Akademi ve edebiyat, bir pencereden bakıldığında aslında birbirine yakın dünyalar (tıpkı sinema ve müzik dünyalarının kamera, reji gibi faktörlerden dolayı birbirlerine yakın olması misali) olarak düşünülebilir. Bu yakınlık, eğitim yönünden değil yazı hamurundan ve oklavayla şekil verilen metinler faktöründen ileri gelmektedir. Öyle ki, edebiyat dünyasında da akademik dünyada olduğu gibi bir yazma ve yayın eğilimi mevcut. Velev ki, buna paralel olarak oluşan ve her iki dünyada da kullanılan kolektif kavramlar da mevcuttur. Bu konuda ilk akla gelen nosyonlardan bazıları eser, intihal, yayın gibi ögeler olabilir.
Elbette uzun süreli bir meditasyon ile bu nosyonları çoğaltmak ve örneklem yelpazesini genişletmek mümkün. Bu ögeler içinde özellikle "yayın" kavramının üzerinde durmak gerekir. Nitekim gerek akademisyen gerek edebiyatçı belli yazıları yayımlamakla mükellef olmaktalar. Her ne kadar akademisyenlerin, kendilerine mahsus olan dergilerde özel ve nispeten kamuya kapalı olan yayınlar yapmış olmaları bir ayrışma yaratıyor olsa da, kitap yayınları konusunda bir ortak payda olduğu yadsınamaz. Özellikle kitap dünyasındaki yayınevlerinin gerek akademik gerek edebi yayınları tek bir kurum çatısı altında basmaları bunun en çarpıcı örneği olarak karşımıza çıkıyor. Gerçi birçok yayınevi edisyon yapmış oldukları eserleri türlere ayırıyor ve seçici davranıyor olsalar da, bu durum her yayınevi için geçerli olmamakta. Hatta, biraz düşününce hakeza yayınevlerinin nadiren tezahür ettikleri bile gözlemlenebilir. Ticari mantıkla konuya bakarsak, çok çeşit çok alternatif ve çok güvence demektir ne de olsa. Bu sebeple, asıl hedefi akademik kitaplar basmak olan bir yayınevi kendini maddi anlamda güvence altına almak için edebi kitapları, asıl hedefi edebi kitaplar basmak olan bir yayınevi de yine benzer gerekçe ile akademik kitapları da basabiliyor. Yalnızca butik yayınevleri değil, anonim şirket olan sermaye yayınevleri de hakeza minvalde hareket ediyor çok zaman. Sözgelimi bugün İş Bankası Kültür Yayınları'nın Garry Kasparov'un Kasparov'la Satranç Öğreniyorum kitabını bastığı gibi, İvan Turgenyev'in Babalar ve Oğullar eserini bastığı da gözlemlenebilir, kapsamı biraz daha genişletecek olursak Jean-Jacques Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi eserinin de bu yayınevinden çıktığı gözlemlenebilir. Bu bakımdan bildiri, konferans, makale, poster, tez gibi akademik türler ile masal, novella, öykü, roman, şiir gibi edebi türler arasında bir kesişim tezahür ettiği ifade edilebilir. Akademik metinler daha ziyade makalelerden oluşurken; edebi metinler ise roman ve şiir merkezli bir görüntü çizerler. Edebiyatta kurgu ve/veya estetik türler dışında realiteye dayalı olan anı, deneme, günce, seyahatname gibi türlerin de olduğuna vurgu yapmak gerekir. Bunların da reel olanı vurgulamalarına karşılık edebi türlere (aslında bir pencereden bakmış olduğumuzda adliyede yazılan bir dilekçe bile edebidir ama konuyu dağıtmamak daha doğru) girdiğini söylemek mümkün.
Tabii, iki yazı tipi arasında belirli nüanslar olduğu da inkarı güç bir hakikat portresi olarak beliriyor. Sözgelimi akademik yazı formatlarında APA7, atıf, dizin, sözlük, Turniten gibi algoritmalar olduğu, edebi eserlerin ise bunlardan muaf, liberal ve natural dokuda oldukları gözlemlenebilir. Oluşan nüanslara karşılık akademisyen de edebiyatçı da yazacağı metni bir temele oturtmak, nazari bir sistem yaratmak kaygısı güderler. Bu nitel yaratım merhalesinde ise benzer bir kaygı güdebilirler. Benzer kaygıları yaşadıkları zamanlar olabilir. İşbu teorik merhale haricinde nispeten daha pratiğe dayalı olan yayılım merhalesinde de benzer kaygıları yaşayabilirler. Akademisyen öğrencilerine bir kitabı önererek kendisine bir okur kitlesi yaratmaya çalışabilirken, edebiyatçı eğitim yönü de olmadığı için sıfırdan bir okuyucu kitlesi yaratmak durumundadır. Piyasanın daha çok etkisindedir. Ancak, metodolojik nüanslar olsa da her iki kişi de yayınevi ile telifli bir sözleşme imzalarlar. Bu da ciddi bir iş benzerliği olarak düşünülebilir. Ortak bir değer olduğu için kitap fuarlarında edebiyatçılar gibi, akademisyenleri de sıklıkla görmek mümkündür. Sivil dünyanın temsilcileri olan edebiyatçılarla beraber akademisyenler de kitap ortamlarında tezahür ederler. Aslında birisi serbest çalışan, öteki memur gibidir. Ancak, kitap, bütün bu kolektif stratejileri hasıl etmeye haiz bir nesnedir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.