdır” diye itirafta bulunurlar. Fakat o varlıklar, “Siz gerçekten yalancısınız” diyerek onlara gerekli cevabı verirler.
- Onlar da artık ister istemez Allah’a teslim olurlar; tanrı diye uydurdukları ise onları yüzüstü bırakmış olur.
Putların şuurlu yaratıklar haline getirilmeleri tevhide uygun mudur? Putların etkili olabileceği konumun Allah tarafından var edilmesi, putlara değer kazandırmaz mı?
- Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayasızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden;
- Şu bir gerçek ki Allah; adaleti, iyi ve güzel davranmayı, akrabaya vermeyi emreder. Tüm pisliklerden/edepsizliklerden, kötülükten, azgınlık-doymazlık ve kıskançlıktan yasaklar. Düşünüp ibret alırsınız ümidiyle size öğüt veriyor.
Hangisi doğru? İkinci meal doğru ise; Allah ümit eder mi?
- Eğer Allah isteseydi hepinizi elbette ki bir tek inanç topluluğu yapardı. Ama O, dilediğinin yoldan çıkmasına imkan verir, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduklarınızdan kesinlikle sorgulanacaksınız.
Allah dilediğini saptırıyor, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzluyor. Yani insanların yapacaklarını belirliyor. Ondan sonrada onları sorumlu tutuyor. Bu ilahi adalete uyar mı?
- Biz bir ayetin yerine bir başka ayeti getirdiğimiz zaman-ki Allah neyi indireceğini çok iyi bilir-“Sen sadece uyduruyorsun” dediler. Öyle değil, fakat onların çoğu bilmezler.
Mutlak bilgi ve güç sahibi olan Allah ayetlerini niçin değiştirmiştir? Bu değişimin, peygamberin karşılaştığı sorunları, peygamberin istediği doğrultuda çözecek şekilde olması dikkat çekici. Örneğin ganimet paylaşımını düzenleyen ayetlerde olduğu gibi.
- Hiç kuşkusuz, “Kesin olarak bunları ona bir insan öğretiyor” dediklerini biliyoruz. Oysa ona öğretiyor dedikleri kişinin dili yabancıdır, bunu dili ise açık seçik Arapça’dır.
Yabancı dil konuşandan bir şey öğrenilemez mi? Bu iddiayı çürütmek için Allah’ın makul olmayan bir neden göstermesi düşünülebilir mi?
- Bunlar, Allah’ın kalplerini, kulaklarını, gözlerini mühürlediği kimseledir; gaflette olanlar da bunlardır.
Kalpleri, kulakları ve gözleri Allah tarafından mühürlenen kimsenin, gaflette olmasın da günahı ne? Onun cehennemle cezalandırılması ilahi adaletle bağdaşır mı?
- Allah şöyle bir şehri örnek veriyor: Bu şehir güvenlikli, huzurluydu; her yerden oraya bol rızık geliyordu. Derken ahalisi Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük etti, Allah’ta onlara yapıp ettikleri yüzünden genel bir açlık ve korku felaketi tattırdı.
- Oysa onlara kendi içlerinden bir peygamber de gelmişti. Ama onu yalancılıkla suçladılar, bu yüzden de haksızlıklarını sürdürürken azap onları yakalayıverdi.
Tefsirde bu şehrin Mekke olduğu kabul görüyor. 113. Ayette adı geçen azap Mekkelileri ne zaman yakaladı. Allah bu şehri örnek olarak gösteriyor. Mekke olması zorlama bir yorum. Bu insanların iman etmesi için bir tehditse, ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Allah size sadece murdar eti, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olanı haram kıldı. Ama biri zorda kalırsa, haksızlığa sapmadıkça, sınırı aşmadıkça; bilsin kiAllah bağışlayıcıdır, merhametlidir.
Aynı anlamda; Bakara ayet 173, Maide ayet 3, var. Burada niçin tekrarlanıyor? Allah böyle bir tekrara gerek duyar mı?
- Kuşkusuz İbrahim, bir hanif olarak, Allah’a gönülden itaat eden iyilik rehberiydi, müşriklerden de değildi.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 120- Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlı başına bir ümmet idi; bir hanif olarak Allah’ın önünde eğiliyordu, müşriklerden değildi. Bu meallerden hangisi doğru. Bir kişinin başlı başına ümmet olmasının anlamı nedir?
- Sonra sana, “Hanif olan putperestler arasında yer almamış bulunan İbrahim’in dinine uy” diye vahyettik.
Peygamber, İbrahim’in dinini mi getirmiştir? Bu ayette dinin orijinalinin İbrahim’in dini olduğu net ve açık olarak anlaşılıyor.
- Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış. Kuşkusuz senin rabbin, yolundan sapanların kim olduğunu en iyi bilendir; O, doğru yolda olanları da çok iyi bilir.
Tevbe Suresi ayet 73: Ey Peygamber! İnkarcılar ve münafıklara karşı cihat et, onlara sert davran; onların varacağı yer cehennemdir ve bu ne kötü bir sondur! Ayetler arasında bu fark neden? Çelişki içeren ifadeler ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Cezalandırmak isterseniz size yapıldığı kadarıyla cezalandırın, fakat eğer sabır gösterirseniz bilin ki sabırlı davrananlar için bu muhakkak daha hayırlıdır.
Tevbe Suresi ayet 123: Ey iman edenler! İnkarcılardan yakınınızda bulunanlarla savaşın. Bunlar sizin çetin gücünüzü görsünler. Biliniz ki Allah buyruğuna karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. Bu ayetlerin amacı aynı olabilir mi? Allah’a anlaşılamazlık veya çelişki isnat edilebilir mi? 17 İsra:
- Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir.
Mescid-i Haram Mekke şehrinde olduğuna göre ve Hz. Peygamber burada bulunduğuna göre, olay Hicret’ten önce oluyor. O zaman Kudüs’te bir mescit bulunmuyordu. Bu Mescid-i Aksa’nın Müslümanların hicri 66-73 yılları arasında inşa ettikleri Aksa mescidi de olamaz. O tarihte Süleyman Mabedi de yıkılmıştı. Adı geçen mescit hangi mescittir? Miraç rivayetleri, farklı yorumlar, akıl ve bilimin asla onaylamayacağı birçok ifadeler, bunların ilahi kaynaklı olmasını düşünmek Allah inancıyla bağdaşır mı?
- Kim doğru yolu seçerse kendi iyiliği için seçmiştir, kim de saparsa kendi zararına sapmış olur. Hiç kimse başkasının günah yükünü üstüne almaz. Biz bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz.
Rad Suresi ayet 7: İnkarcılar, “Ona Rabbinden bir mucize indirseydi ya!” diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın; her topluluğun da bir kılavuzu vardır. Bu önderler resul görevimi yaparlar? Ayette “Ve biz, bir resul göndermedikçe azap adici değiliz” dendiğine göre, resul gönderilmeyen topluluklar var mıdır? Kendilerine resul gönderilmeyenler sorumluluk taşımazlarsa insanlar arasında bu farklılık neden? Resulün gelmiş olması, insanları sorumlu duruma düşüreceğine göre, istenen bir şey olabilir mi? Böyle bir uyumsuzluk ilahi kaynaklı olabilir mi? Nahl Suresi ayet 93: Eğer Allah isteseydi elbette ki bir tek inanç topluluğu yapardı. Ama O, dilediğinin yoldan çıkmasına imkan verir, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduklarınızdan dolayı kesinlikle sorgulanacaksınız.
- ayete göre; yola gelmek veya sapmak insanın elinde. Nahl Suresi 93 ayete göre; doğru yola gelmek veya sapmak Allah’ın dileğine bağlı. Böyle bir çelişki ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Biz bir ülkeyi helak etmek istediğimizde oranın şımarmış yöneticilerine emirler veririrz; onlar ise orada günah işlerler, sonuçta o ülke helake müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz.
Allah kendi isteğini yerine getirmeyi meşrulaştırmak için sebepler mi yaratıyor? “Hiçbir günahkar, bir başka günahkarın yükünü taşımaz” ayeti niçin var? Halkın günahı ne? Bu ifade, rahman ve rahim olan Allah sözü olabilir mi?
- Kim bu geçici dünyayı isterse burada istediğimiz kimseye dilediğimiz şeyleri veririz; sonrada onu cehenneme göndeririz; oraya kınanmış ve kovulmuş olarak girer.
Dünya için bir şey istemek, cehenneme girmek için bir neden mi olur? Bu ayet, dünya için istemekten insanlarda korku yaratır. Bu da geri kalmışlığa kapı açar. İnsanların azap çekmesine rahman ve rahim olan Allah zemin hazırlar mı?
- Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ahret için ona yaraşır çabayla çalışırsa işte böylelerinin çabaları karşılık görecektir.
Dünya boş, her istek öbür dünya için mi olmalıdır? Bu dünyaya boş vermenin bedeli, geri kalmışlık, yokluk ve sefalettir. Rahman ve rahim olan Allah zulme yol açar mı?
- Rabbin rızkı dilediğine bol bol verir de kısar da. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları görmektedir.
Zenginlik ve fakirlik kader midir? İnsanın çalışmasının bir rolü yok mudur? Allah insanlara akılı, sorun çözümleme kabiliyetini, öğrenme yeteneğini niçin verdi? Allah verdiği bu değerleri işlevsiz kılıp, ilahi adaletle bağdaşmayan bir düzen kurar mı?
- İşte bunlar, rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir. Allah’tan başka tanrı tanıma; sonra kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 39- Bunlar, Rabinin sana hikmetten vahiy etmiş olduklarıdır. Allah’ın yanına başka tanrı koyma ki, kınanmış ve kovulmuş bir halde cehenneme atılmayasın. Bu meallerden ikincisi doğruysa, birinci meali yazanlar Tevrat’ı küçümsemek amacıyla Kuran ifadesini bile tahrif edecek kadar art niyetliler. Birinci mealde “rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir” ifadesi, tefsirde “rabbinin sana hikmetten vahiy etmiş olduklarıdır” olarak ifade edilmiş. Bu ikinci mealle de örtüşüyor. Buradaki hikmet Tevrat mıdır? Tevrat geçerlimidir?
- İyice düşünmeleri için bu Kur’an’da ayrıntılı açıklamalar yaptık. Ama bu sadece onların kaçışını artırdı.
İnsanlar Allah’ın iradesi dışında hareket edebilirler mi? Allah insanlara gerçeği türlü biçimlerde açıklayarak onları inandırmak istiyor, fakat bu uygulama, insanların kaçışını artırıyor. Haşa Allah başaramıyor. Bu Allah kelamı olabilir mi?
- Kur’an okunduğu zaman seninle ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz.
- Ayrıca onu anlamamaları için kalplerinin üzerine örtüler, kulaklarına da tıkaç koyarız. Sen rabbini Kur’an’daki ismini tek başına andığında canları sıkılmış olarak arkalarını dönüp giderler.
Kuran’ın anlaşılmaması için Allah niçin böyle bir yola baş vuruyor? Allah hem insanların inanmasını engelliyor, hem de inanmadıkları için onları cehennemle cezalandırıyor. Böyle bir uygulama Allah’ın hangi sıfatlarına uygundur? 54.Rabbiniz sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder, dilerse sizi cezalandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil göndermedik. İnsan iradesinin ve çalışmasının bir değeri yok mu? Allah verdiği, akıl, irade gibi, değerleri gereksiz kılar mı?
- Rabbin göklerde ve yerde olanları en iyi bilendir. Doğrusu biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık, Davud’a da Zebur’u verdik.
Bakara Suresi ayet 136: “Biz Allah’a, bize indirilene; keza İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub vetorunlarına indirilene; yine Musa’ya ve İsa’ya verilenlere ve bütün peygamberlere rableri tarafından gönderilenlere inandık. Onlar arasında ayrım yapmayız; biz, O’na teslim olanlarız” deyin. Peygamberlerin bir kısmı üstün olduğuna göre, inananlar niçin bunların arasından hiç kimseyi ayırmaz? Allah’ın var ettiği bir gerçeği insanların kabul etmesini yasaklaması O’nun eşsiz doğru düzenine uyar mı?
- Bu insanların yakardıkları o varlıkların Allah’a en yakın olanları bile rablerine daha yakın olabilmek için vesile ararlar; O’nun rahmetini umar, azabından korkarlar. Rabbinin azabı gerçekten sakınılması gereken bir azaptır.
Putların Allah’a yakınlığı olabilir mi? Putlar şuurlu varlıklar mıdır? Tevhit inancını tahrip eden ifade Allah kelamı olabilir mi? Nahl suresi 86 ve 87. Ayetlerde bu yapılanların putlar olduğu bildiriliyor. Tefsir inanılacak gibi değil.
- Ne kadar ülke varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edecek veya onlara çetin bir şekilde azap edeceğiz. Bu Kitap’ta yazılıdır.
Niçin? Allah ya öyle ya böyle der mi? Bir kısmını niçin demiyor? Helak etme durumunda kıyamete hiçbir insan şahit olamayacak. Halbuki birçok ayette insanlar kıyametin dehşetiyle korkutularak inandırılmak isteniyor. Çelişki ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Bizi işaretler göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin bunları yalanlamış olmalarıdır. Nitekim Semud kavmine, bazı gerçekleri göstermek üzere deveyi vermiştik, ama ona (inanmayıp) kötülük yaptılar. Oysa biz mucizeleri yalnızca korkutup uyarmak için göndeririz.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden;
- Bizi, mucizeler göstermekten alıkoyan, daha öncekilerin onları yalanlamış olmasından başka bir şey değildir. Semud kavmine o dişi deveyi açık bir mucize olarak verdik de onunla kendilerine zulmettiler. Biz mucizeleri yalnız korkutup sindirmek için göndeririz.
Hangisi doğru? İnsanların yaptıklarının Allah’ı bir şeyden alıkoyması söz konusu olabilir mi? Daha evvel gelen mucizelerin yalanlanmasına rağmen, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya neden mucize gösterilmiştir? Böyle sorulara neden olan ifade Allah kelamı olabilir mi?
- Hani sana: “Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır” demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı ve Kur’an’da lanetlenen ağacı, sadece insanları sınamak için meydana getirdik. Biz onları korkutan uyarılarda bulunuruz, fakat bu onlara büyük bir taşkınlıktan başka bir şey sağlamaz.
Allah insanları korkutarak, onların iman etmesini isterken, insanlar Allah’ın istemi dışında hareket edebilir mi? Allah’ın korkutması insanların kudurganlığını artırıyorsa, bu Allah’ın sınırsız kudretine gölge düşürür. Böyle bir söz Allah kelamı olabilir mi?
- Andolsun biz insanoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yaratıklarımızın çoğundan üstün kıldık.
Allah’ın halifesi olan ve onun ruhundan parça taşıyan insandan üstün hangi yaratık var?
- Muhakkak ki biz bu Kur’an’da insanlara (gerçekleri anlatmak için) her türlü misali denedik. Yine de insanların çoğu inkarcılıkta direndikçe direndiler.
İsra suresi ayet 45: Kur’an okunduğunda, seninle, ahirete inanmayanların arasına gizli bir perde çekeriz. Birçok ayette imanı Allah nasip ettiğine göre, insanların direnmesi nasıl oluyor? Böyle bir uyumsuzluk Allah kelamı olabilir mi? Allah Kur’an’da insanlara gerçekleri anlatmak için her türlü misali denediği halde insanların çoğu inkarcılıkta direniyor. Yani, Allah insanların iman etmesini istediği halde insanlar iman etmiyor. Sonsuz kudret sahibi olan Allah için böyle bir acizlik söz konusu olabilir mi?
- Allah kime hidayet verirse doğru yolu bulan işte odur; kimi de hidayetten uzaklaştırırsa artık böylelerine Allah’tan başka arka çıkacak kimseler bulamazsın. Kıyamet gününde onları kör, dilsiz ve sağır bir halde yüzükoyun süründürerek toplarız. Onların varıp kalacağı yer cehennemdir; onun ateşi zayıfladıkça yakıcı alevlerini çoğaltarak azaplarını sürdürürüz.
Doğru yolu bulmak veya şaşırmak Allah’ın takdiri olduğuna göre sorumluluk niye? Allah, insana vermiş olduğu akıl gibi bir değeri gereksiz kılar mı? Yaşar Nuri Öztürk’ün mealinde 101- Ant olsun biz, Musa’ya açık-seçik dokuz mucize verdik. İsrailoğullarına sor: Hani Musa onlara geldiğinde Firavun ona şöyle demişti: “Ben senin kesinlikle büyülendiğini düşünüyorum, ey Musa.” İnanmayanların inanmak için peygamberden mucize istemeleri, inandırıcı olmayan nedenlerle geçiştirilmiştir. Musa’ya dokuz mucize verilmiş. Peygambere mucize niçin verilmemiştir? Eğer Hz. Peygamber mucize gösterip de inanmayanlar tutumlarında ısrar etmiş olsalardı, bunun peygambere ve inananlara ne zararı olurdu? Yoksa, Peygamber mucize göstermemiş değil, gösterememiş midir? 18 Keyf:
- (Mağaraya sığındılar. Orada baksan) güneşin, doğduğu zaman mağaralarının sağına vurduğunu; batarken de onlara dokunmadan sol taraftan geçip gittiğini görürsün. Onlar ise mağaranın ortasındalar. İşte bu, Allah’ın ayetlerindendir. Allah kime hidayet ederse işte o doğru yolu bulmuştur; kim de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir yakın dost bulamazsın.
Güneşin mağaranın ortasında bulunanlara dokunmadan sağ taraftan sol tarafa geçip gitmesi Allah’ın koyduğu doğa yasalarına aykırıdır. Allah kendi koyduğu yasayı işlevsiz kılar mı? Allah istemedikten sonra, inanmayanları, peygamber bile yola getiremeyeceğine göre, ceza niçin var? İman akılla olur. Hz. İbrahim’in yüceliği Allah’ı akılla bulmuş olmasıdır. Allah verdiği akıl nimetini gereksiz kılar mı?
- (Sonra gelenler) bilmedikleri konuda karanlığa taş atar gibi tahminler yürüterek “Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir” diyecekler; “Beş kişidir, altıncıları köpekleridir” diyecekler. “Onlar yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir” diyecekler. De ki: “Onların sayısını rabbim daha iyi bilir.” Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Artık onlar hakkında gerçeği açıklama dışında tartışmaya girme ve kimseden de onlarla ilgili bilgi isteme!
Tefsire göre; putperestler bu konuda bilgi istiyor. Allah niçin gerekli bilgiyi peygambere vermiyor da; peygambere başkasından bilgi isteme, diyor? Allah peygamberini, sorulan soru karşısında, inandırıcı yanıt veremeyecek bir konuma düşürür mü?
- Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar, buna dokuz yıl da ilave ettiler.
- De ki: “Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gizli bilgisi O’na aittir. O öyle bir duyar, görürü ki! Onların, Allah’tan başka bir yöneticisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.”
- ayette ne kadar kaldıkları açıkça bildirilmişken, niçin 26. ayette “onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir” deniyor? 25. ayeti Allah bildirmedi mi?
- Rızasını dileyerek sabah akşam dua edenlerle olmak için elinden gelen gayreti göster. Dünya hayatının çekiciliğine meylederek gözlerini onlardan çevirme! Bizi anmaktan kalplerini gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimselere boyun eğme!
Allah kendini anmak için, kalbini gafil kıldığını, niçin sorumlu tutuyor?
- Onlara dünya hayatının örneğini de ver: O gökten indirdiğimiz su gibidir; yerdeki (onu emen) bitkiyle karışmış, sonra (zamanı gelince) bitki rüzgarın savurduğu çerçöp haline gelmiştir. Allah her şeyi yapabilecek güçtedir.
- Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; kalıcı olan iyi davranışlar ise rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha layıktır.
Dünya hayatını önemsememek insanları sefil kılmaz mı? Rahman ve rahim olan Allah insanların sefaletine yol açan bir ifade kullanır mı?
- Kendilerine hidayet geldiğinde insanları iman etmekten ve rablerinden mağfiret talep etmekten alıkoyan şey sadece, öncekilerin başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesi, yahut ahret azabının göz göre göre kendilerine gelmelerini beklemeleridir.
Kim, helak olmak için iman etmemek ister? Yaratılış kanununa aykırı olan şey Yaratanın sözü olabilir mi?
- Kendisine rabbinin ayetleri hatırlatılıp da ona sırt çevirenden ve kendi elleriyle yaptığını unutandan daha zalim kim vardır? Biz onların kalplerine, bu uyarıyı algılamalarına engel olan bir örtü koyduk, kulaklarına da ağırlıklar verdik. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayete eremeyecekler.
Önce iman etmeyip, sonradan iman edenlerin kalplerine kabuk geçirilmemiş ve kulaklarına ağırlık konmamış mıdır? İnanamayanlar nasıl inanmıştır? Bu Allah kelamı olabilir mi?
- Erkek çocuğa gelince, onun ana babası, mümin kimselerdi; çocuğun onları sonunda azgınlık ve nankörlüğe düşürmesinden korktuk.”
Korkmak, adam öldürmek için bir neden olabilir mi? Allah’ın verdiği canı, Allah’ın çok bilen ve değerli bir kulunun aldığı, Allah tarafından söylenmiş bir söz olabilir mi? İnanmayanlara yaşama hakkı tanımayan bir anlayışı içeren bu ayet Allah kelamı olabilir mi?
- Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye’cuc ve Me’cuc bozgunculuk yapmaktadır. Bizimle onlar arasında bir set yapman için sana bir bedel ödesek kabul eder misin?”
Nedir bu Ye’cuc ve Me’cuc. Tefsirde anlatılanları ne bilim nede akıl kabul eder. 19 Meryem:
- ayetten 11. ayete kadar Hz. Zekerriya’nın evlat istemesi ve ona Hz. Yahya’nın müjdelenmesi anlatılıyor. Ayni hikaye Ali İmran suresi 38. ayetten 41. ayete kadar anlatılmış. Aynı şeyleri Allah’ın tekrar etmesi söz konusu olabilir mi? Yoksa Hz. Peygamberin unutkanlığından mı kaynaklanıyor?
- Onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, ona ruhumuzu gönderdik; ruh ona tam bir insan şeklinde göründü.
18.Meryem, “Ben, senden, çok esirgeyici olan rahmana sığınırım! Eğer Allah’tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma)” dedi. Meryem böyle mi gebe kalmıştır? Cebrail’in Meryem’e insan şeklinde görünmesi ve Meryem’in önce ondan çekinmesi sonra aralarında geçen konuşma ve olaylar, Hz. İsa’nın babasının Cebrail olduğunu gösterir mahiyettedir. 23.Sonra doğum sancısı onu bir hurma ağacının dibine yöneltti. Meryem “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!” dedi. Kuran İncil’in doğru ve hak kitap olduğunu yazar. Halbuki İncil göre, Hz. İsa bir hurma ağacının dibinde değil, bir hanın samanlığında dünyaya gelmiştir. Allah’ın kelamında tutarsızlık olur mu?
- Sonra çocuğu kucağına alarak kavmine getirdi. Dediler ki: “Ey Meryem! Gerçekten sen çirkin bir şey yaptın!
- Ey Harun’un kız kardeşi! Baban kötü bir adam, annen de iffetsiz değildi.”
Hz. Meryem’in Harun adında bir erkek kardeşi olmadığı halde bu nereden çıkıyor. Ali İmran suresinin 35. ayetinden 37. ayetine kadar anlatılanlardan anlaşılan, Hz. Meryem’in erkek kardeşinin olmadığı. Böyle bir şey, ilahi kaynaklı olabilir mi?
- “Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden hayata döndürüleceğim gün esenlik benimle olacaktır.”
Nisa suresi ayet 157: “Allah elçisi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demeleri yüzünden… Halbuki onu ne öldürdüler ne de çarmıha gerdiler; (başkası ona benzer kılındığı için) şüphe içine düşürüldüler. Onun hakkında ihtilafa düşenler bu konuda tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta zanna uyma dışında hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmemişlerdir. Kuran’ın Tevrat’ı ve İncil’i doğrulayan bir kitap olduğunu bildiren ayetler var. Halbuki İncil’de Hz. İsa’nın çarmıha gerilişi açıkça anlatılıyor. Orada anlatılanlarla, Nisa suresi 157. ayet örtüşmüyor. Yani Kuran İncil’i doğrulamıyor. Böyle bir çelişki ilahi kaynaklı olabilir mi? Ayette Hz. İsa öleceği günden bahsediyor. Nisa suresi 157. ayet öldürülmediğini söylüyor. Allah anlaşılmaz ifadelerin sahibi olabilir mi?
- Sen onları pişmanlık günü hakkında uyar; o gün onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken iş olup bitmiş olacaktır.
Pişmanlık günü kıyamet günü olduğuna göre; kıyamet niçin hala kopmadı? Bunun insanların inanmalarını sağlamak amacıyla bir tehdit olduğu anlaşılıyor. Allah kullarını böyle blöf niteliği taşıyacak biçimde tehdit eder mi?
- Nihayet İbrahim onlardan ve Allah dışında taptıklarından uzaklaşınca, biz ona İshak’ı ve Yakup’u bahşettik, her birini peygamber yaptık.
Bu ayetten anlaşılan, İshak ve Yakup’un kardeş olduğudur. Halbuki İshak Yakup’un babasıdır. Böyle bir ifade ilahi kelam olabilir mi?
- İçinizden, oraya varmayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, rabbinin kesinleşmiş bir hükümdür.
Cehenneme herkes uğrayacak mı? Tefsirde sırat köprüsünden geçerken cehenneme uğranmış olacağı ifadesi var. Sırat köprüsünden Kuran bahsetmediği halde, uydurulan dinin önemli kavramlarından biri haline getirilmiştir. Bu ayetin farklı birçok yorumu var. Allah herkesin farklı anlayacağı kelamın sahibi olabilir mi?
- Hayır, hayır! O putlar onların ibadetini tanımayacaklar ve kendilerine hasım olacaklar.
Enam suresi ayet 24: Gör ki kendi aleyhlerinde nasıl yalan söylediler ve (tanrı diye) uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti! Ahkaf suresi ayet 6: Kıyamet sonrası insanlar toplanınca taptıkları şeyler kendilerine düşman olacak ve ibadetlerini de inkar edeceklerdir. Nahl suresi ayet 86: Şirke sapanlar, Allah’a ortak koştukları şeyleri gördüklerinde, “Ey Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız putlarımızdır” diye itirafta bulunurlar. Fakat o varlıklar, “Siz gerçekten yalancısınız” diyerek onlara gerekli cevabı verirler. Nahl suresi ayet 87. Onlar da artık ister istemez Allah’a teslim olurlar; tanrı diye uydurdukları ise onları yüzüstü bırakmış olur. Kassas suresi ayet 63: Kendileriyle ilgili azap hükmü kesinleşmiş olanlar, “Rabbimiz! Şunlar azdırdığımız kimselerdir. Biz nasıl azmışsak onları da öyle azdırdık. Sorumluluklarını yüklenmiyor, onları senin hükmüne bırakıyoruz. Onlar zaten bize tapmıyorlardı” derler. Putlar şuurlu varlıklar haline mi gelecek? Tevhit inancını tahrip eden bu sözler Allah kelamı olabilir mi?
- Biz Kur’an’ı senin dilinle kolay anlaşılır kıldık ki günahtan sakınanları onunla müjdeleyesin ve inatla direnenleri de onunla uyarasın!
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden;
- Biz onu; senin dilinle kolaylaştırdık ki, korunanları onunla müjdeleyesin, inatçı bir kavmi de onunla uyarasın.
Hangisi doğru? İkinci meal doğru ise Hz. Peygamber Arapları uyarmakla görevlidir. Bu kadar farklı meallere neden olan söz ilahi kaynaklı olabilir mi? 20Taha:
- Ancak Allah korkusu taşıyanlar için öğüt olsun diye indirdik.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden;
- Saygıyla ürperene bir hatırlatma olsun diye indirdik.
Hangisi doğru? Allah’a saygı ile Allah korkusu eş anlamlı mıdır?
- Onu sandığa koy ve ırmağa bırak; böylece ırmak onu kıyıya çıkarsın ve benim de düşmanım, onunda düşmanı olan biri onu alsın. (Ey Musa!) Senin üzerine kendimden bir sevgi bıraktım ki (sevilesin), nezaretim altında büyütülüp yetiştirilesin.”
Her şeye egemen olan Allah’ın, her şey nezareti altında olur. Allah’ın nezareti altında yetiştirilmek, ne anlama geliyor? Allah’ın kendi sınırsız egemenliğini sınırlandırması söz konusu olabilir mi?
- İkiniz beraber Firavun’a gidin, çünkü o sınırı çok aştı.
Nahl Suresi ayet 93: Eğer Allah isteseydi hepinizi elbette ki sizi bir tek inanç topluluğu yapardı. Ama O, dilediğinin yoldan çıkmasına imkan verir, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduklarınızdan dolayı, kesinlikle sorgulanacaksınız. Allah dilediği halde Firavun niçin iman etmedi? Allah kelamında uyumsuzluk olur mu?
- (Allah buyurdu ki:) “Seni halkından aceleyle ayrılmaya sevk eden neydi ey Musa!”
- Şöyle cevap verdi: “Onlar da benim izimdeler; benden hoşnut olasın diye sana gelmekte acele ettim ey rabbim.”
Araf suresi ayet 142: Musa ile otuz gece (için) vaadleştik ve buna on gece daha ekledik; böylece rabbinin tayin ettiği vakit kırk geceyi buldu. Musa kardeşi Harun’a dedi ki: “Kavmimin içinde benim vekilim ol, düzeltici ol, bozguncuların yoluna uyma!” Araf suresinin 142. ayetine göre; Allah ve Musa Tur dağındaki buluşmayı daha önceden belirlemişler. Buna karşın Allah Musa’ya “aceleyle halkından ayrılmasının” nedenini soruyor. Her şeyi bilen Allah bu nedeni bilmiyor mu? Allah’ın tutarsızlık sergilemesi düşünülebilir mi?
- İşte, sakınsınlar yahut hatırlamalarını sağlasın diye onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik ve onda uyarılarımıza tekrar tekrar yer verdik.
Kuran önceki kitaplarımı hatırlatıyor? İslam’ın uydurulan dindeki gibi yeni bir din olduğunu Kuran onaylamıyor.
- Şöyle buyurdu: “İkiniz birden inin oradan, birbirinize düşman olarak. Size benden bir hidayet geldiğinde bilesiniz ki hidayetime uyan artık ne sapar ne de bedbaht olur.”
İlahi düzenin devamlılığını bir bütünün iki parçası olan erkek ve kadın sağlar. Bu kadar önemli bir görevi yapan, erkek ve kadının birbirine düşman olması Allah sözü olabilir mi? 21 Enbiya:
- İnsanların hesaba çekilecekleri gün iyice yaklaştı; halbuki onlar gaflet içinde haktan yüz çevirmektedirler.
Kıyametin iyice yaklaştığı Hz. Peygamber dönemindeki insanlara bildiriliyor. Aradan geçen 1400 yılı aşkın bir sürede kıyamet hala kopmadı, ne zaman kopacağı da belli değil. Allah insanların kendine inanmaları için blöf yapar mı? 6.Bundan önce helak ettiğimiz toplumların da hiçbiri iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecekler? Müddessir Suresi ayet31 “…Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğruya ve güzele kılavuzlar.” İman Allah’ın takdiri olduğuna göre; 6. Ayeti nasıl açıklayacağız? Mademki iman etmeyecekler tebliğ niye? Allah sözünde çelişki olur mu?
- Allah onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Allah’ın razı olduklarından başkasına şefaat etmezler. Onlar Allah korkusundan titrerler.
Allah’ın hoşnut olduğu kimselere şefaat gerekir mi? Bu aracılık sisteminin oluşmasına ve toplumun başına, adamın varsa, belasının sarılmasına yol açacak bir anlam da taşıyor. Allah’ın kelamı olumsuzluğa yol açar mı? 30.İnkar edenler, gökler ve yer bitişik iken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görmezler mi? Hala inanmayacaklar mı? “Gökler ve yer bitişikti” bilimsel yönü olmayan bir ifade, Allah kelamı olabilir mi? Darwin nazariyesi doğru mudur?
- Gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise, gökyüzünün işaretlerine sırt çevirmektedirler.
Göğün tavan olmasının, bilimsel bir anlamı var mıdır? Yerkürenin kainatın merkezi olduğunu çağrıştıran ifade Allah kelamı olabilir mi?
- Bilakis onlara kıyamet ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecek. Artık ne onu geri çevirebilecekler ne de kendilerine süre verilecektir.
Kureyş kafirlerine azap aniden ne zaman geldi? Blöf ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Oysa biz onları da atalarını da nimetlerimizden faydalandırdık. Hatta bu ömürleri boyunca sürüp gitti. Şimdi bizim yeryüzünü etrafından nasıl eksiltip duruğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde üstün gelen onlar mı?
Prof. Dr. Yaşar.Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden
- Gerçek şu ki, biz onları ve atalarını, ömür kendilerine uzun gelecek kadar nimetlendirdik. Hala görmüyorlar mı ki, biz yerküreye geliyor, onu uçlarından eksiltiyoruz. Galip gelenler onlar mı?
Hangisi doğru? İlk meal doğru ise dağların aşındığı, ikinci meal doğru ise kutupların basıklığı anlaşılabilir.
- “Gerçekten bu, tek bir din topluluğu olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin rabbinizim. Şu halde bana kulluk edin” (dedik)
- Ama insanlar kendi aralarında birliği paramparça ettiler. Oysa hepsi bize dönecektir.
Hud suresi ayet 118: Eğer Rabbin dileseydi insanları elbette bir tek ümmet yapardı. Fakat, rabbinin esirgedikleri müstesna, hep ihtilaf içinde olacaklardır. Allah insanları ümmetlere ayırıp, kendi esirgedikleri müstesna, diğerlerinin ihtilaf içinde bırakması; dünyada huzurun olmaması neticesini doğurur. Huzursuzluğu Allah’a fatura etmek, Allah’tan haya etmemektir. Böyle yorumlanabilecek sözleri Allah söyler mi?
- Nihayet Ye’cuc ve Me’cu’ün (setleri) açıldığı ve onlar her tepeden akın ettiği zaman;
Nerdedir bu Ye’cuc ve Me’cuc denen yaratıklar? Kıyamete yakın nerden çıkacaklar? Allah gerçek olmayanı söyler mi? 98.Şüphe yok ki ve Allah’tan başka taptığınız tanrılar cehennem yakıtısınız, hepiniz oraya gideceksiniz.
- Onlar tanrı olsalardı, cehenneme girmezlerdi. Oysa hepsi orada ebedi kalacaklardır.
- Orada onlara sızlanıp inlemek düşer. Onlar orada başka bir şey işitmezler.
Şuursuz ve ruhsuz eşyanın cezalandırılması ne değer taşır? Allah’ın böyle bir ceza vermesi düşünülebilir mi?
- Bilmiyorum, beklide azabın ertelenmesi sizi denemek ve bir zamana kadar sizi dünyadan nasiplendirmek içindir.
Bu peygamber sözü müdür? Bütün ayetlerde, Allah’ın sözü olduğunu belirten ifadeler kullanıldığı halde, bu ayette böyle bir ifade niçin yok? 22 Hac:
- Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kıyamet sarsıntısı gerçekten büyük bir olaydır.
Kıyametle korkutarak, insanları imana getirmek, Allah’ın metodu olabilir mi?
- (Bir de) o, zararı yararından daha yakın olan varlıklara yalvarıp yakarır. O ne kötü bir dost ve ne kötü bir arkadaştır!
Putların faydalı tarafları da mı var? Tevhide ters düşen söz Allah kelamı olabilir mi? Prof: Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ ün Kuran Meali’nden;
- Biz o büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın kutsallık nişanları arasına koyduk. Onları ayakları üzerinde sıralanmış halde dururken, üzerlerine Allah’ın ismini anın. Yanları yere yaslandığı zaman da onlardan yiyin; isteyen yoksulu da istemeyen yoksulu da doyurun. Allah o hayvanları sizin hizmetinize verdi ki, şükredebilesiniz.
Kurbanı hayvan ayaktayken mi kesmeli?
- Onlar sırf “Rabbimiz Allah’tır” dediklerinden dolayı haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmıyla diğer kısmını engellemesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler –ki oralarda Allah’ın adı bol bol anılır- yıkılır giderdi. Allah kendi dinine yardım edenlere muhakkak yardım edecektir. Kuşkusuz Allah güçlüdür, mutlak galiptir.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 40- Onlar sırf, “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah’ın adı çokça anılan manastırlar, kiliseler, havralar, ve mescitler her halde yerle bir edilirdi. Allah, kendisine yardım edene elbette yardım eder. Allah elbette Kavi’dir, Aziz’dir. Hangisi doğru? Eğer ikinci meal doğru ise;“ herhalde yerle bir edilirdi” Allah böyle hitap eder mi? Allah’a yardımın anlamı nedir? Bu Allah’ın sınırsız gücüne gölge düşürür. Böyle bir söz ilahi kaynaklı olabilir mi?
- İnkar edenler ise, son saat kendilerine ansızın gelinceye veya sonu olmayan günün azabı kendilerinin yakalayıncaya kadar Kur’an hakkında hep şüphe içinde kalacaklardır.
İnkar edenler kıyameti yaşadı mı? Allah gerçek olmayanı söyler mi? 65.Görmüyor musun ki, Allah yeryüzündekileri ve O’nun emriyle denizde akıp giden gemileri sizin hizmetinize verdi! Kendi izni olmadıkça yer kürenin üzerine düşmemesi için göğü tutan da O’dur. Şüphesiz Allah insanlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. Göğün, yerkürenin üstüne düşmesinin bilimsel bir açıklaması olabilir mi? Yerkürenin kainatın merkezi olduğunu, kainatı yaratan ima eder mi? Allah koyduğu yasaları, bilimin onaylamayacağı biçimde açıklar mı?
- Biz her ümmet için izleyecekleri dini kurallar belirlemişizdir. Boşuna bu konusunda seninle tartışmasınlar ve sen de rabbinin yolunda çağrıda bulunmaya devam et! Sen hakka götüren doğru bir yol üzerindesin.
- Allah yolunda gerektiği gibi cihat edin. Sizi O seçti ve size din konusunda hiçbir güçlük yüklemedi; ceddiniz İbrahim’in dininde olduğu gibi. O size daha önce de bu Kur’an’da “Müslümanlar” adını verdi ki peygamber size şahitlik etsin, siz de insanlar şahitlik edesiniz. Haydi namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a sımsıkı bağlanın. Sizin mevlânız O’dur. O ne güzel Mevla’dır ve ne iyi yardımcıdır.
Arapların bir ayrıcalığı var mı ki; “sizde insanlar üzerine tanık olasınız” deniyor? Bütün dinlerin kaynağı İbrahim’in dini midir? Allah’ın insan olarak yarattıkları arasında, takva dışında, ayrımcılık gözetmesi, O’nun ilahi adaletiyle bağdaşır mı? 23.Müminün Suresi 17.Ant olsun, biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yaratılanlardan habersiz değiliz. Nedir bu yedi yol? Allah’ın ayetleri doğanın kanunlarında olduğu gibi kesin ve herkesçe aynıdır. Bilinmeyen ve anlaşılmayan ifade ayet olabilir mi?
- ayetten 30. ayette kadar Hz. Nuh’un hikayesi tekrar ediliyor. Allah’ın gereksiz bir şey yapması söz konusu olabilir mi?
50.Meryem oğlu ile annesini de bir ayet yaptık; ikisini de kalmaya elverişli, kaynak suyu bulunan yüksekçe bir yere yerleştirdik. Hz. İbrahim ailesini tarıma elverişli olmayan bir yere yerleştirmişken, Allah Meryem oğlu ile annesini kalmaya elverişli, kaynak suyu bulunan yüksekçe bir yere yerleştiriyor. İskan sahaları sulak yerler mi olmalıdır?
- Biliniz ki sizin şu ümmetiniz bir tek ümmettir, ben de sizin rabbinizim. Onun için yolumdan çıkmaktan sakının.
- Ama insanlar, aralarındaki inan bağlarını keserek gruplara ayrıldılar. Her kesim kendi inancını beğenmektedir.
Bu ayetlere göre dinler aynıdır. Onu insanlar kendi aralarında parçaladılar. Dinler arasında sürtüşme değil diyalog gerekir. Ama uydurulan dinler bunu onaylamaz.
- Andolsun biz onları ağır sıkıntılara soktuk da yine rablerine boyun eğmediler, hala da O’na yakarmıyorlar.
- En sonunda üzerlerine çok şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de görürüsün ki onlar bu durumda tam bir şaşkınlık ve ümitsizlik içine düşmüşlerdir.
Allah Hz. Peygamber döneminde inanmayanların üzerine bir azap kapısı açmış mıdır? Allah böyle blöf yapar mı?
- Nihayet onlardan birine ölüm gelip çatınca, “Rabbim! Beni geri gönder” der;
- “Ki geride bıraktığım dünyada iyi işler yapayım.” Hayır! Onun söylediği boş bir sözden ibarettir. Önlerinde, yeniden dirilecekleri güne kadar bir berzah vardır.
Hesap kıyametten sonra verileceğine göre, inkarcı durumunu ölüm anında nasıl anlıyor? Allah, aynı konuda farklı kural koyar mı?
- Allah buyurur “Pek kısa bir süre kaldınız; keşke bunu bilmiş olsaydınız!”
Sınırsız egemenlik sahibi olan Allah “keşke” der mi? 24 Nur:
- İçinizden evli olmayanları, köle ve cariyeleriniz arasından da elverişli olanları evlendirin. Yoksulluk içinde iseler, Allah lütfü ile onları ihtiyaçtan kurtarır. Allah’ın hazinesi geniştir, her şeyi bilmektedir.
İhtiyaç içinde olan aileler niçin var? Allah gerçekleşmeyecek vaade bulunur mu?
- Evlenme imkanı bulamayanlar, Allah lütfünden ihtiyaçlarını giderinceye kadar iffetlerini korusunlar. Bedelini ödeyerek hür olmak isteyen köle ve cariyelerinizin –kendilerinde hayır görürseniz- tekliflerini kabul edin. Allah’ın size verdiği malından da onlara verin. Namuslu yaşamak isterlere, dünya hayatını geçici menfaatini elde etmek için cariyelerinizi fuhuş yapmaya zorlamayın. Kim onları zorlarsa bilsin ki Allah, onların zorlanmaları sebebiyle onları bağışlayıcıdır, esirgeyicidir.
