Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezinde gerçekleştirilen program Gazi Mustafa Kemal Paşa ve onun silah arkadaşları, bu ülke için canını hiçe sayan tüm şehitlerimiz için saygı duruşu ve istiklal marşının okunması ile başladı.
Açılış konuşmasını Atatürkçü Düşünce Derneği Kartal Şube Başkanı Kemal Aslan gerçekleştirdi.
Aslan "Atatürkçü Düşünce Derneği Kartal Şubesi olarak sizleri burada ağırlamaktan mutlu olduk. Kıymetli Atatürkçü dostlarım bugün ki konumuz "Devrim Şehitlerimizi" konuşmacımız Akademisyen Elfin Tataroğlu bizlere bu konular hakkında bilgiler verecek.
Atatürkçü Düşünce Derneği kurucumuz ilk Genel Başkanımız Muammer Aksoy 31 Ocak 1990 ve yine Dernek kurucularımızdan Doçent Doktor Bahriye Üçok 6 Ekim 1990 tarihinde radikal dinci gruplar tarafından bombalı saldırı ile şehit edildi.
Türk siyasetinde laiklik Atatürk ilke ve devrimlerinden asla taviz vermemiş Atatürkçü vatansever şehidimiz Üçok ve tüm devrim şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Atatürkçü Düşünce Derneği Kartal Şubesi olarak biz Atatürkçü düşünceyi ve ilkelerini yaşatmak, Cumhuriyeti güçlü tutmak tarihimizdeki önemli olayları unutturmamak, güncel ve önemli
konularda Kartal halkını en etkili ve bilgili ağızlardan bilgilendirmek için konferanslar düzenliyoruz.
Değerli hocamız Elfin Tataroğlu bizi "Devrim Şehitlerimiz" hakkında bilgilendirecek. Şehit ve acıların olmadığı aydınlık günler diliyorum" dedi.
Daha sonra mikrofona T.C MEF Üniversitesi Öğretim Görevlisi Elfin Tataroğlu gelerek "Devrim Şehitlerimiz" hakkında anlamlı ve çarpıcı konuşmalar gerçekleştirdi.
Tataroğlu " Bugün burada toplanmamıza sebep olan 6 Ekim 1990 tarihinde katledilen Doçent Doktor Bahriye Üçok'un ölümünün 29 yıl dönümü ve 21 Ekim 1999'da hain bir pusuda katledilen Profesör Doktor Ahmet Taner Kışlalı'nın ölümünün 20 yıl dönümü vesilesiyle. Bizleri bir araya getiren bu anlamlı etkinliği düzenleyen Kartal Atatürkçü
Düşünce Derneği Başkanı Kemal Aslan ve yönetim kurulu üyelerine, bu imkanları sağlayan Kartal Belediyesi'ne de çok teşekkür ediyorum.
Sizleri 1990 yılının 31 ocağına götüreceğim 1990 yılı Türkiye için çok karanlık bir yıldı. 1990 yılının 31 ocağında önce sabah Emin Çölaşan'la mülakatını tamamlayan Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Muammer Aksoy daha sonra Ankara Bahçelievler'deki ofisine doğru yola çıktı.
Muammer Aksoy cinayeti önemli bir cinayet öldürüldüğü 31 Ocak'ta sadece 6 ay var 19 Mayıs 1989'da Atatürkçü düşünce Derneğini kurmuştu. Muammer Hoca ve bu kuruluşu Türk hukuk kurumunda yaptığı bir toplantıda aynen böyle bir salonda Türk hukuk Kurumunun salonunda sizlerin bulunduğu koltuklarda kurucu üyelerin oturduğu basınında davet edildiği bir toplantıda ilan etmişti.
Fakat beklenmedik bir durum oluştu. Türkiye'nin bütün illerinden ve hatta ilçelerinden Muammer hocanın ofisine fakslar yağmaya başladı. Biz de burada şube açmak istiyoruz. Atatürkçü Düşünce Derneğine halk ilgi göstermeye başlamıştı. Elbette ki o dönemde de iftira atan bir takım bürokratlar işte darbecilerin yeni kuruluşu görev başında diye ADD'yi daha kurulduğu gün de Hedef göstermeye başlamışlardı.
