Millet, belli bir coğrafi bölgede, bir arada yaşamak, aynı yazgıyı paylaşmak ve geleceği beraber inşa etmek iradesi gösteren insan topluluğudur. Bu insanların oluşturduğu devlette ulus devlettir. Kurtuluş Savaşını takiben kurulan Türkiye Cumhuriyeti böyle bir ulus devlettir. Bu devletin kuruluş felsefesinde etnik kimliklerin yerin yoktur. “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” ifadesi bunu gösterir. Etnik kimlikleri ön plana çıkarmak ulus devletin temeline bomba koymaktır. Etnik kimliğin ne bilimsel ve nede tarihsel hiçbir değeri yoktur. Çünkü hiçbir etnik gurup başka bir etnik gurupla karışmamış orijinal haliyle kalmış değildir. Türkiye coğrafyasında etnik kimliğe dayalı halk gurupları yoktur. Bu coğrafyada bir halk vardır, oda Türk halkıdır. Halkların eşitliği bir safsatadan ibarettir. Kürt sorunu denen sorun emperyalist devletlerin, Türkiye’nin gücünü heba etmesi için yaratmış olukları yapay bir sorundur. Sözde, bu yapay sorunu çözmeye istinat eden terör belası bu millete pahalıya mal olmuştur. Terörle mücadele için harcanan para ülkenin kalkınması için kullanılmış olsaydı şimdi ülke bambaşka bir konumda olurdu. Terör, hakkını savunduğunu iddia ettiği kesime, daha büyük zarar vermiştir. Terörle müzakere edilerek bir yere varılamayacağını bilmeyen sözde siyasilerin yanlış politikaları sorunu daha da büyük boyutlara taşımıştır. Terörle müzakere değil mücadele edilir. Bu mücadele sahasında epey mesafe aldığımız halde, son zamanlarda müzakere yoluna yönelmiş olmanın mantıklı bir izahı yoktur. Devlet sorunun çözümlenmesi için, kırk bin kişinin katilinden medet ummaktadır.
Sorunun çözümlenmesinde inisiyatif bebek katiline geçmektedir. Bu katilin muhatap kabul edilmesi, kelimenin tam anlamıyla, acizliktir. Çözümün yol haritasını katil belirleyecek ve bizim devlet adamı makamlarını işgal edenler bu belirlenen rotayı takip edecektir. Bu utanç vericidir.
Türk yargısının ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum ettiği bir katili, yeniden umut haline getirmek hukuk tanımazlıktır. Bu acizlik ve pislikler, yeniden bir anayasa yapıp AKP’li Cumhurbaşkanının tekrar seçilebilmesi için kotarılmaktadır. Bu uğurda ülkenin bölünmez bütünlüğü tehlikeye atılmaktadır.
Bugün iktidarda bulunanlara devlet adamı diyebilir miyiz? Devlet adamı olaylara yön verendir. Olayların yönlendirdiği adama devlet adamı denmez. İmralı’daki bebek katili diyecek iktidarda yapacak. Katilin sözü ile PKK terör örgütünün silahları bırakması pek mümkün görünmüyor. Çünkü PKK katil için silah kullanmıyor. PKK’ya silah kullandıran güçler perde arkasında. Bu terör sorununun çözümü bu güçlerin etkisiz hale getirecek bir siyaset oluşturmaktan geçer. PKK’yı etkisizleştirmek için bunu besleyen mali kaynaklarında kurutulması gerekir. Özellikle uyuşturucu kaçakçılığından elde ettiği kazanç kapısının kapatılmalıdır. Ne yazık ki ülke uyuşturucu baronlarının at oynattığı bir saha haline getirilmiştir.
30.Aralık.2024
Pendik
Emin Varol