Allah evlenenlerin ihtiyaçlarını gidereceğine göre, nikah imkanı bulamayanların, Allah’ın onların ihtiyacını gidermesini beklemelerine ne gerek var? Dünya hayatının, iğreti olduğunu kabul etmek, geri kalmışlığa yol açmıyor mu? Allah sözünde çelişki olur mu? 35.Allah, göklerin ve yerin Nur’udur. Onun nurunun misali, içinde kandil bulunan bir kandilliktir. Kandil bir cam içindedir, cam inci gibi parlayan bir yıldıza benzer; (bu kandil) doğuya da batıya da ait olmayan, yağı neredeyse ateş dokunmasa bile ışık veren mübarek bir zeytin ağacından yakılır. Nur üstüne nur. Allah nuruna dilediğini kavuşturur. Allah insanlar için misaller veriyor, Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir. Allah, dilediğini kendi nuruna kavuşturduğuna göre, insan niçin sorumlu? Allah nurunu böyle tarif eder mi? Allah insana vermiş olduğu yetenekleri gereksiz kılar mı? İnsanın kendi iradesiyle O’nun nuruna yönelmesi ilahi düzenin gereğidir.
- Yahut dalga, üstünde yine dalga, onun üstünde de bulutla (kara bulut gibi bir dalga ile) kaplı büyük bir denizdeki karanlıklar gibidir; birbiri üzerinde karanlıklar! Neredeyse elini çıkarsa onu göremeyecek. göremeyecek. Allah bir kimseye ışık vermezse onun aydınlıktan asla nasibi yoktur.
Allah’ın ışık vermediği kişiye hiçbir ışık bulunamayacağına göre, cihat niçin var. Peki, insan niçin sorumlu? Bu kadar çelişki Allah kelamı olabilir mi?
- Görmez misin ki, Allah bulutları yürütür, sonra onları birleştirir, sonra onları üst üste yoğunlaşmış bulut kümesi haline getirir. Bu sırada bulut aralıklarından çakan şimşeği görürsün; gökten, oradaki bulut dağlarından dolu yağdırır da bunu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de onu uzaklaştırır, bu arada şimşeğinin parıltısı nerdeyse gözleri kör edecek.
Doğa felaketleri, Allah’ın belası mıdır? Rahman ve rahim olan Allah, insanlara doğa ile bela verir mi?
- Allah hareket eden her canlıyı bir sudan yarattı. Bunlardan kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi de dört ayak üzerinde yol alır. Allah dilediğini yaratıyor, Allah her şeye kadirdir.
Darwin nazariyesi doğru mudur?
- Kuşkusuz tam anlamıyla açıklayan ayetler indirdik; Allah dilediğini doğru yola iletir.
İnsanın inanmak elinde değil mi? Allah insanların kendine inanmaları için onlara akıl da verdi. Vermiş olduğu akıl nimetini, Allah gereksiz kılar mı?
- Resulün çağrısını aranızda, birinizin diğerini çağırması gibi görmeyin. Aranızdan gizlice sıvışıp gidenleri Allah elbette bilir. Onun emrine aykırı davrananlar başlarına ya bir belanın gelmesinden yahut can yakan bir cezaya çarptırılmaktan korksunlar!
Bu tehdit niçin? Tefsirde “Hz. Peygamber’in dini emri, çağrısı, talebi Allah’ın emri gibidir; çünkü o Allah’ın elçisidir” cümlesi var. Bu şirk değil midir? Allah peygamberin otorite sağlaması için özel yasalar koyar mı? 25 Furkan:
- O gün Allah, onları ve Allah’tan başka taptıkları şeyleri bir araya toplayacak, sonra “Bu kullarımı siz mi saptırdınız yoksa onlar mı yoldan çıktılar?” diye soracak.
Allah putları yaratmadan mı sorar? Allah’ın putlardan bilgi alması düşünülebilir mi? Tevhide gölge düşüren söz ilahı kelam olabilir mi?
- Onlar,“Seni tenzih ederiz! Senden başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Sen bunları ve atalarını nimetler içinde yüzdürdün; nihayet onlarda seni anmayı unuttular ve böylece uçurumun yolunu tutmuş bir topluluk oldular” diyecekler.
Allah putların dostu mudur? Putların Allah’ı eleştirmesi düşünülebilir mi? Bu sözlerin Allah kelamı olduğunu kabul etmek, Allah’a imanı engeller.
- Onların yaptığı her işi ele almış ve onu savrulup giden toz toprak haline getirmişizdir.
Müşrikler insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuşta olsa (Edison gibi) yerleri cehennem midir?
- O gün sema bulutlarla yarılacak ve melekler peş peşe indirilecektir.
Kıyamet günü melekler yeryüzüne mi inecek? Gök bulutlarla yarılır, bilimsel olarak neyi ifade eder. Allah kelamı bilime aykırı olabilir mi?
- O gün (dünyada iken) haktan sapmış kişi ellerini ısırarak şöyle diyecek: “Keşke peygamberlerle birlikte aynı yolda olsaydım!”
Kıyamet kopmadan ölen inkarcılar, daha mı şanslı? Yoksa bu bir tehdit mi? Allah, insanları inandırmak için blöf yapar mı?
- Resul, “Rabbim! Kavmim bu Kur’an’a büsbütün ilgisiz kaldılar” dedi.
Peygamberin kavmi Kur’an’a ilgisiz kalmış değil ki. Kavminden Peygambere iman eden birçok insan var. Allah gerçeğe uymayan söz söyler mi? 42.“Eğer tanrılarımıza kararlılıkla bağlı kalmasaydık neredeyse bizi onlardan koparacaktı” derler. Ama azabı gördüklerinde yolunu büsbütün şaşırmışların kimler olduğunu anlayacaklar. Azap, cehennem azabı ise, zaten iş işten geçmiş olacak, “yolunu şaşırmış olanları anlamanın” hiçbir değeri yoktur. Eğer azap putperestlere dünyada gösterilecekse, buda bir tehdit olur. Tehditle, korkutarak insanları inandırmak Allah’ın usulü olabilir mi?
- Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Eğer dileseydi onu elbet hareketsiz de kılardı. Sonra güneşi gölgeye yol gösterici kılmışızdır.
- Sonra da onu yavaş yavaş kendimize çekmekteyiz.
Allah her yerde olduğuna göre güneşi kendine nasıl çekiyor. Allah’ın belli bir mekanı olduğunu mu kabul etmek gerekir?
- Eğer isteseydik her yerleşik topluluğa bir uyarıcı gönderirdik.
Yunus süresi ayet 47: Her ümmetin bir peygamberi olmuştur. Onlara peygamberleri geldiğine göre aralarında olup bitenler hakkında adaletle hüküm verilir, haksızlığa uğratılmazlar. Ümmet bir anlamda topluluk olduğuna göre ve Yunus suresi 47. ayete göre, her topluluğa bir peygamber gönderildiğine göre, “eğer isteseydik her topluluğa bir uyarıcı gönderirdik” bir uyumsuzluk değil mi? Allah kelamında uyumsuzluk olur mu?
- Göklerde yıldız kümeleri oluşturan, yine orada bir ışık kaynağı ve aydınlatıcı bir ay yaratan güç mübarektir, cömerttir.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden;
- Şanı yücedir o kudretin ki; gökte burçlar yarattı, orada bir kandil ve ışık yansıtıcı bir ay oluşturdu.
Yunus ayet 5: Güneşi aydınlatıcı, ayı ise aydınlık yapan, yılların sayısını ve hesaplamayı bilesiniz diye ona menziller belirleyen O’dur. Allah bütün bunları hikmet ve fayda esasına göre yarattı. Bilme kabiliyetinde olanlar içinde ayetlerini detaylı bir şekilde gözler önüne seriyor. Hangisi doğru? İkinci meale göre ay ışık yansıtıcıdır. Bu bilimsel olarak da doğrudur. Birinci ve Yusuf suresinin 5. ayetinin mealinde, ayın ışık kaynağı olarak algılanabileceği, bir ifade var.
- Gecelerini rablerine secde ederek, huzurunda durarak geçirirler.
Allah inanmış kullarının gecelerini secde ederek ve Allah’ın huzurunda durarak geçirmesini niçin istesin? İnsan din için mi var, yoksa din insan için midir?
- Kıyamet gününde ona azabı kat kat verilecek ve alçaltılmış olarak o azap içinde ebedi kalacaktır.
Kıyamet gününde azap, cehennem azabı olacağına göre; azabın kat kat verilmesi ne anlama geliyor? 26 Şuara:
- Biz istesek onlara gökten bir mucize indiririz de derhal ona boyun eğerler.
İsra ayet 59: Bizi işaretler göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin bunu yalanlamış olmasıdır. Nitekim Semud kavmine bazı gerçekleri göstermek üzere deveyi vermiştik, ama ona (inanmayıp) kötülük yaptılar. Oysa biz mucizeleri yalnızca korkutup uyarmak için göndeririz. Rad ayet 27: İnkarcılar, “Ona rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar. De ki: “Allah dilediğini saptırır, kendine yöneleni de gerçeğe ulaştırır. Enam ayet 109: Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair Allah adına kuvvetle yemin ettiler. De ki: “Mucizeler ancak Allah katındandır.” Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız?
- ayette “Biz istesek onlara gökten bir mucize indiririz de derhal ona boyun eğerler” deniyor; peki Hz. Musa’ya verilen mucizelere rağmen firavun niçin iman etmedi? Bu ayetler uyumlumu? Allah gökten üzerlerine niye bir mucize indirmemiştir. Allah ifadesinde tutarsızlık olur mu?
- Hep yalanladılar, fakat alay edip durdukları şeylere ait bilgi yakında onlara gelecektir!
Bu bilgi onlara gelmiş midir, yoksa bu bir tehdit midir? Allah blöf yapar mı?
- Göğsüm daralıyor, dilim dolaşıyor; onun için bu elçilik görevini Harun’a yükle!
Taha ayet 29: “Bana ailemden bir yardımcı ver, 30: kardeşim Harun’u.” Bu ayetler uyumlu mu? Allah sözünde uyumsuzluk olur mu? 10-53 Hz. Musa’nın firavunla olan hikayesinin tekrarı. Allah gereksiz tekrarda bulunur mu? 57-58. Sonunda onları bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir konumdan mahrum ettik.
- Böyle oldu; İsrailoğulları’na da benzer nimetler verdik.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztük’ün Kuran Meali’nden; 59- Böylece oralara İsrail oğullarını varis kıldık. Hangisi doğru? İkinci meal doğru ise; Mısır’a İsrail oğullarımı varistir? Allah gerçek olmayanı söyler mi? 65-66. Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardıktan sonra ötekilerini suda boğduk.
- Şüphesiz bunda inandırıcı işaretler vardır; ama çokları imana gelmiş değildir.
Firavunun askerleri arasında inananda mı vardı?
- Cehennem de küfre sapmış olanlara açıkça gösterilir.
Meryem suresi ayet 71: İçinizden oraya varmayacak hiç kimse yoktur. Bu rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür. Meryem suresi ayet 71 de “herkesin cehennemi göreceği” belirtilirken, 91. ayette “küfre sapmış olanlara açıkça gösterileceği” belirtiliyor. Allah kelamında çelişki olur mu? 94-95. Artık onlar, o sapkınlar ve İblis’in orduları toptan tepetaklak cehenneme atılırlar. Burada adı geçenler putlardır. Cehennem şuurlu yaratıklar için değil mi? Putlar şuursuz değil mi? Putları şuurlu hale getirmek onlara bir değer verildiği anlamına gelir ki, böyle bir değerlendirmeyi Allah yapar mı?
- Üzerlerine de görülmemiş bir yağmur yağdırdık, sonunda önceden, uyarılmış olanların yağmuru korkunç oldu.
Hud ayet 82-83. Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine sağanak halinde, rabbin katında işaretlenmiş taşlar yağdırdık. Böyle cezalar zalimlerin başından hiç eksik olmaz. Bu taş yağmurumudur? Allah’ın kapalı konuşmasının, inandırmak açısından, ne faydası var. Allah gereksiz söz söyler mi? 193-195. Onu, senin kalbine uyarıcılardan olasın diye açık bir Arapça ile Ruhu’l-emin indirmiştir. Herkesin dinini dilinden öğrenmesi mi gerekir? Uydurulan dinin baronları bunun böyle olmasına, çıkarlarına ters düştüğü için izin vermezler.
- O, şüphesiz öncekilerin kitaplarında da vardır.
Peygamber yeni bir din getirmedi mi? Peygamber Tevrat’ta olanları anlatmıştır.
- O azap farkında olmadan kendilerine ansızın geliverir.
Bu anlamda birçok ayet var. Bu bir tehdit midir? Blöf ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Şüphesiz onlar, vahyı işitmekten kesinlikle uzak tutulmuşlardır.
Enam Suresi Ayet 68: Ayetlerimiz hakkında lakırdıya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze dalıncaya değin onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra o zalimler topluluğuyla oturma. Enam Suresi ayet 112: İşte böyle, biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa kalsınlar. Dinlemekten men edilmiş şeytan, nasıl unutturur? İlahi kaynaklı mantıksızlık olabilir mi?
- Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
Şeytanlar göklerde mi? Bu peygamber sözü mü? Allah belirsizlik yaratır mı?
- Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıktan sonra kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, neye nasıl dönüşeceklerini yakında görecekler.
Bu bir tehdit mi? Blöf ilahi kaynaklı olabilir mi? 27 Neml:
- Ahirete inanmayanların yapıp ettiklerini şüphesiz kendilerine güzel göstermiş olduk; bu yüzden şuursuzca eğlenip dururlar.
Nahl Suresi ayet 63: Allah’a andolsun, senden önceki çeşitli topluluklara da mutlaka elçiler göndermiştik; fakat şeytan onlara yaptıklarını allayıp pulladı. Bugünde şeytan onların velisidir. Onlar için dehşetli bir azap vardır. İnanmayanlara, yaptıkları işleri Allah mı süslü gösterir, yoksa şeytan mı? Allah’ın sözleri arasında uyumsuzluk olabilir mi?
- Ancak onun ve halkının Allah’ı bırakıp güneşe secde ettiklerini de gördüm. Şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş, böylece onları yoldan alıkoymuş; bu yüzden doğru yolu bulamıyorlar.
Bu surenin 4. ayetinde inanamayanlara yaptıkları işin Allah tarafından süslü gösterildiği belirtiliyor. Burada niçin şeytan? Allah sözünde çelişki olur mu? 45-53 Hz. Salih’in hikayesi başka bir şekilde, deve olayı olmadan, anlatılıyor. Semud kavminin yok edilişi, burada devenin kesilmesine bağlanmıyor. Allah, olayların esasını değiştirerek, anlatır mı?
- “Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit ne zaman gerçekleşecek? diye soruyorlar.
- De ki: “Çabucak gelmesini istediğiniz azabın bir kısmı beklide tepenize inmek üzeredir.
Bu tehdit mi? Başka birçok ayette olduğu gibi burada da blöf söz konusudur. Allah böyle bir yöntemi kullanır mı?
- Doğrusu bu Kur’an, İsrailoğullarına, üzerinde anlaşamadıkları pek çok şeyi açıklamaktadır.
Bu şeylerin ne olduğu tefsirde bile açıklanmıyor.
- Söylenen (kıyamet) başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir yaratık çıkarırız da insanların ayetlerimize kesin bir şekilde iman etmedikleri konusunda onlarla konuşur.
Kıyamet koptuktan sonra, yerden çıkan yaratığın insanlarla konuşmasının ne faydası var? Bu canlının mahiyeti nedir? Kıyamet kopmadan imansız ölenlerle, kıyamet koparken imansız ölenler arasında bir fark var mıdır? Allah’ın düzeni adaletle çelişir mi? 28 Kassas:
- Firavun’un karısı, “O, senin ve benim göz aydınlığımız, muradımız olsun! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur veya onu evlat ediniriz” demişti. Onlar işin farkında değillerdi.
- Musa’nın annesinin yüreği ise yalnızca çocuğuyla meşguldü. Eğer, inanıp güvenen biri olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı.
Firavunun karısı onu öldürmeyin dediğine göre; çocuğun İbrani soyundan geldiğini biliyor. Annesinin onu açığa vurması neyi değiştirirdi? Allah sözünde mantığı zorlayan anlam olur mu?
- Musa dedi ki: “Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum!”
Musa, zaten Mısır’a gidiyordu. Allah ona görev verince niçin korkuyorum diyor? Mantığı zorlayan ifade ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Kardeşim Harun benden daha açık ve düzgün konuşur. Onu da beni onaylayan bir yardımcı olarak yanıma gönder. Zira beni yalancılıkla itham etmelerinden endişe duyuyorum.
Şuara ayet 13. Göğsüm daralıyor, dilim dolaşıyor, onun için bu elçilik görevini Harun’a yükle. Şuara suresinin iniş sırası 47, Kassas suresinin iniş sırası 49, bu farklı anlatım neden? Hz. Musa önce elçilik görevinin kardeşi Harun’a verilmesini, daha sonrada Harun’un kendisine yardımcı olmasını istiyor. Allah’ın ifadesinde tutarsızlık olabilir mi?
- Böylece onları, halkı ateşe çağıran öncüler durumuna getirdik. Kıyamet gününde onlar yardım görmeyeceklerdir.
Allah’ın, firavunu halkı ateşe çağıran öncü yaptıktan sonra, halkı ve firavunu cezalandırması adil olur mu?
- Evet, Musa’ya seslendiğimiz zaman sen Tur’un yanında değildin. Fakat senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için rabbinden bir rahmet olarak (sana da vahyettik); umulur ki düşünüp öğüt alırlar.
Peygamber dini tebliğ ettiği zaman; müşrikler, bu daha öncekilerin masalından başka bir şey değil, anlamına gelecek sözler söylüyor. Bu ayette daha önce kendilerine uyarıcı gelmediği belirtiliyor. Hangisi doğru? Allah umut eder mi?
- Bundan önce kendilerine kitap verdiğimiz kimseler buna da iman ederler.
- Onlara Kur’an okunduğu zaman, “Ona iman ettik, şüphesiz o rabbimizden gelmiş gerçeğin kendisidir. Esasen biz bundan öncede rabbimize boyun eğmiştik” derler.
- İşte (baskılara karşı) sabretmelerinden ötürü onlara mükafatları iki defa verilecektir. Onlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar.
Hıristiyanlar ve Museviler de mi Müslüman’dır? Kuran’a inanan Hıristiyan ve Musevilerin ödülleri, diğer inanlara göre niçin iki kat oluyor? Bu ilahi adalete uyar mı? Yoksa Musevilerin ve Hıristiyanların Müslüman olmağa teşvik midir?
- Kuşkusuz sen istediğini hidayete erdiremezsin. Ama Allah dilediğini hidayete erdirir ve hidayete erecek olanları en iyi O bilir.
Akıl, bir anlamda, Allah’a inanma ve doğru yolu bulma, yeteneğidir. Allah verdiğini bu nimeti gereksiz kılar mı? Allah’ın hidayete erdirmediği kullarını cezalandırması, onun adaletine uygun olur mu?
- “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızı çağırın!” denir. Çağırırlar ama (o sahte tanrılar) onlara cevap vermezler. Ve azabı görürler! Keşke vaktiyle doğru yola girmiş olsalardı!
Putlar şuurlu mudur? Putların şuurlu davranışı, onlara değer kazandırır ki, bu tevhide aykırıdır. Allah dilediğini yola getirdiğine göre; “Keşke vaktiyle doğru yola girmiş olsalardı!” niçin diyor? Allah istekte bulunur mu? Bu inanç Allah’ın sınırsız kudretine gölge düşürür.
- O gün Allah onlara seslenerek, “Benim ortaklarım olduğunu iddia ettiğiniz şeyler hani nerede?” diye soracaktır.
- O gün Allah onları huzuruna çağırarak, “Benim ortaklarım olduğunu iddia ettiğiniz tanrılar şimdi nerede?”diye sorar.
Bu soruların arasında ne fark var. Allah gereksiz söz söyler mi? 29 Ankebut:
- Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de kesinlikle sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; keza O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 3- Yemin olsun ki biz, onlardan öncekileri de fitne yoluyla denemişizdir. Allah, özüyle sözü bir olanları elbette bilecektir. Ve O, yalancıları da elbette bilecektir. Allah yalancıları ve özüyle sözü bir olanları bilmiyor mu? Bu Allah’ın sınırsız bilgi sahibi olduğu inancına gölge düşürmez mi?
- İnsanlar arasında öyleleri de vardır ki, “Allah’a inanıyoruz” derler; ama Allah uğrunda bir sıkıntıyla karşılaşınca insanlardan gördükleri eziyeti Allah’tan gelen bir ceza gibi düşünürler. Ama rabbinden bir yardım gelecek olsa o zamanda mutlaka (gerçek müminlere), “Aslında biz hep sizinle olduk” derler. Peki ama herkesin kalbindekileri en iyi bilen Allah, değil midir?
- ayetle bu ayet arasında bir uyumsuzluk yok mu? Allah mantığı zorlayan kelam eder mi?
- İnkarcılar müminlere, “Gelin bizim yolumuza uyun, günahınızı biz yüklenelim” derler. Oysa onların bir parça günahlarını bile gerçekten yüklenecek değillerdir; hakikaten onlar katıksız yalancılardır.