Çok değil kuruluşundan 6 ay sonra 31 Ocak 1990 günü Bahçelievler'deki ofisinden çıkıp Bahçelievler'de ki evine yaklaşık bir buçuk kilometre yürüyerek gelen Muammer hoca apartmanına girdiğinde arkasından kendisine seslenildiğini duydu. başını çevirdiği anda haince kurşunlara hedef oldu.
Atatürk ilke ve inkılaplarını yaymak üzere Atatürk'ün devrimlerini halka anlatmak üzere kız çocuklarına burs vermek için 1989 yılında derneğin ilk etkinliği basıldı bütün resimler
dağıtıldı.Radikal İslamcılar tarafından dernek hedef haline getirildi. Muammer hocayı 31 Ocak günü kaybettik. cenazesinde Uğur Mumcu'yu göreceksiniz elinde fotoğrafı var. Uğur Mumcu bir oradaki Muammer Hoca için o benim babamdı ben babamı kaybettim.
Dolayısıyla Muammer Hoca Aslında gidişi çok şeyin başlangıcı olmuştu ardından gelen tarihlerde 7 Mart 1990 çok önemli bir gazeteci Çetin Emeç'te Suadiye'de ki evinden çıktığı vakit hain bir kurşunun hedefi oldu. Emeç'te son dönemdeki yazılarında "Mafya, Siyaset ve Rant" ağı üzerine gidiyordu.
1990 yılı 4 Eylül tarihi halk tarafından çok sevilen ve o dönemde halkın içinde komünist müftü olarak adlandırılan Turan Dursun cinayeti geldi. 1990 Eylül ayında o dönemde Bahriye Üçok hoca çalışmalarına Tüm Türkiye'de devam ediyordu.
Muammer Aksoy Bahriye Üçok'un hem yol arkadaşıydı. ABD'de birlikte kurucu üye idiler. hem Ankara Hukuk'tan eşi Coşkun Üçok'un aynı dönem çok yakın arkadaşıydı. Muammer Hoca'nın öldürülmesinden Bahriye Üçok çok etkilenmişti.
Ocak ayından itibaren işlenen cinayetler Bahriye hocayı tedirgin etmişti ama yapmak istediklerinden de geri koymuyor. O dönemde Bahriye Üçok Türkiye'nin dört bir tarafına gidip. Aslında Atatürk ilke ve inkılaplarının İslam'la çelişmediğini anlatmaya çalışıyordu. Böyle bir toplantı için Almanya'ya gitmişti.
Almanya'da Çağdaş yaşamı destekleme Derneği'nin kurucu başkanlarından Profesör Doktor Aysel Ekşi ile bir kahve içmek üzere buluştular. Aysel hoca dedi ki benim eşim Oktay Ekşi tanırsınız gazeteci ağabeyi Behiç Ekşi o dönem Anadolu Ajansı'nın Genel Müdürü ve istihbarat bilgisi almış bir kadın akademisyen öldürülecek.
Aysel Ekşi bunu der demez Bahriye hoca ayağa kalkıp o kişi benim diyor. Aysel Ekşi bu hatırasını anlatırken şöyle söylüyor. Aslında biz Çağdaş Yaşamın kurucuları olarak. Ya benim ya Türkan Saylan'ın ya da Necla Arat'ın vurulacağını düşünmüştük. Bahriye hocayı gördüğüm zaman ölümün soğuk nefesini ensesinde hissettiğini anlamıştım.
Bahriye Üçok o dönem SHP nin Parti Meclis Üyesi ve bir kurultay için geri dönüyor Ankara'ya ve işlerine kaldığı yerden devam ediyor. Tarihler ve takvimler 6 Ekim 1990'ı gösteriyordu. Kızı Kumru Üçok'tan gelen bir kargo paketini almak üzere Ekspres kargoya gönderdi.
Herkes tedirgindi, herkesin bir beklentisi vardı. Bir yerde bize bir pusu kurulabilir. 6 Ekim günü saat 5 civarında hoca bir panele çıkmadan evvel kızı Kumru paketi getirdi. Köşesinden baktılar iki tane ince kitap görünüyordu.
