Covit-19 salgınının bildirilen resmi rakamlardan çok daha ağır seyrettiğini Sağlık Bakanı itiraf etti. Resmi rakamların gerçeği yansıtmadığı iddiası üzerine, Bakan yaptığı açıklamada; "Her vaka hasta değildir. Pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenler var ve çoğunluğu bu kişiler oluşturuyor. Bunların salgın açısından önemi bulaştırıcı olmalarıdır. Eğer tespit edilmezlerse salgının büyümesine yol açarlar. Bu gruptakilerin salgın açısından birinci derecede önemi yoktur. Her gün açıklanan ve üzerinde durduğumuz yeni hasta sayısı, asıl dikkat konusu olmalıdır. Test sonucu pozitif çıkanın her biri vakadır. Hastanede tedavi altına aldıklarımızı ayrıca hastanede yatan olarak kayıt altına alıyoruz. Vaka ile hasta kelimesi farklıdır" dedi. Kayıt altına alınanların, test sonucu pozitif çıkanlardan semptom gösterip hastaneye yatırılanlar olduğunu söylüyor Bakan. Test sonucu pozitif çıkıp semptom göstermeyenler evlerine gönderiliyor. Bunların bulaştırıcı olduğunu ve çoğunluğu da oluşturduğunu belirtiyor Bakan. Bunlar serseri mayın gibi toplumun arasına salınıyor ve hastalığın yayılmasında en önemli etken oluyor. Test sonucu pozitif çıkanların tümünün karantina altına alınması gerekirken bunların salı verilmesini, yer yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bunların sayılarının yüz binleri bulduğunu da söylemişti Bakan.
Salgının başlarında yer sorununun gündeme geleceğini öngören yerel yönetimler sahra hastaneleri kurmaya kalkınca, Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı RTE "devlette iki başlılık olmaz" diyerek, bu girişimi engellemişti. Bu girişime CHP'li belediyeler öncülük edecekti. Halbuki; merkezi yönetimde, yerel yönetimlerde halka hizmetle yükümlüdür. Bunun için "devlette iki başlılık olmaz" sözünün, bu durumda, hiçbir değeri yoktur. O sahra hastaneleri yapılmış olsaydı, bugün test sonucu pozitif çıkanların hiçbirini eve göndermek zorunda kalınmaz ve salgınla mücadelede büyük mesafeler alınırdı. Salgının yarattığı yıkımın etkisi de azaltılmış olurdu.Yerel yönetimlerin bu hizmetini, siyasi rant kaygısıyla engellemek halkını düşünen bir yöneticinin yapacağı iş değildir. Siyasi stratejisini sadece siyasi rant elde etmek üzerine inşa edenler gerçekleri halktan gizler, olayları çarpıtır ve halkı aldatır. Bugün yaşadığımızda budur.
AKP artık ülkeyi yönetemez duruma düşmüştür. Dış politika yerlerde sürünüyor. Ekonomi dibe vurmuş, hayat pahalılığı taşınmaz boyutlara ulaşmıştır. Eğitim insan yetiştirmek değil dinci yetiştirmeye odaklanmış, devlet tarikat ve cemaatlere neredeyse teslim edilmiş durumdadır. Ülke Ortaçağ karanlığına doğru süratle yol almaktadır. Durum daha kötüye gitmeden AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı RTE'nin ülkenin önünü açması gerekir. AKP yönetimden çekilmelidir. Kurtuluş; Kuvai Milliye ruhundan ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesinden kaynağını alan zihniyetin iktidar olmasındadır.