- Onlar mutlaka kendi günahlarıyla birlikte başka yükler de taşıyacaklar; düzüp koştukları iddialardan dolayı kıyamet gününde kaçınılmaz olarak sorguya çekileceklerdir.
Lokman Suresi ayet 33: Ey insanlar! Rabbinizden saygısızlıktan sakının; hiçbir babanın evladından fayda görmeyeceği, evladın da babasından hiçbir yarar sağlayamayacağı bir günden korkun. Allah’ın vadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi sakın aldatmasın; yoldan çıkarıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın. Zümer Suresi ayet 7: Eğer inkar ederseniz bilesiniz ki Allah’ın size ihtiyacı yoktur; ama O, kullarının nankörlüğüne razı olmaz, şükrederseniz bu tutumunuzdan hoşnut olur. Hiçbir günahkar bir başkasının günahını yüklenemez; sonunda dönüşünüz rabbinizedir olacak, ardından O neler yapıp ettiğinizi size bildirecektir. O, kalplerin derinliklerini bilmektedir. Necm Suresi ayet 38: Hiçbir günahkar başkasını günahını yüklenemez. Herkes kendi yaptığından sorumlu olduğuna göre, başkasının yükünü yüklenmek ne anlama geliyor? 12 ve 13 ayetler birbiriyle uyumlu mu? Allah sözünde çelişki olur mu?
- O, dilediğine azap verir, dilediğini esirger. Hepiniz dönüp dolaşıp O’na varacaksınız.
Mademki Allah dilediğine azap eder, dilediğini esirger, 3. ayette belirtilen sınav niye? İnsanın çalışmasının değeri yok mu? Allah, insana vermiş olduğu değerleri gereksiz kılar mı?
- Sen bundan önce ne bir kitap okuyabiliyor ne de onu kendi elinle yazabiliyordun; öyle olsaydı gerçeği çürütmeğe çalışanlar kuşkuya düşerlerdi.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nde;
- Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı batıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.
Hangisi doğru? Bu kadar farklı yorumlanan bir söz Allah kelamı olabilir mi?
- Onlar senden, azabı çabuklaştırmanı istiyorlar. Eğer önceden belirlenmiş bir vade olmasaydı elbette azap tepelerine inmişti. Ama onlar farkında olmadan o ansızın kendilerine gelecektir.
Bu azap Hz. Peygamber zamanında ve ondan sonra kime gelmiştir? Bu bir tehdit midir? Blöf ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Kullarından rızkı dilediğine bol bol, dilediğine de ölçülü veren Allah’tır. Allah her şeyi hakkıyla bilir.
Kulun çalışmasının bir değeri yok mudur? Allah ilahi düzene uymayan söz söyler mi?
- (Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilebilselerdi!
Allah insanların bilmesini istediği halde, insanlar nasıl bilmiyor? Allah kudretine gölge düşüren söz söyler mi? 30 Rum:
- Gel gör ki zulme saplanmış olanlar bir bilgiye dayanmadan kişisel arzu ve heveslerinin peşinden gitmektedirler. Allah’ın şaşırttığını artık kim doğruya iletebilir! Böylelerinin yardımcıları da yoktur.
Allah saptırınca kulun elinden ne gelir? Peygamberlerin görevi, Allah saptırdıktan sonra, ne ifade eder? Allah sözü mantıksız olabilir mi?
- Görmezler mi ki Allah rızkı dilediğine bol veriyor, dilediğininkini de kısıyor? Kuşkusuz bunda iman eden kimseler için ibretler vardır.
İnsanın uğraşmasının bir rolü yok mudur? Allah verdiği değerleri geçersiz kılar mı?
- O halde akrabaya da hakkını ver, yoksula yolda kalmışa da. Bu Allah’ın hoşnutluğunu isteyenler için en iyisidir. İşte geçek kurtuluşa erenlerde onlardır.
Rızkı Allah belirlediğine göre, arada kulun ne işi var? İnsanlar haksız kazanç sağlamayı, Allah verdi diyerek hoş mu görsün? Allah haksız kazancı meşru gösterecek bir zemin hazırlar mı?
- İşte Allah ilimden nasibi olmayanların kalplerini böyle mühürler.
Kalbi Allah mühürlediğine göre, insanın yapabileceği ne var? Allah insana yeteneklerini boşuna mı verdi? 31 Lokman:
- O, gökleri görebileceğiniz herhangi bir destek olmadan yarattı, sizi sarsmaması için yere sağlam dağlar yerleştirdi, orada her türlü canlının çoğalmasını sağladı. Biz, gökten su indirip (bununla) yeryüzünde her türden faydalı bitkiler bitirdik.
Depremler niçin oluyor? Allah sözü doğa olayları tarafından tekzip edilir mi?
- “Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini yükseltme; çünkü seslerin en çirkini eşek sesidir.”
Allah yarattığını niçin böyle küçümsesin? Çirkinliğin ölçüsü izafi olduğuna göre, Allah böyle bir söz söyler mi?
- Kıyamet saati hakkındaki bilgi yalnız Allah’ın katındadır; O yağmuru yağdırmakta; rahimlerdekini bilmektedir. Hiç kimse yarın ne elde edeceğini bilemez; hiç kimse nerede öleceğini bilemez; ama Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.
Yağmur bugün, yağmur bombası kullanılarak, insanlar tarafından da yağdırılıyor; rahimlerde olanı insanlarda bilmektedir. Bazı durumlarda insanlar yarın ne elde edeceğini de bilmektedir. Örneğin; maaş almak gibi. İdam mahkumları da nerede ve ne zaman öleceklerini bilmektedirler. Allah gerçeğe uymayan sözler söyler mi? 32 Secde:
- Buna rağmen “Onu kendisi uydurdu” diyorlar öyle mi? Hayır! O, senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarman için rabbin tarafından gönderilen hak kitaptır. Umulur ki, doğru yolu bulurlar.
Hz. Peygamberin tebliği sırasında, kendisine “bu daha öncekilerin masallarından başka bir şey değildir” dendiği anlamında ayetler var. Kendilerine daha önce uyarıcı gelmemiş olsaydı, “Bu daha öncekilerin masalı” diyemezlerdi. Bu ayete göre uyarılması gereken toplum Mekke halkıdır. Allah umar mı?
- De ki: “Sizin için görevlendirilmiş bulunan ölüm meleği canınızı alacak, sonra rabbinize döndürüleceksiniz.”
Araf Suresi ayet 37: Allah’a iftira eden veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır! Onların kitaptaki nasipleri kendilerine erişecektir. Sonunda elçilerimiz gelip canlarını alırken “Allah bırakıp da tapmakta olduğunuz tanrılarınız nerede!” derler. “Bizden sıvışıp gittiler ” diye cevap verirler. Ve (dünyada iken) kafir olduklarına dair kendi aleyhlerinde şahitlik ederler. En’am Suresi ayet 93: Allah’a karşı yalan uydurandan veya kendisine bir şey vahyedilmediği “Bana da vahy geldi” diyenden ve “Ben de Allah’ın indirdiği ayetlerin benzerini indireceğim” diyenlerden daha zalim kim vardır? O zalimler, ölümün boğucu dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, “Haydi, canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı gerçek olmayan söyleminizden ve O’nun ayetlerine karşı kibirlilik taslamanızdan ötürü bugün zillet azabıyla cezalandırılacaksınız!” derken onların halini bir görsen. Nahl Suresi ayet 32: Onlar meleklerin, “Selam size, yaptıklarınıza karşılık girin cennete !” diyerek mutluluk içinde ruhlarını teslim alacağı kimselerdir. Ölüm meleği mi yoksa ölüm melekleri mi vardır? Allah aynı konuda farklı şey söyler mi?
- Dileseydik elbette herkesin doğru yolda yürümesini sağlardık. Fakat şu sözüm mutlaka geçekleşecek: Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım!”
Allah, insanları yakmak için mi doğru yola erdirmiyor? Bu ifade Allah’ın rahman ve rahim sıfatlarıyla bağdaşır mı?
- Korku ve ümit içinde rablerine ibadet ve dua etmek üzere vücutları yatak görmez, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar.
Ali İmran Suresi ayet 191: Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler: “ Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın. Seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!” Yatak yüzü görmeyenlerin ibadeti daha mı makbul olur? Allah ibadetleri şekillerine göre mi değerlendirir? Hayatın gerçeğiyle bağdaşmayan sözler, Allah kelamı olabilir mi? 33 Ahzap:
- Evlatlıklarınızı babalarının soy adlarıyla anın. Bu Allah katında adalete daha uygun bir davranıştır. Eğer onların babalarını bilmiyorsanız o zaman kendileri sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanıldığınız hususta size günah yoktur, fakat bilinçli ve kasıtlı olarak yaptıklarınızdan sorumlusunuz. Allah çok bağışlayıcı ve ziyadesiyle esirgeyicidir.
- Peygamber müminlere kendilerinden daha yakındır, eşleri de onların anneleridir. Aralarında kan bağı bulunanlar (mirasçılık bakımından) Allah’ın kitabında birbirlerine diğer müminlerden daha yakındırlar; dostlarınıza lütufta bulunmanız başkadır. Bu hüküm kitapta kayıt altına alınmıştır.
Evlatlıklar öz evlat gibi olamayacağı gerekçesiyle, “Evlatlıklarınızı babalarının soyadlıyla anın” deniyor. İnsanın evlatlığını öz evladı gibi değerlendirmesine bu ayet engel olurken; 6. ayette peygamberin eşleri için, müminlerin anneleridir, deniyor. Küçük bir yavru öz evlat olamazken, peygamberin eşleri nasıl anne oluyor. Bu ilahi adalete uyar mı? 30.Ey peygamber hanımları! Sizden kim açık hayasızlık yaparsa, onun cezası ikiye katlanır, bu Allah için kolay bir şeydir. Ceza cehennem cezasıysa iki katı nasıl olur? Bu bir tehdit midir? Allah peygamberle hanımlarının arasının düzelmesi için ayet gönderir mi?
- Bir mümin erkek veya bir mümin kadının, Allah ve resulü bir emir ve hüküm verdiklerinde artık onların, başka tercih hakları olamaz. Allah’ın ve resulünün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır.
En’am Suresi ayet 57: De ki: “Şüphesiz ben, rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah’ındır ve Allah hakkı anlatır; O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır. Fatır Suresi ayet 23: Sen ancak bir uyarıcısın. Resulün hüküm vermede adının Allah’la birlikte anılmasının anlamı nedir? Allah’ın hükmüne ortak olmak şirk değil midir?
- Bir zaman, Allah’ın kendisine lütufta bulunduğu, seninde lütufkar davrandığın kişiye, “Eşinle evlilik bağını koru, Allah’tan kork!” demiştin. Bunu derken Allah’ın ileride açıklayacağı bir şeyi de içinde saklıyordun; öncelikle çekinmen gereken Allah olduğu halde, sen halktan çekiniyordun. Zeyd onunla beraber olduktan sonra, müminlere evlatlıklarının –kendisiyle beraber olup ayrıldıkları- eşleriyle evlenmeleri hususunda bir sıkıntı gelmesin diye seni o kadınla evlendirdik. Allah’ın emri elbet yerine getirilecektir.
Peygamber Allah’ın kendisini Zeynep’le evlendirdiğini bildiği halde, halktan çekindiği için bunu açıklamıyor. Bu nasıl bir elçilik? Peygamber, Allah’ın emrini yerine getirmek için Zeynep’le evleniyor. Evlatlıkların boşadığı kadınlarla, babalıkların evlenmesine izin vermek için, Allah böyle bir sebep niçin yaratıyor? Allah’ın sözlerinin hep peygamberin istediği doğrultuda olması ilginç.
- Ey peygamber! Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verip de elinin sahip olduğu kadınları, seninle birlikte hicret eden amca kızlarını, hala kızlarını, dayı kızlarını, teyze kızlarını sana helal kıldık. Ayrıca mümin bir kadın kendisini Peygamber’e mehirsiz olarak bağışlar, peygamberde onunla evlenmek isterse, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere, onu da helal kıldık. Müminlere eşleri ve sahip oldukları kadınlar hakkında hangi kuralları geçerli kıldığımızı biliyoruz. Sana mahsus olanı güçlük çekmeyesin diye meşru kıldık. Allah çok bağışlayıcı, pek esirgeyicidir.
Nikah müminler için mehirsiz olmaz. Allah, müminlerin yapması halinde zina olan bir fiili peygambere helal kılar mı?
- Onlardan dilediğinin beraberliğini erteler, dilediğini yanına alırsın. Uzaklaştırdıklarından birini tekrar istemende senin için bir sakınca yoktur. Bu hüküm onların mutlu olmaları, üzülmemeleri ve hepsinin senin verdiğine razı olmaları için en uygun olanıdır. Allah gönüllerinizdekini bilir, Allah ilim ve hilim sahibidir.
Kehf Suresi ayet 110: De ki: “Ben, yalnızca sizin gibi bir insanım. Şu var ki bana, ilahınızın, sadece bir ilah olduğu bana vahyolunuyor. Artık her kim rabbine kavuşmayı bekliyorsa iyi bir iş yapsın ve rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.” Müminlerin boşadıkları kadınlarla tekrar evlenmekleri kurallara bağlanmışken, peygamber için hiçbir kural olmayışı elbette bir ayrıcalıktır. Peygamberin özel hayatı niçin ayetlerle bu şekilde belirleniyor? Bu ayrıcalık Kehf Suresi 110. ayete uyuyor mu? Allah kelamında çelişki olur mu? 53.Ey iman edenler! Peygamber’in evine izin verilmediği vakit asla girmeyin. Yemeğe çağrıldığınızda ise erkenden gidip de yemeğin hazırlanmasını beklemeyin. Yemeği yiyince de hemen dağılın, söze dalıp oturmayın. Bu davranışınız Peygamber’i rahatsız ediyor, size söylemeye utanıyor, oysa Allah hak olanı açıklamaktan çekinmez. Peygamber hanımlarından bir şey istediğinizde, onlar perde arkasından iken isteyin; bu sizin kalpleriniz de onların kalplerinin de için temiz kalması için en uygundur. Resulullah’ı üzmeye hakkınız yoktur, kendisinden sonra ebedi olarak eşlerini de nikahlayamazsınız. Sizin bunu yapmanız Allah katında büyük bir günahtır. Ahzap Suresi ayet 6: Peygamber müminlere kendilerinden daha yakındır, eşleri de onların anneleridir. Aralarında kan bağı bulunanlar (mirasçılık bakımından) Allah’ın kitabında birbirlerine diğer müminlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; dostlarınıza lütufta bulunmanız başkadır. Bu hüküm kitapta kayıt altına alınmıştır. Peygamberin rahatı niçin ayetlerle güvence altına alınıyor? Peygamberin eşleri, müminlerin anneleri olduğuna göre; müminler onlarla niçin perdenin arkasından konuşsun? Bu sözler Allah kelamı olabilir mi? 60-61. Münafıklar, kalplerinde çürüklük bulunanlar ve Medine’de asılsız haberler yayanlar, yaptıklarına son vermezlerse seni onların üzerine sevkedeceğiz; o zaman seninle beraber orada fazla oturamayacaklar, Allah’ın rahmetinden uzaklaşmış olarak nerde bulunsalar yakalanıp öldürülecekler. Süleyman Ateş’in tefsirinde bu ayetlerin peygamberin evlatlığının boşadığı karısıyla evlenmesi üzerine, çıkan dedikoduları önlemek için indiği belirtiliyor. Zeynep hakkında dedikodu yapanların cezasını Allah öbür dünyada niçin vermiyor da bu dünyada öldürülmeleri gerektiğini söylüyor? Rahman ve rahim olan Allah’ın bu sözleri söylemesi, sıfatlarıyla örtüşür mü?
- Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi. Kuşkusuz insan çok zalim, çok bilgisizdir.
Allah emanetini çok zalim ve çok bilgisiz olan insana niçin versin? Onun emaneti gereği gibi koruyamayacağını Allah bilmiyor mu? Aklın onaylamayacağı sözler Allah kelamı olabilir mi? 34 Sebe:
- İnkar edenler “Bize kıyamet gelmeyecek” dediler. De ki: “Bilakis! Gaybı bilen rabbime ant olsun ki o size mutlaka gelecektir.” Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey, O’nun bilgisi dışında kalamaz. Bundan daha küçük veya daha büyük hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta kayıtlı olmasın.
Küfre sapanlara, kıyamet saati gelmediğine göre, bu korkutarak inandırma yöntemi midir?
- Süleyman’ın emrine de rüzgarı verdik; onunla sabahleyin bir aylık, akşamleyin bir aylık yol alırdı. Onun için bakır madenini eritip akıttık. Cinlerden de rabbinin izniyle onun mahiyetinde çalışanlar vardı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona yakıcı ateşin azabını tattırırdık.
Hz. Süleyman’ın rüzgarlarla sabah akşam bir aylık yol alması, Allah’ın belirlediği doğa yasalarına aykırıdır. Doğa yasaları Allah’ın ayetleri olduğuna göre, Allahın sözleri doğa yasalarını ret edebilir mi?
- Biz seni başka değil, ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak bütün insanlara gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmek istemiyorlar.
Secde Suresi ayet 3: Buna rağmen “onu kendisi uydurdu” diyorlar öyle mi? Hayır! O, senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarman için rabbin tarafından gönderilen hak kitaptır. Umulur ki, doğru yolu bulurlar. Bu ayetler arasında anlam farkı var mı? Allah sözünde uyumsuzluk olur mu?
- Oysaki biz onlara okuyacakları kitaplar vermemiştik ve senden önce onlara uyarıcı da göndermemiştik.
- Onlardan öncekiler de (ilahi bildirimleri) yalan saymışlardı. Bunlar (şimdikiler) onlara verdiklerimizin onda birine bile ulaşamadılar. Buna rağmen onlar peygamberlerimi yalancılıkla itham etmişlerdi. Ben de bilseniz onları nasıl cezalandırdım!
- ayette “senden önce onlara uyarıcı da göndermemiştik” deniyor. Fakat 45.ayette daha öncekilere uyarıcı gönderildiği ve onların ilahi bildirimleri yalan saydığı belirtiliyor. 45. ayet, 44. ayeti yalanlıyor. Böyle Allah kelamı olur mu?
Burada, öncekilerden, kast edilen diğer kavimler midir? Allah onlara, bunlara vermiş olduğu ilahi bilimlerin, on katını verdiği halde onlar peygamberleri inkar etmişler. Allah’ın vermiş olduğu ilahi bilimler, nasıl oluyor da peygamberlerin inkarına neden oluyor? 35 Fatır: 1- Hamd, gökleri yeri yoktan var eden, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah’a mahsustur. O, dilediği kadar fazlasını da yaratır. Kuşkusuz Allah her şeye kadirdir. Melekler kanatlı yaratıklar mıdır? Kanatları ne işe yarar? Görünmeyen varlıkların kanat sayısının insanlar için ne önemi olabilir? Allah gereksiz söz söyler mi?
- Kötü işleri kendisine hoş görünüp de onları güzel bulan kimse (ile böyle olmayan bir) mi?
Allah dilediğini sapkınlık içinde bırakır, dilediğini de doğruya iletir. O halde onlar için üzülerek kendini helak etme. Allah, dilediğini saptırdığına göre, insan iradesinin rolü ne oluyor? Allah verdiği yetenekleri gereksiz kılar mı?
- Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra da sizi eşler kıldı. O’nun bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır ne doğurur. Bir canlının ömrünün uzun olması da kısa tutulması da mutlaka yazgıya uygun olarak gerçekleşir. Kuşkusuz bunlar Allah için kolaydır.
Canlının ömrü belirlendiğine göre, insan hayatını kurtarmak veya insan hayatına son vermek, insanlar için, mümkün olmamalıdır. Allah hayatın gerçeklerine uymayan söz söyler mi?
- Onlara yalvarsanız duanızı işitmezler, işitseler bile size karşılık veremezler. Kıyamet günü de (onları Allah’a) ortak koşmanızı kabullenmezler. Hiç kimse sana, her şeyden haberdar olan Allah gibi haber veremez.
Putlar akıl ve irade mi verilecek? Allah’ın putlara değer vermesi düşünülebilir mi? 22.Dirilerle ölülerde bir değildir. Allah dilediğine elbette işittirir; ama sen kabirlerdekilere de işittirecek değilsin. Allah dilediğine işittirdiğine göre, işitmeyenlerin sorumlu olması ilahi adaletle bağdaşır mı?
- Onlar kendilerine bir uyarıcı gelirse herhangi bir ümmetten daha fazla doğru yolu tutacaklarına dair var güçleriyle yemin etmişlerdi. Ama onlara uyarıcı gelince bu sadece (haktan) uzaklaşmalarını arttırdı.
Hz. Peygamber Arapların uyarıcı istediklerini, biliyor muydu? Toplumun bu isteğini karşılamak istemiş olamaz mı?
- Çünkü yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötülük tuzakları kuruyorlardı. Halbuki kötülük tuzakları, kuranların ayağına dolaşır. Yoksa onlar öncekilere uygulanan yasalardan başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın yasalarında asla bir sapma da bulamazsın.