Bahriye Üçok her zamanki tedirginlikle paketi alarak kapının önüne çıktı. O dönem adı Köroğlu caddesi olan ama daha sonra Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden sonra adı Uğur Mumcu caddesi oldu. Evinin önüne çıktı ve son sözleri Kumru sen uzak dur! Kızım oldu. Paketi açtığında maalesef bomba patladı ve Bahriye Üçok öldürülmüş oldu.
1993 Ocak ayını gösterdiğinde karlı sokakta o dönemin en cevval araştırmacısı özellikle "Tarikat ve Cemaat" üzerine çok giden siyaset, mafya, bürokrasi, uluslar arası şebekelerin bir biri ile olan rant ağını inceleyen ve 7 Ocak 1993 günü "Mozart ve Barzani" isimli yazıyı Cumhuriyet gazetesinde yazdıktan kısa bir süre sonra hain bir pusuda katledilen araştırmacı, yazar Uğur Mumcu öldürüldü.
Uğur Mumcu'nun maalesef ki cımbızla toplanması gereken delilleri süpürge ile süpürülerek ortadan kaldırıldı. Tıpkı değerli aydınımız Ahmet Taner Kışlalı' da olduğu gibi.
Bu dört cinayetin katili aynı kişi. yani 4 tane aydınımızın Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı aynı kişi tarafından öldürüldü. 1990 yılından 1999 yılına kadar bu katil aramızda dolaştı.
21 Ekim 1999 günü Ahmet Taner Kışlalı hoca genelde eşi ve çocukları ile birlikte evden çıkardı. Aslında talihsiz bir kaza geçirmişti 4 yıl evvel ve ilk eşini o trafik kazasında kaybetmişti. Yen,i evliydi ve bir aylık bir bebeği vardı.
Evden çıkarken bebek üşümesin ben arabayı çalıştırayım getireyim siz öyle gelin demişti. Evden çıktıktan sonra arabasının üzerinde sarılı bir paket buldu. O kadar profesyonel ki bu cinayetler hocayı uzun süre takip etmişler. Bir gün bir sigara paketi, sonra bir poşet tabi Ahmet hoca bunları alıp attığı için tüm düzeneği bunun üzerine kurmuşlar.
Bir misina ile o bombayı araca bağlamışlar ne yazık ki Ahmet Taner Kışlalı 21 Ekim 1999 günü peşinde 3 kızını yetim bırakarak aramızdan ayrıldı. Şimdi bugün geldiğimiz noktada böyle öldürülerek koparıldılar bizlerden.
Ahmet Taner Kışlalı öldürüldükten sonra Umut operasyonu düzenlendi ve bu Umut operasyonuna kendilerini Kudüs savaşçıları olarak tanımlayan Radikal Dinci bir terör örgütü üyesi olan Ferhan Özmen 4 cinayeti de kendisinin arkadaşlarının yardımı ile işlediğini itiraf etti.
Ferhan Özmen önce İdama çarptırıldı. Yargıtay yetersiz soruşturma olduğunu söyleyince Ağırlaştırılmış müebbet cezası aldı hala hapishanede. Katil bulundu ama azmettirici kimdi? O zaman da sizlere azmettiricilere dair Uğur Mumcu'nun satırları ile yanıt vereyim.
Ortadoğu emperyalizmin kol gezdiği , terör örgütleri ile istihbarat örgütlerinin, kanlı ve kirli oyunlar oynadığı karanlık bir dipsiz kuyudur. Bu karanlık ve dipsiz kuyuda cinayetler birbirini izler. Halk değişi ile Ortadoğu'da kimin eli kimin cebindedir bilinmez. Kim kimi neden öldürüyor? Bu soruların yanıtlarının anında bulmanın olanağı da yoktur. Olaylar yıllar sonra aydınlanır o da bir kısmı.
Şimdi baktığımız vakit aslında üzerinden 30 yıl dahi geçmiş olsa Uğur Mumcu'nun Ortadoğu ile ilgili Dipsiz Kuyu tanımlamasının ne kadar doğru olduğunu bu günde anlıyoruz. Şimdi onların ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı. Daha gür bir sesle Yaşasın Cumhuriyet diyoruz'' diyerek sözlerini tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.