Allah’ın yasaları değişmediğine göre, semavi dinler aynıdır. Dünya huzuru için dinler arası hoş görü ortamının oluşturulması, bu ayetten onay alır. 36 Yasin: 5-6. (Bu kitap) aziz ve rahim olan Allah tarafından ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde bulunan bir toplumu uyarasın diye indirilmiştir. Hz. Peygamber, Kureyş kavmini uyarmak için mi gönderildi? Dinin evrenselliği sorgulanabilir.
- Onlar, besbelli ki, birbirleriyle uğraşırken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar!
50.İşte o anda onlar ne bir vasiyette bulunabilecekler ne de ailelerine dönebilecekler. O ses müşrikleri yakalamış midir? Yoksa bu sadece bir tehdit midir? Allah insanların inanması için blöf yapar mı?
- Kendileri ve eşleri gölgelik yerlerde, tahtlarına kurulacaklar.
Bu eşler dünyadaki eşler midir, yoksa başka mı?
- O gün onların ağızlarını mühürleyeceğiz; yapmış olduklarını elleri bize anlatır, ayakları da tanıklık eder.
Nur Suresi ayet 24: O ceza gününde dilleri, elleri ve ayakları, yapıp ettikleri hususunda aleyhlerine tanıklık edcektir. Nur suresi ayet 24 de dillerin tanıklık edeceği, Yasin Suresi ayet 65 de ağızların mühürlenip ellerin anlatıp ayakların tanıklık edeceği belirtiliyor. Mühürlü ağızda dil nasıl tanıklık eder? Allah sözünde çelişki olur mu? Ağızların mühürlenip ellerin konuşturulmasının sebebi nedir? İdrak dışı sözler ilahi kaynaklı olabilir mi? 37 Saffat:
- Biz o yakın semayı yıldızların güzelliğiyle bezedik.
Gökyüzü güneş ışınlarının aydınlattığı atmosfer olduğuna göre, yıldızlar atmosferde mi? Yıldızların bulunmadığı bir uzak sema mı var? Bilimin kabul etmediği söz Allah kelamı olabilir mi? 22-23. (Allah görevlilere buyurur) “Toplayın o zalimleri, onların yoldaşlarını ve Allah’ın dışında taptıklarını! Ve hepsini cehennemin yoluna sürün! 24.Durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler. Allah verdiği kararı değiştirir mi?
- Bir defa daha onu yüz bin ya da daha fazla kişiye elçi olarak gönderdik.
Allah, Yunus peygamberi nasıl bir topluluğa gönderdiğini bilmiyor mu? Allah’ın sınırsız bilgisine gölge düşürecek söz ilahi kaynaklı olabilir mi? 38 Sad:
- Bunlar da şimdi, bir daha geri dönüşe imkan bırakmayacak olan korkunç bir sesi, yalnızca bunu beklemektedirler.
Bu ses Kureyş müşriklerine gelmiş midir? Allah blöf yapar mı? 35-38. “Rabbim” dedi, “Beni bağışla; benden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver bana. Sonsuz lütufkar yalnız sensin sen!” Bunun üzerine emriyle dilediği yöne doğru tatlı tatlı esen rüzgarı, bina kuran ve dalgıçlık yapan bütün şeytanları ve zincirlerle bağlanmış diğer yaratıkları onun buyruğuna verdik. Allah şeytanları Hz. Süleyman’ın emrine verdiğine göre, Allah insanları şeytanların tasallutundan niçin korumuyor? İnsanları cezalandırmak için ortam mı hazırlıyor? Şeytan insana secde etmediği için, onları saptırmak özgürlüğünü elde etmişti. Burada Hz. Süleyman’ın emrinde. Allah kelamında uyumsuzluk olur mu?
- Yanlarında eşlerinden başkasına bakmayan yaşıt dilberler olacaktır.
Yasin Suresi ayet 56: Kendileri ve eşleri, gölgelik yerlerde, tahtlarına kurulacaklar. Cennette yaş farkı olacak mı? Cennete giden kadınlar için yaşıt delikanlılar olacak mı? İdrak dışı sözler ilahi kaynaklı olabilir mi? 39 Zümer 12.“Ve bana Müslümanların ilki olmam emredildi.” Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde Bakara Suresi ayet 128: “Rabbimiz! Bizi, sana teslim olmuş iki Müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan Müslüman bir ümmet oluştur. Bize ibadet yerlerimizi göster, bizim tövbemizi kabul et. Sen, evet sen, Tevvab’sın, tövbeleri cömertçe kabul edersin; Rahim’sin, rahmetini cömertçe yayarsın.” Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde Bakara Suresi ayet 131: Rabbi ona, “Müslüman olup bana teslim ol” dediğinde o şu cevabı vermişti: Teslim oldum alemlerin Rabbi’ne!” Hz. İbrahim daha evvel Müslüman olduğuna göre; Hz. Peygambere ilk Müslüman ol denmesinde ki hikmet nedir? Uyumsuz sözler ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Allah, kendi içinde uyumlu, gerçekleri tekrar tekrar dile getiren bir kitap olarak sözlerin en güzelini indirdi. Rablerinden korkanların onun etkisiyle tüyleri ürperir, sonra yine Allah’ı anmaya yönelerek bedenleri ve kalpleri huzura kavuşur. İşte bu kitap; Allah’ın bir rehberi olup dilediği kimseyi onunla doğruya yönlendirir; ama Allah kimi şaşırtırsa artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.
Allah’ın istediğini şaşırttıktan sonra, şaşırtılanı cezalandırması onun ilahi adaletiyle bağdaşır mı?
- Çünkü Allah onların geçmişte yaptıkları en kötü şeyleri bile bağışlayıp silecek ve onları yaptıkları en güzel işlere göre ödüllendirecektir.
Nisa Suresi ayet 93: Bir mümini kasten öldürene gelince onun cezası, içinde sürekli kalmak üzere cehennemdir. Allah gazap etmiştir böylesine, lanetlemiştir onu; çok büyük azap hazırlamıştır ona. Katillere af var mı? Allah sözü uyumsuzluk içerir mi?
- Allah, kuluna kafi değil mi? Öyleyken onlar kalkmış seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi şaşırtırsa artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.
- Kimi de Allah doğru yola yöneltirse onu şaşırtacak bir güç yoktur. Allah mutlak güç sahibi ve kötüleri hak ettikleri şekilde cezalandırıcı değil midir?
Kulu saptıran Allah olduğuna göre; kul niçin sorumlu? İlahi adaleti sorgulayacak ortamı Allah yaratır mı?
- Biz sana insanlar için gerçeği ortaya koymak üzere kitabı indirdik; artık kim doğru yolu izlerse kendi iyiliği için izlemiş olur, kim de yoldan saparsa kendi aleyhine sapmış olur; sen onları vekili değilsin.
- ayette; “ Allah kimi şaşırtırsa artık ona doğru yolu gösterecek yoktur” 37. ayette; “Kimi de Allah doğru yola yöneltirse onu şaşırtacak bir güç yoktur” deniyor. Halbuki, 41. ayette; doğru yolu izlemek veya doğru yoldan sapmanın kişiye bağlı olduğu belirtiliyor. Allah kelamında çelişki olur mu?
- Allah, ölüm vakitleri geldiğinde insanları vefat ettirir, ölmeyenleri de uykularında (bilinç kaybına uğratır). Ölümüne hükmettiklerinin canlarını alır, diğer canları da belli bir süreye kadar bedenlerine salar. Kuşkusuz bunda iyice düşünenler için dersler vardır.
Uyku sırasında insan canlı kaldığına göre; ölüm nasıl oluyor? Bilimin ret ettiğini Allah söyler mi?
- Bilmiyorlar mı ki Allah rızkı dilediğine bol bol verir, dilediğine de ölçülü verir. Kuşkusuz inanan bir topluluk için bunda dersler vardır.
Emeğin karşılığını vermemek ilahi adaletle bağdaşır mı?
- De ki (Allah şöyle buyuruyor): “ Ey kendi aleyhlerine olarak haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
Nisa Suresi ayet 93: Bir mümini kasten öldürene gelince onun cezası, içinde sürekli kalmak üzere cehennemdir. Allah gazap etmiştir böylesine, lanetlemiştir onu; çok büyük azap hazırlamıştır ona. Cinayete af var mı? Allah sözünde uyumsuzluk olur mu? Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kural Mealin’de 69- Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış, Kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar. Mahşer dünyada mı olacak? İnsan aklının alamayacağı şey ilahi kaynaklı olabilir mi 40 Mümin: 7. Arşı yüklenenler ile onun çevresinde bulunanlar rablerinin hamd ile tespih ederler, O’na inanırlar ve müminlerin bağışlanmasını dilerler. “ Ey Rabbimiz! Sen, rahmetin ve ilminle her şeyi kuşattın. Tövbe edenleri ve yolundan gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru.!” Arşın yüklenip taşınması ne anlama geliyor? İman sahibi olup tövbe edenleri, Allah af edeceğini bildirdiği halde, melekler niçin böyle dua ediyor? Bu sözler, her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşatanın sözü olabilir mi? Bilimin kabul etmediği Allah kelamı olabilir mi?
- “Ey Rabbimiz, diyecekler, bizi iki defa öldürdün, iki defa diriltin. Şimdi günahımızı itiraf etmiş bulunuyoruz, bir çıkış yolu yok mu?”
İki kez ölmek ve iki kez dirilmek ne anlama geliyor? Doğa yasalarının onaylamadığı ayet olabilir mi? Ana rahminde ki durumu ölü saymak akla ve hayatın gerçeklerine uymaz.
- O’nun dereceleri yüksektir, arşın sahibidir; buluşma günü hakkında uyarıda bulunmak için iradesiyle kullarından dilediğine vahyi indirir.
Vahiy gönderme bitmiş midir? Bu ayete göre yanıt hayır olmalıdır.
- Yaklaşan gün konusunda onları uyar; çünkü dehşet içinde yutkunurlarken yürekleri ağızlarına gelmiş olacak; zalimlerin ne bir dostu, ne de sözü dinlenir bir şefaatçisi olacak.
Allah kıyametle korkutup, insanların iman etmesini mi istiyor? Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden 77- Sen sabret. Çünkü Allah’ın vadi haktır. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını belki sana gösteririz, belki de seni vefat ettiririz. Sonunda onlar bize döndürülecekler. Allah’ın böyle kararsız konuşması, Allah’ın sıfatlarıyla örtüşür mü? 41 Fussilet:
- De ki: “Arzı iki devirde yaratanı inkar edip O’na başkalarını ortak mı koşuyorsunuz? O yaratıcı alemlerin rabbi olan Allah’tır.”
- Arz üzerinde sarsılmaz dağlar oturttu, orayı bereketli hale getirdi; gerekli besinlerini orada –bunlara ihtiyacı olan varlıklar için eşit derecede olmak üzere-uygun ölçülerle yarattı. (Bütün bunlar) dört devirde oldu.
- Dahası O, duman halinde olan semaya iradesini yöneltti; ardından ona ve arza, “İsteyerek veya istemeyerek (varlık sahnesine) gelin!” buyurdu. “Boyun eğerek geldik” dediler.
- Böylece onları, iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe işlevini ilham etti. Biz, yakın semayı kandillerle donattık ve onu koruduk. İşte bu, her şeye gücü yeten,her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.
Araf Suresi ayet 54: Şüphesiz ki rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonrada arşa istiva eden; geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örter; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır. Bilesiniz ki halk da emirde yalnız O’na aittir. Alemlerin rabbi olan Allah yüceler yücesidir. 9,10 ve 12. ayetlerden göklerin ve yerin sekiz günde yaratıldığı anlaşılıyor. 11. ayetten de önce yerin sonra göklerin yaratıldığı anlaşılıyor. Araf Suresi 54. ayet göklerin ve yerin altı günde yaratıldığını bildiriyor. Hangisi doğru? Arza en yakın göğün kandillerle donatılmış olmasının bilimsel değeri var mı? Allah bilimle çelişkili söz söyler mi? 9. 10. ayetlerde gün anlamına gelen devre,12.ayette ise gün anlamına gelen evre kelimesi kullanılmış niçin? Kuran kitabına uydurulmaya mı çalışılıyor?
- Eğer onlar yine de yüz çevirirlerse de ki: “Sizi, Ad ve Semud’un başına düşen yıldırım gibi bir yıldırıma karşı uyarıyorum.”
- Sonunda dünya hayatında onlara alçaltıcı cezayı tattırmak için o kara günlerde üzerlerine dondurucu bir rüzgar gönderdik. Ahret azabı daha da alçaltıcı olacak, onlara yardımda edilmeyecektir.
Ad kavmine, yıldırım mı yoksa dondurucu rüzgar mı gönderildi? Allah sözünde çelişki olur mu?
- Onların yanlarına bazı arkadaşlar kattık; sonra bunlar, önlerinde bulunanı da arkalarında olanı da onlara şirin gösterdi. Böylece kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları hakkındaki hüküm onlar için de kesinleşti. Kuşkusuz onlar hüsrana uğramışlardır.
Rahman ve rahim olan Allah insanları neden yoldan çıkarsın?
- İnkara sapmış olanlar şöyle diyecekler: “Rabbimiz! Bizi saptıran şu cinleri ve insanları bize göster, onları ayaklarımızın altına alalım ki herkesten daha çok aşağılanmış olsunlar!”
Araf Suresi ayet 38: Allah buyuracak ki: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları arasında sizde ateşe girin!” Her ümmet girdikçe yoldaşına lanet edecektir. Hepsi birbiri ardından orada (cehennemde) toplanınca, sonrakiler öncekiler için, “Ey rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha azap ver!” diyecekler. Allah da, “Zaten hepiniz için bir kat daha azap vardır, fakat siz bilmezsiniz” diyecektir. Bu iki ayet arasında ki farkın hikmeti nedir? 29. ayette inkara sapmış olanlar, kendilerini saptıranları, görmek istiyor. 38. ayette, inkarcıları kimlerin saptırdığı açık. Allah sözünde çelişki olur mu?
- “Rabbimiz Allah’tır” deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjde ile inerler: “Korkmayın, kederlenmeyin. Size vaat olunan cennetle sevinin!”
31-32. “ Biz, dünya hayatında da ahirette de sizin dostunuzuz. Orada, çok bağışlayıcı, çok merhametli olan Allah’tan bir ikram olarak sizin için canınızın çektiği her şey bulunacak, yine orada umduğunuz her şeyi elde edeceksiniz.” Bu ayete göre “Rabbimiz Allah’tır” diyen ve dosdoğru çizgide yaşayan, herkes cennete gidecektir. Meleklerin insanlara bu hitabını duyan kul var mı? Allah gerçek olmayanı söyler mi? 48.Artık daha önce taptıkları şeyler onları terk edip kaybolmuş; kendileri de kaçıp kurtulacakları bir yer bulunmadığını anlamışlardır. Kehf Suresi ayet 52: Unutma ki bir gün Allah, “Benim ortaklarım olduğunu ileri sürdüğünüz şeyleri çağırın!” buyuracak. Onları çağıracaklar fakat kendilerine cevap vermeyecekler; çünkü biz aralarına aşılmaz bir uçurum koyduk. Allah putlara şuur vererek onları değerlendirir mi? Bu tevhit inancına ters düşmez mi? 42 Şura: 7.İşte sana, Ümmülkura (Mekke) ve çevresindekileri uyarman ve hakkında asla şüphe bulunmayan toplanma gününün dehşetini haber vermen için böyle Arapça bir Kuran indirdik. Onların bir kısmı cennette, bir kısmı da cehennemde olacaktır. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 7- İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kuran vahiy ettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplama günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte. Hangisi doğru? Peygamber Arapları uyarmak için mi gelmiştir?
- Allah dileseydi onları elbette (aynı inatça) tek bir ümmet yapardı, fakat O, kimi dilerse onu rahmetine kavuşturur; zalimlerin ise ne bir velisi ne de bir yardımcısı olacaktır.
Bakara ayet 213: İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi; onlar aracılığı ile anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hüküm vermek için gerçeği içeren kitabı indirdi. Ancak kendilerine apaçık gerçekler geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden, o kitap hakkında, sadece onun verildiği kimseler anlaşmazlığa düştüler. Sonra Allah kendi iradesiyle onların, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeği müminlere gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir. İnsanlar bir tek ümmet idi, ancak kendilerine apaçık gerçekler geldikten sonra, kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler ve ümmetlere ayrıldılar. “Apaçık gerçeklerin” insanlar arasında kıskançlık yaratmaları ve insanların anlaşmazlığa düşmelerine neden olmaları, bunların ilahi kaynaklı olmadığının bir kanıtı değil mi? İnsanların yaptıkları Allah için bir oldu bitti mi? Bu sözler Allah kelamı olabilir mi? Allah’ın rahmetine girmek için insan gayretinin bir rolü yok mudur? Allah insanlara birçok yeteneği gereksiz olarak mı vermiştir?
- Ayrılığa düştüğünüz bütün konularda (doğru) hüküm Allah’a aittir. İşte o Allah benim rabbimdir; yalnız ona güvenip dayanmışımdır ve daima O’na yönelirim.
Tefsir: burada ilk cümle Hz. Peygamber’in sözü kabul edilirse, “İşte O Allah benim rabbimdir; O’na güvenip dayanmışımdır ve daima O’na yönelirim” anlamındaki sözler de bunun devamı olur; ilk cümle Cenab-ı Allah’ın hitabı olarak kabul edildiğinde ise devamında, “Ey Muhammed! Şöyle de…” şeklinde bir hitap cümlesi bulunduğu var sayılır. Kuran da Peygamber’e ait sözün bulunduğunu kabul etmek Kuran’ın çökmesi anlamına gelmez mi?
- Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Rızkı istediğine bol, dilediğine de ölçülü verir. Çünkü O her şeyi iyi bilmektedir.
Allah rızkı dilediğine bol verdiğine göre, gayri meşru yollardan zengin olmak da mı bir Allah vergisidir?
- O, Nuh’a buyurduklarını sana vahyettiklerimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya buyurduklarımızı size din kıldı ki o dini ayakta tutasınız, o konuda tefrikaya düşmeyesiniz. Kendilerini davet ettiğin bu din müşriklere ağır geldi. Allah (dini tebliğ için) dilediğini seçer ve kendine yöneleni doğruya iletir.
Dinler arasında fark gözetmek günah mıdır? Bütün dinlerin bir olduğu açık bir şekilde belirtiliyor. Bu ayet uydurulan din için geçerli değildir.
- İşte bunun için sen çağrına devam et ve emrolunduğun gibi çizgini sürdür. Onların arzularına uyma ve şöyle de: “Ben Allah’ın indirdiği bütün kitaplar iman ettim ve bana aranızda adil davranmam emredildi. Allah bizimde rabbimiz, sizin de rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize. Sizin yaptıklarınız size. Sizinle bizim aramızda ortak bir kanıt yok. Allah hepimizi bir araya getirecektir. Dönüş ancak O’nadır.”
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 15- İşte bunun için sen çağrıda bulun ve emrolunduğun gibi dosdoğru yürü. Onların boş arzularına uyma ve şöyle de: “Allah’ın Kitap’tan indirdiğine inandım. Aranızda adaleti sağlamakla emrolundum. Allah’tır bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Bizimle sizin aranızda didişme yok. Allah bizi bir araya toplayacaktır/aramızı bulacaktır. Dönüş O’nadır.” 7.İşte sana, Ümmülkura (Mekke) ve çevresindekileri uyarman ve hakkında asla şüphe bulunmayan toplanma gününün dehşetini haber vermen için böyle Arapça bir Kuran indirdik. Onların bir kısmı cennette, bir kısmı da cehennemde olacaktır. Hangisi doğru? Hz. Peygamberin görevi kendisine inanmayanlarla inananlar arasında adaleti sağlamak ve Mekke civarındakileri uyarmadır. Kendisine inanmayanları etkileme şansı olmadığına göre, adaleti nasıl sağlayacak? Allah, uygulanması mümkün olmayan bir görevi peygamberine verir mi?
- Kim ahiret kazancını isterse onun bu kazancını artırırız; kim dünya kazancını tercih ederse ona da bundan veririz; ama onun ahirette bir nasip olmaz.
Dünya için istemek, ahrette niçin engeldir? Bu inanç geri kalmış olmanın nedenlerinden biridir. Allah kullarının yaşamını zorlaştıracak ortam hazırlamaz. Bu onun esirgeyen, bağışlayan sıfatlarıyla bağdaşmaz.
- O dilerse rüzgarı dindirir de gemiler denizin üzerinde hareketsiz kalıverir. Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.
Bugün gemiler rüzgarsız gidiyor. Kuran ayetleri kıyamete kadar geçerli olduğuna göre, Allah bu zamanın geleceğini bilmiyor muydu? Bu Allah’ın sınırsız bilgi sahibi olduğu inancına gölge düşürür.
- Onların Allah’a karşı kendilerine yardım edebilecek dostları yoktur. Allah’ın sapkınlığıyla baş başa bıraktığı kimse için artık kurtuluşa çıkan bir yol da yoktur.
Allah saptırmak istedikten sonra, insanın yapacağı bir şey yok mudur? Allah kuluna zulüm eder mi?
- Göklerin ve yerin egemenliği Allah’a aittir. Dilediğine kız çocukları bahşeder, dilediğine de erkek çocuklar bahşeder.
Tüp bebek yoluyla insanlar istediği, kız veya erkek, evlat edinebiliyor. Bu ayeti nasıl anlamalıyız?
- Yahut erkek ve kız çocuklarını birlikte verir. Dilediğini de çocuksuz bırakır. Şüphesiz O her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.
Allah’ın kulunu analık veya babalık duygusundan mahrum bırakması onun rahman ve rahim sıfatlarıyla bağdaşır mı? 43 Zuhuf: 3. Onu anlayıp düşünesiniz diye Arapça okunan söz kıldık. Kur’an Araplara mı hitap ediyor? İnsanlar neye inandıklarını ancak doğru olarak kendi dillerinden öğrenebilirler. Uydurulan dinin baronları Kuran’ın Türkçe okunmasına hala karşıdırlar.
- “Rahman dileseydi, biz onlara ibadet etmezdik” dediler. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Yalnızca tahminde bulunuyorlar.
Birçok ayette; Allah istediğini saptırır, istediğini doğru yola iletir, ifadesi var. Bu ifadelere göre, “Rahman dileseydi, onlara tapınmazdık” doğru bir söz. Saçma olmayan bir söze Allah saçma der mi?
- Bunları ve atalarını ise gerçeğin bilgisi (Kur’an) ve aydınlatıcı elçi gelinceye kadar dünya nimetlerinden yaralandırıp yaşattım.
Yasin Suresi ayet 5-6: (Bu kitap) aziz ve rahim olan Allah tarafından ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde bulunan bir toplumu uyarasın diye indirilmiştir.
- ayetteki “gerçeğin bilgisinden” Kuran ve “aydınlatıcı elçiden” Hz. Peygamber kastediliyorsa, bunların, hitap edilenlerin atalarına gelmiş olması söz konusu olamaz. 29. ayetten anlaşılan; inanmayanların ataları da kendilerine resul gelinceye kadar Allah’ın nimetinden nasibini almış. Halbuki Yasin suresi 5-6. ayete göre; inanmayanların atalarına uyarıcı gönderilmemiş. Allah kelamında çelişki olur mu?
- Rabbinin rahmetini paylaştırmak onlara mı düşmüş? Dünya hayatında onların geçimliliklerini biz paylaştırdık. Bir kısmı diğerlerini istihdam etsin diye kimini kiminden derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti, onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.
İşçi olmak Allah’ın takdiri midir? Allah’ın kullarının bir kısmını diğer bir kısmına muhtaç etmesi, onun ilahi adaletiyle örtüşür mü?
- Allah’ın mesajını görmemezlikten gelen kimseye bir şeytan tahsis ederiz; artık bu onun arkadaşıdır.
İnsanların iman etmesini isteyen Allah, onlara şeytan tahsis ederek kendinden daha da uzaklaşmasını sağlar mı? Allah akla uymayan söz söyler mi? 41- 42. Ya seni alıp götüreceğiz, onlara da hak ettikleri cezayı vereceğiz yahut kendilerine yapacağımızı söylediğimiz şeyi sana göstereceğiz; onlara hangisini yapmak istersek yapabiliriz! Bu ayetlerde ki konular gerçekleşmiş midir? Allah’ın kararsızlığı düşünülebilir mi?
- O kitap sana ve kavmine bir hatırlatmadır; yakında sorgulanacaksınız.
Kuran’ın, daha evvelki kitapların Araplara hatırlatılması olduğu anlaşılıyor. Uydurulan dinin asla onaylamayacağı bir ifade.
- Bütün yaptıkları, kendileri farkında bile olmadan kıyametin ansızın kopmasını beklemekten ibaret!
Kıyamet kopmadığına göre, Allah blöf yaparak insanları inanmaya zorlar mı?
- Geleceği söylenen günlerine ulaşıncaya kadar bırak onları, dünyaya dalıp eğlensinler!
Geleceği söylenen günler kıyamet olduğuna göre ve kıyamette kopmadığına göre Allah blöf mü yaptı? İnanmayanları başıboş bırakmak Peygamberin rahatını sağlamak için midir? 44 Duhan: 10-11. Göğün bütün insanları kuşatan belirgin bir dumana bürüneceği günü bekle. Bu acı veren bir azaptır. Bu dumanın mahiyeti nedir ve gelmiş midir? İnsanların inanmasını sağlamak amacıyla söylenmiş bir söz müdür? Allah blöf yapar mı? 23-24. Rabbi şöyle buyurdu: “Kullarımı gece harekete geçir; kuşkusuz peşinize düşülecektir. Denizde açılan yolu olduğu gibi bırak, onlar boğulmağa mahkum bir ordudur.” Denizi açık bırakmak Hz. Musa’nın elinde miydi? Allah’ın egemenliğine ortak olmanın adı şirktir. Şirk içerikli söz Allah kelamı olabilir mi?
- Ayrıca onları beyaz tenli, ceylan gözlü eşlerle birleştireceğiz. İ
Zühruf suresi ayet 70: Siz ve eşleriniz, muhteşem bir şekilde karşılanıp ağırlanmak üzere cennete girin. Beyaz tenli kadınlar Arap erkekleri tarafından tercih edildiği için mi hurilerde beyaz tenli olacak? Adı geçen eşler, dünyadaki eşler midir, yoksa huriler mi? Allah sözü anlaşılmaz olur mu? 56-57. İlk ölümlerinden başka ölüm tatmayacaklar. Rabbin, onları bir lütuf olarak cehennem azabından da koruyacak. İşte büyük kazanç budur! Mü’min suresi ayet 11: “Ey rabbimiz, diyecekler, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Şimdi günahımızı itiraf etmiş bulunuyoruz, bir çıkış yolu yok mu? 55-56. ayette ölümün bir defa olduğu; Mü’min suresi ayet 11 de, ölümün iki defa olduğu belirtiliyor. Allah sözünde çelişki olur mu?
- Anlayıp düşünsünler diye Kur’an’ı senin dilinde kolaylaştırdık. İşte büyük kazanç budur!
Kuran sadece Araplara mı hitap ediyor? Allah kullarının bir kısmının iman etmesini kolaylaştırırken, diğerlerini başıboş mu bırakır? 45 Casiye: 14. İman edenlere söyle de Allah’ın (yargı) günlerine inanmayanları bağışlasınlar (onlara dokunmasınlar). Çünkü O bir topluluğu, yaptıklarıyla bunu hak edecekleri için cezalandıracaktır. Tevbe suresi ayet 123: Ey iman edenler! İnkarcılardan yakınınızda bulunanlarla savaşın. Bunlar sizin çetin gücünüzü görsünler. Bilinin ki Allah, buyruğuna karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.
- ayette inanmayanların cezasını Allah vereceği için, onların inanalar tarafından affedilmesini buyuruyor. Halbuki, Tevbe suresi 123. ayette, onlarla savaşmayı emrediyor. Allah sözünde çelişki olur mu?
- Biz şüphesiz, İsrailoğulları’na da kitap, hüküm ve peygamberliği verdik; onları güzel şeylerle rızıklandırdık ve kendilerini diğer topluluklardan üstün kıldık.
İsrailoğulları imtiyazlı mıdır? Allah’ın insanlar arasında fark gözetmesi O’nun ilahi adaletiyle bağdaşır mı?
- Tanrısını arzusundan ibaret kılan, Allah’ın – bilgisine rağmen (sapmayı tercih ettiği için)- kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi bir tasavvur et. Allah’tan sonra onu kim yola getirecek? Düşünmüyor musunuz?
Küfre sapanları doğru yola getirmek için uğraşmak gerekmez mi? İnsanları imana davet etmenin önünü Allah tıkar mı? Allah tarafından kulağı ve kalbi mühürlenmiş, gözüne de perde çekilmiş kimsenin, iman etmemek de ne günahı var? 46 Ahkaf: 5. Allah’ı bırakıp da, yakarmasından habersiz olduğundan kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek olan şeylere ibadet ve dua eden kimseden daha şaşkın kim vardır?
- Kıyamet sonrası insanlar toplanınca taptıkları şeyler kendilerine düşman olacak ve ibadetlerini inkar edeceklerdir.
- ayette putların şuursuz olduğu ve onlara yapılan ibadetten habersiz oldukları belirtiliyor. 6.ayette putların şuurlu olmalarından bahsediliyor. Allah kelamında çelişki olur mu?
- Yine de ki: “Ben peygamberler arasında benzeri olmayan biri değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemem, ancak bana vahyedilene uyarım. Ben yalnızca açık bir uyarıcıyım.”
Ayet böyle olmasına rağmen, insanlara ne yapılacağına dair bir çok hadis var.
- Oysa bundan önce de bir rehber ve rahmet olarak Musa’nın kitabı gelmişti. Bu ise önceki kitapları onaylayan, haksızları uyarman için ve iyi yolda olanlara müjde olarak Arap diliyle gelmiş bir kitaptır.
Bu ayetten anlaşılan; Tevrat’ın, Kuran’ın orijinali olduğudur.
- İnsana anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zorluk çekerek doğurdu. Karnında taşınması ve sütten kesilmesinin süresi otuz aydır. Nihayet çocuk olgunluğa ulaşıp kırk yaşına girince şöyle yakarır: “Rabbim! Bana ve ana babama lütfettiğin nimete şükretmeye, razı olacağın işleri yapmağa beni muvaffak kıl. Benden gelecek nesli hayırlı eyle, pişmanlıkla dönüp senin kapına başvurmaktayım ve ben şüphesiz sana boyun eğenlerdenim!”
Bakara suresi ayet 233: Emzirmeyi tamamlamak isteyen için analar çocuklarını tam iki yıl emzirirler………. Lokman suresi ayet 14: Biz insana ana babası ile ilgili öğütler verdik. Annesi, güçten kuvvetten düşerek onu karnında taşımıştır; çocuğun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. Bunun için (ey insan) hem bana hem ana babana minnet duymalısın; sonunda dönüş yalnız banadır. Bakara suresi ayet 233 ve Lokman suresi ayet 14’e göre; normal ana rahminde çocuk 9 ay kaldığına ve sütten kesilmesi de 24 ay olduğuna göre; toplam süre 33 aydır. Halbuki 15. ayette bu süre 30 ay olarak belirtiliyor. Allah sözünde tutarsızlık olur mu?
- Allah’tan başka, O’na yaklaştırsın diye edindikleri tanrılar kendilerine yardım etseydi ya! Aksine onları bırakıp kayboldular. Bunlar kendi düzmecelerinden ve sürdüre geldikleri asılsız iddialardan ibarettir.
Putlar şuur sahibi mi oluyor? Allah tevhidi tahrip edecek söz söyler mi? 47 Muhammed: 4. Kafirlerle savaşa girdiğinizde hemen öldürücü darbeyi vurunuz, nihayet onları çökertince esirleri sağlam bağlayınız. Sonra ya karşılıksız bırakırsınız yahut bedel alarak; ta ki savaş yüklerini indirsin (sona ersin). İşte böyle; Allah dileseydi, onları bizzat cezalandırırdı, fakat sizleri birbirinizle denemek istiyor. Allah, yolunda öldürülenlerin amelleri asla boşa çıkarmayacaktır. Her şeyi bilen Allah’ın denemesine ne gerek var?
- Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmediler mı? Allah onların köklerini kazıdı, bu kafirleri de benzer sonuçlar beklemektedir.
Bu vaat gerçekleşmiş midir veya gerçekleşecek midir? Allah blöf yapar mı?
- Onlar (yola gelmek için) kıyamet vaktinin ansızın gelivermesini mi bekliyorlar? Halbuki onun alametleri geldi. O gelip çatınca akıllarını başlarına devşirmeleri neye yarar?
O zaman gelmiş olan kıyamet belirtileri nelerdir? Yoksa bu sadece bir tehdit midir? Allah blöf yapar mı?
- Bil ki, Allah’tan başka tanrı yoktur. Kendi günahın için, erkek kadın müminler için Allah’tan af dile. Ne yapacağınızı ve yerinizin neresi olacağını Allah bilir.
Bu ayete göre; Peygamberin de günahı var. Uydurulan dinin kabul etmediği bir gerçek.
- İşte bunları Allah lanetlemiş, kulaklarını sağır, gözlerini de kör etmiştir.
- Kur’an’ın okuyup düşünmezler mi? Yoksa kalplerinde kilit mi var?
- Bunun da sebebi, Allah’ı öfkelendiren şeylerin peşine düşmeleri ve O’nun hoşnut olacağı şeylerden hoşlanmamalarıdır. Bu yüzden Allah da onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.
Allah öfkelenir mi? Allah’ın beşeri zaafları olabilir mi? Kulakları sağır, gözleri kör olanların Kur’an’ı anlamaları nasıl olacak? Allah kelamında mantıksızlık olur mu?
- Siz üstün durumda iken gevşeklik gösterip barış çağrısı yapmayın! Allah sizinledir, amellerinizi karşılığını asla eksiltmeyecektir.
Savaşın devam etmesi, acı ve ıstırabın devamı olacağına göre; rahman ve rahim olan Allah bunu niçin istesin?
- Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir. Siz iman eder ve Allah’a itaatsizlikten sakınırsanız, O da hak ettiğinizin karşılığını verecek, sizden servetinizi istemeyecektir.
Dünya hayatını önemsememek geri kalmışlığa, yoksulluğa, ıstırap ve acıya neden olacağı için, Allah buna yol açacak söz söyler mi? 48 Fetih: 14. Göklerin ve yerin egemenliği Allah’a aittir; dilediğini bağışlar, dilediğine de azap eder. Bununla beraber O, ziyadesiyle bağışlamakta ve çok esirgemektedir. İnsan gayret ve iradesinin rolü nedir? Allah aklı gereksiz kılar mı?
- Ele geçirmek üzere ganimetlere doğru hareket ettiğinizde savaştan geri kalanlar, Allah’ın sözünü değiştirmeyi dileyerek “Bizi engellemeyin de size katılalım” diyecekler. De ki: “Asla bizim peşimize takılamayacaksınız, Allah sizin için daha önce böyle buyurdu.” Bunun üzerine de “Hayır, siz bizi çekemiyorsunuz” diyecekler. Tam aksine kendileri kavramakta güçlük çekiyorlar.
Ganimet paylaşımını Allah düzenler mi? Kaybedende kazananda O’nun kulu olduğuna göre, O’nun taraf olması ilahi adaletiyle örtüşür mü? 18-19. O ağacın altında sana yeminle söz verirlerken bu müminlerden Allah razı olmuştur; onların gönüllerinde olanı bilmiş, onlara huzur ve güven vermiş, pek yakın bir fetihle ve elde edecekleri birçok ganimetle de kendilerini ödüllendirmiştir. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
- Allah elde edeceğiniz birçok ganimeti size vaat etmiş ve şunları şimdi vermiş, insanların ellerini üzerinizden çekmiştir ki bunlar aynı zamanda iman edenlere bir kanıt olsun ve Allah sizi dosdoğru yola iletsin.
Birçok ayette dünya hayatının geçici ve önemsiz olduğu, asıl önemli olanın ebedi hayat olduğu bildiriliyor. Bir oyundan ibaret olan hayatta ganimetin ne önemi var? Allah ganimeti vaat eder mi?
- Bütün dinlerin üzerindeki yerini alsın diye resulünü doğru yol rehberi ve hak din ile gönderen O’dur. Buna tanık olarak da Allah yeter.
Birçok ayette dinlerin özde aynı olduğu bildirilirken, burada resulün dininin diğerlerinden üstün kılınmasından söz ediliyor. Allah’ın sözünde çelişki olur mu? 49 Hucurat: 1. Ey iman edenler! Allah ve resulünün önüne geçmeyin. Allah’a itaatsizlikten sakının! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir. Kul Allah’ın önüne geçerek onun kudretine gölge düşürebilir mi? Yoksa resul mü ilahlaştırılıyor?
- Ey iman edenler! Seslerinizi o Peygamber’in sesinden fazla çıkarmayın, birbirinize bağırdığınız gibi ona bağırmayın, sonra farkında olmadan amelleriniz boşa gider.
- Allah resulünün yanında seslerini kısanlar var ya, işte onlar, Allah’ın gönüllerini takva yönünden denemeye tabi tutuğu kimselerdir. Onlar için bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.
Peygamberin huzurunda yüksek sesle konuşmanın amelleri yok etmesi, alçak sesle konuşmanın da ödüllendirilmesi ilahi adaletle örtüşür mü? Hz. Peygamberin huzuru için ayet gelmesinin hikmeti nedir?
- Bedeviler, “İman ettik” dediler. Şunu söyle: “Henüz iman gönüllerinize yerleşmediğine göre, sadece boyun eğdiniz bununla beraber Allah’a ve resulüne itaat ederseniz O, yaptığınız hiçbir şeyi boşa çıkarmaz; Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
Prof. Dr. yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 14. Bedeviler: “iman ettik” dediler. De ki: “Siz iman etmediniz. Ancak ‘Müslüman olduk’ deyin. İman sizin kalplerinize girmemiştir. Eğer Allah’a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şeyi eksitlmez. Çünkü Allah Gafur’dur, Rahim’dir. İman etmeden nasıl Müslüman olunur? İnanmadan teslim olunur mu? Allah sözünde mantıksızlık olur mu? 50 Kaf: 6. Üstlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Hiçbir kusuru olmaksızın onu nasıl kurduk, nasıl süsledik Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden 6- Bakmadılar mı üstlerindeki göğe ki nasıl kurduk onu, nasıl süsleyip nakışladık?! Yırtığı çatlağı da yoktur onun. Bu söz kainatı yaratanın sözü olabilir mi?
- Orada istedikleri her şey onlarındır, üstelik katımızda fazlası da vardır.
Cennette cennetliklerin her istediği var.“Katımızda dahası da var” ne anlama geliyor? Allah gereksiz söz söyler mi?
- Seslenenin, yakın bir yerden seslendiği gün için dinlemede ol.
Kıyamet peygamber zamanında kopmadığına göre bu bir tehdit midir? Allah blöf yapar mı? 51 Zariyat: 10-12. O kahrolasıca koyu yalancılar, o gaflet içinde yüzen kendini bilmezler, “Hani son yargılama günü ne zaman?” diye sorarlar. Allah “kahrolası” der mi? Bu Allah’ın sınırsız kudretine gölge düşürmez mi?
- Göğün ve yerin rabbine andolsun ki, o tıpkı sizin konuşmanız kadar gerçek.
Allah kendi üzerine mi yemin ediyor? Bu ayetler neden, de ki veya başka bir emirle başlamıyor? Bunlar peygamber sözü olamaz mı?
- İbrahim’in değerli konukları ile ilgili kıssa sana ulaştı mı?
- Onun yanına girdiklerinde “selam” demişler, o da “Selam” demiş; (içinden) “Hiçte tanıdık kimseler değil” diye geçirmişti.
- Belli etmeden hemen ailesinin yanına gitti ve (kızarmış) besili bir buzağı getirdi.
- Onu önlerine koydu ve “Buyurmaz mısınız?” dedi.
- Vaziyetlerinden kaygılandı. “Korkma” dediler ve derin bilgi sahibi olacak bir oğul müjdesi verdiler.
- Karısı heyecanla bağırarak alnına vurdu; “Benim gibi yaşlı ve kısır bir kadın ha!” dedi.
- “Rabbin böyle buyurdu” dediler; “Kuşkusuz hikmeti sonsuz, ilmi sınırsız olan yalnız O’dur.”
- İbrahim “Peki ey elçiler! Sizin asıl göreviniz nedir?” dedi.
- “Biz” dediler, “ Günaha batmış bir topluluğa gönderildik;
33-34. Haddini aşanlar için rabbinin nezdinde işaretlenmiş balçıktan taşları üzerlerine yağdırmak üzere.”
- Derken oradaki müminleri çıkardık.
- Zaten orada –bir hane dışında- Allah’a teslim olmuş kimseler bulamadık.
- Ve orada, acı veren azaptan korkanlar için bir işaret bırakmış olduk.
Hud Suresi ayet 69. Elçilerimiz İbrahim’e müjdeyi getirip selam vermişlerdi. O da “selam” dedi, çok geçmeden (konuklarına) kızarmış bir buzağı getirdi.
- Ona el uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. “Korkma! Biz Lut kavmine gönderildik” dediler.
71- 72. Ayakta bekleyen karısı rahatlayıp güldü, hemen ona İshak’ı, ardından da Ya’kub’u müjdeledik. “Aman ya rabbi! Ben bir yaşlı kadın, şu da ihtiyar kocam, bu halde ben çocuk mu doğuracağım! Doğrusu şaşılacak bir şey” dedi.
- Elçiler de “Allah’ın işine mi şaşırıyorsun? Allah’ın rahmet ve bereketi üzerinizedir, ey hane halkı! Şüphesiz ki O, övülmeye layıktır, şanı yücedir” dediler.
- İbrahim’in korkusu geçip müjdeyi de alınca Lut kavmi hakkında bizimle tartışmaya aşladı.
- İbrahim cidden ağır başlı,hassas ruhlu, kendini Allah’a vermiş biriydi.
- “İbrahim, bundan vazgeç; çünkü rabbinin emri gelmiştir. Onlara geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir” dediler.
Aynı olayın bu kadar farklı anlatılışını nasıl değerlendirmek lazım? Hud suresinde elçilerin Lut kavmine gidecekleri, Zariyat suresinde gittikleri anlaşılıyor. İbrahim’in karısının davranışları da her iki surede farklı.
- Ben cinleri ve insanları, başka değil, sırf bana kulluk etsinler diye yarattım.
İnsanların bir kısmı Allah’a kulluk etmiyor ve hatta Allah’a inanmıyor. İnsanların yaratılış amacına uygun davranmıyor. Beşeri irade ilahi iradeyi geçersiz kılıyor. Allah’a inanalar bu sözün Allah kelamı olduğuna nasıl inansınlar? 52 Tur: 19-20. (Onlara denecek ki:) “Yaptıklarınızın karşılığı olarak, sıra sıra dizilmiş koltuklara yaslanarak afiyetle yiyin için.” Ayrıca onları güzel gözlü eşlerle evlendireceğiz. Cennete giden kadınların durumu nasıl olacaktır? Kadınlarda Allah’ın kulu olduğuna göre, aralarında fark gözetmek ilahi adaletle örtüşür mü?
- Kız çocukları O’na, erkek çocuklarda size öyle mi?
Allah kız çocukları küçümser mi? Bu ayet peygamberin sözü müdür?
- Sen öğüt vermeğe devam et, rabbinin lütfü sayesinde sen asla ne bir kahinsin ne de bir mecnun.
- Artık dehşete kapılacakları gün ile yüz yüze gelinceye kadar onları kendi halleriyle baş başa bırak.
Adı geçen gün kıyamet olduğun ve peygambere inanmayanlarda kıyameti görmediğine göre; bu korkutma niçin? Allah blöf yapar mı? 29. ayette; öğüt vermeye devam et denirken 45. ayette bırak onları, deniyor. Allah kelamında çelişki olur mu? 53 Necm: Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 9- İki yayın beraberliği gibi, belki ondan da yakındı. Allah için belirsizlik olabilir mi? Allah belki der mi? 19-20. Gördünüz değil mi (aciz durumdaki) Lat’ı, Uzza’yı ve bir diğerini, üçüncüsü olan Menat’ı! Lat, Uzza, Menat putperestlerin taptıkları putların adıdır. Parantez içindeki (aciz durumdaki) ifadesi göz ardı edilirse, ayetin bir anlamı yok. Ayetin bir devamının olması gerekir. Ayetin devamının “İşte onlar ulu kuğulardır (garanik); şüphesiz şefaatleri umulmaktadır” şeklinde olduğu söylenmektedir. Bu putperestliği tanıma anlamına gelir. Allah’ın böyle bir ayet göndermesi mümkün müdür?
- Göklerde nice melekler vardır ki, Allah dilediği ve razı olduğu kulları için izin vermedikçe onların şefaati bile hiçbir fayda sağlamaz.
Allah’ın dilediği ve razı olduğu kulları için şefaate gerek var mı? Gereksiz söz Allah kelamı olabilir mi?
- O halde bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka arzusu olmayan kişilerden sen de yüz çevir.
Tebliğ kime yapılacak? Allah peygamberinin görevini gereksiz kılar mı? 54 Kamer: 17. Andolsun ki, Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? Ali İmran Suresi ayet 7: Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım ayetleri muhkemlerdir, ki onlar Kitap’ın esasıdır; diğerleri ise müteşabihlerdir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) tev’il etmek için ondaki müteşabihlerin peşine düşerler. Halbuki onun tev’ilini ancak Allah bilir; birde ilimde yüksek payeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimizin katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar. 17.ayet Kuran’ın kolaylaştırıldığını, Ali İmran suresi 7. ayette, bir kısım ayetleri ancak Allah ve ilimde ilerlemişlerin bilebileceğini, bildiriyor. Allah sözünde çelişki olur mu? 17.,22.,32. ve 40. ayetlerin aynı olmasının hikmeti nedir? Allah gereksiz söz söyler mi? 55 Rahman: 13. Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz? 16.,18.,21.,25.,28.,30.,32.,34.,36.,38.,40.,42.,45.,47.,49.,51.,53.,55.,57.,59.,61.,63.,65.,67.,69.71.,73.,75.ve77. ayetler aynı anlama geldiği halde, tekrar edilmesindeki hikmet nedir? Allah gereksiz söz söyler mi?
- O, insanı ateşte pişirilmiş toprak kaplar gibi kurutulmuş çamurdan yarattı.
Saffat Suresi ayet 11. Şimdi onlardan şu sorunun cevabını iste: Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa başka yaratıklarımızı mı? Nitekim biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık. İnsan kurutulmuş bir çamurdan mı yoksa yapışkan bir çamurdan mı yaratılmıştır? Bu tutarsızlık ilahi kaynaklı olabilir mi?
- Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp öteye geçebilirseniz haydi geçin! Ama (tarafımızdan verilmiş) bir güç ve yetki olmadıkça geçemezsiniz.
Göklerin sınırları ne demek? Bundan atmosfer kastediliyorsa o sınır çoktan aşıldı. Allah hayatın gerçekleri ile uyuşmayan söz söyler mi?
- Rabbinin huzurundan korkan kimse için iki cennet vardır.
İnsan iki cennetten yer değiştirmek suretiyle mi, veya birini tercih ederek mi yararlanacak? Allah sözünde belirsizlik olur mu?
- Oralarda eşinden başkasına bakmayan kadınlar vardır ki, onlardan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin dokunmuştur.
- Oralarda huyu güzel, yüzü güzel kadınlar var.
Cennete giden kadınlar için, buna benzer bir şey var mı? Kadınları yaratan onları dışlar mı?
- Otağlarına kapanmış huriler var.
74.Onlardan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin dokunmuştur. Bu vaatler Allah kelamı olabilir mi? 56 Vakıa: 35. Şüphesiz biz onları (eşlerini) yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır. 36-37. Onları bakire, eşlerine sevgiyle bağlı ve yaşıt kılmışızdır. Rahman suresinden anlaşıldığına göre; cennete giden erkeklere huriler eş olacak. Bu ayetlere göre cennete giden erkeklere dünyadaki eşleri eş olacak. Cennete giden erkeklere hem huriler hem de dünyadaki eşleri mi eş olacak? Allah kadını seks aracı olarak değerlendirir mi? 60-61. Aranızda ölümü biz takdir ettik; sizi benzerlerinizle değiştirmemiz ve bilemeyeceğiniz bir şekilde sizi yeniden var etmemiz hususunda bizim önümüze asla geçilemez. “Bilemeyeceğimiz bir şekilde sizi yeniden var etmemiz” reenkarnasyon işaret edebilir mi? 57 Hadid: 7. Allah’a ve resule iman edin; O’nun size emanet olarak verdiklerinden, başkaları için de harcayın. İçinizden iman edip böyle harcamada bulunanlara büyük mükafat vardır. Birçok ayette “Allah imanı istediğine nasip eder” anlamında ifadeler var. Bu ayette iman etmeyi Allah emrediyor. Halbuki diğer ayetlere göre “isterse nasip eder” der. Bu uyumsuzluk Allah’a mal edilebilir mi? Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 14- Onlara seslenirler: “Biz sizinle değil miydik?” Derler ki: “Evet, bizimleydiniz. Ancak siz kendinizi yaktınız, bekleyip durdunuz, şüphe ettiniz, hayal ve kuruntular sizi aldattı; nihayet Allah’ın emri geldi. O sinsi aldatıcı, sizi Allah ile aldattı.” Allah ile aldatmak nasıl olur? Uydurulan din Allah’la aldatmak yöntemi midir?
- Bilin ki, dünya hayatı, bir oyun, bir eğlence, bir gösteriş, aranızda bir övünme, mal ve evlatta birçokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibi ki bitirdikleri çiftçileri imrendirir, sonra kurumaya yüz tutar, birde bakarsın ki sararmıştır, ardından da çerçöp haline gelmiştir. Ahirette ise ya çetin bir azap yahut Allah’ın bağışlaması ve hoşnutluğu da vardır. Dünya hayatı sadece yararlanıp aldanma vasıtasıdır.
Dünya hayatının bu şekilde değerlendirilmesi, gelişmeyi engellemez mi? Bunun acı bedelini insanların ödemesine Allah zemin hazırlar mı?
- Genişliği gökle yerin genişliği gibi olup Allah’a ve peygamberine iman edenler için hazırlanmış bulunan cennete ve rabbinin bağışlamasına erişebilmek için yarışın. Bu, Allah’ın lütfüdür ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
Bu lütfü Allah dilediğine vereceğine göre, insan gayretinin kıymeti nedir? Allah insanlara verdiği değerleri gereksiz kılar mı?
- Yeryüzünde vuku bulan veya başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı olmasın. Kuşkusuz bu Allah’a göre kolaydır.
- Kaybettiklerinize üzülmeyesiniz ve O’nun size verdikleriyle şımarmayasınız diye (böyle yapmıştır). Allah, kendini beğenen, böbürlenen hiç kimseyi sevmez.
Musibetler Allah’tandır, deyip boyun eğmek, insanları atalete sevk etmez mi? Bu inanç gelişmeyi ve kalkınmayı büyük ölçüde engeller. Rahman ve rahim olan Allah kullarına güçlük çıkarır mı? 58 Mücadele: 2. İçinizden karılarına zıhar yapanların karıları asla onların anaları değildir. Onların anaları sadece, kendilerini doğuran kadınlardır. Gerçek şu ki, onlar çirkin ve asılsız bir söz söylüyorlar. Şüphesiz Allah affedicidir, bağışlayıcıdır.
- Karılarına zıhar yapıp da sonra dediklerinden dönenlerin, onlarla temas etmeden önce bir
köle azat etmesi gerekir. Size öğütlenen işte budur. Allah, yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır. Boş bir söz için kefaret niye? Allah anlamsız güçlük çıkarır mı? Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 5- Allah’a ve resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin çarpılıp tepelendikleri gibi çarpılıp tepeleneceklerdir. Biz, gerçekleri apaçık gösteren ayetler indirmişizdir. Küfre sapanlar için, rezil edici bir azap vardır. Allah ve resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekiler gibi tepelenmişler midir? İnsanları korkutarak inandırmak Allah’ın yöntemi olabilir mi?
- Ey iman edenler! Size, bulunduğunuz toplantılarda “Yer açın” dendiğinde, yer açın ki Allah da size genişlik versin. “Davranıp kalkın” dendiğinde de kalkın ki Allah, içinizden (geçekten) iman etmiş olanları ve ilim verilenleri yüksek derecelere çıkarsın. Yapıp ettiklerinizden Allah tamamen haberdardır.
Tefsir: Bir gün Suffe diye bilinen yerde Hz. Peygamber ashabıyla sohbet ederken yeni gelenler ayakta kalmışlardı. Bunların arasında Resülullah’ın kendilerine özel değer verdiği Bedir Savaşı’na katılmış Müslümanlarda vardı. Resülullah bilhassa onlara yer açılması için yakınındakilere işaret etti. Yerinden kalkması gerekenlerin yüz ifadelerinden bu durumdan hoşnut olmadıkları belli oldu. Münafıklarda bunu fırsat bilip Hz. Peygamber’in adaletli davranmadığı ve bazı kişileri kayırdığı yolunda şayia çıkardılar. Konuya açıklık getirmek ve bir uyarıda bulunmak üzere bu ayet nazil oldu…. Ayetlerin bu kadar detaya inmesi ve Hz. Peygamber’in istediği şekilde gelmiş olması, ilginç değil mi?
- Ey iman edenler! Peygamberle özel görüşme yapmak istediğiniz zaman, bu görüşmeden önce bir sadaka verin. Sizin için en iyi ve en nezih davranış budur. Şayet bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
- Özel görüşme yapmadan önce, sadaka verecek olmanızdan dolayı endişeye mi kapıldınız? Madem bunu yapmadınız ve Allah’ta sizi bağışladı, o halde namazı özenle kılın, zekatı verin, Allah’a ve resulüne itaat edin. Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.
Peygambere sadaka verilmesinin emredilmesi ve verilmediği zamanda bağışlanmasının hikmeti nedir? Allah gereksiz kural koyar mı? 59 Haşr: 5. Herhangi bir hurma ağacını kesmeniz de, kökleri üzerinde ayakta bırakmanız da Allah’ın izniyledir ve bu da, yoldan çıkmışların burunlarını sürtmesi içindir. Yoldan çıkmışları rezil etmek için, hurma ağacının kesilmesindeki hikmet nedir? Nadir oğullarına yapılanlara rahman ve rahim olan Allah onay verir mi?
- Allah’ın (başka) beldeler halkından alıp resulüne fey’ olarak verdikleri, Allah’a,
peygambere, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir; içinizden sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir servet olmasın diye böyledir. Peygamber size ne vermişse onu alın ve size neyi yasaklamışsa ondan kaçının. Allah’a karşı saygısızlık etmekten sakının. Kuşkusuz Allah cezalandırmada çok çetindir. Belde halkından alıp resule vermek ilahi adaletle örtüşür mü? Ayetlerin peygamberin işini kolaylaştıracak doğrultuda ve onun istediği gibi olması dikkat çekici. 60 Mümtehine: 1. Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve hoşnutluğumu kazanmak üzere yola çıkmışsanız, benimde düşmanım sizinde düşmanınız olan kimseleri kendilerine sevgi göstererek dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar etmektedirler; üstelik rabbiniz Allah’a iman ettiniz diye peygamberi ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bildiğim halde dostluk sebebiyle onlara sır veriyorsunuz. İçinizden kim bunu yaparsa bilsin ki doğru yoldan sapmış demektir.
- Belki de Allah sizinle onlardan düşmanınız olan kimseler arasında bir dostluk meydana getirecektir. Allah kadirdir. Allah bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
Ayetin birinde, inkarcılarla diyalog kurmayın, diğerinde, beklide sizinle düşmanınız arasında Allah bir dostluk meydana getirecektir, deniyor. Allah kelamları arasında uyumsuzluk olur mu? 7. ayet, “belki de” diye başlıyor; Allah için belirsizlik söz konusu olabilir mi?
- Allah, sizinle din konusunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlarla iyi ilişkiler içinde olmanızı ve onlara adaletle davranmanızı yasaklamaz. Allah adaletli olanları elbette sever.
Nadir oğullarına yapılan bu ayetlerle örtüşüyor mu? Nadir oğulları, Müslümanlarla ne din konusunda savaşıyorlardı nede onları yurtlarından çıkarıyorlardı. 61 Saff: 6. Meryem oğlu İsa şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Bilin ki benden önceki Tevrat’ı doğrulamak ve benden sonra gelecek Ahmed isimli elçiyi müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş bir elçiyim.” Ama o kendilerine apaçık kanıtlarla gelince, “Bu, besbelli bir büyüdür.”dediler. İsrailoğulları’na, İsa’dan sonra hangi elçi gelmiştir? Hz. Peygamber Araplara geldiğine göre, adı geçen elçi olabilir mi? Eldeki Tevrat ve İncil’lerde böyle bir peygamberin adı geçmez. Allah, böylesine önemli bir olayı kanıtsız bırakır mı? Rahman ve rahim olan Allah kullarının tartışmasına ve savaşmasına zemin hazırlar mı?
- Müşrikler istemese de, bütün dinlerin üzerindeki yerini alsın diye resulünü, doğru yol rehberi ve hak din ile gönderen odur.
Tevhit dinleri bu kapsamda mıdır? Birçok ayet Hz. Peygamberin yeni bir din getirmediğini bildirirken, bu ayette hak dini getirmek üzere görevlendirildiği bildiriliyor. Allah kelamında tutarsızlık olur mu? 62 Cuma: 2. Ümmilere kendi içlerinden, onlara ayetlerini okuyacak, onları arındıracak, onlara kitabı ve hikmeti öğretecek bir elçi gönderen O’dur. Oysa onlar daha önce apaçık bir sapkınlık içindeydiler. Resul sadece ümmilere mi gönderilmiştir? Allah, anlamsız soru yaratacak söz söyler mi? 63 Münafikun: 3. Şöyle ki, onlar önce inanıp ardından inkar ettiler. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir; artık anlayıp kavrayamazlar. İman ettikten sonra, inkar etmenin nedeni nedir? Allah’a gereği gibi inandıktan sonra inkar söz konusu olabilir mi?
- Onlara şöyle bir baktığınızda dış görünüşleri sana iyi bir izlenim verir; konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Ama onlar bir sanki yere dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine yönelik sanırlar. Asıl düşman onlardır, onlardan korun! Allah kahretsin onları! Nasıl da haktan yüz çeviriyorlar!
Allah beddua eder mi? Allah’ın beddua etmesinde onun sınırsız kudretine gölge düşürür. Böyle bir inanç Allah’a gereği gibi inanmayı engeller.
- Her birinize ölüm gelip, “Rabbim! Ne olur bana azıcık daha süre tanısan da gönüllü yardımlarda bulunsam ve iyi kişilerden olsam” diye yalvarmadan önce size verdiğimiz rızıklardan başkaları için de harcayın.
- Allah, eceli gelince hiç kimsenin ecelini ertelemez. Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.
Ölüm halinde insanlar bunu düşünebilir mi? Allah koyduğu yasalara ters düşen söz söyler mi? 64 Teğabun: 2. Sizi yaratan O’dur. Ama kiminiz inkar kiminiz iman ediyor. Allah yapıp ettiklerinizi görmektedir. Bir çok ayette, iman ve inkar Allah’ın isteğine bağlıdır, deniyor. Burada farklı niçin? Allah sözünde tutarsızlık olur mu?
- Allah’ın izni olmadan başa gelen bir musibet yoktur. Kim Allah’a iman ederse Allah onun gönlünü doğruya yöneltir. Allah her şeyi bilmektedir.
Yunus Suresi ayet 44: Gerçek şu ki Allah insanlara zerrece kötülük etmez. Ama insanlar kendilerine kötülük ediyorlar. Allah zulmetmez ama musibetlerin gelip çatmalarına izin verir. Allah sözü tutarsız olur mu?
- O halde gücünüz yettiğince Allah’a saygısızlıktan sakının; dinleyin, itaat edin ve kendi iyiliğinize olmak üzere başkaları için harcayın. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erenler onlardır.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 16- O halde, gücünüz ölçüsünde Allah’tan korkun, dinleyin, itaat edin. Ve benlikleriniz için bir hayır olarak infakta bulunun. Nefsinin cimrilik ve doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Düşünmek, araştırmak günah mıdır? Korkun, dinleyin itaat edin. Allah’ın insana vermiş olduğu değerleri kullanmayın. Allah verdiği eğerleri gereksiz kılar mı? Allah’a saygısızlıktan sakının, Allah’tan korkun ifadesiyle aynı anlama gelir mi? Yoksa Kuran günümüze uydurulmağa mı çalışılıyor? 65 Talak:
- Kadınlarınızdan adetten kesilmiş olanlar ile adet görmeyenler hakkında tereddüt ederseniz onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süreleri ise doğum yapmaları ile sona erer. Kim Allah’a saygısızlıktan sakınırsa Allah ona işinde bir kolaylık verir.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 4- Adetten kesilen kadınlarınızın iddet bekleme sürelerinde kuşkuya düşerseniz, onların iddetleri üç aydır. Henüz adet görmemiş kadınların süreleri de böyledir. Gebe olan kadınların süreleri ise yüklerini bırakmalarına kadardır. Kim Allah’tan korkarsa, O ona işinde bir kolaylık nasip eder. Henüz adet görmemiş kız çocuğuyla evlenmenin hikmeti nedir? Evlenme olgunluğuna ulaşmamış kız çocuğunun ruhsal yapısı üzerinde evliliğin yapacağı olumsuz etkilere rahman ve rahim olan Allah onay verir mi? 66 Tahrim: 1.Ey Peygamber! Allah’ın sana helal kıldığını, eşlerinin hoşnut etmek arzusuyla niçin kendine haram kılıyorsun? Bununla beraber Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir. Tefsirde; Hz. Peygamberin cariyesi Maria’ya yaklaşmaması, Allah’ın helal kılıp Hz. Peygamberin kendine haram kıldığı. Allah, Hz. Peygamberin özel hayatının en mahrem kısımlarını da, Hz. Peygamberin istediği tarzda mı düzenliyor?
- Hani, peygamber, eşlerinden birine gizli bir şey söylemişti. Eşi bunu başkalarına aktarıp Allah da bunu peygambere açıklayınca peygamber bunun bir kısmını anlattı, bir kısmından vazgeçti. Eşine bunu anlatınca o: “Bunu sana kim haber verdi?” diye sordu. “ Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana bildirdi” diye cevap verdi.
Allah’ın Peygamberin özel hayatına bu derece karışmasının hikmeti nedir? Allah dedikodu yapar mı?
- İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti. Ama peygambere karşı bir dayanışma içine girecek olursanız bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur, sonra da Cebrail ve iyi müminler. Meleklerde bunların ardından onun yardımcısıdır.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 4. Eğer ikiniz, ey hanımlar, Allah’a tövbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz kaydı; yok eğer Peygambere karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz bizzat Allah, onun destekçisidir. Cebrail’le iman sahiplerinin barışçıları da. Bütün bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar. Yaşar Nuri Öztürk’ün mealinde, Allah’ın peygamberin destekçisi olduğu ifade edilirken “Kuran Yolu Türkçe Meal ve Tefsir” de Allah’ın Peygamberin dostu olduğu belirtiliyor. Ayetleri bu kadar farklı tercüme etmek, cehaletten kaynaklanmıyorsa, maksatlıdır. Allah, Hz. Peygamberin aile hayatını da, Hz. Peygamberin istediği tarzda mı tanzim ediyor?
- İmran kızı Meryem’i de (misal vermiştir): O iffetini çok iyi korumuştu. Biz de ona ruhumuzdan üfledik; o, rabbinin sözlerini ve kitaplarını hep tasdik etti ve içtenlikle itaat edenlerdendi.
Hz. İsa, Allah’ın ruhundan mıdır? Hz. İsa’nın yüceliğini Kuran’da onaylıyor. 67 Mülk: 5. Gerçek şu ki biz yakın göğü kandillerle süsledik. Ayrıca bunlarla şeytanların taşlanmasını sağladık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık. Yıldızların, şeytanlara atış taneleri yapılmasının hikmeti nedir? Bilimsel bir açıklama yapılabilir mi? Bilimin onaylamadığı söz, Allah kelamı olabilir mi?
- Göktekinin sizi yerin dibine batırmayacağından emin misiniz? Birde bakarsınız yeryüzü altüst olmuş!
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kura Mealinde Zuhruf Suresi ayet 84: Göklerde ilah olan da O, yerde ilah olan da O. O’dur Hakim, O’dur Alim.
- ayette, Allah’ın gökte, Zuhuf suresi 84. ayette de yerde ve göklerde olduğu bildiriliyor. Bir ayet gökten diğer ayet göklerden bahsediyor. Allah kelamında çelişki olur mu?
- Yahut gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir fırtına göndermeyeceğinden emin misiniz? Uyarılarımın ne demek olduğunu yakında anlayacaksınız!
- De ki: “O, Rahmandır; biz O’na iman etmiş ve O’na güvenip dayanmışızdır. Kimin düpedüz bir sapkınlık içinde olduğunu yakında anlayacaksınız!”
Bu uyarıların ne olduğunu hitap edilenler anlamış mıdır? Bu bir tehdit midir? Allah blöf yapar mı? 68 Kalem: 5-6 Aranızda hanginizin aklı bozuk olduğunu yakında sende göreceksin, onlarda görecekler. Kimin aklının bozuk olduğunu peygamber ve müşrikler gömüş müdür? Tarihte bunu kanıtlayan bir olay yok. Allah gerçekleştirmeyeceği bir sözü söyler mi?
- İşte ceza budur. Ahret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!
Allah, “keşke bilselerdi” der mi? Bu Allah’ın sınırsız kudretine gölge düşürmez mi?
- Oysa Kur’an, alemler için öğütten başka bir şey değildir.
Zuhruf ayet 44: O kitap sana ve kavmine bir hatırlatmadır; yakında sorgulanacaksınız. Alemler Peygamberin kavmi midir? Peygamberin evrenselliği nerde kaldı? 69 Hakka: 11. Sular coştuğu vakit sizi gemide kuşkusuz biz taşıdık. Reenkarnasyona işaret mi var? Hitap edilenler gemide taşınmadığına göre, Allah gerçek dışı konuşur mu?
- Melekler göklerin etrafındadır. O gün rabbinin arşını bunlarında üstünde olan sekiz (melek) yüklenir.
Allah’ın arşını sekizin taşıması ne anlama geliyor? Aklın ve bilimin kabul etmediği söz Allah kelamı olabilir mi?
- Kur’an elbette değerli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür.
Kur’an elçi sözü müdür? 70 Meariç: 4.Melekler ve Ruh O’na, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselip çıkar. Hac Suresi ayet 47: Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vadinden asla dönmez. Bilmeli ki, rabbinin katındaki bir gün, sizin saymakta olduklarınızın bin yılı gibidir. Secde Suresi ayet 5: O gökten yere her işi düzenleyip yönetir. Sonra bütün işler sizin hesabınıza göre bin yıl tutan bir günde O’nun nezdine çıkar. Allah katında bir gün, bin yıl mıdır, yoksa elli bin yıl mıdır? Allah kelamında uyumsuzluk olur mu? 71 Nuh: 15.Görmüyor musunuz, Allah yedi göğü birbiriyle nasıl uyumlu yaratmıştır? İnsanın gök olarak gördüğü sadece atmosferdir. Yedi göğün uyumluluğunu insanın görmesi imkansızdır. Bu yedi gök nedir? Bunun bilimsel açıklaması yok. Allah gerçeğe uymayan söz söyler mi? 72 Cin: 25. De ki: “Tehdit edildiğiniz azap yakın mıdır yoksa rabbim onun için uzun bir süremi koyar, bilemem.” Duhan Suresi ayet 10-11:Göğün bütün insanları kuşatan belirli bir dumana bürüneceği günü bekle. Bu acı veren bir azaptır. Bu iki ayetteki farklılığın hikmeti nedir? Allah sözünde uyumsuzluk olur mu? 73 Müzzemmil: 2-4. Geceleyin-biraz dışında- namaza kalk! Gecenin yarısında bu vakti biraz öne veya biraz ileriye de alabilirsin. Kur’an’ı tane tane, hakkını vererek oku.
- Senin gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını, üçte birini ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir gurubun da (böyle yaptığını) rabbin elbette bilir. Gece ve gündüzü belirleyen ancak Allah’tır. O, sizin vakti tespit edemeyeceğinizi bilmektedir. Bu yüzden sizi bağışlamıştır. Artık Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah’ın lütfünden rızık aramak üzere yer yüzünde yol tepecek, diğerleri de Allah yolunda çarpışacaktır. O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekatı verin. Allah’ güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem daha iyi ve mükafatça daha büyük olmak üzere. Allah’tan bağışlanmayı dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
Allah’ın 3.ayetteki emrini, peygamberin 20.ayette değiştirmesinin hikmeti nedir? Belirsizlik içeren Allah kelamı olur mu? 20. Ayete göre gece namazı (teheccüd )farz. Bu namazın zor olduğu kabul edilerek sonradan kaldırılmış. Allah bunun zor olacağını bilmiyor muydu?
- Doğunun da batının da rabbi O’dur. O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyse yalnız O’na güvenip sığın.
Rahman suresi ayet 17: O, iki doğunun da rabbi iki batının da rabbidir. Başka bir ayette doğuların da batıların da rabbi odur, deniyor. Neden? Allah sözünde belirsizlik olur mu?
- Sizde inkarda direnirseniz çocukları ihtiyarlatan o günden kendinizi nasıl koruyacaksınız?
- O gün gökler paramparça olacak, Allah’ın vaadi mutlaka yerine gelecektir.
Allah insanları kıyametle korkutarak mı iman etmeğe zorluyor? Kıyamet henüz kopmadığına göre, Allah blöf yapar mı? 74 Müddessir 19. Kahrolası, ne biçim ölçtü biçti!
- Sonra yine kahrolası ne biçim ölçtü biçti!
Allah’ın bu üslubunun hikmeti nedir? Allah’ın beddua etmesi O’nun sınırsız kudretine gölge düşürmez mi?
- Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım.
- Sen bilir misin sekar nedir?
Sekar cehennemden başka bir şey midir? Cehennemse, böyle bir sorunun sorulmasının hikmeti nedir? Allah gereksiz söz söyler mi?
- Orada on dokuz görevli vardır.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 30. Üzerinde on dokuz vardır onun. Hangisi doğru?
- Biz cehennem işlerine bakmakla yalnız melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkar edenler için sadece bir imtihan vesilesi yaptık ki böylelikle kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, inananların imanı artsın; kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesinler; kalplerinde hastalık bulunanlar ve inkarcılar da,“Allah bu sayı misali ile ne demek istemiş olabilir? ” desinler. İşte Allah dilediğini sapkınlıkta bırakır, dilediğine de doğru yolu gösterir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. İşte bu, insanlık için sadece bir öğüttür.
Allah dilediğini saptırdığına ve dilediğini doğruya ve güzele kılavuzladığına göre; insanın sorumluluğunu anlamak çok zor. İnsan aklının onaylamadığı söz ilahi olabilir mi?
- Dileyen ondan öğüt alır.
- Ve Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya layık olan da O’dur, mağfiret sahibi de O’dur.
Kehf ayet 29: Ve de ki: “Gerçek, rabbinizden gelendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. Biz, zalimler için alevleri kendilerini çepeçevre kuşatan bir ateş hazırladık. (Susuzluktan) imdat dileyecek olsalar buna, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. Ne fena bir içecek ve ne kötü bir barınak!
- ayette dileyen öğüt alır ve 56. ayette öğüt almanın Allah’ın dilemesine bağlı olduğu ifade ediliyor. Allah dilemedikten sonra, inanmak olamayacağına göre, insan niçin sorumlu? Aklın kabul etmediği düzen ilahi olabilir mi? Allah sözünde çelişki olabilir mi? Allah’ın, öğüt almasını dilemediği kimseyi cehennemle cezalandırması ilahi adaletle bağdaşır mı?
75 Kıyamet: 4. Evet, parmaklarına varıncaya kadar yeniden yapmaya gücümüz yeter. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 4. Hayır, sandığı gibi değil. Biz onun parmak uçlarını da tam bir biçimde düzenlemeğe gücü yetenleriz. Hangisi doğru? 76 İnsan: 3. Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör.
- Şüphesiz ki bu bir öğüttür; artık dileyen rabbine bir yol tutar.
- Sizler ancak rabbinizin (bunu) dilemesi sayesinde dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
31.Allah dilediğini rahmetine dahil eder. Zalimlere gelince onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır. 3 ve 29. ayetlerde insanın kendi iradesiyle iman edeceği belirtilirken, 30 ve 31. ayetlerde bunun Allah’ın dilemesine bağlı olduğu belirtiliyor. Buna göre insan dilese de, Allah dilemedikten sonra, iman edemez. Bu durumda ki insanın cezalandırılması adil olabilir mi?
- Onlar, verdikleri sözü yerine getirirler ve dehşeti her yerde hissedilen bir günden korkarlar.
Kıyametin ne zaman kopacağı belli olmadığı halde, insanları kıyamet günüyle korkutmak bir tehdit midir? Allah blöf yapar mı?
- Şu insanlar, ileride kendilerini bekleyen zor günü bir yana bırakarak geçici dünyayı seviyorlar.
Dünyayı önemsememek, geri kalmanın nedeni olmaz mı? Allah kullarının zorluk çekmesini ister mi? 77 Mürselat: 16. Öncekileri helak etmedik mi?
- Arkadan gelenlere de onlara yaptığımızı yapacağız.
Ad, Semud, Lut.. kavimleri gibi kavimler helak edilmiştir. Peygamberin veya ondan sonra arkadan gelen kavimlerin helak edildiğini tarih yazmıyor. Bu tehdit midir? Arkadan gelenler de helak edilmiş midir? Allah blöf yapar mı? 30-31. Gölgelendirmeyen, ateşe karşı bir faydası dokunmayan üç bölüklü bir gölgeye doğru yol alın. Tefsirde cehennem ateşinin dumanı olarak açıklanmış. Allah kelamı bilmece gibi olur mu?
- Kendilerine izin de verilmez ki mazeret bildirsinler.
En’am ayet 23: Sonra onların mazeretleri “Rabbimiz Allah’a andolsun ki biz ortak koşanlardan olmadık” demekten başka bir şey olmadı. Zümer ayet 31: Sonrada kıyamet gününde rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız. Fussilet ayet 21: Derilerine, “Neden aleyhimize şahitlik ettiniz?” diye sorarlar. “Her şeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu” derler. İlk önce sizi O yarattı, şimdide O’na dönüyorsunuz. Bu ayetlerle 36. ayet, neden uyumlu değil? Allah sözünde uyumsuzluk olur mu? 78 Nebe: 4. Hayır! İleride bilecekler!
- Hayır hayır! Yakında bilecekler!
Allah’ın sözünde çelişki olur mu? 6-7. Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da (yeri tutan) kazıklar yapmadık mı? Bilimsel değeri olmayan ifade Allah kelamı olabilir mi?
- Üstünüzde yedi kat sağlam gök yaptık.
- Orada ısı ve aydınlık saçan bir lamba yarattık.
Bu ayetlerin bilimsel değeri nedir? Bilimin onaylamadığı söz Allah kelamı olabilir mi? Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 33- Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar, Cennetlik kadınlar için olan nedir? Seks içerikli vaat Allah sözü olabilir mi?
- Biz insanın önceden yapıp ettiklerine bakacağı, inkarcılarında “Keşke toprak olsaydım!” diyerek dövüneceği gün gerçekleşecek olan yakın bir azaba karşı sizi uyardık.
Korkutarak iman ettirmek, ilahi kaynaklı olabilir mi? 79 Nazıat: 25. Allah da ona ibretlik dünya ve ahret cezası verdi. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 25- Bunun üzerine Allah, onu sonraya ve önceye ibret olmak üzere bir ceza ile çarptı. Hangisi doğru? Cezanın önceye ibret olmasında nasıl bir hikmet var?
- Şimdi, sizi yaratmak mı daha zor yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah yaptı.
- Onu yükseltip kusursuz olarak şekillendirdi.
- Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.
- Bundan sonrada yeryüzünü döşeyip yaydı.
Uzayın gecesi ve gündüzümü var? Bilime aykırı söz Allah kelamı olur mu? Fussilet Suresi ayet 9: De ki: “Arzı iki devirde yaratanı inkar edip O’na başkalarını ortak mı koşuyorsunuz? O, yaratıcı, alemlerin rabbi Allah’tır.” 10: Arz üzerinde sarsılmaz dağlar oturttu, orayı bereketli hale getirdi, gerekli besinleri orada-bunlara ihtiyacı olan varlıklar için eşit derecede olmak üzere-uygun ölçülerle yarattı. (Bütün bunlar) dört devirde oldu. 11: Dahası O, duman halinde olan semaya iradesini yöneltti; ardından ona ve arza,“İsteyerek veya istemeyerek (varlık sahnesine) gelin!”buyurdu. “Boyun eğerek geldik!” dediler. 12: Böylece onları, iki evrede yedi gök olarak yarattı, her göğe işlevini ilham etti. Biz, yakın semayı kandillerle donattık ve onu koruduk. İşte bu, her şeye gücü yeten, her şeyi bilen Allah’ın takdiridir. Fussilet Suresinin 9. 10. 11. 12. Ayetlerine göre önce dünya sonra gökler, Naziat Suresinin 27. 28. 29. 30. Ayetlerine göre önce gökler sonra dünya yaratılmış. Hangisi doğru?
- Ve her görene cehennem açık bir şekilde gösterilecektir.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Meali’nden; 36. Gören kişi için cehennem apaçık ortaya çıkarılmıştır. Hangisi doğru? 80 Abese: 17. Kahrolası o insan! Ne kadar da inkarcı! Allah böyle hitap eder mi? Allah sınırsız kudretine gölge düşürecek söz söyler mi? 81 Tekvir: 2. Yıldızlar dökülüp söndüğünde. Tefsirde bazı yıldızların ışığını güneşten aldığı gibi, bilim dışı bir ifade var. Yıldızların dökülmesi, yeryüzüne düşmesi anlamına da gelebilir. Bu takdirde, bu ayeti bilim onaylamaz. Buda Allah sözü olmadığının kanıtı olur. 19-21. O Kur’an gerçekten değerli, güçlü ve arşın sahibi katında itibarlı, orada saygın ve güvenilir bir elçinin sözüdür. Kur’an da Peygamberin kendi sözü var mıdır? Kuran’ın Allah kelamı olmadığını, Allah mı sözlüyor?
- Alemlerin rabbi Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz.
İnsanın dilemekte özgür olmayışının hikmeti nedir? Allah’a duanın ne anlamı kalır? 82.İntifar Suresi
- O gün hiçbir kimse başkası için bir şey yapamaz. O gün iş Allah’a kalmıştır.
Birçok ayette Allah’ın izin verdiklerinin şefaat edecekleri belirtiliyor. Şefaat yok mu? Allah sözünde belirsizlik olur mu?
- Mutaffifin
- Doğrusu şudur ki, günahkarların yazısı muhakkak siccindedir.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 7- Hayır, iş, düşündükleri gibi değil. rezilliğe batmışların kitabı, karanlık ve pis bir çukurun, Siccin’in ta içindedir. Hangisi doğru? Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 8- Siccin’in ne olduğunu sana gösteren nedir? Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 9- Rakamlandırılmış bir kitaptır o.
- ayette Siccin’in karanlık ve pis bir çukur olduğu, 9.ayette bir rakamlandırılmış bir kitap olduğunun belirtilmesinde hikmet nedir? Allah sözünde tutarsızlık olur mu?
- İnşikak 10. Kime de kitabı arkasından verilirse,
Günahkarların kitabı arka tarafından mı yoksa sol yanından mı verilecek?
- Bürüc 22. O, korunmuş Levh-i Mahruz’dadır.
Adı geçen Levh-i Mahfuz kainatın neresindedir? Allah sözü bilimsel olmaktan uzak olur mu?
- Tarık:4. Hiç kimse yoktur ki, başında bir gözetleyici bulunmasın.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 4. Hiçbir benlik yoktur ki, üzerinde bir koruyucu/bir bekçi bulunmasın. Hangisi doğru? İnkar edenlerinde mi koruyucuları var? Kazalar nasıl oluyor? Olayların doğrulamadığı söz Allah kelamı olur mu?
- O atılan bir sudan yaratıldı.
- O su, bel ve göğüs kafesi arasından (insan vücudundan) çıkar.
Spermin testislerde oluştuğu tıbben kanıtlanmış olduğuna göre; tıpla çelişkinin hikmeti nedir? Allah bilimin kanıtladığıyla çelişkili söz söyler mi?
- Ala 18. Bunlar önceki kitaplarda, İbrahim ve Musa’nın kitaplarında da vardı.
Hz. Peygamber yeni bir din getirmemiş midir?
- Fecr 22. Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde,
Allah padişah gibi mi gelecek? 90.Beled 13. Köle azat etmektir. 14-16. Veya bir kıtlık gününde akrabalığı olan bir yetimi yahut aç açık bir yoksulu doyurmaktır.
- Sonra iman edip birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve acımayı öğütleyenlerden olmaktır.
Tefsir: Rivayete göre Hakim b. Nizam adlı bir sahabi, Hz. Peygamber’e, “Ya Resulellah! Vaktiyle ben Cahiliye döneminde sadaka verir, köleleri özgürlüklerine kavuşturur, akrabalarımla yakından ilgilenir, buna benzer iyilikler yapardım. Bunlardan sevap kazandım mı ne dersin?” diye sorunca Hz. Peygamber, “Müslüman oldun ve artık bütün o iyiliklerinin sevabını alacaksın” buyurmuşlardır. Demek ki, üstün ahlak değerleri Cahiliye döneminde de varmış.
- İnşirah 5.Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
- Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.
Aynı anlamda iki ayetin peş peşe indirilmesinin hikmeti nedir? Allah gereksiz söz söyler mi? 96 Alak 1. Yaratan Rabbinin adıyla oku! Ankebut suresi ayet 48: Sen bundan önce ne bir kitap okuyabiliyor ne de onu kendi elinle yazabiliyordun; öyle olsaydı gerçeği çürütmeğe çalışanlar kuşkuya düşerlerdi. İlk inen ayetin Alak suresi 1. ayet olduğu kabul edildiğine göre; okunacak olan nedir? Hz. Peygamber okuryazar da değildi. Neyi nasıl okuyacaktı. Allah kelamı belirsiz olur mu? 97 Kadir 1. Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kuran bir gecede mi indirildi? 23 yılda tamamlanan bir kitabın, bir gecede indirildiğini Allah söyler mi? 98 Beyyine 1-2. Ehl-i Kitap’tan ve müşriklerden hakkı inkar edenler, kendilerine açık kanıt, Allah tarafından gönderilen, temiz sayfaları okuyan bir elçi gelinceye kadar (bulundukları durumdan) ayrılacak değillerdir. Tefsir Ehl-i Kitap’tan Allah’ı inkar edenlerin olduğunu yazıyor. Bu doğru olabilir mi? Hakkı inkar eden nasıl Ehl-i Kitap olur? Allah böyle söz söyler mi? 99 Zilzal 4-5. O gün yer, rabbinin ona vahyettiği şekilde bütün haberlerini anlatır. Yapılanları Allah bildiğine göre yerin haberlerinin ne önemi var? Allah gereksiz ifade kullanır mı? 100 Adiyat 10. Ve kalplerde gizlenenler ortaya konduğu zaman. İnsanlar düşüncelerinden de sorumlu olacak mı? Bu Allah’ın rahman ve rahim sıfatlarıyla örtüşür mü? 102 Tekasür Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Kuran Mealinde 5- İş sizin bildiğiniz gibi değil! Ne olurdu şaşamaz ve aldanmaz bir bilgiyle bilseydiniz. “Ne olurdu” Allah’ın böyle hitap etmesinin hikmeti nedir? Bu Allah’ın sınırsız kudretine gölge düşürür.
- Yemin olsun, o cehennemi mutlaka göreceksiniz.
- Sonra kuşkusuz onu gözünüzle ayan beyan göreceksiniz.
Aynı anlamda iki ayetin bir biri ardınca gelişinin hikmeti nedir? Allah gereksiz söz söyler mi? 110 Nasr
- Rabbine hamdederek şanının yüceliğini dile getir ve O’ndan af dile; şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir.
Peygamberin af dilemesi hatalı olduğunu göstermez mi? Uydurulan dinde peygamberlerin günahsız olduğu savı bu ayete göre doğru değil. 111 Tebbet
- Ebu Leheb’in elleri kurusun! Kurudu zaten.
Allah beddua eder mi? Bu Allahın sınırsız kudretine gölge düşürmez mi?